31 Aralık 2008 Çarşamba

FİLİSTİN HALKI YALNIZ DEĞİLDİR.







İSRAİL DEVLET TERÖRÜ UYGULUYOR, FİLİSTİN’DE İNSANLIK ÖLÜYOR!

Gazze’de İsrail’in son hava saldırılarında ölenlerin sayısı 5 günde 400’ü geçti. 2000’den fazla Filistinli yaralı… Yüzlerce ev ve kamu binası yandı, yıkıldı. Zaten çok yetersiz olan altyapı tamamen tahrip oldu.
Yıllardır ambargo altında aç, susuz, elektriksiz, ilaçsız yaşayan Gazze’lilerin üzerine İsrail’in acımasızca saldırmasıyla tam bir katliam yaşanıyor.
İsrail saldırısını çocukların okuldan çıktıkları bir zamanda yapıyor ve halen insafsızca, utanmazca terörist hedeflerin vurulduğunu iddia ediyor. Kendi varlığını yaşatabilmek için tankların üzerine taş atan çocuklara terörist diyor sırf kendisi devlet ve güçlü olduğu için.
Filistin’de sadece Filistinliler değil, insanlık da ölüyor! Filistin halkının yok edilişine suskun kalan bütün devletler bu katliamın suç ortağıdır.
Filistin 60 yıldır direniyor!
Dünya Filistin’deki haksız işgali, ölçüsüz şiddeti, alçakça cinayetleri ve insanlık dramını seyrediyor. İsrail Devletine egemen olan saldırgan militarist anlayış, yıllardır sürdürdüğü insanlık dışı saldırılarının en pervasızı, en vahşisiyle, dünyaya meydan okuyor.
İşgal altındaki Filistin’de yaşanan dram, bugün azgın bir vahşete bıraktı yerini.
Gazze’de dünyadan fiziken tecrit edilmiş, bir avuç toprak parçasına sıkıştırılıp nefes almalarına bile izin verilmeyen 1.5 milyon Filistinli çok ağır koşullarda yaşıyor.…
Başta ABD, AB ve İsrail olmak üzere birçok ülke, İşgalci İsrail’i tanımadığı gerekçesiyle seçilmiş Hamas yönetimiyle tüm ilişkileri kesti.
İsrail, Gazze sınırlarını kapadı. Son 6 aya kadar bölgenin Mısır’la olan bağlantısını sağlayan ve dünyaya açılan tek kapı olan Refah Sınır Kapısı da kapatılınca, Gazze tam bir hapishaneye dönüştü.
Bugün ise, vahşetin son noktasındayız artık. İsrail’in yaptığı devlet terörüdür.
Saldırılar üzerine dünyanın dört bir yanından isyan çığlıkları yükseldi.
Saldırıların insanlık suçu olduğunu ifade eden Başbakan’a ve AKP Hükümetine sesleniyoruz:
- İSRAİL’İ KINAMAK YETMEZ!
- BU VAHŞET SONA ERENE KADAR İSRAİL İLE TÜM ASKERİ VE EKONOMİK İLİŞKİLERİ DONDURUN!
- YAPTIĞINIZ TÜM ASKERİ ANLAŞMALARI İPTAL EDİN!
- BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK KONSEYİ ÜYESİ OLARAK, İSRAİL’E SİYASİ YAPTIRIM ÖNERİN.
Bu bir insanlık sınavıdır
Tüm dünyanın savaş ve işgal karşıtlarıyla birlikte Ortadoğu’da barış için, Filistin halkıyla dayanışma içindeyiz. İşgal sona ermeli, Filistin halkı, talebi ve ihtiyacı olan devletine kavuşmalıdır. Orta Doğu’ya barış başka türlü gelmez!
Tüm dünya halklarının tepkisine, kendi ülkesindeki savaş ve işgal karşıtlarının, vicdani retçilerin taleplerine kulak tıkayıp DEVLET TERÖRÜNDE ısrar eden İsrail devletini bir kez daha kınıyoruz.
Sadece İsrail’i değil; 400’den fazla insan katledilmişken İsrail’i değil Filistin’i kınayan;
Irak’ta 5 yılda 1 milyondan fazla Iraklıyı katleden, işkencelerden geçiren, tüm yaptıklarıyla İsrail’e küstahça bir cesaret veren Amerika Birleşik Devletleri yönetimini de kınıyoruz.
Filistin Halkı Yalnız Değildir!
Katil İsrail, Filistin’den Defol!
Katil ABD, Orta Doğudan Defol!
İnadına Barış, İnadına Halkların Kardeşliği!






