25 Eylül 2012 Salı

KESK'li TUTKLULARA ÖZGÜRLÜK

 
 

 
              BASINA VE KAMUOYU
Türkiye, her gün yeni bir gözaltı dalgasına uyanıyor. AKP kendisine muhalif her sesi, düşünceyi baskı ve gözaltı düzeniyle susturmaya çalışıyor. 
Kamu emekçilerinin sendikal hak ve özgürlükler mücadelesini kararlılıkla sürdüren Konfederasyonumuza yönelik baskılar devam ediyor. AKP hükümetinin kendisine muhalefet edenlere yönelik tahammülsüzlüğünün bir örneği de önceki günlerde Mersin’de yaşandı.
Son olarak 2005 yılında Mersin’de gerçekleştirilen 8 Mart eylemine katılan, dönemin KESK Mersin Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü- BES Şube Başkanı Gürsel (Sığınır) Şenşafak, SES Mersin Şube Başkanı Yılmaz Bozkurt ve Eğitim Sen Şube Başkanı Orhan Yıldırım’ın 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasını ihlal ettikleri gerekçesiyle on beşer ay hapis cezasına çarptırılarak cezaevine konulması konfederasyonumuzu bertaraf etme planının tüm hızıyla sürdüğünü bir kez daha gözler önüne sermiştir.

     Yine 25 Haziran 2012 Operasyonu ile Aralarında KESK Kadın Sekreterimiz Canan Çalağan’ın  ve Eğitim Sen Kadın Sekreterimiz Sakine Esen Yılmaz’ın da olduğu 25 Eylül’de 3. ayına girmiştir. Yine, Aralarında bulunduğu dokuzu tutuklu, altısı tutuksuz on beş arkadaşımızın yargılandığı davanın ilk duruşması 4 Ekim 2012 tarihinde görülecektir. İlk duruşmalarına çıkacak kadın yönetici ve üyelerimizin yanı sıra tutuklu tüm arkadaşlarımızın serbest bırakılması ve   “KESK’li Tutsaklara Özgürlük” talebiyle bu gün bir araya geldik.

