21 Mart 2012 Çarşamba

GREVSİZ TOPLU SÖZLEŞME, TOPLU SÖZLEŞMESİZ SENDİKA OLMAZ!


KESK Manisa Şubeler Platformu çıkarılmaya çalışılan ve 4688 sayılı yasada değişiklik ön gören kanun taslağıan ilişkin basın açıklaması yaptı.






4688 SAYILI YASA TİS
Bugün, Kamu emekçilerine toplu sözleşme hakkı tanınacağı iddia edilen 12 Eylül referandumunun üzerinden tam 18 ay 8 gün geçmiş bulunuyor. Hepimizin bildiği gibi, 12 Eylül referandumunda “Artık sizler de toplu sözleşme yapacaksınız, on yıldır sürdürülen toplu görüşme tarihe karışacak, toplu sözleşme ile sizler de haklarınızı koruyacaksınız” denilmiş ve “Memura Müjde” manşetleri eşliğinde kamu emekçilerinden, emeklilerden evet oyu istenmişti. Referandum sonucu üzerinde yadsınamaz bir etkisi olan bu söylemlerin bugün tamamen boş bir vaatten ibaret olduğu net olarak ortaya çıkmıştır.
Biz KESK olarak, sadece referandum sürecinde değil her zaman, grev hakkımızın yasal güvence altına alınmadığı bir toplu sözleşme düzenlemesinin bir anlamı olmadığını sürekli olarak vurguladık. Bunun için öncelikli olarak, yasak ve sınırlamaların hâkim olduğu mevcut 4688 Sayılı Yasa yerine, evrensel sendikal normların temel alındığı yeni bir yasa yapılması gerektiğini her ortam ve koşulda savunduk. Savunmaya da devam ediyoruz, edeceğiz.
Ancak ne yazık ki AKP iktidarı, 12 Eylül referandumu sonrasında yeni bir yasa yapmak yerine mevcut 4688 Sayılı yasadaki yasak ve sınırlamaları daha da artıran bir düzenleme yapmayı tercih etmiştir. Yasa taslağının hazırlanış sürecinin her adımında sadece iktidara yakınlığı ile bilinen konfederasyonun talepleri dikkate alınmış, diğer konfederasyonların görüş ve önerileri görmezden gelinmiştir.
Bugün gelinen noktada kamu emekçilerine “müjde” falan verilmediği, referandum sürecinde yandaş medyanın ve konfederasyonun nefesi ile şişirilen balonun büyük bir gürültüyle patladığını görüyoruz. Aylar boyunca Bakanlar Kurulu’nda bekletildikten sonra TBMM Başkanlığına gönderilen yasa tasarısı beş gün önce Plan ve Bütçe Komisyonunda ele alınmıştır. Komisyon “dostlar alış verişte görsün” misali, konfederasyon genel başkanlarını toplantıya çağırmış, usulen yasa tasarısı hakkında görüşlerini almıştır.
Komisyon üyesi iktidar milletvekillerinin el kaldırıp indirmesinden ibaret çalışmalarda, KESK’in ve muhalefet parti milletvekillerinin itirazlarına, görüşlerine hiçbir şekilde yer verilmemiştir. 28 madden oluşan yasa tasarısının ilk 16 maddesi esasa ilişkin hiçbir değişiklik yapılmadan kabul edilmiştir. Kalan maddeler ise Plan ve Bütçe Komisyonunun bugün şu saatlerde süren toplantısında ele alınmaktadır.
Bizler, Plan ve Bütçe Komisyonun çalışmalarının sürdüğü saatlerde AKP hükümetine son bir kez daha sesleniyor ve soruyoruz.
Hani kamu emekçileri ile toplu sözleşme yapacaktınız?
Hani kamu emekçilerinin haklarını ve özgürlüklerini genişletecektiniz?
Bu yasa tasarısı ile yapmayı düşündüğünüz değişikliklerin hangisi kamu emekçilerinin yararına?
Grev hakkımız bu yasa tasarısıyla güvence altına alınıyor mu?
Bu yasa tasarısı ile örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılıyor mu?
Sendika üyesi olması yasaklanan on binlerce kamu emekçisinin yıllardır sürdürülen mağduriyeti gideriliyor mu?
Bu yasa tasarısı ile kamu emekçilerinin ekonomik, sosyal, özlük, demokratik ve siyasal hakları toplu sözleşmenin konusu olabiliyor mu?
Bu tasarıda sendikaların varlık sebebi olan hizmet kolu sözleşmelerine yer veriliyor mu?
Bu yasa tasarısı ile 2 milyonu aşkın kamu emekçisinin, 1 milyon 800 bin emeklinin iradesinin temsili için demokratik bir yapılanma getiriliyor mu? Toplu sözleşmenin anlaşmazlıkla sonuçlanması durumunda devreye girecek olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu taraflardan tamamen bağımsız, demokratik işleyişe sahip, gerçekten hakemlik yapabilecek bir kurul mu?
