31 Aralık 2008 Çarşamba

FİLİSTİN HALKI YALNIZ DEĞİLDİR.







İSRAİL DEVLET TERÖRÜ UYGULUYOR, FİLİSTİN’DE İNSANLIK ÖLÜYOR!

Gazze’de İsrail’in son hava saldırılarında ölenlerin sayısı 5 günde 400’ü geçti. 2000’den fazla Filistinli yaralı… Yüzlerce ev ve kamu binası yandı, yıkıldı. Zaten çok yetersiz olan altyapı tamamen tahrip oldu.
Yıllardır ambargo altında aç, susuz, elektriksiz, ilaçsız yaşayan Gazze’lilerin üzerine İsrail’in acımasızca saldırmasıyla tam bir katliam yaşanıyor.
İsrail saldırısını çocukların okuldan çıktıkları bir zamanda yapıyor ve halen insafsızca, utanmazca terörist hedeflerin vurulduğunu iddia ediyor. Kendi varlığını yaşatabilmek için tankların üzerine taş atan çocuklara terörist diyor sırf kendisi devlet ve güçlü olduğu için.
Filistin’de sadece Filistinliler değil, insanlık da ölüyor! Filistin halkının yok edilişine suskun kalan bütün devletler bu katliamın suç ortağıdır.
Filistin 60 yıldır direniyor!
Dünya Filistin’deki haksız işgali, ölçüsüz şiddeti, alçakça cinayetleri ve insanlık dramını seyrediyor. İsrail Devletine egemen olan saldırgan militarist anlayış, yıllardır sürdürdüğü insanlık dışı saldırılarının en pervasızı, en vahşisiyle, dünyaya meydan okuyor.
İşgal altındaki Filistin’de yaşanan dram, bugün azgın bir vahşete bıraktı yerini.
Gazze’de dünyadan fiziken tecrit edilmiş, bir avuç toprak parçasına sıkıştırılıp nefes almalarına bile izin verilmeyen 1.5 milyon Filistinli çok ağır koşullarda yaşıyor.…
Başta ABD, AB ve İsrail olmak üzere birçok ülke, İşgalci İsrail’i tanımadığı gerekçesiyle seçilmiş Hamas yönetimiyle tüm ilişkileri kesti.
İsrail, Gazze sınırlarını kapadı. Son 6 aya kadar bölgenin Mısır’la olan bağlantısını sağlayan ve dünyaya açılan tek kapı olan Refah Sınır Kapısı da kapatılınca, Gazze tam bir hapishaneye dönüştü.
Bugün ise, vahşetin son noktasındayız artık. İsrail’in yaptığı devlet terörüdür.
Saldırılar üzerine dünyanın dört bir yanından isyan çığlıkları yükseldi.
Saldırıların insanlık suçu olduğunu ifade eden Başbakan’a ve AKP Hükümetine sesleniyoruz:
- İSRAİL’İ KINAMAK YETMEZ!
- BU VAHŞET SONA ERENE KADAR İSRAİL İLE TÜM ASKERİ VE EKONOMİK İLİŞKİLERİ DONDURUN!
- YAPTIĞINIZ TÜM ASKERİ ANLAŞMALARI İPTAL EDİN!
- BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK KONSEYİ ÜYESİ OLARAK, İSRAİL’E SİYASİ YAPTIRIM ÖNERİN.
Bu bir insanlık sınavıdır
Tüm dünyanın savaş ve işgal karşıtlarıyla birlikte Ortadoğu’da barış için, Filistin halkıyla dayanışma içindeyiz. İşgal sona ermeli, Filistin halkı, talebi ve ihtiyacı olan devletine kavuşmalıdır. Orta Doğu’ya barış başka türlü gelmez!
Tüm dünya halklarının tepkisine, kendi ülkesindeki savaş ve işgal karşıtlarının, vicdani retçilerin taleplerine kulak tıkayıp DEVLET TERÖRÜNDE ısrar eden İsrail devletini bir kez daha kınıyoruz.
Sadece İsrail’i değil; 400’den fazla insan katledilmişken İsrail’i değil Filistin’i kınayan;
Irak’ta 5 yılda 1 milyondan fazla Iraklıyı katleden, işkencelerden geçiren, tüm yaptıklarıyla İsrail’e küstahça bir cesaret veren Amerika Birleşik Devletleri yönetimini de kınıyoruz.
Filistin Halkı Yalnız Değildir!
Katil İsrail, Filistin’den Defol!
Katil ABD, Orta Doğudan Defol!
İnadına Barış, İnadına Halkların Kardeşliği!






KESK Manisa Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü


Ali GÖK


BES Manisa Şube Başkanı

KATILIMCILAR :
EĞİTİM SEN-SES-BES-TARIM ORKAM SEN-MANİSA TABİP ODASI-EMEKLİ SEN-GENÇ SEN-SHP-TKP-EMEP-ÖDP-SOSYALİST GENÇLİK DERNEĞİ-SHAAD-MANİSA İŞÇİ BİRLİĞİ DERNEĞİ-HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI

İMZA KAMPANYASINA ÇAĞRI


Taleplerimiz;
-Temel Ücretlerde emekliliğime de yansıyacak iyileştirme,
-Sağlık hizmetlerini ticarileştiren ve güvencesiz çalışmayı esas alan Kamu Hastane Birlikleri Pilot Yasa Tasarısının ve Aile Hekimliği uygulamasının geri çekilmesi,
-İşten çıkarmaların engellenmesi, bütün çalışanların güvenceli bir çalışma rejiminde istihdam edilmesi,
-Güvenli çalışma ortamlarının oluşturulması için “iş yeri sağlık birimleri” kurulması

Sendikamız, Türk Tabipleri Birliği ve Devrimci Sağlık-İş ile ortak belirlediğimiz yukarıdaki taleplerle başlattığımız imza kampanyamız 26 Aralık 2008–16 Ocak 2009 tarihleri arasında devam edecektir. İmzaların Başbakanlığa gönderilme tarihi ve şekli daha sonra birlikte belirlenecektir.
İmza metni aşağıda dır.


İMZA METNİ:
SAYIN BAŞBAKAN,
Bugüne, geleceğime dair endişe ve kaygı içerisindeyim.
Gün geçtikçe piyasa koşullarında hizmet vermeye zorlanan sağlık kurumlarında işimin gereğini yerine getirememenin sıkıntısını yaşarken, çoğu zaman hasta ve hasta yakınları ile karşı karşıya kalıyorum.
Sağlık alanında yaşanan sorunlar, sağlık emekçisi olarak yaşamımı da zorlaştırmaktadır. Aynı kurumda, aynı serviste, aynı işi yapan biz sağlık emekçilerinin statülerinde ve ücretlerindeki farklılık, gelecek endişemi arttırmaktadır.
Yukarıda çok kısaca belirttiğim gerekçelerle aşağıdaki başlıklarda çaba harcamam gerektiğini düşünüyor ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) tarafından hazırlanan aşağıdaki önerilerin acil olarak ve tüm sağlık çalışanlarını kapsayacak şekilde gerçekleştirilmesini talep ediyorum.
-Temel ücretimde emekliliğime de yansıyacak iyileştirme,
-Sağlık hizmetlerini ticarileştiren ve güvencesiz çalışmayı esas alan Aile Hekimliği uygulamasının ve Kamu Hastane Birlikleri Pilot Yasa Tasarısı’nın geri çekilmesi,
-İşten çıkarmaların engellenmesi, bütün çalışanların güvenceli bir çalışma rejiminde istihdam edilmesi,
-Güvenli çalışma ortamlarının oluşturulması için işyeri sağlık birimleri kurulması.
Adı Soyadı
İmza
…/…/….

28 Aralık 2008 Pazar



Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu Kamu Hastane Birlikleri Pilot Yasasını Protesto etti. Herkese Sağlık Güvenli Gelecek İstiyoruz. dedi.

26 Aralık 2008 günü Manolya Meydanında Yapılan basın açıklamasını Manisa Sağlık Hakkı ve Hasta Hakları Derneği Başkanı Fadıl GEZEN okudu.

MEŞALELERİMİZ KARANLIĞI AYDINLATIYOR.




2009 bütçesine ve Krizin bedelinin emekçilere ödetilmesine karşı çıkmak için, 27 Aralık Cumartesi akşamı ülkenin tüm illerinde olduğu gibi Manisa'da da MAnolya meydanına yürüdük. Yürümeyenleri arkamızda boş sokaklar gibi bırakarak.

25 Aralık 2008 Perşembe

ŞUBEMİZ BLOGUNU DUYURALIM.

Arkladaşlar Blogun etkin kullanımı ve duyurulması çok önemli, çünkü bu yolla çok fazla kişiye kolay ulaşmak mümkün. Biraz bu konuyla ilgilenelim. Lütfen.