       Açıkça ifade etmek gerekirse AKP bu tür siyasi operasyonlarıyla, konfederasyonumuz KESK ve bağlı sendikaların, en doğal ve meşru sendikal faaliyetlerini de her türlü aracı kullanarak engellemeye çalışmaktadır. Artık toplumun büyük bir bölümü, AKP`nin politikalarını eleştirenlerin bu tür baskı politikalarıyla karşı karşıya kaldığını çok iyi bilmektedir.  Sendika üye ve yöneticilerimiz, meşru sendikal faaliyet yürüttükleri için gözaltına alınmakta ve sendikal örgütlenme faaliyetleri kapsamında gerçekleştirilen eylem ve etkinlikler gerekçe gösterilerek tutuklanmaktadırlar. 
Yolsuzlukların, haklarımızı gasp edenlerin üzerine gitmekten imtina edenlerin, bütün faaliyetleri göz önünde olan kurumlara ve onların yöneticilerine yönelik baskıları kabul edilemez.
Soruyoruz; Sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi vermek ne zamandan beri suç oldu?
KESK’in ve bağlı sendikalarının aldığı kararlarla doğrultusunda gerçekleştirilen eylem ve etkinliklere, grevlere katılmayı “yasa dışı” gösterdiğiniz iddia NAMELERİNİZE kimin inanmasını bekliyorsunuz?
KESK’i kendi belirlediğiniz sınırlar içerisine hapsedebileceğinizi, baskılarla hizaya getirebileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. 
Unutmayınız ki; KESK, faşizme karşı demokrasi,  emperyalizme karşı bağımsızlık, savaşa karşı barış, baskılara karşı özgürlük;Irkçılığa ve şovenizme karşı emeğin birliği ve halkların kardeşliği mücadelesini kararlılıkla sürdürecek.
KESK,  “bizi ezen, bir kenara iten, emeğimizi görünmez kılan, bedenlerimizi metalaştıran bu sistemin çarklarına takılan çakıl taşı olacağız”  diyen kadınların mücadelesine soluk katmaya devam edecek.
KESK,  tüm kuşatma, bertaraf etme operasyonlarına karşı emek ve demokrasiden yana olan herkesin yüreğinde, beyninde, bilincinde kendine yer açmaya devam edecek.
Ey AKP Hükümeti, Tutuklanan arkadaşlarımızın hiçbir “yasa dışı” faaliyetle alakası olmadığını sizler de en az bizim kadar iyi biliyorsunuz. 
Sendikal haklar kapsamında yaptığımız faaliyetleri sorgulamakla asıl suçu siz işliyorsunuz. Utanç verici sorgulamalarınızla, İddia NAMELERİNİZLE arkadaşlarımızın özgürlüğünü elinden almakla asıl suçu siz işliyorsunuz.
Sözde yargı reformları ile katliam sanıklarını dışarı salarken 69 KESK yöneticisi ve üyesinin demir kapılar ardında tutmaya devam etmekle suç işliyorsunuz.
Eğer hukuka, adalete, insan haklarına zerre kadar saygınız kaldıysa arkadaşlarımızı derhal serbest bırakın. Konfederasyonumuz ve sendikalarımız üzerindeki baskı ve yıldırma politikalarına son verin. Her türlü hukuk dışı ve fiili uygulamalar karşısında geçmişte olduğu gibi bugün de sesiz kalmayacağız. 
Ortak değerlerimize sahip çıkmaya devam edecek, fiili ve meşru mücadelemizi her koşulda sürdürmek için birbirimize daha fazla kenetlenecek bu oyunu bozacağız. Asla boyun eğmeyeceğiz.
KESK olarak, sendikal faaliyetlerimizin, demokratik taleplerimiz doğrultusunda gerçekleştirdiğimiz eylem ve etkinliklerimizin, suç gibi gösterilmesini, arkadaşlarımızın haksız gerekçelerle gözaltına alınarak tutuklanmasını kabul etmiyoruz.KESK’li arkadaşlarımızın en demokratik haklarını kullanmak istemelerinin sonucunda gözaltına alınmasını kınıyor; derhal serbest bırakılmalarını istiyoruz.
Kadın yönetici ve üyelerimizin yargılandığı davanın ilk duruşmasının yapılacağı 4 Ekim 2012 Perşembe günü;  arkadaşlarımızla dayanışmak, değerlerimize ve mücadelemize sahip çıkmak için tüm örgütümüzle Ankara Adliyesi önünde olunacaktır.
YAŞASIN EMEK VE DEMOKRASİ MÜCADELEMİZ!
YAŞASIN SENDİKAL MÜCADELEMİZ! YAŞASIN KESK!
KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇ BİRİMİZ!

REMZİ ŞİRİN
EĞİTİM SEN ŞUBE BAŞKANI
KESK MANİSA YÜRÜTME KURULU ADINA






19 Eylül 2012 Çarşamba

ŞTK FAALİYET RAPORU


    İşyeri Temsilcilerimize

Sendikamızın Ankara da yapılacak olan 7 dönem 5.Merkez Temsilciler Kurulu (MTK) toplantısı öncesi Şube Kararlarını oluşturmak üzere 21 Eylül 2012 Cuma günü saat 19.00 de Şubeler Temsilciler kurulu yapılacaktır. Faaliyet raporu ekte sunulmuştur. Salihli ilçesinde Eğitim Sen temsilcilik binasında yapılacak toplantı
                                                                                                            YÖNETİM KURULU
GÜNDEM

1- Geçmiş sürecin Değerlendirilmesi
a)            Siyasal Süreç
b)           Sağlık ve Sosyal Hizmet alanındaki gelişmeler
c)            Sendikal alandaki baskı ve şiddet(Tutuklu KESK’li arkadaşlar, Tutuklu sağlık öğrencileri, sendikalarımıza yönelik baskılar ve iş kolumuzdaki çalışanlara yönelik şiddet)
           
2-  Önümüzdeki Dönem Mücadelesi ve Planlama
a)      Kamu alanının tasfiyesiyle birlikte İş kolumuzdaki gelişmeler(4+4+4 Eğitim sistemi, Sağlık Bakanlığının yeniden yapılandırılması ile Sağlık Bakanlığı, Halk Sağlığı Kurumu, Kamu Hastaneler Kurumu, Kampüs Hastaneler, Kamu Özel Ortaklığı vb.)
b)      İçerde ve dışarıda savaşa karşı barış mücadelesi
c)      Sendikalarımıza yönelik baskı, saldırılara karşı mücadele ve KESK’li tutuklularla dayanışma
3- Salihli temsilcilik seçimleri yenilenmesi.