Değerli Basın Emekçileri,
Tüm bu soruların cevabı kocaman bir HAYIR’dan ibarettir. Bu yasa tasarısı ile mevcut yasada tadilat, makyaj yapılıyor demek bile aslında eksik bir tanımlamadır. Çünkü tadilat var olanda olumlu değişiklik yapmak, makyaj ise aslını değiştirmese de görüntüyü değiştirerek güzelleştirmek demektir. Ancak bu yasa tasarısı ile hiçbir şey yenilenmemektedir. Yapılmaya çalışılan makyajda ise son kullanım tarihi çoktan geçmiş malzeme kullanıldığı için ucube demenin bile övgü sayılacağı bir yasa tasarısı ortaya çıkmıştır.
Değerli Basın Emekçileri,
Bu ucubeyi kamu emekçilerinin başına musallat etmek isteyenler, anayasayı ve ülkemizin altında imzası bulunan uluslar arası sözleşmeleri, anlaşmaları açıkça ihlal etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, hak ve özgürlükleri yok sayan keyfi uygulama ve yasalara karşı açılan davaların tamamında kamu emekçilerinin lehine karar verdiği görmezden gelinmektedir. Daha geçtiğimiz yıl 159 dava ile ülkemize, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin dünyada en fazla mahkûm ettiği ülke olma utancı yaşatanlar ne yazık ki geçmişten ders almamaktadır.
Defalarca söyledik, buradan bir kez daha söylüyoruz. Dünyanın hiçbir ülkesinde örneği, benzeri olmayan, bir sendika yasasında olması gereken temel hiçbir düzenlemeye yer verilmeyen bu yasa tasarısını kabul etmeyeceğiz. Hak ve özgürlüklerimizi yok sayan yasa tasarısı değiştirilmeden TBMM Genel Kuruluna getirilirse, tüm Türkiye’yi eylem alanına çevireceğiz.
Kamu emekçileri sendikal hareketinin ülkemizdeki kurucusu olan ve geçmişten bugüne bu hareketin sözcülüğünü üstlenen KESK’in üyeleri olarak, kamu emekçilerinin hak ve özgürlüklerini yok sayan bu yasa tasarısına karşı, yıllardır “hak verilmez mücadele ile alınır” ilkemizin rehberliğinde sürdürdüğümüz fiili meşru mücadelemizi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Çünkü bizler çok iyi biliyoruz ki mücadele edenler her zaman kazanamazlar ancak kazananlar hep mücadele edenler olmuştur.
Tüm kamu emekçilerine, emeklilere sesleniyoruz. Dostlar, arkadaşlar; gün kamu emekçilerinin arasına nifak sokmaya çalışanlara karşı mücadeleyi yükseltme günüdür. Gelin bizi kapı kulu olarak gören zihniyetin ürünü olan bu yasa tasarısına karşı birlikte mücadele edelim. Uygar dünya ülkelerinin on yıllar önce kendi kamu emekçilerine tanıdığı hakları ülkemizin kamu emekçileri, emeklileri olarak bizler de fazlasıyla hak ediyoruz. Gelin bizi çalışırken yoksulluğa iten, emekli olduğumuzda sefalete sürükleyenlere karşı sesimizi, yüreğimizi, gücümüzü birleştirelim.
Ailelerimizle birlikte 10 milyonu aşkın bir kitleyi temsil eden kamu emekçileri, emekliler olarak AKP iktidarını son kez uyarıyoruz.
Bugün mecliste 326 sandalyenizin olması size büyük bir güç veriyor olabilir. Kamu emekçilerine, emeklilere 4 aydır zam vermeyen hükümet olarak Cumhuriyet tarihine geçmekle övünüyor olabilirsiniz.
Kamu hizmetlerini adım adım paralı hale getirerek tasfiye eden, esnek, güvencesiz, performansa dayalı çalışmayı kamuda asli çalışma tarzına dönüştüren düzenlemelerinizin, Kanun Hükmünde Kararnamelerle yarattığınız sultanızın ilelebet süreceğini, her hak arayışını baskıyla, gözaltı ve tutuklamalarla sindirebileceğinizi zannedebilirisiniz. Ama unutmayın ki bu ülke, halkın, emekçilerin taleplerini yok sayan kendi bildiğini okuyan ancak bugün esamesi dahi okunmayan çok iktidar gördü. Bilin ki, halkı, emekçileri karşınıza aldığınız sürece sizler de daha önceki emek düşmanı iktidarlar gibi tarihin çöplüğündeki yerinizi almaya mahkûmsunuz.
GREVSİZ TOPLU SÖZLEŞME, TOPLU SÖZLEŞMESİZ SENDİKA OLMAZ!
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ! İŞTE SENDİKA İŞTE KESK!
ALİ GÖK BES ŞUBE BAŞKANI MANİSA KESK YÜRÜTMESİ DÖNEM SÖZCÜSÜ