20 Aralık 2008 Cumartesi

17 Aralık 2008 Çarşamba

SES DAYANIŞMA YEMEĞİ YAPILDI







GELENEKSEL DAYANIŞMA YEMEĞİ


GİDENLERİN ARDINDAN Hep kalana düşer yazmak, gidenlerin ardından. Yaşanan günlerin verilen kavganın büyüklüğünü anlatmak. Hoş büyük olan kavganın nesini anlatacaksın diyenler çıkabilir, düzelteyim verilen kavganın büyüklüğü kavgayı verenlerin özverisi ile doğru orantılı, ondandır anlatılmaya değer dedirten… Kalan olmak gideni uğurlamayı gerktirir ya. Güle güle demek ister. Mutlu olursun umarım demek ister. Kalanların görevidir, elinden gelen ne ise onu yapmak ister. Kırgınlıklar varsa unutulsun, hoş anılar tekrar hatırlansın helalleşilsin ister. Helalleşmek en iyi demlenirken olur. Demlenmek ister. 21 Kasım Cuma günü saat 19.00 da Dergah Restorantta buluşup demleneceğiz. Gidenlere hakkınızı helal edin diyeceğiz. Birol’a, Edibe’ye, Gülsüm Ablaya… Onlarda kim diyenler boş versinler biz tanıyanları için düzenledik bu geceyi. Sağlıcakla…

YÜRÜMEKLE YOLLAR AŞINIR






Ankara’dan dönen otobüste kırkın üzerinde eylemci vardı.
Sağlık çalışanı, öğretmen, emekli, İşçi, İşsiz.
Hepsinde istisnasız yorgunluk vardı. Tatlı bir yorgunluk.
Üstüne düşeni yapmanın ve ülkem için, çocuklarımın geleceği için demenin tatlı yorgunluğu.
Saatler 19.03’ü gösterdiğinde otobüs yolcularının bir kaçının aynı anda cep telefonları çalmaya başladı.
Telefonu açanlardan “Yok. Hayır. Biz iyiz. Ne olayı?” cümleleri duyuluyordu.
Eylemciler hareketlenmeye ve birbirlerine sormaya başladılar.
“Ne olmuş?” “Ne olayı?”
Telefonla görüşenlerden biri bütün otobüse dönerek açıklama ihtiyacı duydu. “Arkadaşlar mitingde olay çıktı diye haber izlemiş bizimkiler, endişelenmişler o nedenle arıyorlar.”
Otobüs yolcuları kendi aralarında konuşmaya başladılar. Nerede, ne zaman olaylar çıktığını sorarak anlamaya çalıştılar.
Biri “Evet ben gördüm.” dedi. Herkes ona yöneldi anlatsın diye.
“Yok, önemli bir olay olmadı. Polisle bir grup arasında tartışma yaşandı. Tam o anda gaz bombası attılar. Birkaç arkadaş fenalaştı. Sonra taş atanlar oldu eylemcilerden. Birkaç dakika sonra olaylar yatıştı.”
Bir diğer eylemci: “Ama haberlerde eylem kanlı bitti diye sunmuşlar.”
Birkaç kişinin yaralandığı doğruydu ama yaygın bir olay olmadığından herkes emindi. Hatta eylemin coşkulu ve kitlesel olduğu söylendi hep bir ağızdan.
Tam bu anda bir eylemci “Peki bu medya neden bizim eylemimizi bu şekilde karalıyor? Neden doğru bir şekilde yansıtmıyor?” dedi.
Ancak hiç kimse bu soruya yanıt vermedi. Kimse “Bu medya satılık.” demedi. Kimse “Sahibinin sesi.” gibi bir yakıştırmada bulunmadı, basının tavrını eleştirmek için.
Kimi yanındaki ile sohbete, kimi uyumaya döndü. Sorunun yanıtlanmaya değer bulunmayışı soruyu soranı da şaşırtmadı.
Evet soru yanıtlanmamıştı. Cevabı bilinmeyen bir soru olduğu için değil. Cevabı herkesçe malum olduğu için, cevaplamaya gerek duymamıştı kimse. Tükenmiş bir konuydu ve çaresiz susuldu.
Bu susamanın etkisinden mi bilinmez Bilal abi kalktı su dağıttı yolculara. Az önce yenen pidenin tuzundan veya eylemin medya tarafından güme götürülmesinin üzerine bir bardak su iyi gider diye düşünmesinden. Nedeni anlaşılamadı.
İki gece yol gitmenin ve akşama kadar yürüyüp slogan atmanın verdiği yorgunluktan uyuya kaldı yolcular.
"İşsizliğe, Yoksulluğa ve Zamlara Karşı Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi"nden dönen yolcular sadece bunları konuşmadılar ve sadece burada bahsi geçen medyanın tavrına sessiz kalmadılar elbette.
Onlar KESK ve DİSK in çağrısı ile bu eyleme katılırken, otobüsleri doldururken hep düşündüler. Bu eylemde neden Türk İş’in ve kendine sendikayım diyen bir çok kuruluşun olmadığını kendilerine ve kamuoyu vicdanına sordular.
Öyle ya ülkede kriz vardı, işsizlik vardı, yoksulluk vardı, sendikalı olduğu için işten atılanlar vardı, insan hakları ihlalleri vardı. Bu zamanda sessiz kalmak olmazdı. Böyle günde, o bunu demiş, bu şuna yan bakmış tartışmalarına girmek ayıptı.
Gün meydanda olmanın günüydü. Öyle düşündükleri için Yani mahalleli emekli öğretmen, dış mahalleli kemal abi, Celal Bayar hastanesinden fatma hemşire, işçi emeklisi Bilal abi ve daha bir çok yürek aynı otobüslerle Ankara’ya aktılar.
Şimdi şu soru cevap bekliyor. Manisa’dan, İstanbul’dan, Kars’tan, Edirne’den, Siirt’ten amcalar, dayılar, sağlık emekçileri, öğretmenler, işçiler, işsizler ev kadınları yüz bin olup aynı meydanda buluşmuşsa hep yürek olup “Bu yoksulluğu bitirin. Çocuklarımız üniversite bitirip evde işsiz oturuyor. Abilerimiz Tuzla’da kum torbası niyetine ölüyor. Kadınlarımız intihar edecek kadar çaresiz. Asgari ücretliler aç. Çiftçi ürün ekemez halde. Her gün çeşitli şehirlere cenazeler geliyor. Yüreğimiz yanıyor.
Birde bunlar yetmezmiş gibi kriz gelecek deniyor bundan daha kötü nasıl olunur?
Hükumet hala işverenler için önlem paketleri konuşuyor. Ancak asgari ücretten vergi alınmasın demiyor. Çalışanlara iş güvencesi getirmiyor. Kamudaki çalışan ihtiyacını kadrolu alım yaparak çözmüyor. Tüm bunlar yaşanırken Ey Türk İş ve kendine sendikayım diyen cenah neyi bekliyorsunuz?
KESK ve DİSK’in öncülüğünde 29 Kasımda Ankara’da yapılan miting Yüz binden fazla insanı bir araya getirdi. Yüz bin kişi tek yürek haykırdı: “Krizin faturasını ödemek istemiyoruz.” diye.
İsteyenler varsın beklesin. Biz istemiyoruz. İstemediğimiz için Ankara’daydık. Bekleyenleri, eylemi karalamak için yayın yapanları, eylemcilerin taleplerini görmezden gelmeye devam edenleri arkamızda bırakarak yürüdük..
Nazım Ustanın dediği gibi:
Yürümek; yürümeyenleri arkanda boş sokaklar gibi bırakarak, havaları boydan boya yarıp ikiye bir mavzer gözü gibi karanlığın gözüne bakarak yürümek !....
Yürümek; dost omuz başlarını omuzlarının yanında duyup, kelleni orta yere yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek !...
Yürümek ; yolunda pusuya yattıklarını, arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek... Yürümek; yürekten gülerek yürümek...
Sağlıcakla...