Giriş:
   Bir IMF, Dünya Bankası, TÜSİAD ve AKP Hükümetinin  ortak projesi olan "Sağlıkta ki Dönüşüm",  bizim deyişle "Sağlıkta Yıkım" programı nispeten tamamlandı. 
Yıllardır inatla yürüttüğümüz; "Herkese eşit, ücretsiz, ulaşılabilir sağlık" mücadelemiz ’ paran kadar sağlığı’ hedefleyen bu yıkım projesinin tamamlanması ile yeni bir evreye girmiş oldu. 
Bundan sonra, sağlık çalışanları olarak bizler; çok yoğun hak kayıpları, hasta ve hasta yakınları ise; paranın hükümranlığı olan sağlığın piyasalaşıp, özelleştirme anlayışı ile daha fazla karşı karşıya kalacağız.
Sağlıkta dönüşümü; bizim ısrarcı -kararlı ve etkin mücadele yürütmemize rağmen, tarihinde emperyalizmimle en işbirlikçi hükümet olan AKP’nin eliyle tamamlamış olması üyelerimizde ve iş kolumuzdaki tüm emekçiler üzerinde bir yenilgi havası yaratsa da, bu havanın bir an önce dağıtılması bizlerin en acil görev olarak önümüzde duruyor. 
Yıllardır yürüttüğümüz mücadeleyi büyütmeye, hasta ve hasta yakınları ile dayanışma içerisinde; birleşik bir mücadele örerek’ Herkese eşit, ücretsiz, ulaşılabilir sağlık mümkündür ’ü ısrarla söylemeye ve bu yönde bir kamu vicdanı oluşturmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Israrla savunduğumuz ve verdiğimiz mücadeleyle de toplumsal taban oluşturan ve kamu vicdanında da haklı bulunduğumuz bu değerleri savunmaya devam etmeliyiz ve sloganımız olan  "Her şeyin başı sağlık, sağlıkta yıkıma hayır!"ı bu dönemde de yüksek sesle haykırabilmeliyiz.
***
Sağlıkta yaşanan piyasacı dönüşüm sonrası hız kesmeyen hükümet 4+4+4 adlı kesintili eğitim sistemi ile yönünü eğitim alanına çevirdi. 
Eğitim sendikalarının, muhalefet partilerinin ve öğrenci velilerinin tüm karşı duruşuna rağmen yasalaşan bu sistem her ne kadar gerici ve ırkçı yönüyle tartışılsa da aslında, piyasacı eğitim siteminin oturtulmasından başka bir şey değil.
Sağlıkta, eğitimde ve sosyal güvenlikte yaşanan bu piyasacı dönüşüm her ne kadar emek alanına top yekûn bir saldırı olup, bir yılgınlık yaratıyor gibi algılansa da, içerisinde birleşik mücadele olanaklarını barındırması açısından da tarihi bir fırsattır.
***
Yenidünya düzeni hemen her alanda; piyasacı, özelleştirmeci modelleri benimsetmeye çalışan; paran kadar eğitim, paran kadar sağlık, paran kadar sosyal güvence söylemlerini içselleştirmemizi isteyen; diğer yandan da emperyalist, kirli bir savaşın da tarafı olmamız için plan yapan, bir ölüm oyunu aynı zamanda. 
Suriye'deki totaliter rejimi bahane ederek, Irak'a getirdiği demokrasi(!) benzeri bir müdahaleyi bizden bekleyen ve bunu dayatan dünyanın efendileri; onların rahatı için çalışmamızı, onlar için üretmemizi, hatta yetmez: onlar için ölmemizi istiyorlar.