Billur Tuz ve Savranoğlu İşçisi Yanlız Değildir...


İzmir'de aylardır direnişi süren Billur Tuz ve Savranoğlu işçileri ziyaret edildi. KESK Manisa Şubeler Platformu olarak, KESK İzmir Şubeler Platformu ile İzmir Sendikalar Birliği tarafından organize edilen, yürüyüş ve oturma eylemine destek verildi.
Menemen metrodan Menemen Belediyesine kadar coşkulu bir yürüyüşün ardında belediye önünde basın açıklaması ve oturma eylemei gerçekleştirildi. Manisa KESK şubeler platformu olarak aldığımız erzaklar işçi temsilcilerine teslim edildi.
Bu eyleme şubemizden 12 kişi ile katılım sağlandı.

Irkçılığa, Şovenizme, Gericiliğe Geçit Yok...i


Adıyaman ve Antepte yaşanan alevilere yönelik fişleme ve korku kampanyasına karşı İzmir Karşıyaka'da Alevi Federasyonları tarafından düzenlenen meşaleli yürüyüş ve basın açıklamasına şube olarak katılım sağlandı.

14 Mart 2012 Çarşamba

Manisa Sağlık Hakkı Meclisi 14 Mart dolayıyla yürüyüş ve basın açıklaması yaptı.‏



Manisa Sağlık Hakkı Meclisi üyeleri Manisa Merkez Efendi Devlet Hastanesi önünde toplanarak Manisa İl Sağlık Müdürlüğüne bir yürüyüş düzenledi. Yürüyüş sonunda burada bir basın açıklaması düzenlendi. Manisa Sağlık Hakkı Meclisi üyeleri adına basın açıklamasını Manisa Tabip Odası Genel Sekreteri Dr Şahut Duran okudu.


BASINA VE KAMUOYUNA



Sağlığın hak olduğuna inanan bizler tüm Türkiye ile birlikte ilimizde de Sağlık Hakkı Meclisimizi kurduk. Çünkü yaşam hakkından ayıramayacağımız sağlık hakkımız, sağlıklı yaşama hakkımızın gasp edilmemesini istiyoruz. 9 yıldır sağlıkta dönüşüm adı altında sürdürülen yıkımda tahammülümüzün son noktasına geldiğimiz için kurduk meclislerimizi…



Sağlık alanında 9 sene önce 10 bin taşeron sayısı şimdi 120 bin oldu. Artık aylarca para alamayan doktorlar, vatandaştan tahsildarlık yaptırılan eczacılar, asgari ücretin altında ücretle çalışan ebe, hemşireler var. Artık ucuz, güvencesiz iş gücü olduk, esnek ve güvencesiz çalıştırılarak sağlıksızlığın bir parçası olmaya zorlanıyoruz hep birlikte.



Bugün sağlık her geçen gün paralı hale getiriliyor. Bize “aylık gelirin/harcaman 295 TL’den fazla prim ödemen lazım." diyorlar. Ödemezsek "sen suçlusun” deniliyor.

Askeri vesayetten kurtulduk diyenler, 28 Şubat darbesinden yakınanlar ne hikmetse 29 Şubat günü çıkarttıkları genelgelerle tüm milletvekillerini muaf tuttukları zorunlu genel sağlık sigortası uygulamasını, Harp Akademisi, Polis Akademisi öğrencilerinden de katkı payı almayarak hizmette sınır tanımıyorlar.

Soruyoruz: Ücretsiz sağlık hizmeti almak için illaki Libyalı mı olmamız gerekiyor?



AKP iktidarı Ortadoğu’yu kana bulayan politikaları Amerikanın taşeronluğunu yaparak sürdürürken, kendi vatandaşından esirgediği ücretsiz sağlık hakkını sadece Libyalı mültecilere vermekten gurur duyuyor.

Suriye’ de Amerika ile birlikte yarattığı savaş ortamında halkları birbirine gırtlaklamakdan geri durmayarak, ölüleri üzerinden propaganda yaparken kendi ülkesinde bir insanlık ayıbı olarak tarihe geçen ‘Sivas Katliamında’ yakılarak öldürülen insanlarının katillerini zaman aşımı uygulamalarıyla ödüllendirmekten geri kalmıyor.



İşte bizler bizim olanların elimizden alınmaması, için bir aradayız, haklılığımızın verdiği dayanışma ruhu ile güçlenerek çoğaldık ve ‘Sağlık Hakkı Meclisimizi’ kurduk.

Sağlık hakkına sahip çıkmak isteyen, sağlıklı yaşamak isteyen, kendisine ait olanın gasp edilmemesini isteyen herkesle haykıracağız; SAĞLIK HAKTIR!

Bu günlerde ülke gündemi yoğun…Ülkemizin eğitim sistemi uzlaşma aranmadan,meclis alt komisyonun da konuşulmasına bile izin verilmeden değiştiriliyor.Bizler aynı eğitimde olduğu gibi sağlık alanında Kanun hükmünde Demokrasi ile bir gecede jet hızıyla halktan, kamuoyundan hatta parlamentodan kaçırılarak çıkarılan milyonların sağlık hakkını gasp eden bu anti- demokratik uygulamaları kınıyoruz.



4+4+4 sistemiyle zorunlu eğitimin kendi içinde kademelendirilmesiyle birlikte, sekiz yıllık zorunlu eğitimle kapanan İmam Hatip Okulları'nın altıncı, yedinci ve sekizinci sınıfları yeniden canlandırılacak.

4+4+4 şeklinde formüle edilen zorunlu eğitimin kız çocuklarının okula devamını arttırmamakta, aksine ilk dört yıldan sonra öğrenimlerine "açık öğretim" şeklinde devam etmelerinin, kızlarımızın erken yaşta eve kapatılmalarının önününü açmaktadır.


Zorunlu eğitimin kademelendirilmesiyle, çıraklık yaşı da 14'den 11'e düşecektir. Çocukların 4. sınıftan itibaren okul ortamından uzaklaştırılması, çocuk işçiliğini yaygınlaştıracak ve çocuk emeğinin sömürülmesini arttıracaktır.