Zeynel A. KAPLAN
SES Manisa Şube Başkanı

29 KASIM'DA ALANLARDA, YÜZBİNLERLE ELELE ANKARADAYDIK.


KESK ve DİSK'in çağrısıylaTürkiye'nin dört bit yanında akın akın gelen toplumun tüm kesimlerinden 100 bin emekçi, "İşsizliğe, Yoksulluğa ve Zamlara Karşı Emek, Barış ve Demokrasi " talebiyle Sıhhiye Meydanı'nda buluştu. Mitinge katılım o denli yoğundu ki, saat 9.30'dan itibaren Hipodromdan yürümeye başlayan kortejler saat 14.30'da Sıhhiye Meydanına ancak girebildiler. Alanın bu kadar kalabalığı almaması üzerine kalabalığın bir kısmı Abdi İpekçi Parkına, bir kısmı da Köprülü Kavşağa yerleştirilmek zorunda kaldı.
Saatlerin ilerlemesine rağmen kortejilerin alana tam olarak girmesi sağlanamadığı için, miting başladığında hala alana girebilmek için bekleyen kortejler vardı. Miting başladıktan sonra biran evvel alana girlmek isteyen grupları polisin keyfi biçimde geciktirmesi ve arama noktasında şiddet kullanması nedeniyle bir süre arbede yaşandı. Polisin gaz bombası ve cop kullandığı saldırısı sonucunda miting alanına girebilmek için bekleyenlerden yaralananlar oldu.
Her şeye rağmen Miting alanında onbinlerce kişi, coşku ve kararlılıkla krizin bedelini ödemeyeceklerini haykırarak mitingin planlandığı gibi devam etmesini sağladı. Çok sayıda siyasi oarti ve kurum temsilcisinin de destek verdiği mitinge, destekleyen kurumlar adına, TTB Başkanı Gencay Gürsoy ve TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı birer selamlama konuşması yaptılar.
Bu konuşmaların ardından Önce DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, ardından da KESK Genel Başkanı Sami Evren mitingin asıl konuşmalarını yaptılar. Büyük bir coşku ve ilgi ile dinlenen konuşmalara sık sık sloganlarla kesildi. Konuşmalarda, AKP Hükümetinin krize karşı biran önce emek ve demokrasi programnı hayata geçirmesi istendi.
Konuşmaların ardından Grup KYBELE, Moğollardan Taner Öngür ve Grup Bandista kısa birer müzik dinletisi yaparak kalabalığı coşturdular

11 Eylül 2008 Perşembe

CEVAP ÇOK AÇIK…

Toplu Görüşme Masasından Memnun Ayrıldık Diyorlar.
Ama Memnun Değiliz.

Yetkili Sendikayız Çok Kazanım Elde Ettik Diyorlar.
Ama Yıllardır Sadece Kaybediyoruz.

Yoksulluğun Altına İmza Atanlara…

Mutabakat Sağladık Memnunuz Diyenlere…

Kısacası “Masada Mutabakatı Bizi Yoksullaştırmak İçin İmzalayanlara Bir Cevabımız Olmalı…”

CEVAP ÇOK AÇIK…
SES

SESİMİZE SAHİP ÇIKALIM.
SESİMİZ DAHA GÜR ÇIKSIN.SESSİZ KALMA ÜYE OL

15 Temmuz 2008 Salı

YAŞASIN GREV VE TOPLU SÖZLEŞME






KESK üyeleri tüm yurtta olduğu gibi Manisa'da da alanlardaydı. Basın açıklaması ardından bordro yakma eylemi yapıldı. Açıklamayı KESK Manisa Şubeler Platformu Adına Tarım Orkam Sen Şube Yöneticisi Adnan ATABEY okudu.



Hükümetin sahte enflasyon hesabı ile kamu çalışanlarına sefalet dayatması yaptığı ifade edilen eylem de sık sık "Devlet Güdümlü Sendikaya Hayır. Sefalete Teslim Olmayacağız. " sloganları atıldı.


KESK üyelerinin temsili olarak bordrolarını yakmaları ile eylem sona erdi.

20 Haziran 2008 Cuma

SAĞLIK EMEKÇİLERİNİN ALINTERİ KURUMADAN ÜCRETLERİ ÖDENMELİDİR.


2008 YILI 1. ŞUBE TEMSİLCİLER KURULU TOPLANDI


Sendikamızın Genel Kurullardan sonra en yetkili karar alma organı olan Şube Temsilciler Kurulu ŞTK 14 Haziran 2008 Cumartesi günü şube bürosunda toplandı.

Yönetim kurulundan beş olmak üzere toplam on dört kişi ile toplanan ŞTk da geçmiş sürecin değerlendirmesi ve önümüzdeki sürecin planlanması yapıldı.

Oldukça verimli geçen ŞTK sonuç bildirgesi tüm işyerlerine gönderilecektir.
Önümüzdeki ŞTK nın Akhisar ilçesinde toplanmasına karar verildi.

16 Haziran 2008 Pazartesi

TUZLA İŞÇİSİ YANLIZ DEĞİLDİR.


Manisa halkından Tuzla'ya grev selamı

HABER FOTOĞRAFLARI
MANİSA (15.06.2008)- Manisa Tuzla İşçileriyle Dayanışma Platformu, dün akşam yaptığı coşkulu basın açıklamasıyla, grevden iki gün önce Tuzla tersane işçilerine Manisa halkının selamını gönderdi.
KESK Manisa Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Zeynel A. Kaplan, Manisa Tuzla İşçileriyle Dayanışma Platformu adına yaptığı açıklamada, “Tuzla da yaşam kazanacak” vurgusunda bulundu. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Yüze yakın insanın ölümüne, hükümetin duyarsızlığına, işverenlerin gözünün daha fazla kar hırsından başka bir şeyi görmemesine rağmen Tuzla da yaşam kazanacak. Çünkü Tuzla da ölen işçilere sahip çıkan bir sendikaları Limter-İş var.
Tuzla da yaşam kazanacak. Çünkü Manisa da ve ülkenin dört bir yanında emekçilerin yüreği Tuzla dan yana atıyor. Üç gündür bu meydan Tuzla işçilerinin ölmelerine hayır dedi. Manisa lılar işçi ölümlerine razı gelmediler. İşte tam da bu nedenle Tuzla da yaşam kazanacak.
Bizler yaptığımız bu basın açıklaması ve imza kampanyası ile bir kere daha haykırıyoruz ki; yüreğimiz 16 Haziran da ve sonrasında Tuzla işçileri ile birlikte atacak.”
Basın açıklaması “Grev, grev, grev” sloganları ve uzun süreli coşkulu halaylarla son buldu.
Dayanışma Platformu, basın açıklamasında sonra ilk etap çalışmalarında topladığı bine yakın imza iş cinayetlerini seyreden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na gönderdi.

11 Haziran 2008 Çarşamba

MANİSA AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ RAPORUNU UFUK URASA SUNDUK


Manisa Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ile ilgili hazırladığımız raporu ilimizi ziyarete gelen ÖDP Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Ufuk URAS'a sunduk.

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ

SESİN HAZIRLADIĞI RAPOR.
MANİSA MERKEZ AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ (ADSM) SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ

GİRİŞ:

Diş hekimliği, tüm hekimlik ve sağlık hizmetleri gibi oldukça meşakkatli, emek-dikkat isteyen bir ekip hizmetidir.

Diş hekimliği, kişinin vicdani sorumluluğu, hekimlik ilkeleri çerçevesinde belirlediği ilke ve prensipleri temelinde yükselmektedir.

Günümüzde ağız ve diş sağlığı hizmetleri, sağlık-estetik ve temelinde insan faktörü olması sebebiyle, ayrıca bir zorluk taşımaktadır.

İLİMİZDE AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI HİZMETLERİ

İlimizde ağız ve diş sağlığı hizmetleri yoğunluklu olarak ağız diş sağlığı merkezlerinde yürütülmektedir. Oldukça kompleks olan bu işlemler; her bölümün ve yapılan işlemlerin teferruatı sebebiyle sağlam temellere ve alt yapıya oturtulmalıdır.

Türkiye’de birçok ilde Devlet Hastaneleri bünyesinde alt yapısı oluşturularak kurulan ADSM (Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi)’leri, ilimizde alt yapı sorunları çözülmeden, hizmetin gerekleri düşünülmeden, hastanelerden ayrı yapılar olarak planlanmış ve hayata geçirilmiştir.

ADSM ALT YAPI SORUNLARI VE FİZİKİ KOŞULLARIN YETERSİZLİĞİ

İlimizdeki ADSM’ inde yaklaşık iki yılı aşkın bir süredir iki katlı bir apartman dairesinde, eksik ve sıkışık bir ortamda hizmet verilmeye çalışılmaktadır.

Halen ADSM’ inde hasta müdahale odası, çocuk hastalar için ayrı bir bölüm, hemşire dinlenme odası, teknisyen dinlenme odası dahi bulunmamaktadır. Personel için ayrılan tuvalet sayısı bile yetersiz olup çoğunlukla çalışanlar lavabo önünde beklemek durumundadırlar.

Var olan bölümler yeterli olmayıp, hasta mahremiyeti açısından da oldukça kötü koşullar taşıyan, sıkışık alanlar olarak planlanmıştır. Bu durum hizmet üretmek açısından sağlık çalışanlarını, hastaları, hasta yakınlarını rahatsız etmektedir.

