27 Şubat 2009 Cuma

24 Şubat 2009 Salı

ŞUBE TEMSİLCİLER KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ

6. DÖNEM 3. ŞUBE TEMSİLCİLER KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ:



Şube Temsilciler Kurulumuz 18 Şubat 2009 günü Akhisar'da toplanmıştır. Toplantıya (Yönetim Kurulumuzdan 6(altı)) 32 kişi katılmıştır. Kurula Turgutlu ilçesi mazeretli, Alaşehir ve Sarıgöl ilçeleri mazeretsiz olarak katılmamışlardır.



Şube tarafından belirlenen gündeme uygun olarak açılış ve sendikal mücadelede yaşamını yitiren arkadaşlarımız anısına saygı duruşu yapılarak toplantıya başlanmıştır.



Kurulumuz Geçmiş sürecin değerlendirilmesi ve önümüzdeki dönemim proglanması ana gündem maddeleri etrafında yapılan değerlendirmelerle şekillenmiştir.



Geçmiş sürecin değerlendirilmesi gündem maddesini; a)Aile Hekimliği uygulaması ve çalışanların karşılaştıkları sorunlar b)Parasız yemek hakkı mücadelesi ve eylemlerin değerlendirilmesi c)Yerel seçim sürecinde yaşananlar, alt başlıklarında ayrı ayrı ele almış ve değerlendirmeler de bulunmuştur.



Buna göre;

a) Aile hekimliği uygulamasının başlamasından bu yana geçen bir yılda geçici görevlendirmelerin ve döner sermaye oranlarındaki düşüklüğün çalışanlar açısından ciddi sıkıntı yarattığı ifade edilmiş. Bu konuda kurulumuz, Şube Yönetim Kuruluna, geçici görevlendirmelerde öne çıkan haksızlıkların tespiti için kapsamlı bir çalışma yürütmek ve önümüzdeki iki ay içerisinde, çözüm önerilerini de içeren bir raporu üye çalışanlarla paylaşmak konusunda görev vermiştir.

Döner sermaye dağıtımında yaşanan adaletsizlikler konulu, Şube Yönetim Kurulu tarafından hazırlanan kapsamlı eylem etkinlik programı olumlu bulunmuş ve yürütülen eylem ve etkinliklerin diğer illerle birleştirilmesi ve bütünlüklü bir çalışmayı önüne koyması açısından Merkez Temsilciler Kuruluna sunulmasını kararlaştırmıştır.

b)Parasız yemek hakkı mücadelesi ve eylemlerin değerlendirilmesi yapılmış; eylemlere katılım ve çalışanların kararlılığının kazanımda tek gerekçe olduğu ifade edilmiştir. Neredeyse hiç eylem yapmadığı halde bu kazanımın üstüne oturmaya çalışan güdümlü sendikanın iş yerlerinde teşhir edilmesi önemli bulunmuştur. SES Genel Merkezinin bu konuda hazırladığı “Siz Kazandınız” afişi olumlu eleştiriler almış ve beğenilmiştir.

c)Yerel seçim sürecinde yaşananlar şube yönetim kurulunca aktarılmış ve sendikal yönelimimizin “Emekten, Barıştan, Demokrasiden ve sosyal belediyecilik anlayışından yana” adayların desteklenmesi yönünde olduğu ifade edilmiştir.



Önümüzdeki sürecin planlanması konusu da

a) Merkez Temsilciler Kurulu ve Merkez Yönetim Kuruluna yönelik öneriler.
b. Şube çalışmaları ve yetki süreci ile ilgili çalışmalar
c. Eğitim programı (Yatılı eğitim programı)
d. “Sendika nedir? Neden sendika? “Kitapçığı ile ilgili değerlendirme ve planlama alt başlıklarında ayrı ayrı ele almış ve değerlendirmeler de bulunulmuştur.



Gündemin önümüzdeki sürecin planlanması maddesi;

a) Merkez Temsilciler Kurulu ve Merkez Yönetim Kuruluna yönelik öneriler alt başlığında genel merkezin şubenin başlattığı çalışmalarda daha ön açıcı bir tutum içerisinde olması gerektiği ifade edilmiştir. Daha önceki MTK larda tartışıldığı ifade edilen hukuki yardımlarda yaşanan sorunlar ve iletişim araçlarının etkin kullanımı konusunda kayda değer bir gelişme olmadığı üzerinde durulmuştur. Şubemizin başlattığı “Döner sermayede adalet istiyoruz. Eşit işe eşit ücret.” Eylemlerininin MTK da ifade edilmesi ve 1. Basamak sağlık kuruluşlarında çalışanlara dönük döner sermaye mevzuatında gerekli düzenleme yapılması talebimizin merkezileştirilmesi önerilmiştir. Merkezi yayınların gerek baskı kalitesi gerekde içeriği açısından daha özenli hazırlanması gerektiği söylenmiştir. Şubemizde yaşanan sorunların genel merkez tarafından yeterince sahiplenilmediği şube yöneticilerinin çoğunlukla yalnız bırakıldığı ve bunun şube yöneticilerinin çalışma şevkini kırdığı yönetim kurulu tarafından ifade edilmiş ve kurulumuz bu konununda MTK’ya taşınması gerektiğini ifade etmiştir.

b) Önmüzdeki Mart, Nisan aylarının örgütlenme açısından önemi vurgulanmış ve tüm üyelerin sürece aktif katılımının önemi üzerinde durulmuştur. Sendikamızın yetkili sendika olma iddiasını koruması gerektiği ve eldeki potansiyelin uygun araçlarla verimli olarak değerlendirilmesi gerektiği ve bu süreçte şube yönetim kurulunun ilçe ve işyeri gezilerine önem vermesi gerektiği ifade edilmiştir.

c) Genel Merkez ve şube tarafından planlan yatılı eğitim programı hakkında üyelere bilgi verilmiş ve program anlatılmıştır.

d) Şubemiz tarafından bastırılandan “Sendika nedir? Neden sendika? “kitapçığı katılımcılara dağıtılmış ve kitapçık hakkında bilgilendirme yapılmıştır. Şube Yönetim Kurulu kitapçığın okunması, okutulması ve tartıştırılması konularında üyelere büyük görevler düştüğü vurgusu yapılmıştır.

18 Şubat 2009 Çarşamba

ŞUBE TEMSİLCİLER KURULUMUZ AKHİSAR'DA TOPLANDI...



Şube temsilciler Kurulumuz 32 Kişinin katılımı ile Akhisar'da toplandı. Yönetim Kurulu, Merkez, Akhisar, Salihli, Kula, Selendi,Soma, Saruhanlı ilçelerinin katıldığı toplantıya Turgutlu mazeretli olarak Alaşehir ve Sarıgöl mazeretsiz olarak katılmamışlardır.
Toplantıda:
Geçmiş sürecin değerlendirmesi ve önümüzdeki dört aylık dönemin programlanmasının yanında merkez temsilciler Kuruluna ilişkin öneriler tartışıldı.

TOPLUM SAĞLIĞI ÇALIŞANLARI "DÖNERSERMAYEDE ADALET İSTİYORUZ."‏



SES Manisa Şubesi öncülüğünde Toplum Sağlığı Merkezlerinde dönersermaye 9 şubattan bu yana süren eylemlilikler 18 Şubat günü Merkez 1 Nolu Toplum Sağlığı merkezi önünde gerçekleştirildi.
35 kişinin katıldığı basın açıklamasını SES Manisa Şube Başkanı Zeynel A. KAPLAN okudu.

BASINA VE KAMUOYUNA

Sağlıkta dönüşüm programı sürüyor.
Sağlık emekçileri performansa dayalı döner sermaye uygulaması ile birbiri ile rekabet eder konuma getiriliyor. Sağlık çalışanları arasında döner sermaye farkları kimi hastanelerde 30 kata kadar varabiliyor. Gelirler arasında bu kadar fark dünyanın hiçbir yerinde görülmezken Sağlık Bakanı bununla övünüyor ve en yüksek döner sermayeyi alanları örnek göstererek sağlık çalışanlarının, doktorların maaşının yüksek olduğunu söylüyor. Oysa sağlıkta 6–7 bin lira döner sermaye alan birkaç hekimin yanında 150–200 lira döner sermaye alan hizmetli memurlarda var. Ayrıca sağlık çalışanlarının aldıkları döner sermayeler emekliliklerine yansımamakta ve sağlık çalışanları gelirlerinde meydana gelecek büyük kayıplar nedeniyle emekli dahi olamamaktadırlar.
Hükümetin sağlık bakanı her televizyon programına çıktığında sağlık emekçilerinin ücretlerinin yüksekliğinden bahsediyor. Doğru değil. Sağlık çalışanları geçinememektedirler.
Tüm bu ekonomik sıkıntıları yaşarken sağlık çalışanları birde kurumlar arası döner sermaye farkı ile mağdur ediliyor.
Bu gün Sağlıkta piyasa kuralları işletiliyor arz talep dengesi gözetiliyor ve 1. basamak sağlık kurumlarında çalışanlar sözleşmeli olmaya zorlanmak için düşük ücrete mahkûm ediliyor.
Deniyor ki “Toplum Sağlığı Merkezi çalışanlarının döner sermaye oranlarını arttırırsak Aile hekimliği ile sözleşme yapacak sağlık personeli bulamayız.”
Konu bizim ücretlerimizin yükseltilmesi olunca her türlü ekonomik, iktisadi, mali engelleri sıralayanlar, suyu olmayan köylere çamaşır makinesi, yiyecek ekmeği olmayan evlere buz dolabı taşımaktan geri durmuyorlar.
9.500 liralık maaşlarını beğenmeyen milletvekillerine ek ödeme çalışmaları yaparken bütçe imkânlarını düşünmeyenler, sağlık çalışanlarını sefalete mahkum etmekten çekinmiyorlar.
Ama yağma yok sağlık çalışanları bu dayatmayı kabul etmeyecek ve insanca yaşam mücadelesine devam edecektir.
Şimdi burada bir süredir başlattığımız “Eşit işe eşit ücret” eylemlerimizi duyurmak için toplandık. Duymayan kulaklar duysun, görmeyen gözler görsün istiyoruz.
Bizler sağlık çalışanları olarak oldukça güç koşullar altında sağlık hizmetlerini verirken hiç bir fedakârlıktan kaçınmadık. Sağlık Bakanı televizyon programlarına çıkıp “Bu ülkede kızamığın kökünü kazıdık.” diyebiliyorsa bunu 1. basamak sağlık kurumlarında çalışan sağlık ekibine borçludur.
Hala her türlü olumsuzluğa rağmen, ücretlerimizin ve bütçeden sağlığa ayrılan payların düşüklüğüne rağmen sağlık göstergelerimiz kötüye gitmiyorsa bunun nedeni fedakâr sağlık emekçilerinin insanüstü gayretleridir.
Şimdi buradan haykırıyoruz. Ücretlerimiz çocuklarımıza iyi bir yaşam sağlamamıza yetmiyor. Artık geçinemeyecek noktaya geldik ve her ay döner sermayeden alacağımız ücreti gözler olduk.
Tüm bu yaşadığımız olumsuzlukların üzerine birde İl Sağlık Müdürlüğünde ve hastanelerde çalışan arkadaşlarımızdan daha az döner sermaye almamıza neden olan düzenlemeler yaparak bizi mağdur etmekten vaz geçin.
Bizler Toplum Sağlığı Merkezi çalışanları olarak diğer iş yerlerinde çalışan arkadaşlarımızla aynı işi yapıyoruz o halde anayasanın “Eşit işe eşit ücret.” ilkesine uyun ve ilgili mevzuatın maddelerini bir an önce değiştirin.
SES olarak her zaman döner sermaye sisteminin yanlış olduğunu ve alınan ücretlerin emekliliğimize yansımaması nedeniyle geleceğimizi kararttığını söyledik ve döner sermaye sisteminin kaldırılarak ücretlerimizin emekliliğimize yansıyacak şekilde arttırılmasını talep ettik. Bu insanca yaşam talebimizdi. Bu talebimizde de ısrarlıyız. Ancak döner sermaye sistemi kaldırılıncaya kadar dağıtımda adalet istiyoruz.
Buradan yetkililere soruyoruz. Toplum Sağlığı Merkezinde çalışmak suç mu? Eğer suçsa bunu açıklayın. Eğer suç değilse bu haksızlığa son verin.
Değerli mücadele arkadaşlarım.
Toplum Sağlığı merkezi çalışanlarının döner sermaye oranlarındaki adaletsizliğinin düzeltilmesi talebiyle başlattığımız ve 9–13 Şubat tarihlerinde beş gün kokart takarak hayata geçirdiğimiz eylemlerimizin ikincisi olan basın açıklamamızı biz burada gerçekleştirirken ilçe toplum sağlığı merkezlerinde çalışan dostlarımız şuanda bulundukları iş yerlerinde aynı metni okuyarak bizimle aynı duyguları paylaştıklarını ifade ediyorlar.
Bizler eylemlerimize devam edeceğiz. Burada yaptığımız eylemleri ve basın açıklamalarını önce İl Sağlık Müdürlüğüne ardından da Sağlık Bakanlığına bir dosya şeklinde sunacağız ve gerekli mevzuat değişikliğini talep edeceğiz.
Yine SES''in 28 Şubat ve 1 Mart 2009 tarihlerinde Ankara'da gerçekleştirilecek Merkez temsilciler kurulunda bu konu gündemleştirilecek ve diğer illerde bizimle aynı durumdaki arkadaşlarımızla ortak mücadele etmenin zemini aranacaktır.
Basın açıklamamız burada bitti ancak mücadelemiz devam edecek. Unutmayalım “Mücadele edenler her zaman kazanamazlar, ancak kazananlar sadece mücadele edenlerdir.”


