20 Haziran 2008 Cuma

SAĞLIK EMEKÇİLERİNİN ALINTERİ KURUMADAN ÜCRETLERİ ÖDENMELİDİR.


2008 YILI 1. ŞUBE TEMSİLCİLER KURULU TOPLANDI


Sendikamızın Genel Kurullardan sonra en yetkili karar alma organı olan Şube Temsilciler Kurulu ŞTK 14 Haziran 2008 Cumartesi günü şube bürosunda toplandı.

Yönetim kurulundan beş olmak üzere toplam on dört kişi ile toplanan ŞTk da geçmiş sürecin değerlendirmesi ve önümüzdeki sürecin planlanması yapıldı.

Oldukça verimli geçen ŞTK sonuç bildirgesi tüm işyerlerine gönderilecektir.
Önümüzdeki ŞTK nın Akhisar ilçesinde toplanmasına karar verildi.

16 Haziran 2008 Pazartesi

TUZLA İŞÇİSİ YANLIZ DEĞİLDİR.


Manisa halkından Tuzla'ya grev selamı

HABER FOTOĞRAFLARI
MANİSA (15.06.2008)- Manisa Tuzla İşçileriyle Dayanışma Platformu, dün akşam yaptığı coşkulu basın açıklamasıyla, grevden iki gün önce Tuzla tersane işçilerine Manisa halkının selamını gönderdi.
KESK Manisa Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Zeynel A. Kaplan, Manisa Tuzla İşçileriyle Dayanışma Platformu adına yaptığı açıklamada, “Tuzla da yaşam kazanacak” vurgusunda bulundu. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Yüze yakın insanın ölümüne, hükümetin duyarsızlığına, işverenlerin gözünün daha fazla kar hırsından başka bir şeyi görmemesine rağmen Tuzla da yaşam kazanacak. Çünkü Tuzla da ölen işçilere sahip çıkan bir sendikaları Limter-İş var.
Tuzla da yaşam kazanacak. Çünkü Manisa da ve ülkenin dört bir yanında emekçilerin yüreği Tuzla dan yana atıyor. Üç gündür bu meydan Tuzla işçilerinin ölmelerine hayır dedi. Manisa lılar işçi ölümlerine razı gelmediler. İşte tam da bu nedenle Tuzla da yaşam kazanacak.
Bizler yaptığımız bu basın açıklaması ve imza kampanyası ile bir kere daha haykırıyoruz ki; yüreğimiz 16 Haziran da ve sonrasında Tuzla işçileri ile birlikte atacak.”
Basın açıklaması “Grev, grev, grev” sloganları ve uzun süreli coşkulu halaylarla son buldu.
Dayanışma Platformu, basın açıklamasında sonra ilk etap çalışmalarında topladığı bine yakın imza iş cinayetlerini seyreden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na gönderdi.

11 Haziran 2008 Çarşamba

MANİSA AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ RAPORUNU UFUK URASA SUNDUK


Manisa Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ile ilgili hazırladığımız raporu ilimizi ziyarete gelen ÖDP Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Ufuk URAS'a sunduk.

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ

SESİN HAZIRLADIĞI RAPOR.
MANİSA MERKEZ AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ (ADSM) SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ

GİRİŞ:

Diş hekimliği, tüm hekimlik ve sağlık hizmetleri gibi oldukça meşakkatli, emek-dikkat isteyen bir ekip hizmetidir.

Diş hekimliği, kişinin vicdani sorumluluğu, hekimlik ilkeleri çerçevesinde belirlediği ilke ve prensipleri temelinde yükselmektedir.

Günümüzde ağız ve diş sağlığı hizmetleri, sağlık-estetik ve temelinde insan faktörü olması sebebiyle, ayrıca bir zorluk taşımaktadır.

İLİMİZDE AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI HİZMETLERİ

İlimizde ağız ve diş sağlığı hizmetleri yoğunluklu olarak ağız diş sağlığı merkezlerinde yürütülmektedir. Oldukça kompleks olan bu işlemler; her bölümün ve yapılan işlemlerin teferruatı sebebiyle sağlam temellere ve alt yapıya oturtulmalıdır.