Dinlenme odası diye ayrılan bir bölüm olmakla birlikte söz konusu oda yemek yeme ve oturma alanı olarak kullanılan tuvalet önündeki kısmın ayrılan bir bölümüne sıkıştırılmıştır. Personel sayısı göz önüne alındığında oldukça küçük ve yetersiz kalmaktadır.

ADSM’ inde cerrahi polikliniği hizmetleri binanın yetersizliği sebebiyle sonradan kiralanan yan binada verilmektedir. Bu durum çoğu işlemin binalar arasında hastaların ve çalışanların sürekli mekik dokumaları sonucunu doğurmaktadır. Yaşanan kargaşa ve taşımalı sistemin getirdiği olumsuzluklar hem hasta ve hasta yakınlarını hem de çalışanları yormakta, huzursuz etmektedir.

Cerrahi bölümünün kendine has zorlukları, hastanın kooperasyonu ve çocuk hastalar için ayrı bir cerrahi bölüm oluşturulamaması gibi nedenlerin yanı sıra hasta gözlem odasının, müdahale odasının olmaması ve olası bir olumsuzluk anında gerekli yerin bulunmaması hekim ve çalışanlarda ayrı bir stres oluşturmaktadır.

Çeşitli sistematik hastalıkları olan ve cerrahi müdahale gerektiren hastalarda diş çekimi sonrası oluşacak komplikasyonlarda hekim tek başına bırakılma psikolojisi yaşamaktadır.

Fiziki şartların olumsuzluğu; yoğun hasta baskısı, hekime bazen nefes bile aldırtmadan diş çekimi yapmasını gerektirecek bir hal almıştır. Diş hekimi, hemşire, temizlik personeli, veri elemanları; hasta ve hasta yakınlarının da eklenmesiyle ayrılan yetersiz poliklinikte neredeyse çalışılacak alan bırakmamaktadır.

Polikliniklerin dar, havasız ve hasta mahremiyetini gözetmeyen bir halde kurulmuş olması yetmezmiş gibi birde kamera sistemi kurulunca hastalar ve çalışanlar sürekli izlenme psikolojisi ile daha da sıkıntılı bir durumda çalışmak zorunda bırakılmışlardır.
Bu şekilde kaliteli ve sağlıklı hizmet üretmek neredeyse imkânsız hale gelmektedir.

Cihazların ergonomik yerleştirilmemesi, bazı diş ünitlerinin pozisyonunun uygun olmaması, havalandırmanın yetersizliği gibi olumsuzluklar hekimin fiziksel ve ruhsal yönden baskı altında kalmasına sebep olmaktadır. Cihazlar (diş ünitleri ve mikro motor ve aerötör başlıkları) sık sık bozulmakta ve tamir edilmesi uzun zaman almaktadır. Bir adet teknisyen her yere yetişmeye çalışmakta ancak hem konunun uzmanı olmaması hem de yoğun iş yükü nedeniyle cihazların tamiri uzun sürmektedir. Teknisyenin çalışma odası dahi yoktur. Çoğu arızayı anlık çözümlerle gidermeye çalışması nedeniyle arızaların tekrarı kaçınılmaz hale gelmiştir

Diş teknisyenlerinin çalıştığı diş laboratuarı adeta merdiven altı konumda sıkışık, havasız ve basık bir yerleşim yapısına sahiptir. Diş laboratuarında kullanılan malzemelerin koku üretmesi vb gibi nedenlerle bu durum oldukça büyük sıkıntılar yaratmaktadır.

Sonuç olarak binanın yetersizliği hizmet üretiminde ciddi sıkıntılar yaratmakta, idare bu konuda çözümler üretmekten uzak,” taşıma su ile değirmen döndürmek” mantığı ile günü kurtarma davranışı içerisindedir. Oysa bina dışına taşan hasta kuyrukları dahi var olan durumu görmek için yeterlidir.

Personelin özverili çalışmalarıyla (diş hekimi, hemşire, diş teknisyeni, veri elemanları, temizlik personeli) hizmet üretimi sağlansa da bu sorunun çözümü; yeterli alana sahip, alt yapı sorunları halledilmiş bir mekânın temin edilmesi ve düzenlenmesi ile mümkündür. Bunun dışında kalan çözümler geçici ve sorunu çözmekten çok, çıkmaza sokan bir durum yaratacaktır.




PERSONEL ALT YAPISI VE ÖRGÜTLENME YAPISINDA BULUNAN EKSİKLİKLER

Personel alt yapısı anlamında da ADSM örgütlenme yapısı oldukça büyük eksiklikler içermektedir.

Çeşitli sistemik hastalıkları olan cerrahi müdahale gerektiren hastalar diş çekimi sonrası oluşacak herhangi bir komplikasyonda, yardımcı olmak anlamında acil müdahale ekibinin olmaması, kronik hastalıkları olan (Hipertansiyon, diyabet vs) hastalara gerek görüş alışverişi gerekse tedavi sonrası müdahale açısından yardım isteyecek yapılanma söz konusu değildir.

İlk muayenenin önemi, teşhis ve tedavi planlanmasının iyi yapılabilmesi için gerekli sürenin en az 10 ile 15 dakika olması gerekmekte ancak hasta yoğunluğu ve hekimler üzerindeki baskı nedeniyle bu süre bazen birkaç dakikaya düşmektedir.

Yapılan tedavilerde hastanın uyumlanması, (çalışma alanının ağız olması sebebiyle) zor ve uğraştırıcı olabilmekte yine işlemlerin çeşitliliğinden (dolgu, endodonti, anestezi işlemleri) düşünüldüğünde bu süre daha da uzamaktadır. Bir de bu yapılan işlemlerin üzerine hijyen şartlarınıda oluşturmak eklenince hastaya ayrılması gereken zaman daha da artmaktadır. Ancak yukarda belirttiğimiz sebeplerle hastalara bu süreler ayrılamamakta ve bu durum çalışma kalitesini olumsuz etkilemektedir.

Tüm bu gerekçeler idarece hiçbir şekilde dikkate alınmamakta ve ilk muayene (oral diagnoz) yapılan saatler süresince gelen tüm hastalara bakılması istenmekte, hasta kısıtlamasına gidilmemektedir. Bu sayı genelde 200 altına düşmemektedir. Ayrıca uygulanan vardiya sistemi de göz önüne alındığında bu sayı 300 e yaklaşmaktadır. Buda her hastaya en fazla 2–3 dakika düşmesi demektir. Vardiya sisteminde de aletlerin yetersizliği çalışanları zor durumda bırakmaktadır. Bu olumsuzluk el aletlerinin taşınmasıyla giderilmeye çalışılmaktadır. Taşınma işlemi çiddi bir karışıklığa sebep olmakta, iş yükünü artırmaktadır. Bu çalışma temposu içinde hekim başına tedavi sayısı 25–30 dolgu sayısını geçmektedir.

Hem hastayı tedavi etme sorumluluğu, hemde hastalık yayma stresi altında hekim birde süre stresiyle baş başa bırakılmaktadır. Oysa hekimin ilk muayenesinde bilgi beceri ve hekimlik ilkeleri ile hastayı muayene etmesi ve hastaya yeterli süre ayırmak konusunda özgür bırakılması gerekmektedir. Hekimlik işi bilgi ve beceri temelinde vicdani olarak yapılması gereken bir iştir. Bir hekimden fabrikada parça başı üretim yapan bir işçiden beklenen performansın beklenmesi hastaya dolayısıyla da insana yeterince önem verilmediğini gösterir.

Protez kliniğimizde hastalar ayrı fiziksel şartlarla boğuşmakta kliniğe gelmeleri zaten zorlu bir süreç olmaktadır. Bu hastalara 2–3 ay sonraya randevu verilmekte hasta bu süreyi dişsiz geçirmektedir.

ADSM röntgen hizmetleri sunumu 2 röntgen teknisyeni 1 de yardımcı hizmetli tarafından yürütülmektedir. Teknisyenler 5 saatlik çalışma sürelerini aşarak 8 saat çalışmakta vardiya hizmetlerini de yürütmektedirler. Hizmetli personel daha önce dispanserde çalışıp öğrendiği bilgiler ışığında özveriyle bu yoğunluğu eritmeye çalışmaktadır. Buda çeşitli hastalıklara yakalanma riskine karsı personeli savunmasız bırakmaktadır.

Perio ve pedo uzmanlarının yeterli ve verimli bir çalışma yapmak için talep ettikleri cihazlar ve fiziki ortam bir türlü sağlanamamış ve bu çalışmalarda oldukça gerekli olduğu halde atıl bırakılmıştır.

