BASINA VE KAMUOYUNA
Kamu Özel Ortaklığı: 5
Yıldızlı Soygun
2003 yılından
beri uygulanmakta olan Sağlıkta Dönüşüm Programı, her geçen gün uygulamaya
koyulan yeni politikalarla sağlıktaki yıkımı daha da artırmaktadır. SSK
hastanelerinin devri, Aile hekimliği uygulaması, performans sistemi, kamu
hastane birlikleri, üniversite hastanelerinin ticarileşmesi, derken karşımıza
bir de devasa paraların konuşulduğu sağlık kampüsleri ve bunlara ait ihale
süreçleri çıktı
Sağlık Bakanlığı “Kamu
Özel Ortaklığı” yöntemini bütün kamu
hastanelerine yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Bu yöntem hastane binasının, kamu
tarafından tahsis edilen arazilerde özel şirketler tarafından yapılarak devlete
kiraya verilmesi, devletin de hem şirketlere kira ödemesi hem de bu tesiste verilecek
“çekirdek hizmet” dışındaki otopark, otel, banka şubesi, restoran,
kafeterya, konferans ve kültür merkezi, yaşlı bakımevi, kreş, personel servisi,
taksi hizmetleri, zayıflama ve diyet merkezi gibi alanları ile tıbbi destek
hizmetleri, bilgi işlem, hasta danışmanlığı, sterilizasyon, çamaşırhane,
temizlik, güvenlik, yemekhane, arşiv, binaların tamiri, bakımı, işletilmesi,
park ve bahçe bakımı, ambulans gibi bütün hizmetlerin, yirmi beş yıldan kırk
dokuz yıla kadar, bu şirketlere devredilmesidir.
Beş Hastane: 22.5 Milyar
TL Borç
Sağlık Bakanlığı
Türkiye’yi 29 sağlık bölgesine ayırdı. Aralarında Türkiye Halk Sağlığı Kurumu
ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu idari binalarının da bulunduğu, toplam 45
proje için Kamu Özel Ortaklığı ihale süreci devam ediyor. Bugüne kadar Kayseri,
Ankara-Etlik, Ankara-Bilkent, Manisa, Konya-Karatay, Yozgat, Elazığ,
İstanbul-İkitelli ve Mersin kampüslerinin ihalesi yapıldı.
Yapılan ihaleler ile şirketlere ödenecek kira bedellerinin ne
olduğu resmi olarak açıklanmamıştır. Kayseri 137.73 Milyon, Ankara-Etlik 319
Milyon, Ankara-Bilkent 289 Milyon, Manisa 64.25 Milyon, Konya-Karatay 88.79
Milyon TL yıllık kira belirlendiği basın yoluyla öğrenilmiştir. Yozgat, Elazığ,
İstanbul ve Mersin ihalelerindeki tutara ilişkin hiçbir bilgi bulunamamıştır.
Kira bedeli öğrenilebilen beş ihaledeki yıllık kiralar toplamı bugünün
rakamlarıyla 898 Milyon 770 Bin
TL’dir. Bu rakam 25 yılda toplam 22
Milyar 469 Milyon 250 Bin TL olacaktır. Toplam 45 projenin kira bedeli ve ihale
karşılığının ise yüzlerce milyar TL tutacağı tahmin edilmektedir.
Oysa Erzurum’da, 2011 yılında 1.200 yataklı devlet
hastanesinin yapılması işi 193
milyon 270 bin TL’ye ihale
edildi. Aynı yıl Kamu Özel Ortaklığı yöntemi ile 1500 yataklı Kayseri Entegre
Sağlık tesisi ihalesinde ise sadece bir yıllık kira bedeli 137 milyon 73 bin TL
olarak belirlendi. Yani Kayseri’de özel şirkete ödenecek bir buçuk yıllık kira
ile 1200 yataklı bir hastanenin yaptırılması mümkün.
Sağlık Bakanlığı’nın 2012 yılı bütçesinin 14 Milyar TL, döner
sermaye bütçesinin ise 16 Milyar TL olduğu ve sadece beş hastane inşaatı için
ödenecek kira miktarı değerlendirildiğinde, 45 kamu özel ortaklığı projesi için
Sağlık Bakanlığı’nın bütçesi ve döner sermaye gelirlerinin toplamının yıllık
kirayı ödemeye yetmeyeceği anlaşılmaktadır.
Türkiye’de yurtdışındaki
uygulanan yöntemden farklı olarak şirketlere bazı yeni avantajlar da
sağlanmıştır. Sağlık Bakanlığı kamuya ait hastaneleri kapatarak yerlerini
alışveriş merkezi veya otel yapmak üzere özel şirketlere devrediyor. Görüntüleme
ve laboratuar hizmetlerini de ihaleyi alan firmalara veriyor.
Hastaneler sınıflara
ayrılıyor.
Yıllardır
vergilerimizle kamu hizmeti olarak parasız, nitelikli,ulaşılabilir verilmesi
gereken sağlık hizmetleri ve bunları yapmakla yükümlü olan sağlık bakanlığı
şimdi tüm görevlerini ve sorumluluklarını bırakarak sağlığı tamamen piyasa
şartlarına teslim ediyor.Tüm hastaneleri Kamu hastane birliklerinde toplayarak
tüm teşkilat yasasını değiştiriyor.