Toplumdaki okullu ve yüksek öğretim düzeyinin (% 11-12) çok düşük olduğu göz önüne alındığında, çocukların eğitim hakkı ne ailelerin isteğine ne de bu gerçeği bilen iktidarın 4+4+4 önermesine teslim edilemez. Bu hak tercihe bırakılabilecek bir hak olmayıp, bireyin yanında toplumun geleceğini belirleyen bir haktır.





İşte bu da eğitimde reform olarak dayatılan yeni sistem Eğitim hakkının gaspıdır açıkça.İşte bizler bir kamu hizmeti olarak verilmesi gereken eğitim ve sağlığın açıkça paranın hükümranlığına bırakan tüm uygulamaları REDDEDİYORUZ.



Biz Sağlık Hakkı Meclisi olarak;



Katkı-katılım paylarını, Özel hastanelerde“ilave ücret” adı altında alınan bıçak parasını ödemeyi kabul etmiyoruz.



GSS primini ödeyemeyen hastaların hastane kapılarından geri çevrilmesini, yeşil alan uygulaması” adı altında acil servislerin bile paralı hale getirilmesini, vicdanın, ahlâkın, insanlığın sıfır noktası “istisnai sağlık hizmetleri”ni, kabul etmiyoruz…



Sağlık Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sağlık Bakanlığı’nın sağlık hizmeti sunumundan çekilerek sağlık holdinge dönüşmesini, devlet hastanelerini şirket hastanelerine dönüştüren kamu hastane birliklerini, Kamu-özel ortaklığ ıadı altında riski devletin alıp kârı yerli/yabancı tekellerin/konsorsiyumların (şirketler birliklerinin) toplayacağı, katrilyonlarca liralık soygunu kabul etmiyoruz…



Sağlığın, bütün insanların doğuştan kazandığı temel bir hak olduğuna inanan bizler ne istiyoruz?



Sağlık hizmetlerinin herkes için eşit, ulaşılabilir, nitelikli ve parasız olmasını, bütün sağlık harcamalarının, başkaca hiçbir katkı-katılım payı, ilave ücret, sağlık primi koşulu olmadan genel vergilerden karşılanmasını istiyoruz. Odağında kâr değil toplumsal yarar, piyasa değil insan olan kamu sağlık hizmetlerini devletinin vermesini istiyoruz.



Sağlık örgütlenmesinin her düzeyde toplumun katılımına açık olmasını, bedensel, ruhsal ve sosyal bir iyilik hali olan sağlığın korunup geliştirilebilmesi için koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik verilmesini istiyoruz.



Sağlık için ayrılan bütün kamusal kaynakların kamu sağlık sistemi için kullanılmasını,sağlıkta taşeron çalışmanın yasaklanıp bütün sağlık emekçilerinin güvenceli istihdama, insanca yaşayabilecekleri ve emekliliğe yansıyan güvenceli ücrete ve grevli, toplu sözleşmeli sendikal haklara kavuşmasını istiyoruz…



Sağlık çalışanlarının mesleki bağımsızlıklarını yok eden her türlü idari-mali kısıtlamalara son verilmesini, kamuda performansa dayalı döner sermaye, özelde ciro baskısı gibi sağlık mesleklerinin insani doğasına aykırı olan uygulamalarından vazgeçilmesini istiyoruz…



Gasp edilmeye çalışılan sağlık hakkımızı vermeyeceğiz…Buradan çıkıp sokakta,okulda,işyerinde ,hastanede hep birlikte bağıracağız:

SAĞLIK HAKTIR!!!!! 14/03/2012





MANİSA SAĞLIK HAKKI MECLİSİ

12 Mart 2012 Pazartesi

Sağlıkta büyük buluşma





Sağlık emekçilerinin ve sağlık hakkı mücadelesi verenlerin haftalardır sürdürdüğü meclis örgütlülükleri Ankara’da bir araya geldi ve Türkiye Büyük Sağlık Hakkı Meclisi’ni kurdu. Etkinlikte AKP’nin yıkım politikalarına karşı bir arada durma ve örgütlenme vurguları yapıldı

Türkiye Büyük Sağlık Hakkı Meclisi (TBSHM) bugün (11 Mart) Ankara’da yapılan büyük buluşma ile kuruldu. 38 kentte sağlık hakkı meclislerini kuran hekimler, sağlık çalışanları, taşeron sağlık işçileri, tıp fakültesi öğrencileri, sağlık hizmeti alan mahallelilerin Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’nunda bir araya geldi. Toplantı öncesinde Ankara Sağlık Hakkı Meclisi, Anadolu Gösteri Merkezi önünde buluşarak spor salonuna yürüdü. Ankara Sağlık Hakkı Meclisi’ni illerden gelen meclis temsilcileri salonda alkışlarla karşıladı.




Çok sayıda milletvekili, siyasi parti, demokratik kitle örgütü, meslek örgütü, sendika ve kurum temsilcisinin katıldığı etkinlikte pek çok temsilci de faks çekerek desteklerini bildirdi. Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu, Kürtçe ve Türkçe meclis pankartları ile süslendi.