Perio uzmanı birçok cerrahi işlemler yapmak istemesine rağmen uzmanlığının gerektirdiği ve hastalarında ihtiyacı olan tedavilere yönelememektedir. Klinik olarak, diş taşı temizleme işlemleriyle yetinmektedir. Çoğu zaman müdahale edemediği randevu sistemiyle; ihtiyaç duyduğu gerekli el aletleri ihalelerinde fikri alınmadığı için çalışma verimini düşürecek cihazlarla çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu uzmanlık birikiminden yeterince yararlanılmadığı için hastaların İzmir’e sevki gündeme gelmektedir.

Tüm bu bina ve alt yapı sorunlarının üzerine birde idarenin baskıcı tutumu eklenince iş içinden çıkılmaz bir tutum almaktadır. İdare çalışanlarla olumlu bir diyalog kurmamakta, çalışanları sürekli olarak tenkit eden, eleştiren ve ceza baskısı ile huzursuz eden bir davranış tarzı tercih etmektedir.

Örneğin bayram öncesi son mesai gününde sabah bir araya gelerek bayramlaşıp birbirlerine ikramda bulunan çalışanlarla bir arada olarak moral motivasyonlarını yükseltmek durumunda olan idare, çalışanlara tedavi bölümüne 5–6 dakika geç kaldılar diye soruşturma açarak 15 diş hekiminden (biri başhekim yardımcısı olmak üzere) savunma istemiştir. Bu soruşturma sendikamızın müdahalesiyle durdurulmuştur.

Yine yaz aylarında Valiliğin mesai saatlerini sıcakların dayanılmaz hal alması nedeniyle yarım güne düşürme kararı bile hiçe sayılarak randevular öne sürülerek çalışanlara tam gün çalışmaları gerektiği telkin edilmiş ve baskı, tehditle bu gerçekleştirilmiştir.

İl sağlık müdürlüğüne internet üzerinden yapılan isimsiz bir şikâyet formu içinde çalışanlara yönelik haksız, hakaret içeren ifadeler içerdiği halde dikkate alınmıştır. Yine aynı şikâyette, mutlaka olması gereken somut ifadeler (yer ve kişi adı veya tarifi gibi unsurların) olmaması göz ardı edilerek tüm çalışanlara yazı çıkarılmak sureti ile “Ekteki şikâyet dilekçesi hakkında görüşlerinizi yazılı olarak iletmeniz.” Talep edilmiş ve çalışanların onuru incitilmiştir.

Oysa idarenin söz konu dilekçeyi dikkate almayıp şikâyet sahibine ulaşabiliyorsa ulaşarak üslubu konusunda uyarması ve eğer gerekiyorsa kişilik hakları ve meslek onurunu zedelediği gerekçesi ile suç duyurusunda bulunması gerekmekteydi. Kaldı ki idarenin hasta ve yakınlarının şikâyetlerini almanın yanında mahiyetinde çalışan personelin kişilik haklarını ve meslek onurunu korumak görevi de oldukça açıktır.

Diş sağlığı hizmetlerinin uzun zamandan bu yana ihmal ediliyor olması ve kamusal olarak bu hizmetin uzun yıllardır verilmemesi nedeniyle vatandaşta bu hizmeti talep etme konusunda büyük bir açlık olduğu açıktır. Bu nedenle de elbette bu hizmeti veren kurumlar yoğun başvuru yaşayacaklardır. Bu konuda idarecilerin önlem alması ve bunu ön görmesi gerekirdi.


SAĞLIK BAKANLIĞI MEVZUATINDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR

Sağlık Bakanlığınca diş teknisyenlerinin total ([tüm] ve parsiyel(kısmi diş eksikliği) yapımı parça başına, çeneler ayrı sayılarak 33 parça protez yapımı olarak tespit edilmiştir. İş yükünün fazlalığı, fiziki şartların yetersizliği laboratuar ortamını da etkilemektedir. İşleri gereği kullandıkları kimyasal maddeler{akril}havalandırmanın yetersiz olmasından dolayı çeşitli solunum yolları hastalığına yakalanma riski taşımaktadır. Zamanla yarışırcasına alınan ölçüler sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar çoğu zaman tekrar protez yapımıyla başa dönmekte buda teknisyen çalışanlarının iş yükünü artırmaktadır. Protez tamiri gibi işlemler 33 parça işler arasına sıkıştırılarak yapılmaktadır. Aylık periyotlarla yetiştirilmeye çalışılan protezler çoğu zaman diş teknisyenlerinin mesai sonrası kalarak laboratuar işlemlerini bitirmeye çalışmasına sebep olmaktadır. Laboratuar, çalışmalar için oldukça yetersiz ihtiyaca cevap vermekten uzaktır. Bu durumda, çalışanların hizmet kalitesini oldukça olumsuz etkilemektedir.

Çalışma ortamına ilişkin söylenebilecek en önemli unsurda çalışanlar arasında ayrım yapılması ve çalışanların farklı istihdam biçimleri ile bölünmesidir. Bu konuda da 4/a, 4/b, taşeron çalışma biçimleri çalışanlar arasında huzursuzluk yaratmakta ve iş barışını bozucu etki yaratmaktadır. Örn: 4/b statüsünde çalışan hekimden iş bitene kadar çalışması istenebiliyor. Bu durum çalışan üzerinde psikolojik baskı yaratmakta ve mutlaka yaptığı işin niteliğine yansımaktadır.

Diş hekimliğinde ve diş teknisyenliğinde beklenen iş miktarının azami olarak belirtilmesi üretilen işin kalitesinin önemsenmediğini ortaya koymaktadır. Oysa temelinde insan faktörü olan bir hizmette öncelikle sağlık, estetik ve kalite beklenmelidir. Fakat uygulamada parça başı iş ve her yapılan işe puan verilmesi durumu hem yapılan işin kalitesini düşürücü etki yaratmakta, bazı çalışanlar sadece parça sayısına dikkat ederek çok iş çıkarmakta ve niteliği boşlamakta ve karşılığında da daha fazla ücret almaktadır. Diğer yandan kaliteye, meslek ilkelerine, etik değerlere önem veren çalışanlar adeta cezalandırılırcasına daha az ücret almak durumunda kalmaktadır. Bu durum nitelik mi önemli yoksa nicelik mi sorusunu akla getirmektedir.


SONUÇ OLARAK:

Sağlık Bakanlığının gönderdiği genelge ve yazılarda da talep ettiği entegre çalışma sistemine geçilmesi istendiği halde yukarda sayılan fiziki imkansızlıklar ve idarenin çalışanlarla adeta çatışma halindeki tutumu nedeniyle geçilememiştir.

Bu sisteme geçileceği söylenmiş ama çalışanlara nasıl olacağı ile ilgili herhangi bir bilgilendirme yapılmamıştır. Çalışanların bilgilendirme toplantısı isteği de reddedilmiştir.

Çalışanların bu konudaki tüm yapıcı çabalarına rağmen idareden bu yönde olumlu bir adım atılmamıştır.

Bu tutumun başta hastalar olmak üzere herkesi mağdur edeceği ve iş barışını bozacağı açıktır.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ:

1. İdare çalışanlarla ilişkilerini olumlu anlamda değiştirmeli, çalışanlarla sürekli diyalog kuran, demokratik karar alma mekanizmalarını oluşturmalıdır. Çalışma günü içerisinde iş verimini arttırıcı etkinlikleri örgütleyerek, tüm çalışanlarının işin her aşamasında görüşlerine başvuran bir mekanizma kurması şarttır.

“Ben her şeyi bilirim” anlayışının; hem çağdışı, hem de verimliği düşürücü, çalışanları moral-motivasyon yönünden olumsuz etkileyen bir yöntem olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

İdarenin; çalışanların gerek meslek örgütlerine gerekse sendikal örgütlenmeleri ile diyalog yolunu açık tutması ve bu yolla da çalışanlara ulaşmayı gözetmesi gerekir.

Oysa sendika olarak idare ile iletişim kurmaya çalıştığımızda hep idarenin savunmacı bir tutum sergilediğini ve adeta çalışanları kötüleyerek sorunların sorumlularının “çalışmak istemeyen, tembel çalışanlarmış” gibi göstermeye çalışmakta ısrar ettiklerini gördük.

Birçok bilimsel çalışmanın gösterdiği gibi iyi örgütlenmiş, çalışanlarla ekip anlayışını önemseyen demokratik mekanizmaları kuran, kurumların çalışanlarının daha iyi hizmet ürettiklerini defalarca ortaya koymuştur.