Kamu Hastane
Birlikleri, A B C D E diye sınıflandırılmış hastanelerin, tıpkı özel
hastanelerde olduğu gibi, katkı, katılım payı ve ilave ücretlerinin farkı
nedeniyle, herkesin parasına uygun olan hastaneye başvurması demektir.
Sağlık Çalışanları
Sözleşmeli İşçi, Hastalar Müşteri, Soygun 5 Yıldızlı
İhaleler yoluyla sağlık alanı tümüyle dönüştürülürken, sağlık personelinin sözleşmeli çalışması,
giderek taşeron işçisi olması öngörülüyor. Yapılacak sağlık kampüslerinin
yıllık kiraları döner sermayeden ödenecek. Kiraların ödenmesi içinse biz sağlık
çalışanlarının emeğinin karşılığı verilmediği gibi, hekimlerin, sağlık
personelin döner sermayeden aldıkları ücretleri “azaltılacak”.İnsanca yaşayacak
ücret istediğimizde bizleri döner sermaye gelirleriyle oyalayıp, emekliliğimizde
açlık sınırına mahkum edenler, Kamu hastane birlikleri sayesinde şimdide tam
işletmeye dönüştürerek ‘Ücretli köleliğe’ mahkum etmekte bir sakınca
görmüyorlar.Bununla da kalınmıyor geleceğimizi yakından ilgilendiren içi
boşaltılan tıp eğitiminin de piyasalaştırılmasıyla içeriği
dinamitlenmektedir.Ayrıca bu hastanelerde eğitim ve araştırma yapacak asistan
hekimlerin statüsünün ne olacağı, özel şirketlere devredilen eğitim
birimlerinde nasıl eğitim alabilecekleri de belirsiz.
Üstelik Sağlık
Bakanlığı müşteri memnuniyeti temeline oturttuğu sağlık hizmetlerinin tümünü
“beş yıldızlı otel konforunda hastaneler” olarak tanıtımını yapıyor. Ancak SGK
“5 yıldızlı otel konforunu” değil pansiyon odasının
ücretini ödüyor. Aradaki fark ise vatandaşın cebinden alınacak. Üstelik
Kamu özel ortaklığında hastanelerin morg, gasilhane, tıbbi destek hizmetlerinin
de özel şirketler tarafından verilmesi kararlaştırılıyor. Özel şirketlerin
doğrudan verdiği bu hizmetlerin parasının nasıl ve kim tarafından ödeneceği de
belirsiz. Bu durumda vatandaşların “devlet hastanesi” diye başvurdukları sağlık
tesisinden taburcu olurken çıkarılan faturalar sayesinde yeniden hastaneye
yatmaları söz konusu olabilecektir.
Sağlık Bakanlığı’na
Çağrımızdır: Bütün İhaleleri Durdurun
Danıştay 13.
Dairesi’nin verdiği kararlar ışığında, tespit edilen hukuka ve Anayasa’ya
aykırılıklar nedeniyle yapılmış ve yapılması düşünülen bütün ihalelerin
durdurulması gerekir.
KÖO modelinin geniş toplum kesimlerine geri dönüşümsüz
vereceği zararlar göz önüne alındığında toplum sağlığında derin yaralar açan bu
projeden AKP hükümeti bir an önce vaz geçmelidir. Kanada’da ve
İskoçya’da olduğu gibi Sağlık Bakanlığı’nın da Kamu Özel Ortaklığı adı
altındaki bu yanlış yoldan bir an önce dönmesi için bizler Sağlık ve Sosyal
Hizmet emekçileri sendikası olarak sonuna kadar mücadele edeceğiz. . Ülkemiz,
İngiltere gibi zararı fark etmek için 20 yıl beklemek zorunda değildir. Hele
hele işsizliğin ve yoksulluğun her gün
biraz daha tırmandığı ülkemizde oldukça
iştah kabartan sağlık alanının piyasalaştırılıp, satılmasıyla şirketleri zengin
etmek için ayıracak kaynağımız hiç yoktur.
Ömrünü insan sağlığına
adayan biz sağlık emekçileri halkımızın sağlığı ve ülkemizin aydınlık yarınları
adına da bu soyguna dur diyeceğiz ve sağlık hakkımız için sorumluluğumuzu
gerçekleştireceğiz.Kamunun tasfiye edilip, ülkenin tüm değerlerinin peşkeş
çekilip, satışa çıkarılmasına izin vermeyeceğiz.
Halkımızı da yanımıza olarak hastanelerimize sahip
çıkacağımızı, ,iş güvenceli bir şekilde parasız, nitelikli, ulaşılabilir
sağlığın kamu eliyle verilmesinin mümkün olduğunu biliyoruz. Hükümete
sesleniyoruz. Burası ne fabrika, ne darphane.Burası hastane’ diyoruz.
SES Manisa Şubesi Yönetimi
adına
Erdal Sağınmaz(Örgütlenme Sekreteri)
Erdal Sağınmaz(Örgütlenme Sekreteri)