11 Temmuz 2012 Çarşamba

7 DÖNEM 4 MTK SONUÇ BİLDİRGESİ

7. DÖNEM 4. MTK SONUÇ BİLDİRGESİ

GİRİŞ:

Ülkemizde emek ve demokrasi alanında karanlığa doğru gidişatın daha da hızlandığı bir süreç yaşanmaktadır. AKP Hükümeti, 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumu’ndan aldığı güç, 12 Haziran 2011 seçimlerinden de aldığı cesaretle ülkeyi pervasızca; baskı, sindirme, gözaltı ve tutuklamaların olağan hale geldiği totaliter biçimde yönetmeye başlamıştır. İlk iki Hüküm...et dönemlerini, çıraklık” ve “kalfalık” olarak değerlendiren AKP, üçüncü döneminde ustalaşmıştır. Bu “ustalık”, emek ve demokrasi alanına, insan hakları ve insanca yaşama pervasızca saldırı dönemi olarak tarihe geçecektir. Her fırsatta “İleri Demokrasi” söylemini tekrarladığı bu dönemde aslında “İleri Faşizm” uygulanmaktadır. Ülkemizdeki cezaevleri tıka basa doldurulmuştur. Aydın ve yazarlar, akademisyenler, geleceklerine, mesleklerine, eğitim ve sağlık hakkına sahip çıkan öğrenciler, öğretim üyeleri, derelerine, sularına yani HES’lere karşı çıkan köylüler, erkek egemen yönetim biçimine karşı çıkan kadınlar, avukatlar, seçilmiş milletvekili, belediye başkanları, belediye meclisi ve il genel meclisi üyeleri, sendikacılar, özetle AKP politikalarına karşı çıkan, muhalefet eden herkes baskı altına alınarak, gözaltı ve tutuklamalarla sindirilmeye, korku imparatorluğu yaratılmaya çalışılmaktadır.

İnsanca yaşam, demokratik Türkiye mücadelesi yürüten, AKP’nin bu baskıcı-totaliter yönetimine karşı çıkan KESK, 2009 yılından beri hükümetin bu saldırısına maruz kalmaktadır. En son 25 Haziran 2012 günü içlerinde KESK Genel Başkanı, Genel Sekreterimiz, Genel Örgütlenme Sekreterimiz, Merkez Denetleme Kurulu Başkanımız ve Ankara Şube Sekreterimizin de olduğu 53 üye ve yöneticinin uydurma ve tamamen KESK eylemlerine katılmaları nedeniyle gözaltına alınmış, bu eylem ve etkinlikler “yasa dışı” ilan edilerek 28 kişi tutuklanmıştır. Tutuklananların içinde Genel Sekreterimiz M.Sıddık AKIN, Merkez Denetleme Kurulu Başkanımız Fikret ÇALAĞAN ve Ankara Şube Sekreterimiz Erdal TURAN yer almaktadır.

Bu operasyon KESK ve bağlı sendikalara yapılmıştır. Bu operasyon KESK içinde emek ve demokrasi mücadelesi veren “KÜRT” emekçilere, Kürt kimliği üzerinden yapılmış olsa da, saldırı bütünlüklü olarak KESK’in bütününe, KESK’in dinamik mücadelesine yöneliktir.
• Bu saldırı, 21 Aralık 2011 Grevi’ne yapılmıştır.
• Bu saldırı 28-29 Mart 2012 eylemi, 4+4+4 Eğitimin Piyasalaştırılması ve gericileştirilmesi anlamına gelen Eğitim Yasası’na karşı KESK’in toplumdaki meşruiyetini daha da yükselten direnişine, tüm ülkede ve Ankara’da gösterdiği direnişe yapılmıştır.
• Bu saldırı, 23 Mayıs 2012 günü yapılan, KESK’in Tiyatro Oyunu gibi oynanan “Toplu Sözleşme” ve bu sözleşmede iki milyon Kamu Emekçisi ile iki milyona yakın emekliye verilen zamlarla alay edilmesine karşı, kontra konfederasyon ve yandaş sendikanın KESK’in arkasına dizildiği eyleme karşı yapılmıştır.
Bu saldırı, toplumsal muhalefetin sesi, emeğin sesi, emekçilerin, ezilenlerin, emeklilerin sesine yöneliktir. Bu saldırı, neo-liberal politikalarla kamu hizmetlerinin tasfiyesine karşı verilen mücadeleye yapılmaktadır. Bu saldırı, içerde ve dışarıda savaşa karşı barışı savunan anlayışa, bunun için verilen mücadeleye kaşıdır. Bu saldırı, Kürt Sorununda “Demokratik Barışçıl Çözümü” savunanlara karşı yapılmaktadır.