Zeynel A. KAPLAN
SES MANİSA ŞUBE YÖNETİM KURULU ADINA
Şube Başkanı

Açıklamaya ilçe toplum sağlığı merkezleri destek mesajları ile katıldılar.

http://www.e-manisa.com/modules.php?name=News&file=article&sid=20432
http://www.kulahaber.net/haber.php?haber_id=594





14 Şubat 2009 Cumartesi

ŞUBE TEMSİLCİLER KURULU 18 ŞUBAT'TA AKHİSAR'DA TOPLANIYOR

İLÇE VE İŞYERİ TEMSİLCİLERİNİN DİKKATİNE

Şubemiz 6 dönem 3. Şube Temsilciler Kurulu aşağıdaki gündemle 18 Şubat 2009 günü saat 18.00 da Akhisar’da toplanacaktır. Şube Temsilciler Kurulumuz Genel Kurulumuzdan sonra en yetkili karar organımızdır. Önümüzdeki dört aylık dönemle ve merkez temsilciler kurulu ile ilgili kararların alınacağı toplantıya tüm temsilcilerin katılımı oldukça önemlidir.
Katılım ve toplantı yeri konusunda lütfen şube ile iletişime geçiniz

YÖNETİM KURULU


Şube Temsilciler Kurulu Gündemi:
1. Açılış ve saygı duruşu
2. Geçmiş sürecin değerlendirilmesi
a. Aile Hekimliği uygulaması ve çalışanların karşılaştıkları sorunlar
b. Parasız yemek hakkı mücadelesi ve eylemlerin değerlendirilmesi
c. Yerel seçim sürecinde yaşananlar
3. Önümüzdeki sürecin planlanması
a. Merkez Temsilciler Kurulu ve Merkez Yönetim Kuruluna yönelik öneriler (Toplum Sağlığı Merkezi çalışanlarının döner sermaye adaletsizliği sorunu ve geçici görevlendirmeler)
b. Şube çalışmaları ve yetki süreci ile ilgili çalışmalar
c. Eğitim programı (Yatılı eğitim programı)
d. “Sendika nedir? Neden sendika? “Kitapçığı ile ilgili değerlendirme ve planlama
4. Dilek ve temenniler kapanış.

NEDEN- NASIL SENDİKA






...
NEDEN SENDİKA?
NASIL SENDİKA?



SES MANİSA ŞUBESİ

2009







“İnsan Kendi Derdine Çare Bulabildiği Oranda İnsandır. “


Değerli dostlarımız,
Hemen her alanda bir çok sorunla boğuşuyoruz. Sorunlar bazen tek başımıza çözebileceğimiz kadar basitken, bazen de tek başımıza çözemeyeceğimiz kadar karmaşık olabiliyor.
İşte bu karmaşık sorunlarımızı çözmek için, yüz yıllardır her çalışanın, işçinin, emekçinin yaptığı bir şeyi yapmak durumunda kaldık, sendikalarımızı kurduk.
Bir araya gelelim güçlü olalım istedik. Çünkü işveren ve onun vekili kadar güçlü olmamızın tek yolu bu. Bunun için kimimiz çok yoğun bir çaba içerisine girdi, kimimiz sadece üye olmakla yetindi, kimimiz üye olmak konusunda bile tereddüt yaşıyor.
Şöyle bir çevremize bakalım. Neler yaşıyoruz hatırlamaya çalışalım. Her gün haklarımız elimizden alınıyor. İşte Aile Hekimliği, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası, Sağlık hizmetinin her adımında katkı payı ödemek zorunda kalmamız ve Kamu Hastane Birlikleri Pilot Yasa tasarısı. Hastaneleri özelleştirmek ve sağlık emekçilerini sözleşmeli hale getirmek için hükümetin, sermaye kesiminin ve IMF-Dünya Bankasının ittifak halinde çalışmaları.
Maaşlarımız çocuklarımıza iyi bir yaşam sunmamıza yetmiyor. Kriz var deniyor ve daha da yoksul yaşamaya razı olmamız isteniyor.
Her iktidar değişiminde iktidar yanlısı sendikalar türüyor. Ve bir takım idareciler o iktidarın sendikasına üye olursak “rahat” edeceğimizi söylüyorlar. Bu şekilde sadece kendi koltuklarını sağlamlaştırmaya çalıştıklarını bizler görüyor ve biliyoruz.
Tüm bu yaşanan çirkinliklerin yanında bizleri sendikamızdan soğutmak için bin bir türlü iftiraya başvurmaktan da çekinmiyorlar.Yaşadığımız olumsuzlukların tek bir çözümü var, oda sendikamıza, işimize, onurumuza, geleceğimize sahip çıkmak.
İşte bunu yapmak için uğraştığımız sendikal örgütlenmemiz ile ilgili basit bir takım ilkeleri ve kuralları içeren bu kitapçığı sizlerin onayına sunuyoruz. İçindeki bilgiler bilenler için hatırlatma bilmeyenler içinde yol gösterici olur diye düşünüyoruz. Lütfen bu kitapçığı okuyalım, okutalım ve işyerlerinde arkadaşlarımızla tartışalım.
Teşekkür ederiz.
YÖNETİM KURULU






Sendika Nedir?
Sendikalar emekçilerin işyeri ve toplumsal alanlardaki çıkarlarını, haklarını elde etmek ve özgürlüklerini korumak için kurdukları örgütlerdir.


Örgüt Nedir?
İki veya daha fazla insanın belli bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelmesi ve çalışmasına örgütlenme diyoruz.

Belli bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelen insanların oluşturdukları yapıya örgüt denir.

Sendika bir örgüttür.



Emekçi Kime Denir?

Yaşamak için çalışmak zorunda olan, çalışırken emeğinden başka satacak bir şeyi olmayan ve harcadığı emek karşılığında ücret ya da maaş alan kişiye emekçi denir.
Burada madende çalışan bir işçi, hastanede çalışan bir hemşire veya doktor bu konumdadır.



İşyeri ve toplumsal alanlardaki çıkarları korumak ne demektir?

Çalışma yaşamında sorunlarla karşılaşırız.
Bu sorunlar bazen idare ile ilgili olabiliyorken bazen de bakanlıkla, yasalarla, hükümetle ilgili hatta bazen hükümeti de aşan tarzda uluslararası kuruluşlarla (Örn IMF) ilgili olabiliyor.
Sorunların ortaya çıkış yerlerinin farklı olmasından dolayı çözüm yerleri de farklı yerlerde olacaktır.



Üyelik:

Sendikal örgütlenmenin ilk koşulu üyeliktir. Ancak çoğumuzun sandığının aksine sendikaya üye olmak hiçbir sorunumuzu çözmez. Sendikaya üye olmak sorunlarımızın çözümü için attığımız ilk adımdır. Sendikaya üye olduktan sonra sorunların çözümü için çaba göstermek gerekir.


İşyeri Temsilciliği:

İşyerinde yaşanan sorunları aynı işyerinde çalıştığımız arkadaşlarımızla bir araya gelerek, sendika işyeri temsilciliği ile çözmeye çalışırız.
Örneğin işyerimizde yaşanan personel sıkıntısı, nöbetlerimizin adaletli yazılmaması vb. sorunlarımızı sendikamızın işyeri temsilciliği aracıyla çözmeye çalışırız.

İşyerimizde yaşanan sorunun ne olduğunu, bu sorunu kaç kişinin yaşadığını ve çözüm konusunda nelerin yapılabileceğini araştırmak sendika işyeri temsilciliğinin görevidir.


(Soru: Sendikamız işyeri temsilcisi kimdir, tanıyor musunuz? Kaç yıldır bu görevi yerine getiriyor?)

İşyeri temsilcisi olmayan veya işyeri temsilciliği çalışmayan bir sendikanın ayakları yere basmıyor demektir. Buda hak alma mücadelemize daha başlarken eksik başlamışız demektir.

O halde siz bizzat bu konuda görev almalı ve işyeri temsilciliği görevini üstlenmeli veya üstlenebilecek arkadaşlarla irtibata geçmelisiniz.

Çünkü işyeri temsilciliği görevi çok önemlidir. Bizler bizzat görev alarak bu işi yürütmeliyiz. Bizim görev almaktan kaçınmamız halinde bu görevi işyerine ve sorunlara yabancı birinin yapması mümkün değildir.