KESK Manisa Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü


Ali GÖK


BES Manisa Şube Başkanı

KATILIMCILAR :
EĞİTİM SEN-SES-BES-TARIM ORKAM SEN-MANİSA TABİP ODASI-EMEKLİ SEN-GENÇ SEN-SHP-TKP-EMEP-ÖDP-SOSYALİST GENÇLİK DERNEĞİ-SHAAD-MANİSA İŞÇİ BİRLİĞİ DERNEĞİ-HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI

İMZA KAMPANYASINA ÇAĞRI


Taleplerimiz;
-Temel Ücretlerde emekliliğime de yansıyacak iyileştirme,
-Sağlık hizmetlerini ticarileştiren ve güvencesiz çalışmayı esas alan Kamu Hastane Birlikleri Pilot Yasa Tasarısının ve Aile Hekimliği uygulamasının geri çekilmesi,
-İşten çıkarmaların engellenmesi, bütün çalışanların güvenceli bir çalışma rejiminde istihdam edilmesi,
-Güvenli çalışma ortamlarının oluşturulması için “iş yeri sağlık birimleri” kurulması

Sendikamız, Türk Tabipleri Birliği ve Devrimci Sağlık-İş ile ortak belirlediğimiz yukarıdaki taleplerle başlattığımız imza kampanyamız 26 Aralık 2008–16 Ocak 2009 tarihleri arasında devam edecektir. İmzaların Başbakanlığa gönderilme tarihi ve şekli daha sonra birlikte belirlenecektir.
İmza metni aşağıda dır.


İMZA METNİ:
SAYIN BAŞBAKAN,
Bugüne, geleceğime dair endişe ve kaygı içerisindeyim.
Gün geçtikçe piyasa koşullarında hizmet vermeye zorlanan sağlık kurumlarında işimin gereğini yerine getirememenin sıkıntısını yaşarken, çoğu zaman hasta ve hasta yakınları ile karşı karşıya kalıyorum.
Sağlık alanında yaşanan sorunlar, sağlık emekçisi olarak yaşamımı da zorlaştırmaktadır. Aynı kurumda, aynı serviste, aynı işi yapan biz sağlık emekçilerinin statülerinde ve ücretlerindeki farklılık, gelecek endişemi arttırmaktadır.
Yukarıda çok kısaca belirttiğim gerekçelerle aşağıdaki başlıklarda çaba harcamam gerektiğini düşünüyor ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) tarafından hazırlanan aşağıdaki önerilerin acil olarak ve tüm sağlık çalışanlarını kapsayacak şekilde gerçekleştirilmesini talep ediyorum.
-Temel ücretimde emekliliğime de yansıyacak iyileştirme,
-Sağlık hizmetlerini ticarileştiren ve güvencesiz çalışmayı esas alan Aile Hekimliği uygulamasının ve Kamu Hastane Birlikleri Pilot Yasa Tasarısı’nın geri çekilmesi,
-İşten çıkarmaların engellenmesi, bütün çalışanların güvenceli bir çalışma rejiminde istihdam edilmesi,
-Güvenli çalışma ortamlarının oluşturulması için işyeri sağlık birimleri kurulması.
Adı Soyadı
İmza
…/…/….