Türkiye’de birçok ilde Devlet Hastaneleri bünyesinde alt yapısı oluşturularak kurulan ADSM (Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi)’leri, ilimizde alt yapı sorunları çözülmeden, hizmetin gerekleri düşünülmeden, hastanelerden ayrı yapılar olarak planlanmış ve hayata geçirilmiştir.

ADSM ALT YAPI SORUNLARI VE FİZİKİ KOŞULLARIN YETERSİZLİĞİ

İlimizdeki ADSM’ inde yaklaşık iki yılı aşkın bir süredir iki katlı bir apartman dairesinde, eksik ve sıkışık bir ortamda hizmet verilmeye çalışılmaktadır.

Halen ADSM’ inde hasta müdahale odası, çocuk hastalar için ayrı bir bölüm, hemşire dinlenme odası, teknisyen dinlenme odası dahi bulunmamaktadır. Personel için ayrılan tuvalet sayısı bile yetersiz olup çoğunlukla çalışanlar lavabo önünde beklemek durumundadırlar.

Var olan bölümler yeterli olmayıp, hasta mahremiyeti açısından da oldukça kötü koşullar taşıyan, sıkışık alanlar olarak planlanmıştır. Bu durum hizmet üretmek açısından sağlık çalışanlarını, hastaları, hasta yakınlarını rahatsız etmektedir.

Dinlenme odası diye ayrılan bir bölüm olmakla birlikte söz konusu oda yemek yeme ve oturma alanı olarak kullanılan tuvalet önündeki kısmın ayrılan bir bölümüne sıkıştırılmıştır. Personel sayısı göz önüne alındığında oldukça küçük ve yetersiz kalmaktadır.

ADSM’ inde cerrahi polikliniği hizmetleri binanın yetersizliği sebebiyle sonradan kiralanan yan binada verilmektedir. Bu durum çoğu işlemin binalar arasında hastaların ve çalışanların sürekli mekik dokumaları sonucunu doğurmaktadır. Yaşanan kargaşa ve taşımalı sistemin getirdiği olumsuzluklar hem hasta ve hasta yakınlarını hem de çalışanları yormakta, huzursuz etmektedir.

Cerrahi bölümünün kendine has zorlukları, hastanın kooperasyonu ve çocuk hastalar için ayrı bir cerrahi bölüm oluşturulamaması gibi nedenlerin yanı sıra hasta gözlem odasının, müdahale odasının olmaması ve olası bir olumsuzluk anında gerekli yerin bulunmaması hekim ve çalışanlarda ayrı bir stres oluşturmaktadır.

Çeşitli sistematik hastalıkları olan ve cerrahi müdahale gerektiren hastalarda diş çekimi sonrası oluşacak komplikasyonlarda hekim tek başına bırakılma psikolojisi yaşamaktadır.

Fiziki şartların olumsuzluğu; yoğun hasta baskısı, hekime bazen nefes bile aldırtmadan diş çekimi yapmasını gerektirecek bir hal almıştır. Diş hekimi, hemşire, temizlik personeli, veri elemanları; hasta ve hasta yakınlarının da eklenmesiyle ayrılan yetersiz poliklinikte neredeyse çalışılacak alan bırakmamaktadır.

Polikliniklerin dar, havasız ve hasta mahremiyetini gözetmeyen bir halde kurulmuş olması yetmezmiş gibi birde kamera sistemi kurulunca hastalar ve çalışanlar sürekli izlenme psikolojisi ile daha da sıkıntılı bir durumda çalışmak zorunda bırakılmışlardır.
Bu şekilde kaliteli ve sağlıklı hizmet üretmek neredeyse imkânsız hale gelmektedir.

Cihazların ergonomik yerleştirilmemesi, bazı diş ünitlerinin pozisyonunun uygun olmaması, havalandırmanın yetersizliği gibi olumsuzluklar hekimin fiziksel ve ruhsal yönden baskı altında kalmasına sebep olmaktadır. Cihazlar (diş ünitleri ve mikro motor ve aerötör başlıkları) sık sık bozulmakta ve tamir edilmesi uzun zaman almaktadır. Bir adet teknisyen her yere yetişmeye çalışmakta ancak hem konunun uzmanı olmaması hem de yoğun iş yükü nedeniyle cihazların tamiri uzun sürmektedir. Teknisyenin çalışma odası dahi yoktur. Çoğu arızayı anlık çözümlerle gidermeye çalışması nedeniyle arızaların tekrarı kaçınılmaz hale gelmiştir

Diş teknisyenlerinin çalıştığı diş laboratuarı adeta merdiven altı konumda sıkışık, havasız ve basık bir yerleşim yapısına sahiptir. Diş laboratuarında kullanılan malzemelerin koku üretmesi vb gibi nedenlerle bu durum oldukça büyük sıkıntılar yaratmaktadır.