Bunun için her gün kirli tezgâhlar piyasaya sürülüyor ve halklar arasında bir nefret/şiddet sarmalı yaratılmaya çalışılıyor. 
Bizler ülkemizde süren kirli savaşında, orta doğu ve tüm dünyada yaşanacak emperyalist bir savaşında tarafı olmayacağız diyebilmeliyiz. Çünkü haklarımıza, iş güvencemize, torağımıza, suyumuza, geleceğimize yönelen tüm saldırıların tek adresi vardır o da savaş çığırtkanı olan kanla, gözyaşı ile beslenen bu sömürü düzenidir. Bu bilinçle sistemin yok saydığı tüm ezilenler, mağdurlar alın teriyle çalışıp emeğini alamayan %99 güçlü çoğunluk olarak bizler birleşmeli ve her zamankinden daha gür bir sesle; "Barış, hemen şimdi.", diyebilmeliyiz.  
***
Suriye'de yaşanması muhtemel kirli savaşlara alet olmamız için her türlü tertibi yapanlar, tüm bu oyunların halkların iradesi ile nasıl bozulabileceğini bir kez daha gördüler. Daha bir kaç gün önce Hatay'da düzenlenen barış mitingi büyük bir baskı ile bastırılmaya çalışılmasına rağmen, halkların kardeşliğinde direnen halkın kazanımı ile sonuçlandı. Ve savaş baronlarından medet uman medyanın bütün yok saymasına rağmen kardeşçe, barış içinde yaşamak isteyen tüm halkların ortak iradesini göstermiş oldu. Umut oldu. 
***
Dünya genelinde yaşanan bu şiddet ve baskı sarmalından büyük oranda konfederasyonumuz KESK ve sendikamız SES’ de payına düşeni alıyor/almakta. Hala 68 KESK yöneticisi, haksız bir tutuklama furyası ile rehin durumda... 
Bizler bu gerçekliğimizden hareketle bir yandan özlük haklarımız için mücadele yürütürken, diğer yandan da insan hak ve özgürlükleri noktasında önemli görevlerimiz olduğunu unutmamalıyız.
***
Geçen ŞTK giriş yazısında ifade edilen ve  bu dönemde planlanması gereken, bütçeye ilişkin eylemler; eğitim, sağlık, sosyal güvenlik alanına ilişkin hak mücadeleleri, cezaevlerindeki arkadaşlarımızın, özgürlüklerine kavuşmaları ve hala süren tutuklulukları boyunca cezaevleri koşullarının düzeltilesi yönünde ki girişimler ve dünya emek hareketliyle bileşilerek, özgürlük mücadelesinin genişletilmesi ilişkin tecrübelerin aktarıldığı bir birleşik mücadele hattının örülmesi gibi.. Özetlediğimiz tüm bu mücadele başlıkları ve bu yöndeki eylem planlamamızın önümüzdeki dönemde bizleri daha direngen ve mücadeleci kılmasını diliyor ve herkese saygılarımızı sunuyoruz. 
 Mücadele edenler her zaman kazanmazlar, ancak kazananlar yalnız ve ancak mücadele edenlerdir. Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
                                               ŞUBE YÖNETİM KURULU