Sendika Şubesi:

İlimizde yaşadığımız sorunları aynı ilde çalışan arkadaşlarımızla bir araya gelerek çözmeye çalışırız. İl içi atamalarda torpil yapılıyorsa, il yöneticileri çalışanlar arasında ayrım yapıyorsa veya ilin öznel koşullarına uygun olmayan kararlar alıyorlarsa bu sorunlarımızı sendikamızın şubesi aracılığı ile yine bizzat kendimiz çözmeye çalışmalıyız.
Şube yönetimlerinde veya başka yönetim kademelerinde görev almalı ve gücümüz, kabiliyetimiz oranında katkı koymalıyız. Bizim uzak durduğumuz hiçbir yönetim kademesi dışardan birileri veya profesyonel sendikacılar tarafından doldurulmayacak, doğal olarak boş kalacaktır.
Hali hazırda sendikamız şube yönetim kurulunda seçilmiş ve görev yapan yedi kişi mevcuttur. Ve güçleri yettiği kadarıyla yukarda bahsi geçen görevleri yapmaya gayret etmektedirler. Yönetim kurulunun isim ve iletişim bilgileri ve şube adresi bu kitapçığın son sayfasında yer almaktadır.
Şube yönetim kurulunda çalışan yedi kişiye yasal olarak haftada bir gün sendikal çalışma izni verilmektedir.
İlimizde 4000 in üzerinde sağlık çalışanı, 15 ilçe ve 50 nin üzerinde işyeri olduğu düşünülecek olursa şube işleyişini dahi yürütmenin ne kadar zor olduğu daha da anlaşılır olacaktır.
Eğer sendika üyeleri, şube çalışmalarına güçleri ve yetenekleri oranında katkı koyarlarsa bu çalışmaların yürütülmesi daha kolay olacaktır. O nedenle burada da üyelerimizin ve işyeri temsilciliklerimizin önemi ortaya çıkmaktadır.

Not: Şube yönetim kurulu üyeleri sendikada yaptıkları görevden ötürü herhangi bir ücret almamaktadırlar.

(Soru: Şube Yönetim Kurulunu tanıyor musunuz? Şube bürosuna en son ne zaman uğradınız?)



Sendika Genel Merkezi:

Tüm ülkede çalışan sağlık çalışanlarının sorunlarını çözmek içinde ülke genelinde bir araya geliyor ve sendikal örgütlenmemizi yani çatımızı oluşturmuş oluyoruz. Bu bir ayara geliş sağlık alanındaki örgütlenmemizi yani sendikamızı ifade ediyor. Bu alanda genel merkez düzeyinde profesyonel olarak çalışan yedi yöneticimiz var. Elbette bu yöneticilerde yine bizlerin arasından seçilerek bu görevlere geliyorlar. Ve genellikle çoğumuzun düşündüğünün aksine bizden fazla gelire sahip değiller. Sendikamız genel merkez genel kurulunun aldığı karar gereği arkadaşlarımız işyerlerinde aldıkları maaş kadar gelir elde ediyorlar. Bu kademede de görev istemek ve çaba göstermek gerekiyor çünkü genel merkez yöneticiliği sendikamızın en zor görevlerinden biridir.
Sendikamızın tüm ülkede sadece yedi profesyonel yöneticisi olduğunu tekrar hatırlayacak olursak hepimizin çok iyi anlayacağı gibi sorunlarımızı bu yedi insanın çabası ile çözmeye çalışmak gülünç olacaktır.
O halde her kademede çalışanlar olarak sorunlarımızı çözmek için çaba göstermek zorunda olduğumuzu tekrar hatırlayalım.



Sendika Konfederasyonu:

Tüm Kamu çalışanlarının (öğretmenlerin, hemşirelerin, doktorların, orman muhafaza memurlarının, belediye çalışanlarının) yaşadığı ortak sorunlar var. Bu sorunları da tüm kamu çalışanları sendikalarının bir araya gelmesi ile çözmeye çalışıyoruz.

Konfedarsyonumuz KESK’e (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu) bağlı 11 işkolunda örgütlü 11 sendika var.
Konfederasyonumuz yönetim kurulunda da yedi yönetici var ve bu arkadaşlarımızda bizlerin arasından seçilerek bu görevlere geliyorlar. Onlarda sendika genel merkez yöneticileri gibi kamu çalışanı iken aldıkları ücret kadar gelir elde ediyorlar.




NE YAPMALI? NASIL YAPMALI?

Bizler bu sendikal yapıları oluştururken ve sorunlarımıza çare ararken, diğer yanda da örgütlenmemizden rahatsız olanlar başka çareler düşünmekteler.

Bunlar, işverenler, hükümet, işveren vekilleri, idareciler, sermaye kesimi (zenginler), uluslararası finans kuruluşları (IMF ve Dünya Bankası) dır..

Bu kesimler bizim örgütlenmemizden, haklarımızı almamızdan, sorunlarımızı çözmemizden neden rahatsız olurlar?

Gelin şimdi bu sorulara cevap bulmaya çalışalım.

Bizim örgütlenmemizden idare rahatsız olur çünkü:

Örgütsüz kişi güçsüz kişidir. Örgütsüz kişi idareci karşısında hakkını savunamaz ve kensinine söylenen her türlü direktifi yerine getirir. İdarede bu haliyle çalışanları idare etmekte güçlük çekmez. Oysa örgütlü insan güçlüdür. Diğer çalışma arkadaşları ile dayanışma içerisinde olur. Başına gelen sorunu iş arkadaşları ile paylaşarak çözüm için çaba sarf eder. İdare yani yöneticiler işte bu nedenle çalışanların sendika kurmasından yani güçlenmesinden rahatsız olurlar.

Bizim örgütlenmemizden hükümet rahatsız olur çünkü:

Hükümetler özellikle son çıkan yasalardan da kolaylıkla anlayabileceğimiz gibi işçinin, emekçinin hakkını korumak konusunda bir çaba içerisinde değiller. Bunu aldığımız ücretlerin azlığından, her gün daha fazla hak kaybına yol açan yasaların çıkmasından, hükümetin vergi politikalarından anlıyoruz.
İşte bu nedenle hükümet karşısında örgütlü bir güç olsun istemez ve örgütlenenleri bir şekilde engellemeye çalışırlar.

Bizim örgütlenmemizden zenginler rahatsız olur çünkü:

Burada zengin diye ifade edilen kavram sermayedar anlamında kullanılmaktadır. Sermayedarlar çıkarları gereği kamu kesiminde çalışan işçi, memurların ücretlerinin düşük ve çalışma koşullarının kötü olmasını ister.
Ücretler ve aylıklar artarsa, devlet bütçesinden sermayedar sınıfa aktarılacak kaynak azalır ve devlet, mülk sahibi kişileri vergilendirmeye kalkabilir.
İşçiler ve kamu emekçileri bir taraftan çok güçlü bir biçimde çekerse, hükümetler işverenlere aktardıkları kaynaklardan kısıntı yapmak (teşvikleri kısmak) ve hatta işverenlerden yeni kaynak (vergi, fon, kesinti vb.) talep etmek zorunda kalabilir. O zaman hükümet bu güne kadar vergi almadığı veya çok az vergi aldığı sermayedarlara ve diğer mülk sahibi zenginlere yüklenmek zorunda kalabilir.
Kamu kesiminde ücretler artarsa işgücü piyasasında raiçler artabilir. Örneğin devlet hastanesinde çalışan hemşirenin ücreti yüksek olursa ve piyasada işsiz hemşire olmazsa özel hastaneler hemşire bulabilmek için yüksek ücret ödemek durumunda kalırlar ki buda hastane sahiplerinin karını azaltır.
İşte zenginler, sermayedarlar, mülk sahipleri adına ne derseniz deyin, kamu emekçilerinin sendikalaşmasına, toplu pazarlık ve grev haklarına kavuşmasına kesinlikle karşıdır.
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun 16-17 Aralık 1995 tarihlerinde toplanan genel kuruluna sunulan çalışma raporunda bu konuda şunlar söylenmektedir:
“Konfederasyonumuza göre, memurların kuracakları örgütler, işçilerin kuracakları sendikalar değildir, görev ve yetkileri ile sorumlulukları ayrıdır. Memur örgütleri, adı ne olursa olsun, işçilerin kuracakları sendikalardan farklı olacaktır ve ülkemiz şartları açısından böyle olmalarında büyük yarar vardır.”
“Kamu görevlileri sendika ve üst kuruluşlarının, 2821 sayılı Yasaya göre kurulmuş olan işçi sendika ve konfederasyonları ile ortak hareket etmeleri, dayanışma içinde olmaları, yaptıkları greve destek vermeleri, mali yardımda bulunmaları ve mali yardım almalarıda önlenmelidir.”

Not: İşçilerin, emekçilerin her zaman beşe altıya bölünmüş konfederasyon örgütlenmeleri varken işverenlerin sadece bir konfederasyonu vardır oda TİSK’dir.

İşte bu nedenle ne zaman hak almak için büyük bir eylem yapsak sermayenin malı olan gazeteler ve televizyonlar eylemimizi ya görmezden gelirler yada amacının anlaşılmaması için farklı gösterirler.

Bizim örgütlenmemizden IMF rahatsız olur çünkü:

IMF yani Uluslar arası Para Fonu, sermayenin, zenginlerin, işverenlerin çıkarlarını koruyan uluslar arası bir örgütlenmedir. Yukarda açıklanan nedenlerle sermayedar neden rahatsız oluyorsa onun çıkarlarını koruyan bir kuruluşta aynı sebeplerle rahatsız olcaktır. Sonuçta iktidadi kuraldır: “İşçinin ücreti artarsa kar azalır, işçinin ücreti düşerse kar artar.” Bu kuraldanda anlaşılacağı üzere IMF hükümetten kamu çalışanlarının ücretlerini düşük tutmasını ister.

Bizim örgütlenmemizden Dünya Bankası rahatsız olur çünkü:

Dünya Bankası büyük oranda ABD’ye ait ve dolayısıyla da sermayedarın çıkarlarını korumak için kurulmuş bir bankadır ve oda IMF ile aynı sebeplerle bizim örgütlenmemizden ve haklarımızı almamızdan rahatsız olacaktır.
Şuan için uygulanmaya çalışılan sağlıkta dönüşüm programı yani aile hekimliği uygulaması, Genel Sağlık Sigortası modeli, Kamu hastanelerinin işletmeye dönüştürülmesi yasa tasarısı tümüyle Dünya Bankası projesidir.

Rahatsız olanların kimler olduğunu ve neden rahatsız olduklarına değindikten sonra bizi engellemek için ne yaparlar ona bakalım.

Bu konuda tarihe bakmak öğretici olacaktır.

Sendikal örgütlenmenin önüne geçmek için İlk yapılan baskı ve sindirme ile bizlerin bir araya gelmesini engellemek olmaktadır. Bu yıllardır yaşadığımız bir olgudur ve hala sürmektedir.