28 Aralık 2008 Pazar



Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu Kamu Hastane Birlikleri Pilot Yasasını Protesto etti. Herkese Sağlık Güvenli Gelecek İstiyoruz. dedi.

26 Aralık 2008 günü Manolya Meydanında Yapılan basın açıklamasını Manisa Sağlık Hakkı ve Hasta Hakları Derneği Başkanı Fadıl GEZEN okudu.

MEŞALELERİMİZ KARANLIĞI AYDINLATIYOR.




2009 bütçesine ve Krizin bedelinin emekçilere ödetilmesine karşı çıkmak için, 27 Aralık Cumartesi akşamı ülkenin tüm illerinde olduğu gibi Manisa'da da MAnolya meydanına yürüdük. Yürümeyenleri arkamızda boş sokaklar gibi bırakarak.

25 Aralık 2008 Perşembe

ŞUBEMİZ BLOGUNU DUYURALIM.

Arkladaşlar Blogun etkin kullanımı ve duyurulması çok önemli, çünkü bu yolla çok fazla kişiye kolay ulaşmak mümkün. Biraz bu konuyla ilgilenelim. Lütfen.

20 Aralık 2008 Cumartesi

17 Aralık 2008 Çarşamba

SES DAYANIŞMA YEMEĞİ YAPILDI







GELENEKSEL DAYANIŞMA YEMEĞİ


GİDENLERİN ARDINDAN Hep kalana düşer yazmak, gidenlerin ardından. Yaşanan günlerin verilen kavganın büyüklüğünü anlatmak. Hoş büyük olan kavganın nesini anlatacaksın diyenler çıkabilir, düzelteyim verilen kavganın büyüklüğü kavgayı verenlerin özverisi ile doğru orantılı, ondandır anlatılmaya değer dedirten… Kalan olmak gideni uğurlamayı gerktirir ya. Güle güle demek ister. Mutlu olursun umarım demek ister. Kalanların görevidir, elinden gelen ne ise onu yapmak ister. Kırgınlıklar varsa unutulsun, hoş anılar tekrar hatırlansın helalleşilsin ister. Helalleşmek en iyi demlenirken olur. Demlenmek ister. 21 Kasım Cuma günü saat 19.00 da Dergah Restorantta buluşup demleneceğiz. Gidenlere hakkınızı helal edin diyeceğiz. Birol’a, Edibe’ye, Gülsüm Ablaya… Onlarda kim diyenler boş versinler biz tanıyanları için düzenledik bu geceyi. Sağlıcakla…