Etkinlik, Hacettepe Band’in müzik dinletisiyle başladı. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Üyesi Osman Öztürk etkinliğin programını sundu. Öztürk’ün sunumunun ardından “Bize Yalan Söylediler Sağlık Sistemi Soygun Sistemine Dönüştü” adlı slayt gösterisi yapıldı. Slayt gösterisinde 2012’de yürürlüğe giren Genel Sağlık Sigortası’nın getirdiği sorunlar ve sağlık sisteminin dünden bugüne yaşadığı dönüşümlerin halka zararı aktarıldı. Son çıkarılan kanun hükmünde kararnameler sonucu yasalaştırılan Kamu Hastane Birlikleri ve Tam Gün yasalarının getireceği zararlardan bahsedildi.

Sunumun ardından tekrar söz alan Öztürk, kamu özel ortaklığı adı altında özel sektörün masrafını devletin, halktan topladığı vergilerle öderken hastanelerin otel ve alışveriş merkezine çevrilebileceğinin altını çizdi. Öztürk sözlerini şöyle noktaladı: ”Kendilerine AKP dedirtmiyorlar, AK Parti dedirtiyorlar. Eğer bu ülkede 2 aylık bebek açlıktan öldüyse, aciller paralıysa, insanlar primlerini ödeyemiyorsa sizin adınız ak olsa ne yazar”.




’Biz buluştuk ve artık bahar geliyor’
Meclisin açılış konuşmasını Sağlık Hakkı Meclisleri’nin çağrıcı kurumları adına TTB Merkez Konsey Başkanı Eriş Bilaloğlu aldı. Uzun bir kışın geride kaldığını, artık baharın geldiğini söyleyerek sözlerine başlayan Bilaloğlu, “düzelteceğiz” diyen AKP’nin sağlık alanını giderek paralılaştırdığını ifade etti. Bu dönüşüm sürecinde ilk başta sağlıkçıların ayrı düştüğünü belirten Bilaloğlu, zamanla toparlandıkalarını ve işyeri meclislerini kurduklarını anlattı. Sağlık hakkı mücadelesinin sadece sağlıkçılarla başarıya ulaşamayacağının altını çizen Bilaloğlu, ”Bu bizi aşar. O yüzden herkesi çağırdık, herkesi davet ettik, geldiniz. Bir kere daha hoş geldiniz” dedi.

Ne yapacak Sağlık Hakkı Meclisleri?
Bilaloğlu, sağlık alanındaki dönüşüm programının insanları mağdur etmesine karşı mücadele edileceğini, sağlık hakkı meclislerinde her şeye karar verileceğini belirtti.
“Bunu herkese soracağız. Bu sözü amele pazarlarına, tersanelere, köylere, kantinlere, her yere taşıyıp herkese ‘sağlık haktır’ diyeceğiz” diyen Bilaloğlu, sözlerini de “Sağlık haktır” sloganını haykırarak bitirdi.




Biloloğlu’nun konuşmasının ardından kentlerde kurulan sağlık hakkı meclislerinin isimleri okundu: Adana, Antalya, Aydın, Bartın, Batman, Bolu, Bursa, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Edirne, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, Isparta, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Kilis, Kocaeli, Konya, Kırşehir, Manisa, Malatya, Mardin, Mersin, Muş, Niğde, Rize, Samsun, Urfa, Tekirdağ, Ankara, Muğla, Hopa, Ayvalık, Karabük, Balıkesir.

AKP’nin sağlık politikaları reddedildi
İllerin okunmasının ardından TBSHM, AKP’nin sağlıkta dönüşüm programını oyladı: Türkiye Büyük Sağlık Hakkı Meclisi, muayenelerde soyulmayı, GSS primini ödeyemeyenlerin hastane kapısından geri çevrilmesini, istisnai sağlık hizmeti uygulamasını, acil servislerin paralı hale getirilmesini, Sağlık Bakanlığı’nın sağlık holdinge dönüşmesini, Kamu Hastane Birlikleri Yasası’nı, sağlık bütçesinin özel hastanelere aktarılmasını, sağlık hizmetinin meta haline getirilmesini, sağlıkta özelleştirmeyi oy birliğiyle kabul etmedi.

AKP’nin sağlıkta dönüşüm programının oy birliğiyle reddedilmesinin ardından TBSHM’nin gündemleri oylamaya sunuldu; bu maddeler de oy birliğiyle kabul edildi.

Sağlık Hakkı Meclisi’nin gündemini oluşturan maddeler:
* Sağlık haktır, herkese eşit, ulaşılabilir ve parasız olmalıdır.
* Sağlık masrafları katkı, prim, katılım gibi ödemeler olmadan, genel vergilerden karşılanmalı.
* Kar değil toplumsal yarar, piyasa değil insan olan bir sağlık sistemi oluşturulmalıdır.
* Koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik verilmeli, sağlık hakkı için ayrılan kamusal kaynaklar kamusal sağlık hizmeti için kullanılmalıdır.
* Sağlıkta taşeron çalışma yasaklanmalı, sağlık işçileri insanca yaşayabilecekleri güvenceli bir çalışma koşuluna kavuşturulmalıdır.
* Sağlık çalışanlarına yönelik mesleki dayatmalar son bulmalı, performans uygulaması kaldırılmalı.