Hükümetin baskı ve yıldırma taktiği sürerken bir yandan da sermaye kesiminin gazeteleri ve televizyonları ile karalama çabaları sürer.
Tüm bunlar olurken bir yandan da sarı sendikaları, hükümet yanlısı sendikaları piyasaya sürerler. İdareciler sendikacı olarak ortaya çıkar. Kimi başhemşireler, müdürler, müdür yardımcıları, başhekimler, başhemşire yardımcıları bizlere kendi sendikalarına üye olursak “rahat” edeceğimizi söylerler. Bizleri hükümetlerden aldıkları güçle tehdit ederler.

Bu sendikaların ortak özellikleri bir şey yapıyormuş gibi gözükmek ama hiçbir şey yapmamaktır. Tarihte emekçiler, işçiler bu sendikalara hükümet sendikası, patron sendikası, sarı sendika isimlerini takmışlardır. Kimi şimdiki hükümetin, kimide geçmiş hükümetin sendikasıdır.

Bu sendikalar bizleri hiçbir şey yapmamamız için bir araya getirirler ve sadece sendikalı olduğumuzu düşünüp oyalanalım diye varlıklarını sürdürüler.



NASIL YAPMALI?

SES üyesi olmakta tereddüt eden biri isek bu tereddütten vaz geçmeli ve SES’e üye olmalıyız.

Üye olduktan sonra eski üye yeni üye ayrımı olmadan omuz omuza mücadele etmeliyiz.

Sendikal kademelerde görev almalıyız.

Sendikayı birkaç kişinin ilgilendiği ve diğerlerinin seyrettiği durumdan kurtarmalı ve sendikada çalışmalıyız.

Üye olmayan dostlarımızı üye kaydederek çoğalmalıyız.

İşyerimizde yaşadığımız sorunları öncelikle iş arkadaşlarımızla, sonra şube ile paylaşmalı ve çözümü için çaba göstermeliyiz.


SORUNLARIMIZIN ÇÖZÜMÜ ÖRGÜTLENMEKTİR!..

Bizim en büyük eksikliğimiz aynı dertlere sahip emekçiler olarak yan yana gelemeyişimizdir.

Örgütlenmek, aynı çıkarlar temelinde birleşmek ve ortak amaçlar için güçbirliği yapmak demektir. Sorunlarımızın çözümü ve haklarımızın elde edilmesi için, biraraya gelmek şarttır. Çünkü gelişen teknolojiye bağlı olarak niteliklerimiz artıyor. Eskisine göre kat kat fazla değer yaratıyoruz. Eğitim düzeyimiz ve vasıflarımız arttıkça yaşam biçimimiz de değişiyor, buna bağlı ihtiyaçlarımız da artıyor.
Yaratan ve üreten biz emekçilerin günün koşullarına göre insanca yaşam talep etmek en temel hakkımızdır.
Sömürülmeden, ezilmeden yaşamak bizim de hakkımız.

SADECE HAKLI OLMAK YETMEZ!..

Belli bir hakkı elde edebilmek için sadece haklı olmak ve istemek yetmez.

Hakkımız olduğunu düşündüğümüz şeyleri elde edebilmek için güçlü olmamız gerekiyor.

Bir şeyin bizim hakkımız olduğunu düşünüyorsak onu elde etmek için çaba göstermemiz, emek vermemiz gerekiyor.

Çözüme giden yol, “Ne yapmalıyım?” sorusu ile başlıyor.

Bu sorunları tek başımıza çözemeyeceğimize göre, soruyu; “Biz ne yapmalıyız?” biçiminde büyütmek gerekiyor.



Biz kimiz?


Biz, milyonlarca emekçiyiz. Bu sorunun yanıtını verdiğimizde, güçlü olmak için ilk adımı da atmış oluruz.



Biz, Nasıl Güçlü Oluruz?


Elbette herkes güçlü olmak ister. Ama güçlü olmak için herkesin yöntemleri farklıdır. Kimileri hemşehirlileriyle biraraya gelerek, kimi siyasi çevresi ile, kimi başka bir kesimle birlikte olarak kendini güçlü hissedebilir.

Ama emekçilerin güçlü olması, işyerindeki tüm çalışanların birliğinden geçer.

Çünkü sorunlarımız işyerinde. Dertlerimizi ancak işyerinde benzer sorunları yaşayanların birliği ile çözebiliriz.

Bugün işyerinde çalışanlar hangi görüşten olursa olsun, hangi mezhepten olursa olsun, hangi köyde doğmuş olursa olsun benzer olumsuzlukları yaşıyor.

Bütün farklılıklarına rağmen, aynı olumsuz çalışma ve yaşama koşullarında bulunan emekçiler çözümü hiç bir ayrıma yer vermeden biraraya gelerek bulabilirler.

Zaten Sendikalar da, emekçileri hiç bir siyasi, etnik, mezhep veya cinsel ayrım gözetmeden emekçi olma temelinde birleştiren kurumlardır.



SON SÖZ:

SENDiKA, Diline, dinine, rengine, siyasi görüşüne bakmaksızın bütün ÇALIŞANLARI kapsayan bir kitle örgütüdür.

SENDiKA, Çalışanların ortak hak ve çıkarlar uğruna birliğinin ifadesidir.


SENDiKA, EMEKÇİLERİN ekonomik ve demokratik örgütlerdir.


SENDiKA, Devlete, siyasi iktidara, partilere kar şı bağımsız bir
örgüttür.

Daha genel biçimde ifade edersek SENDİKA; Çalışanların çalışma yaşamına ilişkin sorunlarını çözmek, ortak çıkarlarını ve haklarını korumak ve geliştirmek için kurdukları örgütlere denir.

HİÇ BİR İKTİDARA YANDAŞ OLARAK SORUNLARIMIZI ÇÖZEMEYİZ.


BİZE SENDİKA ÜYELİĞİ KONUSUNDA AKIL VEREN İDARECİLER OLUYORSA BİLMELİYİZKİ ONLAR HÜKÜMET YANLISI SENDİKALARDIR.


ÇÖZÜM KENDİ ELLERİMİZLE OLUŞTURDUĞUMUZ SENDİKAMIZ SES’TE, YANİ KENDİ SES’İMİZDE.


ÇÖZÜM KENDİ SES’İN, ÜYE OL. ÜYE YAP.


ÇÖZÜM SENSİN, SENSİZ OLMAZ, KATIL DEĞİŞTİRELİM.




Kaynaklar:

1. Niçin Sendika? Nasıl sendika? Yıldırım KOÇ
2. Dünden Bu Güne Sendikal Hareket, Sorunlar, Arayışlar, Çözümler. Aziz ÇELİK
3. Toplumsal Sınıflar, Sınıf Mücadelesi ve Kamu Çalışanları. Doç. Dr. Tülin ÖNGEN
4. Sendikalar Sınıf Bilinci ve Hegemonya. Yrd. Doç. Dr. Mehmet YETİŞ










ŞUBE YÖNETİM KURULU BİLGİ FORMU


ŞUBE………………..:
ŞUBE TEL. FAKS….: 0236 238 16 75
ŞUBE ADRESİ……..: 1. Anafartalar Mah. 3. Sok. Saygın Apt. No:6/10 MANİSA

sesmanisa@hotmail.com
ses@ses.org.tr
www.ses.org.tr

www.sesmanisa.blogspot.com

13 Şubat 2009 Cuma

ŞUBEMİZ TARAFINDAN HAZIRLANAN AİLE HEKİMLİĞİ UYGULAMASININ BİR YILLIK DEĞERLENDİRME RAPORU AÇIKLANDI.