Bu saldırı, aynı zamanda AKP’nin Suriye ile savaşın eşiğine geldiği, savaş tamtamlarının çaldığı bir dönemde bu emperyalist savaşa karşı çıkacak KESK’in toplumsal meşruiyetine yönelik bir saldırıdır.

Önümüzdeki dönemde, Konfederasyonumuz KESK ve sendikamız SES, emek ve demokrasi mücadelesinin ivmesini daha da yükselterek yanıt vermelidir. Bu nedenle verilecek mücadelenin yaz aylarında sağlanacak güç biriktirimi üzerinden etkili biçimde planlanmasına, bu saldırıya karşı verilecek mücadelenin etkili olmasına ihtiyaç vardır:
• Sağlık ve Sosyal Hizmet ve eğitim alanına yönelik mücadele başta olmak üzere Kamu alanına yönelik saldırıya karşı etkin bir mücadele planlanmalıdır.
• Hükümet, 4688 Sayılı Yasa’yı yeniden düzenlerken Kamu Emekçileri’ne GREV yasağı getirmiş, KESK 23 Mayıs 2012 günü bir günlük grev yaparak Kamu Emekçileri’nin grev hakkının olduğunu fiilen göstermiştir. Ancak AKP Hükümeti emek ve emekçilere saldırılarına son vermemiş, bir gecede “Hava Taşımacılığı” işkoluna grev yasağı getirmiştir. Bunu, başka yasakların da izleyeceği açıktır. Bu nedenle, başta KESK olmak üzere, tüm emek ve demokrasi güçlerinin Hava-İş direnişinin sahibi gibi mücadeleye katılması zorunludur. Aynı zorunluluk, meclis gündeminde olan, Kıdem Tazminatını fona devreden, bölgesel “Asgari Ücret” sistemi getiren ve “İstihdam Büroları” düzenlemesiyle köle ticareti dönemini başlatan “Toplu İş İlişkileri Yasası” sürecine karşı mücadele için de gereklidir. Bu şekilde, son genel kurulda kararı alınan “Birleşik Emek Hareketi” için bir kıvılcım atılmış ve mücadelenin sonuç alıcı olması sağlanmalıdır.

Özetle ifade etmek gerekirse, önümüzdeki süreçte bu saldırılara karşı etkin bir mücadele verilirken, belirttiğimiz alanlara yönelik olarak da mücadelenin ivmesi yükseltilmelidir. Bu mücadelelerin etkili ve sonuç alıcı olabilmesi için, bugüne kadar birlikte omuz omuza mücadele verdiğimiz bileşenler (DİSK, TTB, TMMOB) başta olmak üzere, tüm emek ve meslek örgütleriyle ortaklaştırılmasıyla mümkün olacaktır.

7. Dönem 4. MTK; 25 Haziran 2012 günü başlatılan, KESK Genel Başkanı dahil, KESK’e bağlı sendika merkez yönetici ve üyelerinin olduğu 58 kişinin gözaltına alınması operasyonunun gölgesinde, 29.06.2012 tarihinde Cuma günü yapılmıştır. Operasyon, gözaltı ve tutuklamalar nedeniyle MTK’muz ertelenmeyerek gündemi değiştirilmiş, 26-27-28 Haziran 2012 günlerinde Ankara Adliyesi önünde yapılan eylemler nedeniyle bir gün olarak, “KESK Ve KESK’e Bağlı Sendikalara Yapılan Operasyonun Değerlendirilmesi, Önümüzdeki Sürecin Bu Operasyon, Emek Ve Demokrasi Mücadelesiyle İlgili Belirlemeler” gündemiyle toplanmıştır.

MTK SONUÇLARI VE KARARLAR:

7. Dönem 4. MTK, 48 İlden 69 temsilcinin katılımı ile yapılmış, 21 temsilci gündeme ilişkin görüş belirtmiş ve aşağıdaki görüşler etrafında ortaklaşılmıştır.