HAZİRAN-EYLÜL 2012 FAALİYET RAPORU
13.06.2012 günü Şube binasında şube temsilciler kurulu 20 temsilci arkadaşımızın katılımıyla yapılmıştır.
25.06.2012 günü KESK yönetici ve üyelerine yönelik yapılan baskın ve sonrasında yaşanan 58 arkadaşımızın gözaltına alınması, KESK Şubeler Platformu olarak protesto edildi. Eğitim- Sen Şube binası önünde toplanılarak, geniş ve coşkulu bir katılım sağlanarak KESK’ susturmaya yönelik yapılan bu faşizan tutum kınandı. Manolya Meydanına yürünerek, burada bir basın açıklaması yapılmıştır.
29.06.2012 günü Manisa da hayata geçirilen Emek ve Demokrasi Platformu olarak Sivas katliamını kınamak üzere bir araya gelinmiş, bir çalışma gurubu ve etkinlikler planlanmıştır. Bu program ve Katliamların bir daha yaşanmamasını amaçlayan çalışmalar kamuoyuna basın açıklaması yapılarak duyurulmuştur. Kamuoyunu 2 Temmuzda yaşanan katliam ve sonrasında açılan dava ve sürecindeki zaman aşımıyla katillerinin unutturulmaya çalışıldığı bu süreci bilgilendirmek ve farkındalık yaratmak amaçlı el ilanları hazırlanmış, bunlar Manisa halkına dağıtılmıştır.  Manolya Meydanında basın açıklaması yapılmış ve 2 Temmuz da Sivas ta yapılacak olan mitinge katılım çağrısı yapılmıştır. Bu amaca yönelik kartlar basılmış ve gelir oluşturmak amaçlı satılmıştır.
01.07.2012 günü Sivas’ta ki mitinge katılan arkadaşları yolcu etmek amaçlı Emek ve Demokrasi bileşenleri ile Ulu Park önünde toplanılmış, alkış ve sloganlar eşliğinde yürünerek Manolya Meydanında bir basın açıklaması yapılmıştır. Daha sonrasında kortej Manisa Öğretmen Evine kadar coşkulu bir şekilde sloganlar atarak yürümüştür.2 Temmuz katliamını konu alan bir sokak tiyatrosu hazırlanıp, halka gösteri yapılmıştır. Daha sonrasında Öğretmen evinin önünde basına tekrar açıklama yapılarak Sivas a gidecek arkadaşlar uğurlanmıştır. 
02.07.2013 günü Manisa Emek ve Demokrasi platformu bileşenleriyle birlikte otobüs tutularak Sivas’a gidilmiş ve orada yapılan mitinge katılım sağlanmıştır.
04.07.2012 günü KESK üye ve yöneticilerine yapılan saldırı ve gözaltılar la ilgili olarak şubede basın açıklaması yapılmıştır.
12.07.2012 günü Sağlıkta Dönüşüm Programının sonuçlarından biri olan SGK ödemelerindeki kısıtlamalar ve SGK Kurumunun tedavi ödemelerindeki artan yetkiler hakkındaki düzenlemeleri kamuoyuyla paylaşmak ve bilgilendirmek için Şubede basın açıklaması yapılmıştır.
31.07.2012 günü Malatya Sürgü de yaşana çirkin saldırı sonucunda burada yaşayan alevi halka yönelik baskı- tehdit ve linç girişimini protesto amaçlı içinde aktif olarak çalıştığımız Manisa Emek ve Demokrasi Platformu olarak Eğitim Sen Şube Binasında basın açıklaması yapılmıştır.
01.08.2012 günü Sendikamızın kuruluş yıl dönümü sebebiyle basın açıklaması yapılmıştır.
              10.082012 günü Soma ilçesi ziyaret adilmiş, örgütlenme faaliyeti kapsamında Devlet Hastanesi ve TSM deki üyelerimiz ve sağlık çalışanlarıyla görüşülmüş, yayınlarımız bırakılarak süreç ve sorunlarla ilgili sohbet edilmiştir.
              14.08.2012 günü CHP milletvekili Hüseyin AYGÜN ün kaçırılması ve sonrasında serbest bırakılması ile ilgili sonuçlanan süreçte, KESK Şubeler Platformu olarak basın açıklaması yapılmıştır.                                                                                                                                           