Bedriye Yorgun’dan mesaj var
Oylamanın ardından eski SES Genel Başkanı Bedriye Yorgun’un mesajı okundu. Yorgun, Sincan Hapishanesi’nden gönderdiği mesajda TBSHM’nin parasız, nitelikli ve ana dilde sağlık hakkı mücadelesini yürüteceğine inanarak herkesi selamladı. Yorgun’un mesajının ardından “KESK’li tutsaklar onurumuzdur” sloganı hep birlikte atıldı.

İl temsilcilerinin konuşmaları öncesinde Çankaya Belediyesi Halk Oyunları Topluluğu (Hoy-Tur) bir gösteri sundu. Halk oyunu izleyicilerden büyük alkış aldı.




Kürsü meclis temsilcilerinin
Ziya İncedere (İstanbul): Adana Balcalı’da taşeron sistemine ve hukuksuz ihalelere karşı çıktıkları için 27 yılla yargılanan taşeron sağlık işçilerinin davası 12 Mart’ta Adana Adliyesi’nde. Hepimiz Adana Adliyesi’nde olacağız. Samsun’da direnen taşeron sağlık işçilerinin ve direnişteki tüm işçileri de selamlıyoruz. Taşeron çalışmayı bu topraklardan silmeye ant içiyoruz. Bundan sonra hastanelerimizde sağlık hakkı meclislerini kuracağız, hizmeti üretenleri bir araya toplayacağız. Hastanelerdeki işten çıkarmalara karşı tüm sağlıkçıların hep birlikte eylemler yapılmasını öneriyoruz. Biz bunu Taksim’de, Okmeydanı’nda, Koşuyolu’nda gördük. İlaç tüketimini kışkırtan eczacıları tahsildara çevirenlere karşı kampanyalar yapmalıyız. İşçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesini mücadelemize katmalı, işyerlerindeki meclisleri sokaklarımıza yansıtmalıyız. Bu salonda sınırlı bırakmamalıyız. Taşeron sağlık işçilerinin örgütlenmesi çoğaltılmalı. Her türlü eylemi ve hatta süresiz grevleri de hedeflemeliyiz. AKP’nin getirdiği yıkıma dur demeliyiz.

Esat Altınışık (Batman): Bizim açımızdan büyük sevinçtir bu mecliste bulunmak. Biz bu önerilere ek olarak ülkemizde yaşanan savaştan dolayı yurdunu terk etmiş insanların sağlık hakkına sahip çıkmayı öneriyoruz. Bu savaşın bitmesi için de bu meclisin önerilerde bulunması ve mücadele etmesi gerekir. 14 Mart’ta Sağlık Bakanlığı’na yürünebilir. Meclislerin olduğu tüm illerde de eylemler düzenlenmelidir.

Ferdan Çiftçi (İzmir): Sağlıktaki çalışma sürelerinin uzaması sağlık alanında olumsuz sonuçlar doğuruyor. Bu meclislerin sağlık hakkını savunması için önemli bir araçtır. Söylem ve eylem birliği yapabilmek için de önemli bir araçtır. Açık ve anlaşılabilir yöntemlerle mücadele gerçekleştirilebilir. 663 sayılı KHK başta olmak üzere sağlıktaki dönüşüme karşı çıkmalıyız. Milletvekilleri GSS kapsamına girmiyor ama herkesi bu GSS’ye dahil ediyorlar. Bu tür açık eşitsizlikleri reddetmekteyiz.

Necdet Sezgin (Diyarbakır) Kürtçe yaptığı konuşmasında sağlık sorunlarının en önemli kaynaklarından birinin savaş ve göç olduğunu belirtti. Anadilde sağlık hizmetinin verilmemesinin büyük bir eksiklik olduğunu söyleyen Sezgin, 14 Mart’ta Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlükleri önünde eylem yapmayı önerdi.




Kemal Yılmaz (Ankara): Sağlık en temel insan hakkıdır. Ancak kapitalist sistem varsa, AKP ceberrutu varsa, sağlık hakkının kazanılması için Türkiye Sağlık Hakkı Meclisi de her yerde sağlık hakkı direnişleri örgütlenmelidir. Mamak’ta kurarak başlattığımız yürüyüşü büyütmenin sözünü veriyoruz.

Yüksel Arslan (Samsun): İnsanlar parası olmadığı için hastane kapılarından dönmeye başladı. Biz nitelikli, parasız, ulaşılabilir sağlık hakkını alna kadar mücadele edeceğiz. Sizlere Samsun Gazi Devlet Hastanesi bahçesinde 411 gündür süren direnişten selam getirdik.

Kamuran Yıldırım (Mardin): Savaşın etkilerinin yarattığı sağlıksızlık, bölgemizde de yoğun olarak yaşanıyor. Birçok Kürdün geçim araçları yok edildi. Böylece halkımız kentlerde güvencesiz çalıştırılmaya zorlandı. Yeşil kartla geçinen insanlarımızın, GSS ile yeşil kartı da ellerinden alınacak. Hafta içi itibariyle eylemlilik süreci başlatmalıyız.

Tayyar Şaşmaz (Mersin): AKP’nin sağlık alanındaki yıkım politikalarının bir benzeri de eğitim alanında yaşanmaktadır. 4+4+4 yasası ile birlikte gericilik ve paralı eğitim yayılıyor. Mücadelemizi eğitim hakkı mücadelesi ile birlikte yürütmeliyiz.