Değerli basın emekçileri,
Manisa’da Aile Hekimliği uygulamasının pilot olarak başlamasından bu yana tam bir yıl geçmiş bulunuyor. Bu nedenle geçen bir yılı değerlendirmek üzere düzenlediğimiz basın toplantısına hoş geldiniz.
Elbette Aile Hekimliği uygulamasını değerlendirirken bu uygulamanın bir bütünün parçası olduğu gerçeğini gözden kaçırmamak gerekir. Aile Hekimliği uygulaması, Dünya Bankası ve IMF’nin dayatması nedeniyle neredeyse son 30 yıldan bu yana gelmiş geçmiş bütün hükümetlerin rüyası olan sağlıkta özelleştirmenin, sağlığı alınıp satılabilir bir mal haline dönüştürmenin, sağlıktan daha fazla para kazanmak isteyen sermayenin “Sağlıkta Dönüşüm” diye yutturmaya çalıştığı bir dönüşümün önünü açan ilk adımdır.
Bu açıdan Aile hekimliğini gerek Sosyal Sigortalar Genel Sağlık Sigortası Yasasından (SSGSS) gerekse Kamu Hastane Birlikleri Pilot Yasa Tasarısından ayrı düşünmek ve değerlendirmek mümkün değildir. Sağlık bir sistemdir ve hükümette “Sağlıkta Dönüşüm” adı altında “Sağlıkta Yıkım” yapmaktadır ve bu yıkımın gereklerini adım adım gerçekleştirmektedir.
İşte bu basın toplantısı yukarda açıklanan nedenlerle hükümetin deyimi ile “Sağlıkta Dönüşüm”ün bizlerin deyimi ile “Sağlıkta Yıkım”ın değerlendirmesi olacak ve elbette içinde Aile Hekimliği Uygulamasının son bir yılda Manisa’ya neler kazandırdığını ve neler kaybettirdiğini de ele alacaktır.
Değerli basın emekçileri,
Son 30 yılda neler yaşandığını kısaca değerlendirecek olursak. Şöyle bir cümle kurmamız hiç te abartılı olmayacaktır. Son otuz yıl halkımız için sağlıkta ve sosyal güvenlikte yoğun hak kayıplarının sürekli ve yoğun yaşandığı bir dönem olmuştur.
Bu dönemde hükümetler değişmiş ama bir Dünya Bankası programı olarak kimi hükümetlerin “Sağlıkta Reform” kimi hükümetlerinse “Sağlıkta Dönüşüm” diye adlandırdığı “Sağlıkta Yıkım” programı değişmemiştir. Çünkü kendini ebedi ve ezeli gören ABD ve AB sermayesi doymak bilmez kar hırslarını tatmin için sağlığın, eğitimin ve sosyal güvenliğin para kazandıran bir hale gelmesini istemektedirler ve sosyal olan hiçbir şey tahammül göstermektedirler. Hükümete göre emekçilerin, işçilerin, yoksulların parasız sağlığa, parasız eğitime ve sosyal güvenliğe hakları yoktur.
Uluslar arası sermayeye göre işçilerden, emekçilerden ve yoksul halktan alınan vergilerle oluşturulan bütçedeki paraların halka eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik olarak geri dönmesi doğru değildir. O yüzden sosyal güvenliğe harcanan paralara “kara delik” demektedirler. O nedenle SSGSS yasasında “Sağlık Hakkı” tanımlaması yerine “Sağlık Yardımı” kullanılmaktadır. Onlara göre sağlık, parası olanın parası kadar yararlandığı, yoksullarında devlet tarafından ancak ölmeyecek kadar “sağlık yardımı” alabilmesinden ibarettir.
Dünya Bankası sağlığa bu gözle baktığı için son 30 yılda iktidara gelen tüm partilerde aynı mantıkla hareket ettiler aynı mantıkla programlarını oluşturdular. Ancak adına “reform, dönüşüm, performans, kalite, verimlilik, hekim seçme özgürlüğü, aile hekimliği” gibi ilk bakışta kulağa hoş gelen isimler taktılar.
İyi işleyen bir sistemi değiştirmek kamuoyunda hoş karşılanmayacağından, sağlık sistemini işlemez hale getirecek uygulamaları başlatarak koyuldular işe.
İlk olarak SSK nın paralarını faizsiz işleterek, SSK prim borcu olan patronları affederek kurumu maddi olarak işlemez hale getirmekle başladılar. Öyle ki yirmi yıl boyunca nüfus arttığı halde tek bir SSK hastanesi açmadılar. SSK hastanelerinde çalışan sağlık çalışanları oldukça yoğun ve zor şartlarda, ağır iş yükü altında ezilirken ve on binlerce işsiz sağlık emekçisi varken, SSK hastanelerinin personel açığı bir türlü giderilmedi.
Tüm bunlar olurken medya tekelleri her gün bir SSK skandalı ortaya çıkarıyordu. Her gün bir SSK hastanesinin tuvaletinde çekim yapıyorlar ve ne kadar pis hastanelerimizin olduğunu işliyorlardı. Bu programların hemen ardından uzman(!) yorumcular alıyordu mikrofonu ve lafı özelleştirmeye, devletin bu işlerden çekilmesine getiriyordu.
Tüm bu yaşanan süreç sonunda kamuoyu yeterince işlendikten sonra adına “Sağlık hizmetinin tek elde toplanması” denerek SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devri gerçekleştirildi. O dönemde sendikamız bu adımın hastanelerin özelleştirilmesinin yolunun açılması için yapıldığını ifade edip, basın açıklamaları yaptıysa da, halkımız SSK hastanelerinin kuyruklarında yeterince mağdur edildiğinden olacak ne Tabip Odalarına nede SES’e pek kulak asmadı.
SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devrinin hemen ardından hükümetin ilk icraatı SSK ilaç fabrikasını kapatmak ve SSK’lıların serbest eczanelerden ilaç almaları uygulamasını başlatmak yoluna gitti. Oysa SSK hem ilaç üretimi hem de toptan ilaç alımı yoluyla trilyonlarca lira tasarruf sağlıyordu. Bu uygulamalardan da hükümetin SSK yı kurtarmak diye bir derdinin olmadığı anlaşıldı. Bu uygulamalardan sonra ilaç alımlarındaki zararlar bu gün SSK yı ilaç ve hastane giderlerini karşılayamaz duruma getirdi.
SSK Hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredilmesi ile hastane çalışanları da Sağlık Bakanlığına devrolundu. O dönemde bu konuda da Sendikamız SSK hastanelerinin devri ile sağlık emekçilerinin mağdur edileceğini ifade etmiş ancak hükümet bu konuda çalışanların haklarının korunacağını ifade ederek tepkileri yumuşatmıştır. Ancak yaşananlar hiçte söylendiği olmadığını ortaya koymuştur. Şöyle ki; SSK Hastanelerinde çalışan sağlık emekçileri Sağlık Bakanlığında çalışan emsallerine göre bir miktar daha yüksek ücret almakta idiler. Devirden sonra hükümet “Eşit işe eşit ücret” diyerek SSK çalışanlarının ücretlerini sabitledi ta ki Sağlık Bakanlığı çalışanları onların düzeyine gelinceye kadar. Yani hükümet her zaman olduğu gibi çalışanları daha az ücrette, fakirlikte eşitlemiş oldu. SSK dan devrolan sağlık emekçileri nerdeyse 4 yıldan bu yana zam alamamaktadırlar. Yani her yıl daha da yoksullaşmaktadırlar. Oysa devir sırasında “Hak kaybınız olmayacak” denmişti.
SSK da yaşanan duruma paralel olarak Sağlık Bakanlığında da sağlık hizmetlerini çökertme ve işlemez hale getirme, sağlık emekçilerini ezme operasyonu sürüyordu. İlk olarak her köye ve mezraya ulaşan sağlık evleri, ebe ataması yapılmayarak, yapılan ebe atamaları da geçici görevlendirme yolu ile ilçe ve şehir merkezlerine çekilerek, işlemez hale getirildi.
Sağlık evlerinden sonra Sağlık ocakları, yeterli altyapı ve personel yatırımı yapılmadığı için ilaçsız, tıbbi malzemesiz, ebesiz ve doktorsuz bir şekilde çökertildi.
Aynı tarihlerde Devlet Hastanelerinde döner sermaye işletmeleri kurularak hastanelerin para kazanması sağlandı. İlk olarak döner sermaye gelirlerinden hastanelerin bir kısım ihtiyaçları karşılanıyordu. Bir süre sonra hastanelere merkezi bütçeden nerdeyse hiç para gelmiyor ve hastanelerin ek bina inşaatları ve tıbbi demir başları da dahil her türlü ihtiyaçları buradan karşılanmaya başlandı.
Bu arada gelirleri ve satın alma güçleri her geçen gün azalan sağlık emekçilerine döner sermaye ek ödemesi verilerek bir bakıma sağlık emekçileri de sisteme ortak edildi. İlk başlarda yılda bir iki kere maşın yarsına yakın bir miktarda dağıtılan ek ödemeler bir süre sonra neredeyse her ay bir maaş kadar verilir oldu. O dönemde sağlık emekçilerine döner sermaye gelirlerini arttırın ki aldığınız ek ödemede artsın telkinleri yapıldı.
Artık hastaneler başvuran herkese tetkik istenen, film çekilen ve tıbbi girişim yapılan yerler ve dolayısıyla da trilyonluk döner sermaye gelirleri ile de oldukça karlı işletmeler haline gelmişti.
Hastanelerin bu yönelimi Sağlık Ocaklarında çalışanlar, devlet hastanelerinde çalışanlar arasında döner sermayeden kaynaklı olarak ücret farkları oluşmasına neden oldu. Sağlık ocaklarında yıllarca çalışmış, birikimli ve koruyucu sağlık hizmetleri konusunda yetişmiş kişiler devlet hastanelerine tain ister oldular. Zaten yıllarca personel yönünden eksik bırakılmış sağlık ocakları artık iyiden iye işlemez hale geliyordu.
Bunun üzerine sendikamız döner sermaye adaletsizliğine son verilerek tüm sağlık çalışanlarına emekliliğine yansıyacak biçimde ve insanca yaşayabilecekleri temel ücret talebini gündeme getirdi. Fakat hükümet bunu gerçekleştirmek yerine Sağlık ocaklarına döner sermaye kurmayı tercih etti. Artık sağlık ocaklarının giriş kısmında vezne diye bir bölüm vardı ve bu bölümün en önemli demirbaşı ise yazar kasalardı.
Devlet hastanelerinde olduğu gibi burada da sağlık çalışanlarına döner sermaye gelirlerini arttır ki gelirin artsın dendi.
Ancak buda yeterli değildi. Döner sermaye uygulaması gitti yerine “Performansa Dayalı Döner Sermaye” uygulaması getirildi. Devlet hastanelerinde ve sağlık ocaklarında parça başı ödeme anlamına gelen Performansa Dayalı Döner Sermaye” uygulaması geçerliydi. Artık kurum döner sermayesine para kazandırma dönemi kapanmış “kendin için kazan” dönemi başlamıştı. Aynı kurumda çalışan hekimler arasında rekabet vardı ve her ay bu konu gündeme geliyordu. O ne kadar kazanmış ben ne kadar. Öyle ki poliklinik günü olmadığı halde koridorda hasta muayene eden hekimler görüldü kimi yerde.
Sağlık ocaklarında her hekime bir oda tahsis edilmeye başlandı. Hekimler arasında “Senin odan daha iyi bir konumda, benim odam arkada kalıyor, sana daha çok hasta geliyor. “ tartışmaları yaşanır oldu. Çalışanlar arasında rekabetten dolayı küskünlükler oluşmaya başladı.
Hastaların hali ise başka türlü idi. Hastaya yapılan her türlü müdahale şüpheliydi artık. Gereli bir müdahalemi? Performans için yapılan bir müdahalemi? Soruları açıkça sorulmasa da hep akıllardaydı artık. İşte sağlıkta en tehlikeli viraja burada giriliyordu. Hasta ile hekim arasına para girmişti. Hemde bizzat Sağlık Bakanlığı eli ile.
İşte bu en tehlikeli viraj da da SES ve Tabip Odası, karşı çıktı, uyardı, iş bıraktı, g(ö)rev eylemleri yaptı. Sağlıkta Yıkım yaşanıyor “Sağlıkta Yıkımı Durduralım.” Dedi.
SES olarak günlerde 14 Mart 2007 günü yani Tıp Bayramında. Sağlıkta Yıkım yaşanırken bayram yapamayız diyerek temsili bir Sağlık Ocağı Tabutu ile birlikte İl Sağlık Müdürlüğüne kadar yürüyüp basın açıklaması yaptık.
14 Mart 2007 tarihinde yaptığımız basın açıklamasında eğer “Sağlıkta Dönüşüm”de hükümet ısrar ederse ve Aile hekimliği uygulamasına geçerse Sağlık Ocaklarımız kapatılacak dedik ve halkımızı mücadeleye çağırdık.
24 Nisan 2007 günü İl Sağlık Müdürlüğünün düzenlediği bir panel yapıldı. Aile hekimliği anlatılacaktı ve her sendikadan odadan bir temsilci söz alacak sistem hakkındaki görüşlerini ifade edeceklerdi. SES olarak o panelde de Aile Hekimliğinin, Sağlıkta dönüşümün bir parçası olduğunu ve paran kadar sağlık anlamına geldiğini anlattık. Ancak panele davetli olarak gelen Denizli il Sağlık Müdürlüğü yetkilileri Aile hekimlerinin alacakları ücretten bahsederken sinevizyon cihazı ile Denizlide görev yapan Aile hekimlerinin bordrolarını yansıtıyorlardı perdeye.
25 Kasım 2007 günü Laleli Hatice Almış Sağlık Ocağı önünde toplanarak “Sağlık Ocağına Sahip Çık.” Eylemi yaptık. Eylem öncesi binlerce bildiri dağıttık. Eylemde sağlık ocağının etrafında el ele tutuşarak zincir oluşturduk ve yine halkımızı mücadeleye çağırdık.
Geçiş öncesinde görüştüğümüz hekim arkadaşlarımız sistemi beğenmeseler de seçmek zorunda kaldıklarını ifade ettiler. Çünkü aile hekimliğini tercih etmeyenlere uzak hastanelerde ve boş kalan aile hekimliklerinde geçici görevlendirmeler olacağı söyleniyordu. Ve ayrıca sisteme geçilene kadar oluşabilecek tepkileri azaltmak için cömert(!) davranılıyor ve aile hekimlerinin ücretleri çeşitli kalemler adı altında yüksek tutuluyordu.
Düzce’den, Denizli’den Aile Hekimleri Manisa’ya getiriliyor ve aldıkları ücret başta olmak üzere neyle karşılaşacakları anlatılıyordu. “Hiçte korkulacak bir şey değil. İsterseniz geri dönebilirsiniz. Sevk zinciri uygulanmayacak, malzeme gideri diye verilen ücreti harcatmayacağız gelirinize eklenecek, gerekli alt yapıyı zaten hazırladık (bilgisayar, online ağ, Eve tespitler vs)” deniyordu. Ancak her ikna toplantısında diğer illerde aile hekimliği yapan kişilerin bordroları mutlaka dağıtılıyordu. O günlerde bazı hekimlerin “Rüşvet büyük, yapacak bir şey yok. Seçmek zorundayız.” Dediği bile duyuluyordu.
Ücret dayatmasına rağmen Aile Hekimliğine karşı çıkan kişilerede geçici görevlendirmeler ve belki sistem dışında kalanları reçete yazamaz, hekimlik yapamaz hale getirecek mevzuat gösteriliyordu.
Sonuç olarak yaşanan gelişmelere ve karşı çıkmalarımıza rağmen hükumet ısrarla Aile Hekimliği uygulamasını başlattı. Manisa’da iki haftalık eğitimden(!) sonra aile hekimi ünvanı kazanan 387 kişi Aralık 2007 günü kura çekerek Aile Hekimliği bölgelerinde göreve başladı.
01.01.2008 günü Manisa Aile Hekimliği Pilot Uygulaması resmen başladı.
Sağlık Ocakları her ne kadar tabelaları kaldırılmasa resmen kapandı. 14 Mart 2007 günü temsilen İl Sağlık Müdürlüğü önüne bıraktığımız tabut gerçek olmuştu. Ancak kapanan sağlık ocaklarının tabelaları kaldırılmıyor yanlarına aile hekimliği tabelası asılıyordu. Bu durumu kamuoyuna anlatmak için 14 Mart 2008 tıp bayramında sağlık ocaklarının kapatılmasının protesto edilmesi anlamında İl Sağlık Müdürlüğü önünde lokma döktürdük, basın açıklaması yaptık.
Aile Hekimliği Uygulamasından sonra ne değişti?
1. Bütün Sağlık Ocakları kapandı. Bu ülkenin 40 yıllık birikimi olan ve koruyucu sağlık hizmetleri konusunda yetişmiş kadrolarına Ebe, Hemşire, Sağlık Memuru yerine Aile Sağlığı ELEMANI dendi.
2. Sağlık ekibi dağıldı. Sağlık emekçileri yalnızlaştı. Sağlık ocaklarında Doktor, Ebe, Hemşire, Sağlık Memuru, Laborant, Tıbbi Sekreter, Memur, Hizmetli ile ekip hizmeti veren kurum yerine Aile Hekimi ve Aile Sağlığı Elemanı adı altında bir oda kondu.
3. Hiçte iddia edildiği gibi ulaşılabilirlik artmadı. Birkaç Aile Hekimi dışında aynı Sağlık Ocakları binasında odalar kiralandı ve ev ziyaretleri, gebe ve bebek taipleri kişinin ayağına gidilerek değil merkeze çağrılarak verilmeye başlandı. Sadece tedavi edici sağlık hizmetlerinde görece iyileşmeler olmasına karşın başta ev ziyaretleri olmak üzere, koruyucu sağlık hizmetleri verilemez hale geldi.
4. Hizmeti veren kişi sayısı azaldı. Daha önce birinci basamak sağlık hizmetleri ekip hizmeti anlayışı ile verilirken (Doktor, Ebe, Hemşire, Sağlık Memuru, Laborant, Tıbbi Sekreter, Memur, Hizmetli) şimdilerde bir doktor bir aile sağlığı elemanı olmak üzere sadece iki kişi ile bu hizmet verilmeye çalışılır oldu.
5. Sağlık ocağı çalışması yani saha çalışması bitti. Koruyucu sağlık hizmetlerinde birikim sahibi olan ebeler ya Aile Hekimliklerinde bilgisayar başında oturmak ya da hastaneler tayin istemek zorunda bırakıldı.
6. Enjeksiyon, Pansuman, tansiyon gibi basit hizmetler aksadı. Sağlık ocağı iken enjeksiyon, pansuman ve aile planlaması hizmetleri nöbet usulü ile görülürken hastaların her enjeksiyon, pansuman ve aile planlaması hizmetinde aile hekimine veya aile sağlığı elemanına başvurması gerekli oldu.
7. Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının iş yükü arttı. Hekimler ve sağlık çalışanları aile hekimliği uygulamasının getirdiği angaryalarla ve 3250 nüfusun istekleri ile boğuşur hale geldi.
8. Su istimaller ve gereksiz ilaç yazılması arttı. Hastaların istekleri karşılanamaz noktaya geldi ve doğal olarak etik dışı uygulamalar arttı. Hekimler arasında hasta kapma yarışı başladı ve bazı hekimlerin hastaları elinde tutmak adına etik dışı yollara başvurduğu duyulmaya başlandı.
9. Hastaneler hekim sıkıntısı çekti. Özellikle acil, ultrason, yoğun bakım gibi bölümlerde yetişmiş hekimler doğal sirkülasyon dışında yoğun bir biçimde aile hekimliğine geçince hastaneler yetişmiş hekim sıkıntısı çektiler. Bu sıkıntılar hala çoğu yerde geçici görevlendirmeler ile giderilmeye çalışılıyor.
10. Aile Hekimliğini seçen sağlık emekçileri ücret yönünden de mağdur edildi.
İmzaladıkları sözleşmelerde çalışanların ücretlerinin her ayın ilk günlerinde ödenir ve performans tespiti yüzünden birkaç gün sarkabileceği söylenmesine rağmen ayın 15. Hatta 18. 19. Gününe kadar bu ödemelerin sarktığı görüldü.
Sonuç olarak aile hekimliği uygulaması birinci basamak sağlık hizmetlerinden beklenen fayda ve memnuniyeti yaratmadığı gibi sağlık çalışanlarını sözleşmeli hale getirmesi ile de geri bir uygulama olarak algılandı.
Hastalar geçmişte sağlık hizmetlerinden mahrum edilerek mağdur edildiklerinden tedavi edici sağlık hizmetlerinden görece memnun gözükse de o memnuniyetin Genel Sağlık Sigortası Yasasının tüm yönleri ile uygulandığında ortadan kalkacağını tahmin etmek güç değil.
Kamuoyuna saygıyla duyurur hükumeti sağlıkta meydana getirdiği mağduriyetten vaz geçmeye, halkımızı sağlık hakkına sahip çıkmaya davet ediyoruz.