Merkez Temsilciler Kurulumuz, KESK ve KESK’e bağlı sendikalara yönelik olarak yapılan saldırıların, Hükümet ve sermayenin Neo-liberal dönüşüm politikalarına yönelik muhalefetin tümünü kapsayan saldırıların bir parçası olduğu görüşünde birleşmiştir. 2009 yılından beri süren bu saldırının 25.Haziran 2012 günü başlayan operasyonla doğrudan KESK’in son dönemlerdeki muhalif, meşru ve dinamik mücadelesini hedef aldığı belirtilmiştir. Diğerlerinde olduğu gibi son operasyon, KESK’in toplumsal meşruiyetini daha da arttıran eylemleri nedeniyle yapılmış, bu eylemler ve KESK yasa dışı varsayılarak bunlar üzerinden saldırılmıştır. Son operasyonla yapılan saldırı Kürt Kimliği üzerinden yapılmışsa da, saldırı KESK’in bütününedir ve KESK’in eylemlerini marjinalize etmek, yalnızlaştırmak, 21 Aralık 2011 den başlayan, 28-29 Mart 2012 ve 23 Mayıs 2012 direniş ve grevleriyle devam eden mücadelenin, giderek artan toplumdaki yeri ve meşruiyetini hedef almıştır. Bu saldırıda, Suriye ile savaş eşiğinde olan hükümetin savaş tamtamları çaldığı bir dönemde, savaşa karşı barışı savunacak ve bu savaşa karşı mücadele edecek en dinamik örgüt olmasının büyük etkisi de vardır. Bütün bunların ışığında düşünüldüğünde; önümüzdeki süreçte hem emek, hem demokrasi alanında verilecek mücadele ivmesinin daha da yükseltilerek verilmesi buna verilecek en etkili yanıt olacaktır.
• Son operasyonun toplumsal karşılığı yoktur. Operasyonda yapılan sorgulamada ve mahkemede kullanılan KESK eylemleri ve tutuklama nedenlerini işyerlerinde anlatmaya ilişkin bir bildiri hazırlanarak hızlı biçimde işyeri bilgilendirmesi ve emekçilerin bu mücadeleyi sahiplenmesi sağlanmalıdır. Özellikle KESK’in eylem kararlarının direktifle aldığı konusuna bildirilerde açıklık getirilmelidir.
• Emek ve demokrasi mücadelesi devam ettiği sürece KESK ve KESK’e bağlı sendikalara yapılan saldırıların devam edeceği düşüncesinden hareketle, bu baskı, sindirme ve mücadeleden alıkoyma politikalarına karşı daha da etkili mücadelenin KESK bütünlüğü içinde verilmesi gereklidir. Bu mücadele verilirken, birleşik bir mücadele için, başta devamlı bileşenler olmak üzere, tüm emek ve meslek örgütleriyle birlikte bir hat izlenmeli, “Milyonlar Adalet İstiyor” Platformu kullanılabileceği gibi, bunun yerini alacak benzer bir örgütlenme içinde ortaklaştırılmalıdır.
• Son operasyon ve KESK’e yapılan saldırılara karşı, saldırı ve tutukluluk hali sona erene kadar mücadele yürütülmelidir.
• Başta KESK’li kadınlar olmak üzere, KESK’li tutukluların mahkemeleri miting alanına dönüştürülmelidir.
• Başta aileler olmak üzere tutuklularla etkin bir dayanışma ilişkisi geliştirilmeli, hukuk süreci eksiksiz sürdürülmelidir.
• Cumhurbaşkanı ile bu konuya yönelik görüşme yapılmak üzere girişim başlatılmalı, Cumhurbaşkanına mektup yazarak süreçle ilgili bilgilendirme yapılarak, sürece müdahil olması talep edilmelidir.
• Adalet Bakanlığı ile görüşme talebinde bulunulmalı, İllerden Adalet Bakanlığına protesto faksları çekilmelidir.
• Parlamentoda gurubu olan CHP ve BDP Genel Başkanlıklarından görüşme talep edilerek sürece katılmaları sağlanmalıdır.
• Parlamento dışındaki parti ve siyasetlerin olayı sahiplenmesi sağlanmalıdır.
• Uluslararası Sendikalar, İşçi-Emekçi kuruluşları ve İLO başta olmak üzere Yurtdışından destek için girişimlerde bulunulmalıdır.
• İçinde KESK Genel Başkanı’nın olduğu bir heyet kurularak medyaya ilişkin bilgilendirme çalışması yapılmalıdır.
• Eylem ve etkinlikler düzenli ve sürekli olmalı, mücadele birleşik emek hareketi üzerinden yürütülmeli, işyerlerinde sağlanacak ortaklaşma ile KESK’e yapılan saldırıya yönelik mücadele örgütlenmelidir.
• Mücadele artık basın açıklamaları, mevcudu savunma stratejisi tarzında değil, savunma hattını bırakıp, atağa geçilen biçime dönüştürülmelidir.
• Mücadele biçimleri olarak; Merkez ve Yerel Yöneticilerin “Kendini İhbar”, Adalet ve İçişleri Bakanlığı önünde eylemler, Yapılabilen illerde, o bölgenin koşullarına göre AKP’yi hedef alan eylemler, çadır kurma ve açlık grevleri, illerde konuya ilişkin sempozyumlar, tutukluların posterlerinin şube / temsilciliklere gönderilmesi vb. gibi.
• KESK’e yapılan saldırıların nedenlerinden biri olan Suriye Savaşına karşı 1 Mart benzeri bir mitingin örgütlenmesi için KESK çağırıcı olmalıdır.