’Mahalle meclislerimizi yaygınlaştıralım’
Elif Yıldız (Eskişehir): Ben Eskişehir’in Ömürbağ Mahallesi’nden geliyorum. Sağlık hizmeti alanlar ve hizmeti verenler olarak yan yana geldik. Mahallemizde toplantı yaptık ve 8 maddelik öneri getirdik. Mahalle düzeyinde örgütlenmeli ve meclisleri yaygınlaştırmalı, mahalle kahve toplantıları ve etkinlikleri düzenlemeli, mahalledeki mağduriyetlerin takipçisi olmalı, gündeme ilişkin açıklamalar yapmalı, 14 Mart’ta bütün illerde sağlık hakkı yürüyüşleri gerçekleştirmeli, sağlık çalışanlarının ekonomik demokratik mücadelesinin destekçisi olmalı, hekime yönelik şiddete karşı mücadele etmeli, katkı paylarına karşı mücadele başlatmalıdır. Biz ev ev dolaşarak mücadelemize başladık. Türkiye meclisimize de mahallelerde de örgütlülüğü büyütme çağrısı yapıyoruz.

’Eşkıyaları bir de şimdi görün’
Kamil Ustabaş (Hopa): Hopalı eşkıyaların yürek dolusu selamını getirdim. Hopa halkı su ve yaşam hakkına sahip çıkarken, dere başlarında nöbet tutarken eşkıyalıkla damgalandılar. Sağlık hakkı mücadelesi verirken esas eşkıyalığı göreceksiniz. İki yer var: Rize ve Hopa. Hopalı eşkıyalar buraya Rize Sağlık Hakkı Meclisi ile birlikte geldi. Hastane önlerinde göreceksiniz eşkıyaları. Hopa’dan çıkacak ve Tayyip Erdoğan’ın memleketi Rize’ye kadar bu mücadeleyi büyütme sözü veriyoruz.

Bir tek AKP yok
İlker Büyükyavuz (Isparta): Sağlık hakkı mücadelesi yaygın ve ısrarcı olmalı. Her alanda olmalı, her alana yayılmalı ve ısrarla yılmadan mücadele etmelidir. Isparta Sağlık Hakkı Meclisi’nde şu örgütler olarak bir araya geldik ve parasız sağlık talebinin altına imzamızı attık: CHP, DSP, MHP, BBP, Demokrat Parti, HAS Parti, Saadet Partisi, TKP, ÖDP, EMEP, ÇYDD, ADD, İP, köy dernekleri, muhtarlar.

Mustafa Çeker (Manisa): Sermaye sağlığı kârlı bir alan haline getirmek ve fazla kâr elde etmek isterken, halk da hakkı olan sağlık hizmetini parasız almak istiyor. Bizler, bu çelişkiyi görüyoruz ve parasız sağlık hakkı mücadelemizi büyütüyoruz.




Yılmaz Yıldız (Niğde): İllerden gelen temsilcilere ve bu meclisi yaratan herkese teşekkür ediyorum. Sermaye büyüyor, işçiler ölüyor. Bu gidişe karşı tek çözümümüz birleşmek. Birleşe birleşe kazanacağız.

Ercan Küçükosmanoğlu (Antep): Sağlık önemli bir hak. Ancak sağlık kadar, sağlıklı yaşayacağımız çevre ve eğitim de önemli haklarımız. Bilindiği gibi AKP eğitim hakkımızı da gasp ediyor. 4+4+4 teklifi ile eğitimi gericileştiriyor. Sağlıkta da mütedeyyin hekim ve hemşirelerin olduğu, kadına kadının, erkeğe erkeğin baktığı bir durum bizi bekliyor. Halkın sağlıktan memnun olduğu iddia ediliyor ama insanlar olması gereken ameliyatları olamazken, olmaması gerekenleri oluyor.

Hüseyin Bozkuş (Sarıyer Sağlığıma Engel Olma Platformu): Eski SSK hastanesinin faaliyete geçmesini, sağlık ocaklarının düzenli çalışmasını, ilk yardım derslerinin verilmesini istiyoruz. Mahallelerimizde sağlık taraması talep ediyoruz. Sosyal güvenceleri olmayanlar için ‘halk eczaneleri’ olsun istiyoruz. Sarıyer’e devlet hastanesi kurulması için de bir eylem öneriyoruz.

Direnişçi işçiler meclis kürsüsünde
Cem Durukan (Billur Tuz direnişçileri adına): Billur Tuz’da işveren işçileri çıkarıp, yeni işçiler aldı ve üretime devam etti. Sendikalı bir şekilde işimize geri dönmek için mücadele ediyoruz. Her direniş bir haykırış, bir isyandır. Direnişimizde bizi yalnız bırakmayan Tek Gıda-İş’e ve kardeş sendikalara hem teşekkür hem de selam ediyoruz. Sağlık çalışanlarının mücadelesi bizim de mücadelemizdir.