Yine idarenin gerek hekimlere gerek sağlık personeline yaklaşımda deontoloji kurallarına önem veren, kişilerin hem mesleki hem de insani itibarını olumlayan ve yücelten bir anlayış geliştirmesi oldukça önemlidir. İdare ile çalışanları arasındaki işbirliği çoğu sorunun çözümüne katkı sunacaktır.

ADSM’de hizmet üreten hekimler 657, 4B mensup diş hekimleridir. İdarenin kurumumuzda aynı özveriyle çalışan tüm personelini birleştirici ve herkese eşit mesafede duran, sorunları dinleyen, sorunların çözümünde sorumluluğunu alan bir bilinçle çalışma barışını güçlendirmesi beklenmektedir. Ekip ruhunu geliştirdiği düşüncesiyle alınan her kararın tabana yayılmasını sağlamak maksadıyla tüm personelin katılımının sağlandığı düzenli toplantılarla iş yerlerinin daha katılımcı, demokratik yerlere dönüştürülmesi sağlanmalıdır

Bu davranış değişikliği birçok sorunun çözümüne katkı sunacaktır.

2. Fiziki imkansızlıklar ve personel altyapısı eksiklikleri acil olarak çözülmeli ve insan onuruna yakışır bir Ağız ve Diş Sağlığı hizmeti sunumuna geçilmelidir.

3. Son olarak Sağlık Bakanlığının sağlığın ticari bir meta olarak gören zihniyetten vazgeçerek, performansa dayalı döner sermaye uygulamasını sona erdirmesi ve çalışanların insanca yaşayacak ücreti almaları sağlanmalıdır.

Sağlık Bakanlığı, kamusal sağlık hizmeti sunumunu önceleyen, sağlık çalışanlarına insanca yaşayacak ücret, 4/b statüsünde çalışanların ve taşeron çalışanların kadroya alınmasıyla kadrolu istihdam modelini tercih eden bir tutum takınması şarttır.

Yine Sağlık Bakanlığının parça başı üretimi şart koşan genelge ve yazılardan vazgeçmesi, sadece hasta eritmeye, fazla hasta bakmaya “,hasta geri çevrilmemeli, hizmet sunulmalı” gibi aslında özünde hastaya zarar veren, tüm çalışanların fabrikasyon üretimini hedefleyen, niteliksiz çalışma metotlarını terk etmesi önemlidir. Çünkü bu bant sisteminde bizler makineleştirilmeye çalışılmaktayız.

Sonuçta bu tarz çalışmanın çalışanları giderek mutsuzlaştıran ve yaptığı işe yabancılaştıran ve hiç kimseyi memnun etmeyen bir sonuç doğuracağı açıktır.

Yukarda üç madde halinde sunduğumuz çerçevede adım atılması sorunların tamamına yakını çözecektir.

Tüm sorumluluk makamında olanlara sunulur.

2 Haziran 2008 Pazartesi

16 Nisan 2008 Çarşamba

CBÜ HASTANESİNDE PARALI YEMEĞE HAYIR!





Maliye Bakanlığının 11.03.208 de yayınladığı genelge gereği hastanelerin yemekhanelerinden yararlanan sağlık çalışanları yemek ücreti ödemeye zorlanıyor.


Bu kapsamda Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde de 1 hafta önce uygulama başladı. Aynı gün yemek boykotu yapan sağlık çalışanları 5 gündür eylemlerini sürdürüyor. 16.04.2008 günü öğlen saat12.00 de SES ve Türk Sağlık Sen işyeri temsilcileri basın açıklaması yaptılar.

Yaklaşık 150 kişinin katıldığı eylemde AKP hükümetinin bu uygulaması eleştirilerek öğlen ve gece nöbet yemek ücretlerinin kaldırılması, yemekhane ve yemek kalitesinin düzeltilmesi talep edildi.

Eylem sonrası yemek boykotu yapan üyelerine ve çalışanlara SES ve Türk Sağlık Sen Manisa Şubeleri tarafından sandviç ayran ikram edildi.

5 Nisan 2008 Cumartesi

1 Nisan 2008 Günü "ŞAKA YAPMIYORUZ EYLEM YAPIYORUZ." söylemiyle alanları doldurduk.
KESK, DİSK, TMMOB, TTB, TDB nin aldığı kararı Manisa'da hayata geçirmek için oradaydık.
Bu eylemler uyarı eylemleridir diyen Emek Platformunun tüm üyelerinide orada görmek isterdik.






29 Mart 2008 Cumartesi

İLÇE VE İŞYERİ TEMSİLCİLERİNE ACİL ÇAĞRI

İLÇE VE İŞYERİ TEMSİLCİLERİNE

(ACİL VE ÖNEMLİDİR)

Konfedarasyonumuz KESK’in aldığı eylem kararında “ 01 Nisan 2008 Salı günü tüm illerde saat 14.00 da işyerlerinden çıkılarak(sevk almak vb olanaklar kullanılarak) alanlara çıkılacaktır.” denmektedir.
Söz konusu kararın Manisa’da hayata geçirilmesi için 29 Mart 2008 Cumartesi günü KESK Manisa Şubeler Platformu acil olarak toplanmış ve aşağıdaki eylem kararını almıştır.
Buna göre: SES üyeleri ve sağlık çalışanları olarak saat 13.00 dan itibaren sendikamız önünde toplanıp en geç saat: 13.20’de Eğitim Sen’e doğru yürünecek. Eğitim Sen kitlesi ile buluşulduktan sonra Manolya meydanına çıkılacaktır. Manolya Meydanında konuşmalar ve basın açıklaması yapıldıktan sonra takriben saat 15.00 da eylem sona erecektir.
Emek Platformu ile başladığımız SSGSS yasasına karşı eylemlerimiz KESK, DİSK, TMMOB, TTB ve TDB ile birlikte devam etmektedir.
Hükümetin uzlaşalım çağrısından bir şey çıkmamış ve sağlık hakkımız geleceğimiz karartılmaya çalışılmaktadır. Böyle bir günde tüm sağlık çalışanlarının alanlarda olması ve taleplerimizi haykırması oldukça önemlidir.
Hemen her gün haklarımız elimizden alınırken, yemeklerimiz paralı hale getirilirken sessiz kalmamızı, suskun olmamızı kimse bizden beklememelidir.
Tüm ilçe ve işyeri temsilcilerimizin katılım konusunda çaba göstermesi oldukça önemlidir.

GELECEĞİMİZİN KARARTILMASINA İZİN VERMEYELİM.

GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM.

UNUTMAYALIM BİZ KARŞI ÇIKARSAK YAPAMAZLAR...
YÖNETİM KURULU

15 Mart 2008 Cumartesi

14 MART HAYAT DURDU.




Manisa’da, Emek Platformu kararı gereği iki saatlik iş bırakma eylemi uygulandı. Fabrikalarda, okullarda, hastanelerde yaşam durdu. Sağlık Emekçileri Devlet Hastanesi Önünde (60 kişi) ve Celal Bayar Üniversitesi Hastanesi bahçesinde (200 kişi) toplanarak taleplerini haykırdılar.

Daha sonra 14 Mart Tıp Bayramı (Sağlık Haftası) nedeniyle önceden alınan karar gereği İl Sağlık Müdürlüğü önünde saat 12,30 da yaklaşık 300 kişinin katıldığı basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasını Şube Başkanı Zeynel A. KAPLAN okudu. Açıklamada SSGSS yasa tasarısına değinen Zeynel KAPLAN “Bizden bu gün için bayram yapmamızı bekliyorlar, balolara gitmemizi, otellerde eğlenmemizi istiyorlar. Sağlıkta bunca yıkım yaşanırken biz bayram yapamayız. Biz halkımızla alanlarda olarak sağlık hakkımıza geleceğimize sahip çıkacağız.. Bu yıkım yasalarına karşı eylemlerimiz devam edecek. Çünkü Biz karşı Çıkarsak yapamazlar.” Diye devam etti.
İl Sağlık Müdürlüğü Önünde toplanan grup “Sağlıkta yıkıma hayır. Sağlık haktır satılamaz.” Şeklinde sloganlar atarak GSS yi protesto ettiler.

Basın açıklamasının ardından SES üyeleri halka Sağlık Ocaklarının kapatılmasının 52 si nedeniyle lokma dağıttılar.

SES Akhisar Temsilciliğide KESK e bağlı sendikalala birlikte eylemdeydi. SES adına eyleme SES temsilcilik başkanı Ali SARAÇ ve SES üyeleri katıldı.














13 Mart 2008 Perşembe

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ





Sendikamız 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde alanlarda işyerlerindeydik.












Şubemiz 8 MArtla ilgili tüm işyerlerinde NAzım Hikmet'in "Kadınlar" şiiri olan kart bastırarak tüm işyerlerinde dağıtmıştır.