Sonuç olarak binanın yetersizliği hizmet üretiminde ciddi sıkıntılar yaratmakta, idare bu konuda çözümler üretmekten uzak,” taşıma su ile değirmen döndürmek” mantığı ile günü kurtarma davranışı içerisindedir. Oysa bina dışına taşan hasta kuyrukları dahi var olan durumu görmek için yeterlidir.

Personelin özverili çalışmalarıyla (diş hekimi, hemşire, diş teknisyeni, veri elemanları, temizlik personeli) hizmet üretimi sağlansa da bu sorunun çözümü; yeterli alana sahip, alt yapı sorunları halledilmiş bir mekânın temin edilmesi ve düzenlenmesi ile mümkündür. Bunun dışında kalan çözümler geçici ve sorunu çözmekten çok, çıkmaza sokan bir durum yaratacaktır.




PERSONEL ALT YAPISI VE ÖRGÜTLENME YAPISINDA BULUNAN EKSİKLİKLER

Personel alt yapısı anlamında da ADSM örgütlenme yapısı oldukça büyük eksiklikler içermektedir.

Çeşitli sistemik hastalıkları olan cerrahi müdahale gerektiren hastalar diş çekimi sonrası oluşacak herhangi bir komplikasyonda, yardımcı olmak anlamında acil müdahale ekibinin olmaması, kronik hastalıkları olan (Hipertansiyon, diyabet vs) hastalara gerek görüş alışverişi gerekse tedavi sonrası müdahale açısından yardım isteyecek yapılanma söz konusu değildir.

İlk muayenenin önemi, teşhis ve tedavi planlanmasının iyi yapılabilmesi için gerekli sürenin en az 10 ile 15 dakika olması gerekmekte ancak hasta yoğunluğu ve hekimler üzerindeki baskı nedeniyle bu süre bazen birkaç dakikaya düşmektedir.

Yapılan tedavilerde hastanın uyumlanması, (çalışma alanının ağız olması sebebiyle) zor ve uğraştırıcı olabilmekte yine işlemlerin çeşitliliğinden (dolgu, endodonti, anestezi işlemleri) düşünüldüğünde bu süre daha da uzamaktadır. Bir de bu yapılan işlemlerin üzerine hijyen şartlarınıda oluşturmak eklenince hastaya ayrılması gereken zaman daha da artmaktadır. Ancak yukarda belirttiğimiz sebeplerle hastalara bu süreler ayrılamamakta ve bu durum çalışma kalitesini olumsuz etkilemektedir.

Tüm bu gerekçeler idarece hiçbir şekilde dikkate alınmamakta ve ilk muayene (oral diagnoz) yapılan saatler süresince gelen tüm hastalara bakılması istenmekte, hasta kısıtlamasına gidilmemektedir. Bu sayı genelde 200 altına düşmemektedir. Ayrıca uygulanan vardiya sistemi de göz önüne alındığında bu sayı 300 e yaklaşmaktadır. Buda her hastaya en fazla 2–3 dakika düşmesi demektir. Vardiya sisteminde de aletlerin yetersizliği çalışanları zor durumda bırakmaktadır. Bu olumsuzluk el aletlerinin taşınmasıyla giderilmeye çalışılmaktadır. Taşınma işlemi çiddi bir karışıklığa sebep olmakta, iş yükünü artırmaktadır. Bu çalışma temposu içinde hekim başına tedavi sayısı 25–30 dolgu sayısını geçmektedir.

Hem hastayı tedavi etme sorumluluğu, hemde hastalık yayma stresi altında hekim birde süre stresiyle baş başa bırakılmaktadır. Oysa hekimin ilk muayenesinde bilgi beceri ve hekimlik ilkeleri ile hastayı muayene etmesi ve hastaya yeterli süre ayırmak konusunda özgür bırakılması gerekmektedir. Hekimlik işi bilgi ve beceri temelinde vicdani olarak yapılması gereken bir iştir. Bir hekimden fabrikada parça başı üretim yapan bir işçiden beklenen performansın beklenmesi hastaya dolayısıyla da insana yeterince önem verilmediğini gösterir.