YÖNETİM KURULU ADINA
Serpil DENİZ
Şube Örgütlenme Sekreteri

12 Şubat 2009 Perşembe

KASIM 2008-ŞUBAT 2009 ARASI FAALİYET RAPORU

03 KASIM 2008 - 15 ŞUBAT 2009 TARİHLERİ ARASI ŞUBE FAALİYET RAPORU





Yönetim kurulumuz çalışma dönemi içerisinde düzenli olarak haftalık toplantılar yapmış ve süreci mümkün olduğu kadar iyi planlamaya ve yönetmeye çalışmıştır.

Dönem içerisinde üyelerimiz tarafından şubemize ulaştırılan veya ilçe ve iş yeri ziyaretleri sırasında tespit edilen sorunlara anında müdahil olunmuş ve çözülmesi konusunda çalışma yapılmıştır.

Şubemizin KESK şubeler platformunda temsili için gerekli çalışmalar yapılmış ve konfederasyonumuzdan gelen eylem etkinlik programları KESK'e bağlı diğer şubelerle birlikte olunarak gerçekleştirilmiştir. Söz konusu etkinliklerde şubemiz aktif rol üstlenmiştir.

Sağlık hakkı mücadelesini birlikte yürüttüğümüz SAHHAD Sağlık Hakkı ve Hasta Hakları Derneği öncülüğünde kurulan Herkese Sağlık Güvenli gelecek Platformuna aktif katkı sunulmuş ve platformun yürütmesinde görev alınmıştır.

Planlanan tüm işler, eylem ve etkinlikler şube yönetim kurulunca dayanışma içerisinde olunarak ortaklaşa yapıldığından faaliyet raporunda sekreterlik ayrımı yapılmayacaktır.

Tüm eylem etkinlikler tarih sırasına göre aşağıdaki gibidir.

Bilgilerinize sunar çalışmalarınızda başarılar dileriz.







YÖNETİM KURULU



























































- 5 Kasım 2008 Çarşamba günü Akhisar ilçesine gidilip iş yerleri dolaşıldı. Üye çalışanlarla yüz yüze görüşüldü ve SSGSS ve kamu hastane birlikleri ile ilgili bildiri dağıtıldı.

- 7 Kasım 2008 günü Etv de yayınlanan ve Aile Hekimliği uygulamasını konu alan “Mercek Altı” programına şube başkanımız katıldı.

- 15 Kasım 2008 günü KESK şubeler platformu ile birlikte manolya meydanında, 29 kasımda Ankara'da yapılacak "İşsizliğe, Yoksulluğa ve Zamlara Karşı Emek, Barış ve Demokrasi "mitingine çağrı için basın açıklaması yapıldı.

- 17-20 Kasım tarihleri arasında merkezde bulunan tüm iş yerleri gezilerek 29 Kasım Mitingine ve 21 Kasım günü yapılacak “Dostluk ve Dayanışma Yemeği”ne çağrıda bulunuldu.

- 21 Kasım 2008 günü 120 kişinin katıldığı “Dostluk ve Dayanışma Yemeği”yapıldı. Yemekte yönetim kurulunda iken emekli olan Gülsüm DEMİR ve İzzet BAYAM'a ayrıca Şube yönetim Kurulu Üyeliği ve Şube Başkanlığı yapmış Birol AŞIK, Edibe AŞIK'a plaket verilerek teşekkür edilmiştir.

- 25 kasım 2008 günü “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü” nedeniyle aynı gün saat 12.00 de KESK Şubeler Platformu, Tabip Odası , Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Diş Hekimleri Odası ile birlikte basın açıklaması yapıldı. Akşamında da slayt gösterisi ve Avukat Tulin TURBİL’le söyleşi yapıldı.

- 29 Kasımda Ankara’da yapılan "İşsizliğe, Yoksulluğa ve Zamlara Karşı Emek, Barış ve Demokrasi " mitingine şube olarak bir otobüs tutularak 35 kişi ile katılım sağlanmıştır.

- 02 Aralık 2008 tarihinde E tv de yayınlanan “Platform” adlı programa şube başkanımız katılmıştır. Programda “Sağlıkta dönüşüm programı” ile ilgili sendikamızın görüşleri aktarılmıştır.