KADIN


Kimi der ki kadın


uzun kış gecelerinde yatmak içindir.


imi der ki kadın


yeşil bir harman yerinde


dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.


Kimi der ki ayalimdir.


Boynumda taşıdığım vebalimdir.


Kimi der ki hamur yoğuran.


Ne o,


ne bu,


ne döşek,


ne köçek,


ne ayal,


ne vebal.


O benim kollarım, bacaklarım.


Yavrum, annem, karım,


kız kardeşim hayat arkadaşımdır.




Nazım HİKMET




















Salihli Temsilcilik yönetimimiz tüm işyerlerini dolaşarak tüm çalışan bayanlara karanfil vererek 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutlamıştır.

6 Mart 2008 Perşembe

14 MART TIP BAYRAMI (SAĞLIK HAFTASI)


Geçen yıl 14 Mart Tıp Bayramında, bayram olarak kutlanacak bir şey göremiyoruz diyerek GÖREV eylemi yapmıştık.

O gün Ağız Diş Sağlığı Merkezi önünde toplanmış ve en önde temsili sağlık ocağı tabutu ile İl Sağlık Müdürlüğüne yürümüştük.

Hala sağlık ocaklarının açık olduğu o gün yaptığımız basın açıklamasında: eğer sağlık ocaklarımıza sahip çıkmazsak, sağlık hakkımıza sahip çıkmamış olacağız ve maalesef bu gün temsili olarak tabuta koyduğumuz sağlık ocakları o gün gerçekten kapanmış olacak demiştik.

Ocak 2008 itibariyle Manisa'da Aile Hekimliği uygulaması başladı ve her ne kadar tabelaları kaldırılmamış olsa da sağlık ocakları kapatıldı. Yerine Aile Sağlığı Merkezleri açıldı. Eskiden bir ekip olarak hizmet veren sağlık çalışanları aynı sağlık ocaklarının bir odasını kiralayarak yalnızlaştırıldılar.

Henüz Genel Sağlık Sigortası Yasası yürürlüğe girmediği için olumsuz yönleri görülmediyse de biz ve tüm dünya biliyor ki Aile Hekimliği Modeli 1. Basamak sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesinden başka bir şey değildir.

İşte bu nedenlerle bu yılda 14 Martta kutlanacak bir şey göremiyoruz.

Çünkü sağlıkta yıkım sürüyor.

Çünkü TBMM gündeminde Genel Sağlık Sigortası Yasası var.

Bu yasa meclisten geçtiğinde birçok hakkımızı olduğu gibi, emeklilik ve sağlık hakkımızı da kaybedeceğiz.

Biz 14 Martta geçen yıl tabutunu taşıdığımız sağlık ocaklarının kapanmasının ardından duyduğumuz üzüntümüzü belirtmek ve eğer bu yıkım bu şekilde sürerse yakında hastanelerinde kapanacağını veya özelleştirileceğini, sağlık hakkımızın elimizden alınacağını kamuoyuna anlatmak maksadı ile İl Sağlık Müdürlüğü önünde saat 12.30 da basın açıklaması yapıp ardından lokma döktüreceğiz.

Tüm duyarlı dostlarımızı lokma yemeye ve sağlık ocaklarının kapatılmasını protesto etmeye çağırıyoruz.

Eğer biz karşı çıkarsak yapamazlar diyoruz.

Sağlıcakla...





YÖNETİM KURULU ADINA
Zeynel A. KAPLAN
Şube Başkanı

20 Şubat 2008 Çarşamba


TBMM'de görüşülmek üzere bekleyen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı 20.02.2008 Çarşamba günü saat 12.30 da Devlet Hastanesi önünde basın açıklaması yapılarak protesto edildi.
Basın Açıklamasını KESK Şubeler Platformu adına Şube Başkanımız Zeynel A. KAPLAN okudu.
Başta Devlet Hastanesi olmak üzere; Ruh Sağlığı Hastanesi, Çocuk Hastanesi, Celal Bayar Üniversitesi Hastanesi, Merkez Efendi Devlet Hastanesi, Sağlık Müdürlüğü, AÇSAP ve 1 Nolu Toplum Sağlığı Merkezinden yoğun katılım oldu. Çabalarından ve katılımlarından dolayı ilgili işyerlerinin temsilcilerine teşekkür ederiz.
Basın açıklamasında KESK Şubeleri, siyasi parti yöneticileri ve Aile hekimlerinden de katılım olduğu gözlendi.
Poliklinik önlerinde bekleyen hasta ve hasta yakınlarının da ilgi gösterdiği basın açıklamasında atılan sloganlarla Genel Sağlık Sigortası Protesto edildi.

14 Şubat 2008 Perşembe

İŞYERİ TEMSİLCİLERİNE



Aşağıda ayrıntıları ile belirtilen konularda üyelerimize duyuru yapılması;

Konfederasyonumuz KESK’e bağlık Büro Emekçileri Sendikası BES’in yıllık izinlerin kullanımı ile ilgili Devlet Personel Başkanlığına yaptığı başvuru sonucunda, işyerlerimizde önemli bir sorun halinde olan beş gün yıllık izin verilmemesi konusuna açıklık getirilmiştir. Buna göre, beş gün izin talebinde bulunan çalışanlara cumartesi ve Pazar günlerinide içine katarak yedi gün izin verilmesi uygulamasının doğru olmayacağı belirtilmiştir. Devlet Personel Dairesi Başkanlığının 25.01.2008 tarih ve 244 sayılı yazısında konu açıkça ifade edilmiştir. Üye/çalışanların konu ile ilgili bilgilendirilmesi önemlidir.

Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin telefonlardan aldığı sabit ücretlerin yasal dayanağı olmadığı yolundaki hakem heyeti görüşü sonucunda, talep eden abonelerin 1 Mart 2007 tarihinden bu yana ödedikleri sabit ücretlerin yasal faizleriyle birlikte geri alınması olanağı doğmuştur. Sabit ücretleri geri alabilmek için üç ayrı makama dilekçe verilmesi gerekmektedir. Dilekçe örneklerine ulaşmak için sendikamıza ait http://sesmanisa.blogspot.com/ adresine girilebilir.

Genel Sağlık Sigortası Yasa tasarısının getireceği olumsuzluklarla ilgili konfederasyonumuz KESK’in aldığı karar gereği tüm illerde basın açıklamaları ve alan etkinlikleri yapılacaktır. Manisa’da da bu anlamda devlet hastanesi bahçesinde 20 Şubat 2008 Çarşamba günü saat 12.30’da basın açıklaması yapılacaktır. Üyelerimizin katılımı çok önemlidir.


Üye/çalışanların konu ile ilgili bilgilendirilmesi için bilginize sunarız.



30 Ocak 2008 Çarşamba

SES: ONURLU GELECEK UMUDUNUN ADI.