Protez kliniğimizde hastalar ayrı fiziksel şartlarla boğuşmakta kliniğe gelmeleri zaten zorlu bir süreç olmaktadır. Bu hastalara 2–3 ay sonraya randevu verilmekte hasta bu süreyi dişsiz geçirmektedir.

ADSM röntgen hizmetleri sunumu 2 röntgen teknisyeni 1 de yardımcı hizmetli tarafından yürütülmektedir. Teknisyenler 5 saatlik çalışma sürelerini aşarak 8 saat çalışmakta vardiya hizmetlerini de yürütmektedirler. Hizmetli personel daha önce dispanserde çalışıp öğrendiği bilgiler ışığında özveriyle bu yoğunluğu eritmeye çalışmaktadır. Buda çeşitli hastalıklara yakalanma riskine karsı personeli savunmasız bırakmaktadır.

Perio ve pedo uzmanlarının yeterli ve verimli bir çalışma yapmak için talep ettikleri cihazlar ve fiziki ortam bir türlü sağlanamamış ve bu çalışmalarda oldukça gerekli olduğu halde atıl bırakılmıştır.

Perio uzmanı birçok cerrahi işlemler yapmak istemesine rağmen uzmanlığının gerektirdiği ve hastalarında ihtiyacı olan tedavilere yönelememektedir. Klinik olarak, diş taşı temizleme işlemleriyle yetinmektedir. Çoğu zaman müdahale edemediği randevu sistemiyle; ihtiyaç duyduğu gerekli el aletleri ihalelerinde fikri alınmadığı için çalışma verimini düşürecek cihazlarla çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu uzmanlık birikiminden yeterince yararlanılmadığı için hastaların İzmir’e sevki gündeme gelmektedir.

Tüm bu bina ve alt yapı sorunlarının üzerine birde idarenin baskıcı tutumu eklenince iş içinden çıkılmaz bir tutum almaktadır. İdare çalışanlarla olumlu bir diyalog kurmamakta, çalışanları sürekli olarak tenkit eden, eleştiren ve ceza baskısı ile huzursuz eden bir davranış tarzı tercih etmektedir.

Örneğin bayram öncesi son mesai gününde sabah bir araya gelerek bayramlaşıp birbirlerine ikramda bulunan çalışanlarla bir arada olarak moral motivasyonlarını yükseltmek durumunda olan idare, çalışanlara tedavi bölümüne 5–6 dakika geç kaldılar diye soruşturma açarak 15 diş hekiminden (biri başhekim yardımcısı olmak üzere) savunma istemiştir. Bu soruşturma sendikamızın müdahalesiyle durdurulmuştur.

Yine yaz aylarında Valiliğin mesai saatlerini sıcakların dayanılmaz hal alması nedeniyle yarım güne düşürme kararı bile hiçe sayılarak randevular öne sürülerek çalışanlara tam gün çalışmaları gerektiği telkin edilmiş ve baskı, tehditle bu gerçekleştirilmiştir.

İl sağlık müdürlüğüne internet üzerinden yapılan isimsiz bir şikâyet formu içinde çalışanlara yönelik haksız, hakaret içeren ifadeler içerdiği halde dikkate alınmıştır. Yine aynı şikâyette, mutlaka olması gereken somut ifadeler (yer ve kişi adı veya tarifi gibi unsurların) olmaması göz ardı edilerek tüm çalışanlara yazı çıkarılmak sureti ile “Ekteki şikâyet dilekçesi hakkında görüşlerinizi yazılı olarak iletmeniz.” Talep edilmiş ve çalışanların onuru incitilmiştir.

Oysa idarenin söz konu dilekçeyi dikkate almayıp şikâyet sahibine ulaşabiliyorsa ulaşarak üslubu konusunda uyarması ve eğer gerekiyorsa kişilik hakları ve meslek onurunu zedelediği gerekçesi ile suç duyurusunda bulunması gerekmekteydi. Kaldı ki idarenin hasta ve yakınlarının şikâyetlerini almanın yanında mahiyetinde çalışan personelin kişilik haklarını ve meslek onurunu korumak görevi de oldukça açıktır.