Saldırılara karşı mücadele pratiğinden aldığımız güçle yanıt verilmelidir. Bu mücadele yürütülürken, AKP’nin oluşturduğu yeni statüko ve sisteme karşı mücadele de aksatılmamalıdır. Sendikal taleplerle ilgili faaliyetler devam etmeli, AKP’nin Neo-Liberal Dönüşüm politikalarına karşı, Sağlık, Sosyal Hizmet, Sosyal Güvenlik ve Eğitim’in piyasalaştırılmasına karşı mücadele ortak ve etkin bir biçimde sürdürülmelidir.
• Sağlığın piyasalaştırılmasına, Sağlıkta Dönüşüm Programı’na karşı bütünlüklü mücadele yanında, halkı da mücadeleye katan “Sağlık Hakkı Meclisleri”nin oluşturulması çalışmaları sürdürülmelidir.
• Sağlıkta Dönüşüm Programına karşı yürütülecek mücadele düzenli, sürekli ve kesintisiz olmalıdır. Bu bağlamda 11 Mart 2012 günü yapılan Sağlık Hakkı Meclisi toplantısıyla gelinen aşamanın devamı getirilmelidir.

Merkez Yönetim Kurulu, önceki KESK’li kadınlar ve sonraki 25 Haziran operasyonu sonucu sayısal olarak eksilmiştir. Gerek merkezi, gerekse illerdeki komisyonlara işlerlik kazandırılarak Genel Merkez güçlendirilmeli, sürecin ihtiyaçları üzerinden MYK desteklenmelidir.

Konfederasyonumuz KESK ve sendikamız SES, muhalif sesleri kısmaya-kesmeye yönelik saldırıların bir parçası olan 25 Haziran operasyonuna karşı mücadele, emek ve demokrasi alanında yürütülecek mücadelenin ivmesinin yükseltilmesi ile verilecektir. Bu nedenle yaz ayları daha da şiddetlenecek saldırıları göz önünde tutarak mücadelenin etkinliği ve devamı için güç biriktirme süreci olarak değerlendirilmelidir.

6 Temmuz 2012 Cuma

ZİNDANLARINIZIN KARANLIĞI SES'İN AYDINLIĞINI BOĞAMAZ


     





 



BASKILARA BOYUN EĞMEYECEĞİZ HAKLI MÜCADELEMİZDE ARKADAŞLARIMIZA SÖZÜMÜZ VAR SINIF MÜCADELEMİZE YILMADAN DEVAM EDECEĞİN
YAŞASIN ONURLU MÜCADELEMİZ
YAŞASIN KESK
YAŞASIN SES 


5 Temmuz 2012 Perşembe

BASKILARA TESLİM OLMAYACAĞIZ.