Kadir Aksoy (Çapa direnişçileri adına): Adımız taşeron, soyadımız köle, bir ömür geçmez böyle. Biz İstanbul Üniversitesi’nin asıl işçileriyiz. Senelik izinlerini mahkeme kararıyla almış taşeron işçileriyiz. Ancak biz, kurduğumuz çadırla, bizi yok sayanlara, emeğimizin hırsızlarına karşı mücadele edeceğimizi haykırıyoruz. Sizin de mücadelemize katılmanızı istiyoruz. İÜ Rektörü Yunus Söylet, “Taşeronla insan çalıştırmayı kölelik olarak görüyorum. 400 sağlık çalışanı bizim tercihimiz ve yetkimiz dışında sonlandırdı” demişti. İşçileri işten çıkardı. 21 Şubat’ta kurduğumuz çadırda hasta yakınlarını bilgilendiriyor, GSS hakkında konuşuyoruz. Sağlık Hakkı Meclisleri ile haklarımızı alacağız. Sağlıkta taşeron ölüm demektir!




TBSHM Sonuç Bildirgesi
İl meclislerinden temsilcilerin hep birlikte kürsüye çıkmasının ardından SES Genel Başkanı Çetin Erdolu, meclisin sonuç bildirgesini okudu. Erdolu, meclisin milletvekilleri, demokratik kitle örgütleri, dernekler, sendikalar, il meclisleri ve meslek odalarının katılımıyla gerçekleştiğini belirtti.

Erdolu sözlerini şöyle sürdürdü: “Meclisimiz katkı ve katılım paylarını, GSS primini ödeyemeyen hastaların geri çevrilmesini, ilave ücret adı altında bıçak parası alınmasını, istisnai sağlık hizmetleri ve ilave ücretleri, acil servislerden alınan katkı ve katılım paylarını, 663 sayılı KHK ile Sağlık Bakanlığı’nın sağlık hizmeti sunumundan çıkıp sağlık holdinge dönüşmesini, devlet hastanelerinin şirkete çevrilmesini ve kamu sağlık bütçesini oylamış ve oy birliğiyle reddetmiştir”.

TBSHM’nin toplantı başında onayladığı maddelerin oy birliği ile kabul edildiğini açıklayan Erdolu, işçi sağlığı ve iş güvenliği kurallarına uygun çalıştırılmayı da kabul ettiklerini söyledi.




TBSHM 14 Mart’ta sokakta olacak
Erdolu, yapılan öneriler çerçevesinde sağlıkta özelleştirmeye karşı mücadele edeceklerini, mağduriyetlerin raporlandırılacağını ve güvenceli çalışma için yerel ve merkezi olarak eylemlilikler gerçekleştirileceğini duyurdu.

TBSHM, ilk olarak 14 Mart Tıp Bayramı’nda Ankara’da Sağlık Bakanlığı, illerde de il sağlık müdürlükleri önünde eylem yapacaklarını duyurdu.

Kararların ardından Hacettepe Band’ın şarkılarıyla etkinlik sona erdi.

Sendika.Org/ Ankara
http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=43579

9 Mart 2012 Cuma

8 Mart'ta Manisa'lı Emekçi Kadınlar Alanları ve Salonları Doldurdu.



8 Mart Emekçi Kadınlar Günü öncesi Emekçi Kadınlar Platformu oluşturulmaya çalışılmış, bu girişimle birlikte KESK Şubeler Platformu Kadın Komisyonu olarak yürüyüş ve gece etkinliği yapılmıştır.
7 Mart Çarşamba günü saat 17.30 da Eğitim Sen Manisa Şubesi önünde toplanan kitle, özellikle 4+4+4 eğitim sisteminde yaşanacak sorunlar ve çocuk gelin, çocuk işçi konularını gündemine aldı. Farklı kostüm ve davullarla çok sesli olarak alana giren kadınları yol boyunca dışardaki kadınlarda alkışlarıyla desteklediler.
Yaklaşık 300 kişinin katıldığı yürüyüş Manolya Meydanında KESK Şubeler Platformu adına SES Kadın Sekreteri Ayça Ramazan’ın okuduğu basın açıklaması ile son buldu.
Açıklama sonrası alkışlar ve halaylar çeken kitlenin oldukça coşkulu olduğu gözlendi.
8 Mart Perşembe akşamı ise KESK Şubeler Platformunca düzenlenen “Emekçi Kadınlar Gecesi” Saat 20. 00 de İsmet İnönü Kız Meslek Lisesi Salonunda yapıldı.
Açılış konuşmasını Eğitim Sen Kadın Sekreteri tarafından yapıldı. 8 Mart tarihçesini anlatan sinevizyon gösterisinden sonra kadın komisyonunca hazırlanan tiyatro gösterimi sergilendi.
Kadının her halini anlatan ve umut adlı oyun yoğun alkış aldı. Gece Taylan Özgür Ceylanın söylediği türküler ve halaylarla son buldu. Yaklaşık 400 kişinin katıldığı gecede umutlar tazelendi.

4 Mart 2012 Pazar

Kadın Sorunları ve Çözüm Önerileri Paneli Yapıldı.


KESK Kadın komisyonunun düzenlediği Türkiye'de Kadın Sorunları ve Çözüm Önerileri Paneli Manisa Öğretmenevi Konferans Salonunda Yapıldı.
Panele Emekli öğretmen Hacer Koçak, Avukat Tülin Turbil ve Halk Sağlığı Uzmanı Yrd.Doç.Dr. Beyhan Cengiz Özyurt birer sunumla katıldılar.
Düzenlenen panele Manisa'da oluşturulan Emekçi Kadınlar Platformu Girişimi'de destek verdi.