YÜRÜMEKLE YOLLAR AŞINIR






Ankara’dan dönen otobüste kırkın üzerinde eylemci vardı.
Sağlık çalışanı, öğretmen, emekli, İşçi, İşsiz.
Hepsinde istisnasız yorgunluk vardı. Tatlı bir yorgunluk.
Üstüne düşeni yapmanın ve ülkem için, çocuklarımın geleceği için demenin tatlı yorgunluğu.
Saatler 19.03’ü gösterdiğinde otobüs yolcularının bir kaçının aynı anda cep telefonları çalmaya başladı.
Telefonu açanlardan “Yok. Hayır. Biz iyiz. Ne olayı?” cümleleri duyuluyordu.
Eylemciler hareketlenmeye ve birbirlerine sormaya başladılar.
“Ne olmuş?” “Ne olayı?”
Telefonla görüşenlerden biri bütün otobüse dönerek açıklama ihtiyacı duydu. “Arkadaşlar mitingde olay çıktı diye haber izlemiş bizimkiler, endişelenmişler o nedenle arıyorlar.”
Otobüs yolcuları kendi aralarında konuşmaya başladılar. Nerede, ne zaman olaylar çıktığını sorarak anlamaya çalıştılar.
Biri “Evet ben gördüm.” dedi. Herkes ona yöneldi anlatsın diye.
“Yok, önemli bir olay olmadı. Polisle bir grup arasında tartışma yaşandı. Tam o anda gaz bombası attılar. Birkaç arkadaş fenalaştı. Sonra taş atanlar oldu eylemcilerden. Birkaç dakika sonra olaylar yatıştı.”
Bir diğer eylemci: “Ama haberlerde eylem kanlı bitti diye sunmuşlar.”
Birkaç kişinin yaralandığı doğruydu ama yaygın bir olay olmadığından herkes emindi. Hatta eylemin coşkulu ve kitlesel olduğu söylendi hep bir ağızdan.
Tam bu anda bir eylemci “Peki bu medya neden bizim eylemimizi bu şekilde karalıyor? Neden doğru bir şekilde yansıtmıyor?” dedi.
Ancak hiç kimse bu soruya yanıt vermedi. Kimse “Bu medya satılık.” demedi. Kimse “Sahibinin sesi.” gibi bir yakıştırmada bulunmadı, basının tavrını eleştirmek için.
Kimi yanındaki ile sohbete, kimi uyumaya döndü. Sorunun yanıtlanmaya değer bulunmayışı soruyu soranı da şaşırtmadı.
Evet soru yanıtlanmamıştı. Cevabı bilinmeyen bir soru olduğu için değil. Cevabı herkesçe malum olduğu için, cevaplamaya gerek duymamıştı kimse. Tükenmiş bir konuydu ve çaresiz susuldu.
Bu susamanın etkisinden mi bilinmez Bilal abi kalktı su dağıttı yolculara. Az önce yenen pidenin tuzundan veya eylemin medya tarafından güme götürülmesinin üzerine bir bardak su iyi gider diye düşünmesinden. Nedeni anlaşılamadı.
İki gece yol gitmenin ve akşama kadar yürüyüp slogan atmanın verdiği yorgunluktan uyuya kaldı yolcular.
"İşsizliğe, Yoksulluğa ve Zamlara Karşı Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi"nden dönen yolcular sadece bunları konuşmadılar ve sadece burada bahsi geçen medyanın tavrına sessiz kalmadılar elbette.
Onlar KESK ve DİSK in çağrısı ile bu eyleme katılırken, otobüsleri doldururken hep düşündüler. Bu eylemde neden Türk İş’in ve kendine sendikayım diyen bir çok kuruluşun olmadığını kendilerine ve kamuoyu vicdanına sordular.
Öyle ya ülkede kriz vardı, işsizlik vardı, yoksulluk vardı, sendikalı olduğu için işten atılanlar vardı, insan hakları ihlalleri vardı. Bu zamanda sessiz kalmak olmazdı. Böyle günde, o bunu demiş, bu şuna yan bakmış tartışmalarına girmek ayıptı.
Gün meydanda olmanın günüydü. Öyle düşündükleri için Yani mahalleli emekli öğretmen, dış mahalleli kemal abi, Celal Bayar hastanesinden fatma hemşire, işçi emeklisi Bilal abi ve daha bir çok yürek aynı otobüslerle Ankara’ya aktılar.
Şimdi şu soru cevap bekliyor. Manisa’dan, İstanbul’dan, Kars’tan, Edirne’den, Siirt’ten amcalar, dayılar, sağlık emekçileri, öğretmenler, işçiler, işsizler ev kadınları yüz bin olup aynı meydanda buluşmuşsa hep yürek olup “Bu yoksulluğu bitirin. Çocuklarımız üniversite bitirip evde işsiz oturuyor. Abilerimiz Tuzla’da kum torbası niyetine ölüyor. Kadınlarımız intihar edecek kadar çaresiz. Asgari ücretliler aç. Çiftçi ürün ekemez halde. Her gün çeşitli şehirlere cenazeler geliyor. Yüreğimiz yanıyor.
Birde bunlar yetmezmiş gibi kriz gelecek deniyor bundan daha kötü nasıl olunur?
Hükumet hala işverenler için önlem paketleri konuşuyor. Ancak asgari ücretten vergi alınmasın demiyor. Çalışanlara iş güvencesi getirmiyor. Kamudaki çalışan ihtiyacını kadrolu alım yaparak çözmüyor. Tüm bunlar yaşanırken Ey Türk İş ve kendine sendikayım diyen cenah neyi bekliyorsunuz?
KESK ve DİSK’in öncülüğünde 29 Kasımda Ankara’da yapılan miting Yüz binden fazla insanı bir araya getirdi. Yüz bin kişi tek yürek haykırdı: “Krizin faturasını ödemek istemiyoruz.” diye.
İsteyenler varsın beklesin. Biz istemiyoruz. İstemediğimiz için Ankara’daydık. Bekleyenleri, eylemi karalamak için yayın yapanları, eylemcilerin taleplerini görmezden gelmeye devam edenleri arkamızda bırakarak yürüdük..
Nazım Ustanın dediği gibi:
Yürümek; yürümeyenleri arkanda boş sokaklar gibi bırakarak, havaları boydan boya yarıp ikiye bir mavzer gözü gibi karanlığın gözüne bakarak yürümek !....
Yürümek; dost omuz başlarını omuzlarının yanında duyup, kelleni orta yere yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek !...
Yürümek ; yolunda pusuya yattıklarını, arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek... Yürümek; yürekten gülerek yürümek...
Sağlıcakla...