BASKILARA TESLİM OLMAYACAĞIZ…
                Geçen hafta KESK bir şafak operasyonuna uyandı. 
         Aralarında KESK Genel Başkanımız, SES Genel Sekreterimiz ve SES Örgütlenme Sekreterimiz olmak üzere toplam 71 yönetici ve üyemiz bu operasyonda göz altına alındı. 
         Daha operasyonu duyar duymaz, bunun KESK'e yönelik bir; susturma, sindirme, itibarsızlaştırma operasyonu olduğunu anladık. 
         Çünkü ilk operasyon değildi, biliyorduk.
         Daha da önemlisi KESK, bir suç örgütü değil bir hak alma örgütü ve bunuda biliyorduk.
         KESK üye ve yöneticilerine ancak onun eylemlerinden ve mücadelesinden rahatsız olanlar suç icat ederdi, buda kuşku götürmez bir gerçekti. 
         KESK, ne şimdiki nede geçmişteki hükümetlere, koltuk değneği olmamış, fiili meşru mücadele çizgisinden hiç ama hiç sapmamış bir konfederasyondur. 
         Bu nedenle de çeşitli defalar, türlü suçlar uydurularak baskı altına alınmaya çalışılmıştır. 
         Ancak bu operasyon geçmişe göre büyük bir operasyondu ve açık söyleyelim endişelendik. 
         Endişemiz bu operasyonun altından bir suç çıkma ihtimali değildi elbette, endişemiz bu kadar büyük operasyona, baskıya, göz altına kılıf olabilecek büyüklükte bir suç icat edilmesi idi. 
         Ancak bir büyük yandaş sendika başkanının toplu sözleşme(!) sonrası sarf ettiği cümle tekerrür etti ve "Dağ fare bile doğurmadı."
         KESK'e yapılan operasyon sonrası üye ve yöneticilerimize sorulan sorulardan bazı örneklere bakarak anlayabiliriz bunu: 
-Neden sendika toplantılarına katıldın?
-Neden Greve çıktınız?
-Neden bordro yakma eylemi yaptınız?
-Neden "AKP'ye teslim olmayacağız." diye slogan attınız?
         Eğer arkadaşlarımıza bu sorular sorulmamış olsaydı ve biz çıkıp deseydik ki; biz KESK olarak; sahte sendika yasasına, 4+4+4 adlı gerici eğitim sistemine karşı çıktığımız için; 3 Aralık ve 28-29 Mart'ta alanlara çıktığımız için; 21 Aralık ve 23 Mayıs'ta Greve gittiğimiz için hükümet bizi yani KESK'i baskı altına almak istiyor ve bu operasyonları düzenliyor. 
         Hayır derdi hükümet yetkilileri. 
         Ama bizim çok iyi bildiğimiz bir atasözü vardır; Güneş balçıkla sıvanmaz. 
         KESK ve bağlı sendikaları operasyondan hemen sonra binlerce kişi ile Ankara adliyesi önüne giderek üye ve yöneticilerine sahip çıktı ve bu oyunu boşa çıkardı. 
         Genel Başkanımız ve bir çok yöneticimiz serbest bırakılmak zorunda kalındı. 
         Bir çok arkadaşımızda yukarıda sorulan sorular kadar saçma gerekçelerle tutuklandı. 
         Tutuklanan arkadaşlarımızın ortak özellikleri sendikalarımızın yiğit birer neferleri olmaları ve Kürt olmalarıdır. 
         Her şey ayan beyan ortadadır.
         KESK'e mücadele bırak denmektedir. 
         Kürt olmak suçmuş gibi davranılarak; arkadaşlarımıza suç icat edilmektedir. 
         Ancak ne bu hükümetin nede bundan önceki hükümetlerin KESK'i susturmaya, boyun eğdirmeye gücü yetmedi- yetmeyecektir. 
         Bizler haklarımız için mücadele etmeye, alanlara çıkmaya, Greve gitmeye devam edeceğiz ve buradan tutuklanan arkadaşlarımıza söz veriyoruz:
Mücadelemizden Asla Vazgeçmeyeceğiz
    Direne direne kazanacağız...
Yaşasın sendikal mücadelemiz,
 Yaşasın KESK, Yaşasın SES...