             22.08.2012 günü Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde heyet rapor almaya gelen bir polis memurunun buradaki sağlık emekçisi hekim ve hemşire çalışanlarını silahla tehdit etmesiyle ilgili yaşanan süreçle ilgili olarak, Sağlıkta giderek artan şiddeti ve sağlıkçıların nerdeyse hemen her gün yaşadığı, yaşam güvencesini tehdit eden şiddet sarmalı armasını ilgili bir basın açıklaması yapılmıştır.   Piyasalaşan sağlık sistemin ile giderek bu sağlıksız ortamların normalleşerek, hayatımıza girmesi sonrası idarecilerin tutumu sorgulanmıştır. Daha sonrasında aynı hastanede işyeri temsilcimizin fişlenmesi iddiasıyla ilgili olarak hastaneye polis davet eden başhekim Ahmet Ayer’ in konuyla ilgili olarak herhangi bir işlem yapmadığı duyumundan hareketle basının röportaj isteği kabul edilmiş ve kamuoyu bu konuda duyarlı hale getirilmeye çalışılmıştır.
             23.08.2012 günü 4+4+4 eğitim sistemine karşı Eğitim Sen, SES, Manisa Tabip Odası olarak ortak basın açıklaması yapılmıştır.
             24.08.2012 günü Sendikamız Kadın Komisyonu ilimizde nişanlısın tarafından şiddete maruz kalan M.Ş ‘nın davasının takibi için çağrı amaçlı basın açıklaması yapmıştır.
              24.08.2012 günü Sendikamı Kadın Komisyonunun çağrısıyla Manisa Emekçi Kadınlar Platformu toplantı yapmış, M.Ş’ nin dava süreci ve sonrasında yapılacaklar tartışılmıştır. 
              29.08.2012 günü Manisa Emekçi kadınlar Platformu olarak şiddet mağduru M.Ş nin davasını izlemek üzere Manisa Adliyesine gidilmiş ve Manisa Emekçi Kadınlar Platformu olarak burada Kadına yönelik şiddetin kınandığı bir basın açıklaması yapılmıştır.
              01.09.2012 günü Dünya Barış Günü dolayısıyla Emek ve Demokrasi Platformu olarak saat 18.00 de Ulu park da toplanılarak, Manolya Meydanına yürüyüş yapılmıştır. Burada basın açıklaması yaparak özellikle savaş çığırtkanlığının arttığı ve savaşlardan medet uman, halklarım kardeşliği temelini dinamitleyen tüm emperyal paylaşımlara karşı’ inadına barış ve halkların kardeşliği ‘savunulmuştur.
             07.09.2012 günü 4+4+4 eğitim sistemine karşı Eğitim Sen in başlatmış olduğu program çerçevesinde KESK Şubeler Platformu olarak İl Milli Eğitim Müdürlüğüne gelinerek burada bir basın açıklaması yapılmıştır. KESK’ in bütünlüklü mücadele yürütmesinin önemi vurgulanarak SES olarak bu mücadeleye tam destek verilmiş ardından Manisa Devlet Hastanesi önünde imza standı açılarak halk bilgilendirilmiştir.4+4+4 karşı hazırlanan imzalar toplanmış, hazırlanan bildiriler ve el ilanları dağıtılmıştır. Ertesi gün Ruh Sağlığı Ve Hastalıkları hastanesin de de yemekhane önüne masa açılıp el ilanları çalışanlara dağıtılmış, SES olarak Sağlık çalışanlarının neden bu eğitim sistemine karşı olması gerektiği anlatılarak Genel Merkezimizin hazırladığı bildiriler dağıtılmıştır. Çalışanların yoğun katılımı ile imzalar toplanmıştır. Daha sonraki günlerde ki Manisa kamuoyunu bilgilendirmek amaçlı Manolya Meydanında açılan standa destek verilmiş ve imza toplanmıştır. 
              12.09.2012 günü 4+4+4 hedeflenen ırkçı, gerici, şoven ve faşist Eğitim sistemine karşı Eğitim Sen ‘in Ankara mitingi kararı öncesinde, İzmir’ den gelen yürüyüş kolunda ki arkadaşlarımız Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleriyle birlikte karşılanmıştır. Ulu park önünde toplanılarak Manolya meydanına yürüyüş yapılıp, burada basın açıklaması gerçekleşmiştir.. Eğitim sistemindeki olumsuzluklar ve 12 Eylül Faşist darbesine karşı tavrımız ve verdiğimiz mücadele burada ifade edilmiştir. Buradan Valiliğe yürüyüşe geçilerek4+4+4 eğitim sistemiyle yaratılmak istenen karanlığa karşı toplanan imzalar Manisa Valiliğe basın açıklaması yapılarak sunulmuştur. 
            15.09.2012 günü 4+4+4 e karşı Eğitim Sen ve Emek ve Demokrasi Platform bileşenleriyle birlikte Ankara da yapılan mitinge katılım sağlanmıştır. 