Diş sağlığı hizmetlerinin uzun zamandan bu yana ihmal ediliyor olması ve kamusal olarak bu hizmetin uzun yıllardır verilmemesi nedeniyle vatandaşta bu hizmeti talep etme konusunda büyük bir açlık olduğu açıktır. Bu nedenle de elbette bu hizmeti veren kurumlar yoğun başvuru yaşayacaklardır. Bu konuda idarecilerin önlem alması ve bunu ön görmesi gerekirdi.


SAĞLIK BAKANLIĞI MEVZUATINDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR

Sağlık Bakanlığınca diş teknisyenlerinin total ([tüm] ve parsiyel(kısmi diş eksikliği) yapımı parça başına, çeneler ayrı sayılarak 33 parça protez yapımı olarak tespit edilmiştir. İş yükünün fazlalığı, fiziki şartların yetersizliği laboratuar ortamını da etkilemektedir. İşleri gereği kullandıkları kimyasal maddeler{akril}havalandırmanın yetersiz olmasından dolayı çeşitli solunum yolları hastalığına yakalanma riski taşımaktadır. Zamanla yarışırcasına alınan ölçüler sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar çoğu zaman tekrar protez yapımıyla başa dönmekte buda teknisyen çalışanlarının iş yükünü artırmaktadır. Protez tamiri gibi işlemler 33 parça işler arasına sıkıştırılarak yapılmaktadır. Aylık periyotlarla yetiştirilmeye çalışılan protezler çoğu zaman diş teknisyenlerinin mesai sonrası kalarak laboratuar işlemlerini bitirmeye çalışmasına sebep olmaktadır. Laboratuar, çalışmalar için oldukça yetersiz ihtiyaca cevap vermekten uzaktır. Bu durumda, çalışanların hizmet kalitesini oldukça olumsuz etkilemektedir.

Çalışma ortamına ilişkin söylenebilecek en önemli unsurda çalışanlar arasında ayrım yapılması ve çalışanların farklı istihdam biçimleri ile bölünmesidir. Bu konuda da 4/a, 4/b, taşeron çalışma biçimleri çalışanlar arasında huzursuzluk yaratmakta ve iş barışını bozucu etki yaratmaktadır. Örn: 4/b statüsünde çalışan hekimden iş bitene kadar çalışması istenebiliyor. Bu durum çalışan üzerinde psikolojik baskı yaratmakta ve mutlaka yaptığı işin niteliğine yansımaktadır.

Diş hekimliğinde ve diş teknisyenliğinde beklenen iş miktarının azami olarak belirtilmesi üretilen işin kalitesinin önemsenmediğini ortaya koymaktadır. Oysa temelinde insan faktörü olan bir hizmette öncelikle sağlık, estetik ve kalite beklenmelidir. Fakat uygulamada parça başı iş ve her yapılan işe puan verilmesi durumu hem yapılan işin kalitesini düşürücü etki yaratmakta, bazı çalışanlar sadece parça sayısına dikkat ederek çok iş çıkarmakta ve niteliği boşlamakta ve karşılığında da daha fazla ücret almaktadır. Diğer yandan kaliteye, meslek ilkelerine, etik değerlere önem veren çalışanlar adeta cezalandırılırcasına daha az ücret almak durumunda kalmaktadır. Bu durum nitelik mi önemli yoksa nicelik mi sorusunu akla getirmektedir.


SONUÇ OLARAK:

Sağlık Bakanlığının gönderdiği genelge ve yazılarda da talep ettiği entegre çalışma sistemine geçilmesi istendiği halde yukarda sayılan fiziki imkansızlıklar ve idarenin çalışanlarla adeta çatışma halindeki tutumu nedeniyle geçilememiştir.

Bu sisteme geçileceği söylenmiş ama çalışanlara nasıl olacağı ile ilgili herhangi bir bilgilendirme yapılmamıştır. Çalışanların bilgilendirme toplantısı isteği de reddedilmiştir.

Çalışanların bu konudaki tüm yapıcı çabalarına rağmen idareden bu yönde olumlu bir adım atılmamıştır.