SES
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Manisa Şube Yönetim Kurulu


3 Temmuz 2012 Salı

MANİSA EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU OLARAK SİVAS KATLİAMINI PROTESTO ETMEK İÇİN SİVASA GİTTİK



BASINA VE KAMUOYUNA / 01.07.2012
SİVAS MADIMAK YANGINI DEVAM EDİYOR; YANGIN ARTIK HER YERDE!
Dile kolay , tam 19 yıl; Sabahlara kadar kanımızı donduran, dudaklarımızı uçuklatan, insanlığın alev alev yanışını, vahşeti seyredişimizin üzerinden bugün 19 yıl geçti.
Sebebi ne olursa olsun, insan yakmanın insanlıkla ilgisi yoktur. Kendisi gibi düşünmeyeni yakan yok eden asla halktan , haktan, adaletten yana olmamıştır.
1945 Almanya’sında binlerce insanın yakıldığı ölüm çukurları, 1 mayıs 77 Taksim, Çorum, Maraş, Gazi katliamları, 12 eylül darbesinin sorgusuz sualsiz yok ettiği koca bir nesil ve SİVAS MADIMAK katliamı tam da faşizmin karakteridir.
Faşizm halkı böler parçalar çatıştırır ve yönetir. Toplumda bir öteki yaratarak halkı birbirine ve kendine yabancılaştırır.
Kimi zaman savaşı, kimi zaman dini , terörü bahane ederek hep aynı oyunu oynar. Amaç hak ve hukuku ortadan kaldırmak, korku ve baskıyla halkı sindirmek, kimliksizleştirmektir. AKP 12 yıldır, dünya sermayesi ile işbirliği içinde tam da bunu yapmaktadır.
Suriye ile ne için kimin için olduğunu bilmediğimiz bir savaşın eşiğine getiriliyoruz. İktidar savaş tamtamları arasında ileri demokrasi adı altında demokrasiyi yok ediyor.
Siz hiç zalimlerinin anasının ağladığını gördünüz mü. Ama savaşta, terörde hep bizim analarımız, yani yoksul ve emekçi halkların anası ağlıyor.
Siz hiç aydınların, sanatçıların, emek mücadelesi verenlerin, hiç kimseye bir kurşun bile sıkmadığı halde idam sehpasına gönderilen gençlerimizin zamanaşımından cezaevinde yatmaktan kurtulduklarını duydunuz mu?
Bu ülkede 12 eylül darbesinden sonra gözaltına alınan, işkencelerden geçen, insanları sevmekten başka bir suçu olmayanlar,10 sene cezaevinde yattıktan sonra, yüreklerindeki yangınla birlikte pardon yanlışlık olmuş diye salıverildiler,
Ama Madımak’ta 35 canı yakanlar “ insanlığa karşı işlenmiş suçlarda zamanaşımına yer yoktur evrensel ilkesi” çiğnenerek zamanaşımından serbest kaldılar.Üstelik Sivas katliamı sanıklarının 8 avukatı bugün AKP milletvekilidir.
AKP 12 eylüle karşı değil aksine 12 eylülün devamıdır.
Ülkenin en büyük mücadele örgütü olan KESK’e yapılan saldırılar, demokratik kurum ve kuruluşların, kitle örgütlerinin, emek örgütlerinin, aydın, yazar ve sanatçıların her an saldırı, gözaltı ve tutuklanma gibi bir tehditle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. “KCK Operasyonu” adı altında yapılan saldırılar düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne yapılan bir saldırıyı aşmış adeta yaşam hakkına müdahaleye dönüşmüştür.