2 Eylül 2012 Pazar

MANİSA EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU 1 EYLÜL BARIŞ MİTİNĞİ





EMEK VE DEMOKRASİ BİLEŞENLERİ PLATFORMU’NUN “1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ “BASIN METNİ
                                            

                                                             BASINA VE KAMUOYUNA


       Alman faşizminin Polonya‘yı işgal etmesi ile başlayan, arkasında milyonlarca ölü, milyonlarca yaralı, acı ve gözyaşı bırakan insanlık tarihinin en acımasız, en kanlı ve en kirli savaşlarından biri olan İkinci Büyük Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın başladığı günü unutmamak, barış çığlığımızı en yüksek sesimizle haykırmak için, 1 Eylül Dünya Barış  Günü'nde alanlara çıktık.
         Paylaşım savaşlarının kirli tarihi bugün de ne yazık ki aynı vahşeti ile devam etmektedir. ABD emperyalizminin başını çektiği dünyanın egemenleri, enerji kaynaklarına ve yollarına hâkim olma hırslarını ve saldırganlıklarını, "özgürlük ve demokrasi" sözcüklerinin ardına gizleyerek, Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmeye devam etmektedirler.
Emperyalizmin hegemonya savaşının parçası olarak gelişen bu saldırılar Afganistan, Irak ve Libya’dan sonra bugün de Suriye üzerinden devam etmekte, etnik ve dini farklılıklar körüklenerek halklar birbirine düşman edilmekte, ülkelerin ve halkların tarihi, gelecekleri ve bir arada yaşama umutları yok edilmektedir.
         Suriye’nin kaderinin Suriye halklarının elinden alınmaya çalışıldığı bu süreçte; AKP ise, emperyalist müdahalenin taşeronluğuna soyunup Suriye için demokrasi nutukları çekmeye devam etmektedir.
         Türkiye’yi emperyalist müdahalelerin maşası değil, barışın ve kardeşliğin savunucusu ve mücadelecisi haline getirmek hepimizin görevidir. Bölgede ve dünyada barış, kardeşlik ve özgürce bir arada yaşamı savunmak için, şimdi her zamankinden daha fazla mücadeleye ihtiyaç vardır.
Daha güçlü bir barış çağrısını seslendirmek, emperyalizme karşı halkların birlikte mücadelesini büyütebilmek için, her türlü emperyalist ilişkilerin tasfiye edildiği, tam bağımsız ve özgür bir Türkiye çığlığımızı yükseltmenin şimdi tam zamanıdır.
         Otuz yılı aşkın bir süredir on binlerce insanımızın ölümüne sebep olan Kürt sorununda girilen yeni evre, kaygılarımızı her gün artırmaktadır. Ülkemizde yıllardır devam ettirilen otoriter, baskıcı, tekleştirici, anti-demokratik devlet anlayışı, bugün AKP’nin sivil otoritesi eşliğinde Kürt halkının özgürlük alanının gittikçe daralmasına neden olmaktadır.
         Kürtlerin demokratik hak taleplerini yok sayan AKP, askeri ve siyasi operasyonlarla çatışma zeminlerini güçlendirmekte, barış umutlarını her geçen gün biraz daha tüketmektedir. Barışçıl ve demokratik çözüm için somut adımların atılmaması şiddet ve ölümlerin sürmesine neden olmaktadır.                
         Ve ölümler barış umudunu tüketmekte, halkların kalbinde onarılmaz yaraları derinleştirmektedir. Bugün Kürtlere ve Alevilere karşı dayatılan baskı ve sindirme politikaları ile barışın önüne kurulan engeller, halkların arasındaki barış ve kardeşliğe kurulmuş barikatlardır.
         Bizim özlemimiz, kimliği, kültürü, dili, dini, mezhebi, görüşü ne olursa olsun, üzerinde eşit haklara sahip yurttaşlar olarak yaşayacağımız, demokratikleşmeye yönelik çözümlerin benimsendiği, eşitlikçi ve özgürlükçü bir Türkiye özlemidir.
        12 Eylül zihniyetinin pençesinde, mesnetsiz iddialarla milletvekillerini, belediye başkanlarını, parti başkanlarını, sendikacıları, gazetecileri, aydınları ve öğrencileri, kısacası kendi kurduğu rejime muhalefet eden herkesi cezaevlerine mahkûm eden AKP hükümetine sesleniyoruz:
       Şimdi diyalog ve çözüm zamanıdır. Artık sözler değil, ölümler son bulmalıdır. Şimdi bu yaraları barış çığlığına dönüştürme zamanıdır.