- 2008 yılı Aralık ayı başında Ağız Diş Sağlığı Merkezinde yaşanan sorunlarla ilgili üye ve çalışanlarla ve yöneticilerle bir dizi görüşme yapıldı. Özellikle diş teknisyenlerinin sorunlarıyla ilgili dilekçeler toplandı. İl Sağlık Müdürü ile Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Başhekimi ve Başhekim Yardımcısında çağrıldığı bir toplantı yapıldı. Toplantıda merkezle ilgili sorunlar görüşüldü ve sendikamızın önerileri iletildi. İl Sağlık Müdürlüğünde yapılan görüşmeler sonucunda özellikle diş teknisyenlerinin çalışma şartlarında kısmi iyileştirmeler sağlandığı görüldü.

- 16 Aralık 2008 günü E tv de yayınlanan “Platform” adlı programa şube başkanımız katılmıştır. Programda “Sağlıkta dönüşüm programı” ile ilgili sendikamızın görüşleri aktarılmıştır.

- 16 Aralık 2008 günü Merkez Efendi Devlet Hastanesinde yaşanan iş yeri temsilciliği sorunu ve üyelerin aktifleştirilmesi amaçlı toplantı yapıldı. Toplantıda alınan karar gereği her Salı günü bu işyerinin ziyareti ve küçük birim toplantıları programlandı. Toplantılar planlandığı şekilde sürdürülmektedir.

- Celal Bayar Üniversitesi Hastanesinde yaşanan 9 saatlik mesai dayatması sonucunda sendikamız 17 Aralık 2008 de CBÜ hastanesi ziyaret edilip üyelerle ve başhekimlikle görüşüldü. Ertesi gün mesai saati uygulaması 9 saate çıkarılınca bildiri dağıtıldı. Aynı gün ve ertesi gün akşam 1 saat başhekimlik önünde toplanma eylemi yapıldı. Yapılan eylemler sonucu 23 Aralık 2008 günü başhekimlik uygulamadan vazgeçtiğini açıkladı.

- 19 Aralık 2008 günü Akhisar Temsilciliğimizin düzenlediği, katılımın ve coşkunun yoğun olduğu yemeğe yönetim kurulu düzeyinde katılım sağlandı.

- SAHHAD Sağlık Hakkı ve Hasta Hakları derneğinin öncülüğünde yapılan iki aylık çalışma sonucunda HSGG Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu oluşturuldu. Platformun yütütmesinde SAHHAD, Manisa Tabip Odası ve sendikamız katıldı.

- 25 Aralık 2008 günü Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformunu olarak SSGSS yasası, sağlığın özelleştirilmesi ve krizi konu alan basın açıklaması Manolya Meydanında yapıldı.

- 27 Aralık 2008 günü “2009 Bütçesi”ne dönük meşaleli yürüyüş ve basın açıklaması KESK şubeler Platformu olarak yapıldı.

- 28 Aralık 2008 tarihinde Sağlık Senin yerek basına yansıyan “Vekil Ebelere Döner Sermaye Müjdesi” başlıklı açıklamasına cevaben basın açıklaması düzenlerek SES’in verdiği mücadele ve davalar hatırlatıldı ve ilgili sendikanın tavrı teşhir edildi.

- 31 Aralık 2008 günü İsrail’in Gazze’ye yaptığı saldırıyı kınayan basın açıklaması KESK Şubeler Platformu ile birlikte Manolya Meydanında yapıldı.

- 9 Ocak 2009 da İsrail Saldırısına karşı GENÇ SEN in yapmış olduğu basın açıklamasına katılım sağlandı. Aynı gün akşam KESK Şubeler Platformu olarak saldırılara ve ABD emperyalizmine karşı basın açıklaması yapıldı.

- Merkezi olarak planlanan “Sağlığın özelleştirilmesi, Kamu Hastane Birlikleri Pilot Yasası ve İş Güvencesiz çalışma”ya karşı imza kampanyası işyerlerine ulaştırıldı. İmzalar toplanıp genel merkeze ulaştırıldı.

- 14 Ocak 2009 günü Kula ve Selendi ilçeleri ziyaret edildi. İşyerleri ziyaret edilerek üye çalışanlarla görüşüldü. Aynı gün akşam Kula ilçesinde ve Salihli ilçesinde toplantılar yapıldı.

- 16 Ocak 2009 günü Ruh Sağlığı Hastanesi ziyaret edildi. Toplu halde Sendikalardan istifa etmek isteyen 4B liler konusunda üyelerimizle görüşme yapıldı.

- 21 Ocak 2009 günü yemeklerin ücretlendirilmesi ve danıştayın verdiği karara tepki olarak Ruh Sağlığı Hastanesi önünde “Paralı Yemek Ruh Sağlığımızı Bozdu.” Temalı basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasına Devlet Hastanesi, Doğumevi Hastanesi işyeri temsilcilikleri de destek verdi.

- 22 Ocak 2009 günü Merkez Efendi Devlet Hastanesi önünde toplanarak İl Sağlık Mdürülüğüne yüründü. “Unakıtan elini soframızdan çek. Paralı yemek istemiyoruz. Sağlık Haktır Satılamaz.” Sloganları atılarak yapılan yürüyüş sonunda İl Sağlık Müdürlüğü önünde basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasına CBÜ Hastanesi, Çocuk Hastanesi, Sağlık Müdürülüğü, Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi işyeri temsilcilikleri katılım sağlamışlardır.

- 23 Ocak 2009 günü Turgutlu ilçesi ziyaret edildi. Özellikle Toplum Sağlığı merkezi çalışanlarının “Döner sernaye adaletsizliği” ile ilgili sorunları dinlendi. Diğer işyerleri ziyeret edildi ve üyelerle görüşüldü.

- “Yönetim Kurulu üyelerle buluşuyor.” Kampanyası çerçevesinde bastırılan anahtarlıklar her üye ile görüşülerek verilmesi şeklinde planlanarak dağıtılmaya başlandı.

- 23 0cak 2008 günü Eğitim Sen kuruluşu nedeniyle yapılan kokteyle katılım sağlandı.

- 24 Ocak 2009 günü “Bir Türk, Bir Kürt , Bir Ermeni üçüde Türkiyeli,” temalı Uğur MUMCU, Necati AYDIN ve Hrant DİNK anıldı. Anma KESK Şubeler Platformu ile birlikte Öğretmenevi Konferans salonunda oldukça yoğun katılımla gerçekleştirildi.

- 26 Ocak 2008 günü itibariyle Aile hekimliği çalışanlarının maaşlarında yaşanan gecikmeler nedeniyle imza kampanyası başlatıldı. İmzalar halen toplanmakta ve 1 Mart 2008 tarihinden sonra basın açıklaması ile İl Sağlık Mdürülüğüne teslim edilerek maaşlarda yaşanan gecikmelerin yaşanmaması istenecektir.

- 28 Ocak 2009 günü Manisa Tabip Odası ziyaret edilerek “Herkese Eşit, Ücretsiz, Ulaşılabilir Sağlık” mücadelemizde birlikte hareket etme isteğimiz iletilmiş ve hekimlerin sendikamıza üye olmaları çağrımız yinelenmiştir. Manisa Tabip Odası ziyaretimizden memnun olduğunu ifade etmiş ve birlikte mücadele konusunda bizimle hem fikir olduklarını söylemişlerdir.

- 29 Ocak 2008 tarihinden itibaren Selendi Devlet Hastanesi Başhekimi Nebile Üstüngel’in üyelerimize dönük baskı sindirme girişimlerine müdahil olunmuş. Temsilcilikle uyumlu bir şekilde çeşitli girişimlerde bulunulmuştur. Konu ilk olarak SES Genel merkezine aktarılmış ve girişim başlatılması talep edilmiştir. Daha sonra hastanede yaşananlarla ilgili rapor ve başhekimin dava dosyaları ile bir rapor hazırlanmış ve SES Genel Merkezine, İl Sağlık Müdürlüğüne ve Selendi kaymakamlığına iletilmiştir. İl Sağlık Mdürü ve İl Sağlık Müdür Yardımcısı ile görüşülerek Başhekimin, başhekimlik vasfını taşımadığı ve kanunları hiçe sayan, sendikamıza dönük hasımane tutumu nedeniyle görevden alınması talep edilmiştir.

- 30 Ocak 2009 da merkezdeki tüm aile hekimlikleri gezilerek üyelerle ve çalışanlarla görüşüldü, dilekçeler toplanmaya başlandı .

- Toplum Sağlığı Merkezi çalışanlarının dönersermaye miktarlarının diğer işyerlerine göre (İl Müdürlükleri ve Hastaneler) düşük olması nedeniyle çalışanlarda rahatsızlık gözlendi. Şubemiz bu konuyla ilgili bir dizi eylem etkinlik planlayarak hayata geçirmeye çalışıyor.

- Buna göre: 1. Sendikamız tarafından hazırlanan ve talepleri içeren yaka kokartları 09-13 Şubat tarihleri arasında beş gün boyunca Toplum Sağlığı Merkezi çalışanları tarafından takılacak. Bu şekilde ilk adım olarak çalışanların konuya duyarlılığı üst seviyeye çıkarılacaktır.
2. Sendika yönetim kurulu İl Sağlık Müdürlüğünü ziyaret ederek taleplerimiz iletilecek ve konunun Sağlık Bakanlığı gündemine taşınması talep edilecektir
3. Yine sendikamız tarafından hazırlanan talepler ve çözüm önerilerini içeren basın açıklaması 18 Şubat Çarşamba günü saat 12.30 da Merkez 1 Nolu Toplum Sağlığı Merkezi önünde okunarak taleplerimizin kamuoyu ile paylaşılması sağlanacaktır. Aynı gün ve saatte diğer ilçe toplum sağlığı merkezlerinde aynı basın açıklaması metni bir çalışan tarafından okunarak çalışanlarla paylaşılacaktır. Bu şekilde hem talepler kamuoyu ile paylaşılmış olacak hemde tüm toplum sağlığı merkezlerinde taleplerin bütünlüklü olarak ifade edilmesi sağlanacaktır.
4. 28 Şubat - 1 Mart 2009 tarihinde Ankara’da toplanacak olan SES Merkez Temsilciler Kuruluna Şubemiz yönetim kurulu tarafından konu götürülecek, gündemleştirilerek sunulacak ve Aile hekimliğine geçilen 30 ilin Toplum Sağlığı Merkezi çalışanlarının bu konuda ortak hareket etmesi sağlanmaya çalışılacaktır.

- Celal Bayar Üniversitesi Hastanesinde asistanların döner sermayelerinin düşük olması nedeniyle yaşanan hareketlilik ve toplantılara katılım sağlandı. En son Tabip Odası ve SES olarak ……. Tarihinde hastane kantininde toplantı yapılarak asistanlarla görüşüldü. Asistanlara sorunun çözümünün örgütlenmekten geçtiği ve sendikamızın kapılarının kendilerine açık olduğu bildirildi. Çalışmalar takip edilmekte ve şube olarak konunun üzerinde durulmaktadır.