Tüm zamanların en hileli iktidarı olan AKP iktidarı bu sebeplerle faşizmin bugünkü adı olmuştur. Bu iktidarla Sivas yangını artık her yerdedir.
Başı açık kadın satılıktır diyorlar,Üniversitelerin Bilim kongrelerinde ülkesinde olmayan hoca efendilerine naklen fetva verdiriyorlar,Okullarımızı, bilim yuvalarımızı camiye çeviriyorlar.
Gün bir olma günüdür. Gün Alevi- Sünni , Türk-Kürt, memur işçi,köylü,kadın, erkek demeden bir olma günüdür. Çünkü yakılan sadece alevi olduğu, tutuklananlar Kürt ya da Türk olduğu, sanatçı , futbolcu, asker, gazeteci olduğu için , THY işçileri grev yaptığı için değil, bu iktidarın korkuyla toplumun tüm kesimlerini sindirme politikası nedeniyle baskıya zulme maruz kalmaktadırlar.
Yüzyıllar öncesinden Büyük ozan Pir Sultan Abdal’ın çığlığını bir kez daha yükseltme zamanıdır:
“GELİN CANLAR BİR OLALIM.”
Ülkenin ve Dünyanın her yerinden aleviler, aydınlar, emek örgütleri , siyasi partiler “Madımak Hala Yanıyor! Madımak Utanç Müzesi Olacak! “Zaman Aşımı Kararını” tanımıyoruz!” demek için bugün Sivas’a gidiyorlar. Bu konvoyu çoğaltalım. İnsanlık için, geleceğimiz için , emeğimiz, alınterimiz için bir arada yaşama ve bir olma kültürünü çoğaltalım.
Bilinmelidir ki, mahkemeler zamanaşımı kararı verse de halkın hafızasında ve vicdanında zamanaşımına yer yoktur. Çünkü toplumun vicdanında açılan yaralar zamanaşımı ile kapanamayacak, üzerinden asırlar da geçse unutulamayacak kadar derindir. Ankara’yı duman altında bırakan gaz bombaları Sivas’ta yapılan katliamı örtbas edemeyecektir. Bu ülkenin onurlu insanları Sivas’ta yakılanları asla unutmayacaktır. 35 insanımızı katleden ırkçı-gerici güçleri ve onlara kol kanat gerenleri ise asla affetmeyecektir. Milyonların adalet talebi katliamların zamanaşımı ile aklanmasına izin vermeyecektir.
Birazdan Öğretmenevi önüne yürüyeceğiz ve Sivas’a giden arkadaşlarımızı uğurlayacağız. Yarın saat 20.00de de Manisa Kültür Merkezi Lale salonunda, 2 temmuzda yitirdiğimiz canlar için anma gecesi düzenleyeceğiz. Tüm halkımız davetlidir.
SİVASIN IŞIĞI SÖNMEYECEK
BİZ BİTTİ DEMEDEN BU DAVA BİTMEYECEK
UNUTMADIK , UNUTTURMAYACAĞIZ
Yaşasın halkların kardeşliği
Yaşasın sınıf dayanışması
Yaşasın örgütlü mücadelemiz
MELEK VAROL
EĞİTİM SEN ŞUBE KADIN SEKRETERİ
MANİSA EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU ADINA