       Bugün gerçek bir barış iradesi, ancak nefret tohumları yerine kardeşlik duygularını pekiştirerek, ırkçı-şoven kışkırtmalara karşı anti-emperyalist dayanışmayı ve bir arada yaşam zeminlerini güçlendirerek sağlanabilecektir.
         Bu topraklarda gerçek bir barışı tesis etmek, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin yeniden inşası ile mümkündür. Gerici güçlerin farklı etnik ve mezheplere yönelik tehditlerini arttırmasına göz yuman, kin ve nefret siyasetini yeniden üreten, insanlık suçlarını görmezden gelen, katliamlara izin veren bir iktidar, ardında acı ve gözyaşından başka bir eser bırakamayacaktır. Unutulmamalıdır ki, toplumsal yaşamın içerisinde, halkların arasında kurulamayan barış hiçbir yerde kurulamaz.
         Bu çığlık özgürlük ve adalet isteyenlerin çığlığıdır. Artık Yeter! “Demokrasi” adı altında dayatılan baskı düzenini değil, demokratik hak ve özgürlüklerimizi istiyoruz. Artık ifade vermek değil, ifade etmek istiyoruz.      
         Bizler, “barış içinde bir dünya ve Türkiye mümkündür” diyoruz. Mücadele ruhumuzun bizlere kattığı güvenle bu inanca sahip çıkıyoruz. Artık kimsenin ölmediği, bombalardan ve silahlardan temizlenmiş bir ülke, bir dünya istiyoruz.
         Çağrımız, toplumsal hayatın tüm noktalarında ülkemizde ve Ortadoğu bölgesinde barışı mümkün kılacak, bir arada yaşam duygularını güçlendirecek somut adımların artık derhal hayata geçirilmesi sorumluluğunu üzerinde taşıyan örgütlü, örgütsüz tüm insanlaradır.
         Evet, şimdi daha güçlü bir barış çağrısını seslendirme zamanıdır. Ülkede, bölgede ve dünyada barış için, kardeşlik ve özgürce bir arada yaşamak için, şimdi her zamankinden daha fazla mücadele zamanıdır.
         1 Eylül Dünya Barış Günün’de Türkiye’de tüm savaş karşıtlarının seslerini birleştirme zamanıdır! Suriye’ye emperyalist müdahaleye ve savaş tamtamlarına hayır deme, halkların kardeşliğini yüksek sesle hep birlikte haykırma zamanıdır!
         Unutmayalım ki; bugün Türkiye için barışı istemek, ülkenin çocuklarına bir gelecek istemektir. Ülke kadınlarının acılarının, ağıtlarının son bulmasını istemektir. Ülke insanı için ekmek istemektir. İnsan onuruna yaraşır bir yaşam istemektir. Bedeli ne olursa olsun bu talepten vazgeçme, sesimizi kısmaya şansımız ve hakkımız yoktur.                                                                                                                                                                                                                                         
         Bizler “Manisa Emek Ve Demokrasi Platformu “olarak,  tüm kentlerde, alanlarda ve meydanlarda savaş karşıtları olarak birlikte mücadele ediyoruz.
Ve diyoruz ki;
”EY SAVAŞIN EFENDİLERİ!
Siz, silahları yapanlar
Siz, ölüm uçakları yapanlar
Siz, dev bombaları yapanlar
siz ,  Gömün artık  silahlarınızı!                                                                                         duvarların ardına gizlenenler
Bilmenizi isteriz ki,
Maskelerinizin ardını görüyoruz.                                                                                                
Siz, asla bir şey üretmediniz,
Yok etmek için üretmekten başka.
Dünyamızla oynarsanız
Küçük oyuncağınızmış gibi 
Durdurun bu savaşı
Yok etmeyin yaşama umudunu ve insanlığı! “   Diyoruz….                                                                                
YAŞASIN! HALKLARIN KARDEŞLİĞİ.  
SAVAŞA HAYIR, BARIŞ HEMEN ŞİMDİ!
                                                                  REMZİ ŞİRİN                                                     
MANİSA EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU DÖNEM SÖZCÜSÜ                                                                                                       
(KESK-TMMOB-TTB-CHP-BDP-ÖDP-EMEP-EDP-HDK-ADD-ALEVİ KÜLTÜR DERNEĞİ-HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI-YENİ KUŞAK KÖY ENSTİTÜLERİ DERNEĞİ –EMEKLİ SEN)