- 2 Şubat 2009 günü CBÜ hastanesinde hemsire üyemizin yer değişikliği ile ilgili başhemşirelikle görüşme yapıldı.

- Bu dönmede yine merkezi olarak planlanan işgüvenceli çalışma , 4B lilerle ilgili imzalar toplanmaya devam etmiştir.

- Yukarda ayrıntılı olarak yazılan TSM eylem programı çerçevesinde sendikamızca bastırılan kokartlar Merkez 1 ve 2, Salihli, Kula, Selendi, Saruhanlı, Akhisar, Soma, Turgutlu Toplum Sağlığı Merkezlerinde dağıtıldı. Kokaratlar 09-13 Şubat tarihleri arasında çalışanlarca sahiplanilerek takıldı.

- 10 Şubat 2008 günü kokart takma eylemimiz Turgutlu temsilciliğimiz tarafından yapılan açıklamayla kamuoyuna duyurulmuştur. Turgutlu ilçesi bu eylemin başlatıcısı olarak eyleme yoğun şekilde katılım sağlamıştır.

- 11 Şubat 2009 günü Akhisar temsilciliğimizde kokart eylemini basın açıklaması ile duyurarak eylemi güçlendirmiştir.

- 11 Şubat 2009 günü ilmizde uygulamaya geçen Aile Hekimliğinin bir yıllık değerlendirme raporu hazırlanarak basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurulmuştur.

- 2 Şubat 2009 günü Merkez Kanser Araştırma ve Teşhiz biriminde çalışan üyelerimizin Merkez Efendi devlet Hastanesinde dönüşümlü olarak kan bankasında görevlendirilmeleri ve servis nöbetine yazılmaları konularında İl Sağlık Müdürü, Personel Şube Müdürü, KETEM Şube Müdürü, Merkez Efendi Devlet Hastanesi Başhekimi vb yetkililerle görüşülerek üyelerimizin istekleri iletilmiş. Görüşmeler sonucunda görevlendirme geri çekilmiştir. Konuyla ilgili üyelerle görüşülerek soruna çözüm bulunmaya çalışılmaktadır.1

- 18 Şubat 2009 günü Merkez 1 Nolu Toplum Sağlığı Merkezi önünde konuyla ilgili basın açıklaması yapılması çalışmaları sürmektedir.

- Tüm bu çalışmalar sürereken pano bültenleri ve sendika nedir isimli kitapçık çıkarma çalışamaları, üyelerle ilgili yazışmalar zamanında takip edilmeye çalışılmıştır.

- Mali raporlar düzenli olarak çıkarılmakta ve genel merkeze gönderilmektedir.

- Şube işleyişi ile ilgili bürokratik işlerde takip edilmektedir.

- Şube Eğitim Komisyonu peryodik olmamakla birlikte toplanıp kamu hastane birlikleri , SSGSS ve tamgün yasası konusunda araştırma ve tartışmalar yapıldı. İşyeri gezileri planlandı ancak gerçekleştirilemedi.

-



Bahse konu faaliyet raporunun yoğunluğundanda anlaşılacağı üzere Yönetim Kurulu çalışmalarında desteğe ihtiyaç duymaktadır. Üyelerimizin her türlü katkısı bu anlamda çok değerli olacaktır.

Teşekkür ederiz.



YÖNETİM KURULU

11 Şubat 2009 Çarşamba

TOPLUM SAĞLIĞI MERKEZİ ÇALIŞANLARI DÖNER SERMAYE ADALETSİZLİĞİNE HAYIR DİYOR.

Sendikamızın öncülüğünde Toplum Sağlığı Merkezi çalışanlarının döner sermaye oranlarında yaşanan adaletsizlik beş günlük kokart takma eylemi ile başladı. Tüm Toplum Sağlığı Merkezlerinde çalışanların katıldığı eylemler. 18 Şubat Çarşamba günü saat 12.30 da Merkez 1 nolu Toplum Sağlığı Merkezi önünde yapılacak basın açıklaması ile devam edecek. Tüm çalışanları açıklamamıza destek vermeye çağırıyoruz.

(Akhisar TSM)(http://www.akhisarhaber.com/news_detail.php?id=4353)
Toplum Sağlığı Çalışanları yakalarına Kokart taktı
11 Şubat 2009 / 16:14
Toplum Sağlığı Merkezlerinde çalışan personelin Döner sermaye oranlarındaki düşüklüğü ile ilgili açıklamayı Akhisar Toplum Sağlığı Merkezi Sağlık Memuru SES Akhisar İş Yeri Temsilcisi Özden İnalöz okudu.
Toplum Sağlığı Çalışanları yakalarına Kokart taktı
Akhisar: (Kenan MOLLA)

Toplum Sağlığı Merkezlerinde çalışan personelin Döner sermaye oranlarındaki düşüklüğü ile ilgili açıklamayı Akhisar Toplum Sağlığı Merkezi Sağlık Memuru SES Akhisar İş Yeri Temsilcisi Özden İnalöz okudu.



Akhisar Toplum Sağlığı Merkezi Sağlık Memuru, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Akhisar İş Yeri Temsilcisi Özden İnalöz;” Toplum Sağlığı Merkezlerinde çalışan personellerin Döner Sermaye oranlarındaki düşüklük nedeni ile;diğer işyerlerindeki (Hastane ve İl Müdürlükleri) sağlık personellerine göre çok düşük ve yetersizdir.Bu durum da çalışanların azmini kırıcı bir etki yaratmaktadır. İşte bu yüzden Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası SES'nın hazırlamış olduğu eylem planının ilki olan kokart eylemi yoğun katılımlı şekilde Akhisar Toplum Sağlığı Merkezinde yapılmıştır” dedi.








BİR AÇIKLMADA SES SALİHLİ TEMSİLCİLİĞİNDEN GELDİ.


SES Salihli temsilcilik adına açıklamayı Şube Yönetim Kurulu Üyemiz Hıdır UÇAK yaptı. Açıklamada "Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası SES 'in hazırlamış olduğu: Toplum Sağlığı Merkezinde çalışan sağlık personelinin döner sermaye oranlarındaki adaletsiz ve haksız uygulamalara karşı ,Salihli SES Temsilciliği Toplum sağlığı çalışanları 9 ŞUBAT ile 13 ŞUBAT tarihleri arasında bu adaletsiz uygulamayı protesto etmek için hafta boyunca "KOKART" takma eylemi gerçekleştirdi.
Bu eylemin devamlılığını sağlamak amacıyla 13 Şubat hafta sonu Cuma günü Salihli Temsilciliği Ses üyeleri yeniden bir araya gelerek , nasılki hastane çalışanlarının yemek ücretleri hakkında imza kampanyası başlatıp, büyük direnç göstererek yemek hakkını geri aldık, bu konuda da özverili çalışarak , Toplum sağlığı çalışanlarının döner sermaye adaletsizliği için “Kokart” takarak eylemlerine devam edeceklerini belirttiler. "

7 Şubat 2009 Cumartesi

PARASIZ YEMEK HAKKIMIZI KAZANDIK... MASADA ÇÖZDÜK(!) DİYENLERE İNAT... MÜCADELEYE DEVAM...

Hastanelerde yemeklerden ücret almak için çalışma başlatan Maliye Bakanlığına başta sendikamız olmak üzere bütün sağlık emekçileri tepki gösterdi.
Basın açıklamaları, imza kampanyaları, yemek boykotları yaptık.
Bildiriler dağıttık.
"Parasız Yemek Hakkımızdan Vazgeçmeyeceğiz." dedik.
Şimdi tam sorun çözülmek üzereyken bir sendika(!) neredeyse hiç bir şey yapmadan sadece bakanlar ve müsteşarlarla görüşerek bu sorunu çözdüğünü söylüyor. (http://www.sagliksen.org.tr/article.php?article_id=2105)

Soruyoruz:
Madem "Bakanları ablukaya alarak" sorunlarımızı çözüyordunuz, neden biz bu yemek protestolarını, boykotları, imza kampanyalarını, basın açıklamalarını yapmadan önce çözmediniz bu sorunu?
Madem görüşerek her şeyi çözebiliyorsunuz.
Şu kadro sorununu, fazla çalışma sorununu, meslek hastalıkları riskini, dokuz saatlik mesaiyi, mezarda emekliliği, sefalet ücretlerini, zamları, işsizliği çözseniz ya bir çırpıda...
Biz, sizin "Bakanları ablukaya alarak" hangi koltuk sorunlarınızı çözdüğünüzü iyi biliriz...
Biz, sizin diğer konfederasyonla bir olup AKP Genel Merkezinde neleri çözdüğünüzü iyi biliriz. http://www.memurlar.net/haber/28255
Biz sizin Toplu Görüşmelerde iki konfederasyon bir olup nasıl görüşerek kamu çalışanlarını sattığınızıda çok iyi biliriz.http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=19079


Hiç bir şey yapmıyorsunuz bari mücadelemizi gölgelemeyin.

Oturun müdür koltuklarınızda paşa paşa ve makamınıza işi düşen her çalışanı "Bizim sendikaya üyemisin?" sorgusuna çekin.

Sonrada üyelik için kapı açın...

Siz oturun müdür koltuklarınızda...Sendikacılık deyince ancak bundan anlarsınız.

Dünyanın hiç bir yerinde çalışanlar ve sendikalar "Bakanları, müsteşarları ablukaya alarak." hiç bir şey kazanmamışlardır.
Ancak şu çok olmuştur: İktidarlar bir konuda tepkiler çoğalınca geri adım atacağı belli olunca, sanki birileri rica etti diye geri adım atmış gibi davranırlar.
Oysa biz çok iyi biliyoruz ki Mücadele etmeden hiç bir şey kazanılamaz.
Mücadele ettik ve kazandık.
Mücadele etmeye devam edersek daha bir çok hakkımızı kazanabiliriz.
Bizler kapılarda dilenerek değil sokaklarda direnerek kazandık ne kazandıysak bu güne kadar.


Bundan sonrada böyle olacaktır.

Sizin bunu anlamanız zor. Zaten bu yazı siz anlayın diye yazılmadı.

Bu yazı dürüstçe çalışan ve üreten sağlık emekçileri için yazıldı.

Değerli mücadele arkadaşlarımız.

Bu güne kadar ne yaptıysak birlikte olarak, omuz omuza mücadele yürüterek birlikte yaptık.

Bundan sonrada haklarımızı almak, insanca yaşamak istiyorsak bir arada olmak ve SES'imize sahip çıkmak zorundayız.
Her zaman dediğimiz gibi:

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇ BİRİMİZ.

Ve şairin dediği gibi:


Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki, çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki, yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki, ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem, dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki, korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki, çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki, kötüler kadı olmuş Yemen' e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var ya, o koyuyor adama. (*)













(*)William SHAKESPEARE (Çeviri : Can Yücel )