BASINA VE KAMUOYUNA / 01.07.2012
SİVAS MADIMAK YANGINI DEVAM EDİYOR; YANGIN ARTIK HER YERDE!
Dile kolay , tam 19 yıl; Sabahlara kadar kanımızı donduran, dudaklarımızı uçuklatan, insanlığın alev alev yanışını, vahşeti seyredişimizin üzerinden bugün 19 yıl geçti.
Sebebi ne olursa olsun, insan yakmanın insanlıkla ilgisi yoktur. Kendisi gibi düşünmeyeni yakan yok eden asla halktan , haktan, adaletten yana olmamıştır.
1945 Almanya’sında binlerce insanın yakıldığı ölüm çukurları, 1 mayıs 77 Taksim, Çorum, Maraş, Gazi katliamları, 12 eylül darbesinin sorgusuz sualsiz yok ettiği koca bir nesil ve SİVAS MADIMAK katliamı tam da faşizmin karakteridir.
Faşizm halkı böler parçalar çatıştırır ve yönetir. Toplumda bir öteki yaratarak halkı birbirine ve kendine yabancılaştırır.
Kimi zaman savaşı, kimi zaman dini , terörü bahane ederek hep aynı oyunu oynar. Amaç hak ve hukuku ortadan kaldırmak, korku ve baskıyla halkı sindirmek, kimliksizleştirmektir. AKP 12 yıldır, dünya sermayesi ile işbirliği içinde tam da bunu yapmaktadır.
Suriye ile ne için kimin için olduğunu bilmediğimiz bir savaşın eşiğine getiriliyoruz. İktidar savaş tamtamları arasında ileri demokrasi adı altında demokrasiyi yok ediyor.
Siz hiç zalimlerinin anasının ağladığını gördünüz mü. Ama savaşta, terörde hep bizim analarımız, yani yoksul ve emekçi halkların anası ağlıyor.
Siz hiç aydınların, sanatçıların, emek mücadelesi verenlerin, hiç kimseye bir kurşun bile sıkmadığı halde idam sehpasına gönderilen gençlerimizin zamanaşımından cezaevinde yatmaktan kurtulduklarını duydunuz mu?
Bu ülkede 12 eylül darbesinden sonra gözaltına alınan, işkencelerden geçen, insanları sevmekten başka bir suçu olmayanlar,10 sene cezaevinde yattıktan sonra, yüreklerindeki yangınla birlikte pardon yanlışlık olmuş diye salıverildiler,
Ama Madımak’ta 35 canı yakanlar “ insanlığa karşı işlenmiş suçlarda zamanaşımına yer yoktur evrensel ilkesi” çiğnenerek zamanaşımından serbest kaldılar.Üstelik Sivas katliamı sanıklarının 8 avukatı bugün AKP milletvekilidir.
AKP 12 eylüle karşı değil aksine 12 eylülün devamıdır.
Ülkenin en büyük mücadele örgütü olan KESK’e yapılan saldırılar, demokratik kurum ve kuruluşların, kitle örgütlerinin, emek örgütlerinin, aydın, yazar ve sanatçıların her an saldırı, gözaltı ve tutuklanma gibi bir tehditle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. “KCK Operasyonu” adı altında yapılan saldırılar düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne yapılan bir saldırıyı aşmış adeta yaşam hakkına müdahaleye dönüşmüştür.
Tüm zamanların en hileli iktidarı olan AKP iktidarı bu sebeplerle faşizmin bugünkü adı olmuştur. Bu iktidarla Sivas yangını artık her yerdedir.
Başı açık kadın satılıktır diyorlar,Üniversitelerin Bilim kongrelerinde ülkesinde olmayan hoca efendilerine naklen fetva verdiriyorlar,Okullarımızı, bilim yuvalarımızı camiye çeviriyorlar.
Gün bir olma günüdür. Gün Alevi- Sünni , Türk-Kürt, memur işçi,köylü,kadın, erkek demeden bir olma günüdür. Çünkü yakılan sadece alevi olduğu, tutuklananlar Kürt ya da Türk olduğu, sanatçı , futbolcu, asker, gazeteci olduğu için , THY işçileri grev yaptığı için değil, bu iktidarın korkuyla toplumun tüm kesimlerini sindirme politikası nedeniyle baskıya zulme maruz kalmaktadırlar.
Yüzyıllar öncesinden Büyük ozan Pir Sultan Abdal’ın çığlığını bir kez daha yükseltme zamanıdır:
“GELİN CANLAR BİR OLALIM.”
Ülkenin ve Dünyanın her yerinden aleviler, aydınlar, emek örgütleri , siyasi partiler “Madımak Hala Yanıyor! Madımak Utanç Müzesi Olacak! “Zaman Aşımı Kararını” tanımıyoruz!” demek için bugün Sivas’a gidiyorlar. Bu konvoyu çoğaltalım. İnsanlık için, geleceğimiz için , emeğimiz, alınterimiz için bir arada yaşama ve bir olma kültürünü çoğaltalım.
Bilinmelidir ki, mahkemeler zamanaşımı kararı verse de halkın hafızasında ve vicdanında zamanaşımına yer yoktur. Çünkü toplumun vicdanında açılan yaralar zamanaşımı ile kapanamayacak, üzerinden asırlar da geçse unutulamayacak kadar derindir. Ankara’yı duman altında bırakan gaz bombaları Sivas’ta yapılan katliamı örtbas edemeyecektir. Bu ülkenin onurlu insanları Sivas’ta yakılanları asla unutmayacaktır. 35 insanımızı katleden ırkçı-gerici güçleri ve onlara kol kanat gerenleri ise asla affetmeyecektir. Milyonların adalet talebi katliamların zamanaşımı ile aklanmasına izin vermeyecektir.
Birazdan Öğretmenevi önüne yürüyeceğiz ve Sivas’a giden arkadaşlarımızı uğurlayacağız. Yarın saat 20.00de de Manisa Kültür Merkezi Lale salonunda, 2 temmuzda yitirdiğimiz canlar için anma gecesi düzenleyeceğiz. Tüm halkımız davetlidir.
SİVASIN IŞIĞI SÖNMEYECEK
BİZ BİTTİ DEMEDEN BU DAVA BİTMEYECEK
UNUTMADIK , UNUTTURMAYACAĞIZ
Yaşasın halkların kardeşliği
Yaşasın sınıf dayanışması
Yaşasın örgütlü mücadelemiz
MELEK VAROL
EĞİTİM SEN ŞUBE KADIN SEKRETERİ
MANİSA EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU ADINA