Zeynel A. KAPLAN
SES Manisa Şube Başkanı

29 KASIM'DA ALANLARDA, YÜZBİNLERLE ELELE ANKARADAYDIK.


KESK ve DİSK'in çağrısıylaTürkiye'nin dört bit yanında akın akın gelen toplumun tüm kesimlerinden 100 bin emekçi, "İşsizliğe, Yoksulluğa ve Zamlara Karşı Emek, Barış ve Demokrasi " talebiyle Sıhhiye Meydanı'nda buluştu. Mitinge katılım o denli yoğundu ki, saat 9.30'dan itibaren Hipodromdan yürümeye başlayan kortejler saat 14.30'da Sıhhiye Meydanına ancak girebildiler. Alanın bu kadar kalabalığı almaması üzerine kalabalığın bir kısmı Abdi İpekçi Parkına, bir kısmı da Köprülü Kavşağa yerleştirilmek zorunda kaldı.
Saatlerin ilerlemesine rağmen kortejilerin alana tam olarak girmesi sağlanamadığı için, miting başladığında hala alana girebilmek için bekleyen kortejler vardı. Miting başladıktan sonra biran evvel alana girlmek isteyen grupları polisin keyfi biçimde geciktirmesi ve arama noktasında şiddet kullanması nedeniyle bir süre arbede yaşandı. Polisin gaz bombası ve cop kullandığı saldırısı sonucunda miting alanına girebilmek için bekleyenlerden yaralananlar oldu.
Her şeye rağmen Miting alanında onbinlerce kişi, coşku ve kararlılıkla krizin bedelini ödemeyeceklerini haykırarak mitingin planlandığı gibi devam etmesini sağladı. Çok sayıda siyasi oarti ve kurum temsilcisinin de destek verdiği mitinge, destekleyen kurumlar adına, TTB Başkanı Gencay Gürsoy ve TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı birer selamlama konuşması yaptılar.
Bu konuşmaların ardından Önce DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, ardından da KESK Genel Başkanı Sami Evren mitingin asıl konuşmalarını yaptılar. Büyük bir coşku ve ilgi ile dinlenen konuşmalara sık sık sloganlarla kesildi. Konuşmalarda, AKP Hükümetinin krize karşı biran önce emek ve demokrasi programnı hayata geçirmesi istendi.
Konuşmaların ardından Grup KYBELE, Moğollardan Taner Öngür ve Grup Bandista kısa birer müzik dinletisi yaparak kalabalığı coşturdular