Bu tutumun başta hastalar olmak üzere herkesi mağdur edeceği ve iş barışını bozacağı açıktır.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ:

1. İdare çalışanlarla ilişkilerini olumlu anlamda değiştirmeli, çalışanlarla sürekli diyalog kuran, demokratik karar alma mekanizmalarını oluşturmalıdır. Çalışma günü içerisinde iş verimini arttırıcı etkinlikleri örgütleyerek, tüm çalışanlarının işin her aşamasında görüşlerine başvuran bir mekanizma kurması şarttır.

“Ben her şeyi bilirim” anlayışının; hem çağdışı, hem de verimliği düşürücü, çalışanları moral-motivasyon yönünden olumsuz etkileyen bir yöntem olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

İdarenin; çalışanların gerek meslek örgütlerine gerekse sendikal örgütlenmeleri ile diyalog yolunu açık tutması ve bu yolla da çalışanlara ulaşmayı gözetmesi gerekir.

Oysa sendika olarak idare ile iletişim kurmaya çalıştığımızda hep idarenin savunmacı bir tutum sergilediğini ve adeta çalışanları kötüleyerek sorunların sorumlularının “çalışmak istemeyen, tembel çalışanlarmış” gibi göstermeye çalışmakta ısrar ettiklerini gördük.

Birçok bilimsel çalışmanın gösterdiği gibi iyi örgütlenmiş, çalışanlarla ekip anlayışını önemseyen demokratik mekanizmaları kuran, kurumların çalışanlarının daha iyi hizmet ürettiklerini defalarca ortaya koymuştur.

Yine idarenin gerek hekimlere gerek sağlık personeline yaklaşımda deontoloji kurallarına önem veren, kişilerin hem mesleki hem de insani itibarını olumlayan ve yücelten bir anlayış geliştirmesi oldukça önemlidir. İdare ile çalışanları arasındaki işbirliği çoğu sorunun çözümüne katkı sunacaktır.

ADSM’de hizmet üreten hekimler 657, 4B mensup diş hekimleridir. İdarenin kurumumuzda aynı özveriyle çalışan tüm personelini birleştirici ve herkese eşit mesafede duran, sorunları dinleyen, sorunların çözümünde sorumluluğunu alan bir bilinçle çalışma barışını güçlendirmesi beklenmektedir. Ekip ruhunu geliştirdiği düşüncesiyle alınan her kararın tabana yayılmasını sağlamak maksadıyla tüm personelin katılımının sağlandığı düzenli toplantılarla iş yerlerinin daha katılımcı, demokratik yerlere dönüştürülmesi sağlanmalıdır

Bu davranış değişikliği birçok sorunun çözümüne katkı sunacaktır.

2. Fiziki imkansızlıklar ve personel altyapısı eksiklikleri acil olarak çözülmeli ve insan onuruna yakışır bir Ağız ve Diş Sağlığı hizmeti sunumuna geçilmelidir.

3. Son olarak Sağlık Bakanlığının sağlığın ticari bir meta olarak gören zihniyetten vazgeçerek, performansa dayalı döner sermaye uygulamasını sona erdirmesi ve çalışanların insanca yaşayacak ücreti almaları sağlanmalıdır.

Sağlık Bakanlığı, kamusal sağlık hizmeti sunumunu önceleyen, sağlık çalışanlarına insanca yaşayacak ücret, 4/b statüsünde çalışanların ve taşeron çalışanların kadroya alınmasıyla kadrolu istihdam modelini tercih eden bir tutum takınması şarttır.

Yine Sağlık Bakanlığının parça başı üretimi şart koşan genelge ve yazılardan vazgeçmesi, sadece hasta eritmeye, fazla hasta bakmaya “,hasta geri çevrilmemeli, hizmet sunulmalı” gibi aslında özünde hastaya zarar veren, tüm çalışanların fabrikasyon üretimini hedefleyen, niteliksiz çalışma metotlarını terk etmesi önemlidir. Çünkü bu bant sisteminde bizler makineleştirilmeye çalışılmaktayız.

Sonuçta bu tarz çalışmanın çalışanları giderek mutsuzlaştıran ve yaptığı işe yabancılaştıran ve hiç kimseyi memnun etmeyen bir sonuç doğuracağı açıktır.

Yukarda üç madde halinde sunduğumuz çerçevede adım atılması sorunların tamamına yakını çözecektir.

Tüm sorumluluk makamında olanlara sunulur.

2 Haziran 2008 Pazartesi