Bazı kavşak noktaları vardır, durup sağa sola bakmanız gerekir. Yolun uygunluğu, gideceğiniz yön ve bir sonraki durakla ilgili önemli kararlar almanız gerekir. Bu bir bakıma soluklanmak ve yeni bir solukla tekrar yola çıkmak içinde bir fırsattır aynı zamanda. Kavşak noktalarını iyi değerlendirir ve nefesinizi uygun şekilde alırsanız en azından bir sonraki kavşağa ulaşacak gücü kendinizde bulabilirsiniz. Eğer bir sonraki kavşağa ulaşmanın yanında birde güçlenmekse amacınız sadece iyi nefes almanız yetmez. Birde birikim yapmalısınız. BİRİKTİRMELİSİNİZ.
İnsanlık tarihi oldukça uzun bir tarihtir ve bu uzun tarih boyunca sadece doğru kararlar alan, doğru stratejiler geliştiren ve mutlaka doğru davranış sergileyen örgütler, yapılar ayakta kalabilmişlerdir. Doğru davrandıkları oranda da iyi anılmışlardır.
26 Ocak 2008 Cumartesi günü Öğretmenevi konferans salonunda SES Manisa Şube 3. Olağan Genel Kurulunu gerçekleştirdik. Sendikamız açısından, yazının giriş kısmında belirtmeye çalıştığım, kavşak noktalarından biriydi bu gün.
Sendikamızın olduğu kadar, Manisa’da sağlık hizmeti üreten ve her geçen gün hak kaybına uğrayanlarında kavşak noktalarından biriydi bu gün. Sağlık çalışanlarının yanında Manisa’da yaşayan herkesin “Herkese Eşit, Ücretsiz, Ulaşılabilir Sağlık.” İsteğinin ve umudunun da dirildiği bir gündü.
Peki, nedir SES’i bu kadar önemli kılan ve umut haline getiren?
SES üyesi olmak, SES üyesi kalmak neden bu kadar önemli?
Sorulara yanıt vermek için biraz gerilere gitmek gerek, 1990’lı yılların başlarına. Ülkemizde “Kamu çalışanları sendika kuramaz” denen yıllara. Ve bu sözü söyleyenlerin sonradan sendika başkanı olacaklarını düşünemediğimiz yıllar. O yıllarda sağlık alanı da diğer işkolları gibi hareketli idi.
Kamu çalışanları sendikalaşma hareketinin heyecanını duyan sağlık emekçileri sendikalaşmaya başladı. İlk Sağlık Sen kuruldu ardından Tüm Sağlık Sen ve Genel Sağlık İş birde sosyal hizmetlerde kurulan Sosyal Hizmet Sen. Etimi sağlık ve sosyal hizmet işkolunda kurulmuş dört sendika. (Daha o yıllarda parti genel merkezlerinde sendika kurmak modası yok. Henüz taban inisiyatifi ile sadece hak arama isteği ile kuruluyor sendikalar.)
Bu dört sendika dünyada eşine az rastlanır bir şey yaptılar 1996 yılında birleştiler SES oldular. Umutsuzun umudu, güçsüzün gücü olma yolunda ilerlediler.
Sonrası malum hikaye o hükümet bir sendika, bu hükümet bir sendika kurunca sendika sayısı çoğaldı ama umudu çoğaltan tek SES vardı hala var hala dimdik ayakta.
İşte hiçbir partinin genel merkezinde kurulmadığı için, birleştirici olduğu için, parasız sağlığı savunduğu için önemlidir ve umut olmaya devam ediyor.
26 Ocak 2008 Cumartesi günü Manisa Öğretmenevi Konferans salonunda SES yukarda yazdığım “beyaz” geçmişi ile geleceğe de umut olacağını bir kez daha ispatladı.
Bizler bu güne ilişkin sorumluluğumuzun farkında olarak salonda yerimizi aldık. Ve aynı heyecanın verdiği sorumluluk ile tartıştık, ürettik , seçimlerimizi yaptık.
O gün yanımızda olan dostlarımıza, kendimize ve çocuklarımıza onurlu bir gelecek sözü verdik.
Önümüzdeki üç yılda sağlıkta yaşanması muhtemel yıkımlara karşı aynı kararlılıkla karşı durma sözü verdik.
Sendikamızın bundan önce olduğu gibi bundan sonrada hükümetlerden bağımsız olacağını yineledik.
Yeni Bir Örgütlenme Kültürü Yaratmalıyız dedik ve ekledik;
Emeğine sahip çıkan, eşitlik isteyen, adalet isteyen, parasız ve kamusal sağlık hizmetini savunan, ülke yönetiminde bağımsızlığı önceleyen tüm dürüst çalışanlarla bir arada olmaya çalışacağımıza ve bu talepleri her ortamda dile getireceğimize söz verdik ve bu nedenle mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz dedik.
Bireysel kurtuluşun mümkün olmadığını, tayin ve torpille bir yere varılamayacağını, ihtiyacın birlik ve beraberlik olduğunu ve gerçek sendikacılığın hiçbir iktidardan beslenmemesi gerektiğini. Gerçek sendikacılığın tayin terfi vaat etmemesi gerektiğini. Gerçekten sendikal çalışma yapılması için, hiç kimsenin hizmetinde olmamak ve koltuk rüyası görmemek gerektiğini söyledik.
Son söz: “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz.”
Sağlıcakla…

26 Ocak 2008 Cumartesi

3. OLAĞAN GENEL KURUL YAPILDI








SES 3. OLAĞAN GENEL KURULU MANİSA ÖĞRETMENEVİ KONFERANS SALONUNDA YAPILDI.


Genel Kurulun Divan Başkanlığını Nuray ŞENCAN yazmanlıklarını ise Tuncay BAŞAK ve Ayşe ÇÖL yaptılar.



106 delegeden 78 inin oy kullandığı genel kurul oldukça verimli ve coşkulu geçti.






Karar önergelerinin oy biriliği ile geçmesi ve birlik beraberlik mesajları geleceğe dair umutları çoğalttı.






Yapılan seçimlerde;






Yönetim Kurulu






Zeynel A. KAPLAN



Nurettin ALNAR



Metin KAYGISIZ



Serpil DENİZ



Edibe AŞIK



Figen PEHLİVAN



Gülay ÖZKAN








şeklinde oluştu. Yönetim kurulunun kendi arasında görev dağılımı yapması bekleniyor.



Üst kurul delegeliklerine ise;
Birol AŞIK
Zeynel A. KAPLAN
Oytun ÇALIŞKAN
Metin KAYGISIZ
Serpil DENİZ
Figen PEHLİVAN
Seçildiler.

14 Ocak 2008 Pazartesi

GENEL KURUL DELEGE ASKI LİSTESİ


SES
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI
SEÇMEN LİSTESİ
SES MANİSA ŞUBESİ 3. OLAĞAN GENEL KURULU
SENDİKAMIZ 3. OLAĞAN GENEL KURULU 26.01.2008 CUMARTESİ GÜNÜ ÖĞRETMENEVİ KONFERANS SALONUNDA SAAT:11.00 DA YAPILACAKTIR.
AŞAĞIDA DELEGE LİSTESİ MEVCUTTUR. BİLGİLERİNİZE SUNARIZ.

BİROL AŞIK
NURETTİN ALNAR
GÜLSÜM DEMİR
ZEYNEL A. KAPLAN
OYTUN ÇALIŞKAN
MEHMET KAPAR
OZAN BOĞAN
FİGEN PEHLİVAN
METİN KAYGISIZ
SEMRA OLPAK
AYNUR SÖZEN
GÜLAY ÖZKAN MURATOĞLU
AHMET BORAZAN
ARİF KUŞ
FUAT ODABAŞI
FEHMİ ÖZEN
ALİ EREM
TURGAY GAYRET
HÜSEYİN TAŞKELEK
AHMET YILDIZ
HIDIR UÇAK
ÖMER ARGAÇ
SELDA ŞAHİN
ALPASLAN ÇETİN
İSMAİL DEMİR
BAYRAM İLGİN
M. FATİH SÖZEN
SEMA ÇALDIR SAVRAN
HAKAN ERSAN
MESUT SÖKMEN
AYŞE ÇETİNTAŞ
SEBAHAT BULUT
NİHAL TEKEŞ
NURŞEN AYDIN
GÜLER ÇELİK
ALİ ÜNLÜ
HÜSNİYE BELGE SANDIKÇI
NEVİN TURAN
TÜRKAN DEMİR
TÜLİN KILIÇ ÜNAL
SANİYE BAYAM
SERPİL DÜLGER
ÜMMÜŞAH TÜZÜN
FATMA TEMES
AYŞE KIRLI KARABAĞ
SEMA ÖZDİYAR
KÜLTER KOCADAĞ
YUSUF ÖZTÜRK
SELCAN DAĞDELEN
CEFARİL DEMİR ARI
SELÇUK BULUT
FERYA KARADAĞ YALÇIN
HÜLYA AYDIN
ZAFER GÜZEL
BAYRAM ÇAM
NURAY ŞENCAN
AYŞE ÇÖL
BEDRİ BİLGE
DERYA YÜKSEL
MUSTAFA ÇALIŞKAN
İSMAİL YALIN
TUNCAY BAŞAK
ÖZLEM YILDIZ
MERYEM YERLİKAYA
SERKAN YERLİKAYA
ADNAN ORHAN
BELGİN AKAY
BERRİN SAĞLAM
BURCU GÜLTEK
CANAN ÇELİK DURMUŞ
DİLEK UZUN
EDİBE AŞIK
ESEN KOCADEMİR
FATMA TUNAY
HÜSEYİN TOYMAN
MERAL BURKAN
NERMİN KAPUCU
NİHAL ŞAHİN
ORHAN KÖKER
ORHAN YILMAZ
RAHİME GÜNER
ŞÜKRİYE ÖZEL
TAMER YILDIRIM
ZÜBEYDE EREN
AYKUT ÖZAYDEMİR
KASIM ÖZDEMİR
HASAN TÜRKDOĞAN
ARİFE KAYA
KUTLAR HAZIR DURU
ALİ SARAÇ
BÜLENT KUNDAK
AYDAN KAYGISIZ
GÜNAY TOSUN
NEŞE KIRYATAN
AYSUN SARAÇ
NURHAN ULUSOY
NURSEN KAYA
NURTEN SENGER
GÜL KURT
SEMRA İNALÖZ
BURAK ERTUĞRUL
HAKAN ÇELİK
REYHAN TANDOĞAN
MÜKREMİN ALKAN
HAKAN DEMİRDOĞAN
AYNUR GÖKTEPE