27 Şubat 2013 Çarşamba

EMEKCİLER SÖZLEŞMELİ KÖLE OLMAYACAKLAR


                                BASINA VE KAMUOYUNA

                              KESK HEYETİNİN MANİSA ZİYARETİ         26.02.2013

 

  Tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz de de Dünya gelir ve servet paylaşımına baktığımızda onları üreten emekçiler ve ezilenler aleyhine yeniden düzenlendiği tarihi bir kavşakta olduğumuzu görüyoruz.. Kapitalizm krizlerinden beslenen doğasıyla 1929 dan- 2007 kadar uzanan krizler beslene beslene ekonomik, siyasal,politik, ekolojik, toplumsal alanlarda kendini yeniden üreterek, insan emeğini ve hayatını yok sayan doğasıyla, eşitsizlikleri, adaletsizlikleri derinleşmekte ve bizlerinde bunları bir kadermiş gibi kabul etmemiz beklenmektedir.Ekonomik adaletsizliği ve giderek  uçurumlaşan gelir dağılımıyla otoriterleşen yönetimler yaratarak örgütlenmemiz önünde de ciddi engeller yaratılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Dünya emekçilerin yıllar önce kazandığı insanca yaşam ve örgütlenme hakları geçen yüzyıllara rağmen bizlerden esirgenmekte ve AKP iktidarı kendinden önceki iktidarların emek düşmanı politikalarının ayak izlerini sürerek bizlere kölelik yasalarını dayatmakta, hala İLO sözleşmelerine göre kara listede olma ayıbını yaşatmaktadır  Hiçbir yeni cilası kalmayan bu  yeni dünya düzeni işsizlik,adaletsizlik, iş cinayetleri, iş güvencesiz, esnek çalışma modelleriyle biz emekçilerin yüz yıllardır mücadeleyle elde ettiklerini bir kalemde çizip ‘kemer sıkma ‘bahanesiyle yeni fermanlar çıkararak tüm bu sömürü düzeninin sonuçlarını da yine bizlere fatura etme hazırlığında.’Başka dünya Mümkün’ umudunu yeşertmeye çalışan, yoksulluğun kadar olmadığını bilen kamu emekçilerinin onurlu mücadelesini yürüten KESK, gelir ve servet paylaşımında söz-yetki-kararı onları üretenlere bırakarak  emeğin özgürleşmesi içinde mücadele etmektedir.. Bizler verdiğimiz sınıf, emek, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin zor olduğunu biliyoruz ve bildiğimiz içinde KESK’iz ve bu onurlu  saflarımızı çoktan seçtik.

‘Krizin faturasını ödemeyeceğiz’ diyerek emekçilerin örgütlenmesi ve insanca bir yaşamı tüm herkes için isteyen KESK, yaratılmak istenen korku imparatorluğu içinde tüm ezilen ve emekten yana mücadele edenlerle birlikte birleşik bir mücadele hattı örmeye çalışmaktadır. Umudu çoğaltmaya dün olduğu gibi bugünde çok kararlı olduğunu göstererek, tüm baskı, sindirme, sahte ve yandaş sendikalarla önünün kesilmeye çalışılması ve gözaltlılara rağmen örgütlenme programına tüm Türkiye’de start verdi. Kamu emekçilerinin sözleşmeli kölelere dönüştürülmeye çalışıldığı, 657 nin tasfiyesi ve personel rejim yasası gibi milyonların hayatını etkileyecek emek düşmanı  ciddi saldırıların günlerde tüm emekçilerin palandığı bu mücadele dinamiği olan KESK’in ekmeğimize göz koyanlara karşı sesimizi yükselttiğimiz, ülke genelinde başlattığımız örgütlenme kampanyasının birinci günüde  operasyonun yapılarak önü kesilmeye çalışılarak göz dağı verilmeye çalışılmıştır.

 Dün olduğu gibi bugünde KESK AKP’nin kendinden önceki tüm iktidarlar gibi dünya emperyalistlerine taşeronluk yaparak emeğimizi,  geleceğimizi ve yarattığımız tüm değerleri sermaye ye peşkeş edilmesine sesiz kalmayacaktı ve yine öyle yaptı..Yağma yok KESK var!Bugün bizlerle işte burada buluşuldu.

 

   Sadece kamu emekçilerinin değil kamu hizmetlerinden yararlanan tüm kesimlerin yaşamını doğrudan etkileyecek gelişmelerin yaşandığı bir dönemde emekçilerin  umudu ve ülkemizin aydınlık yarınlarının yaratılmasında emeği olan KESK’in  bir kez daha geleceğimize, iş güvencemize sahip çıkarak mücadelesine devam etmektedir.Üyelerinden aldığı mücadele ruhuyla umudu çoğaltmak için kendi rüzgarını yaratarak demokratik , özgür ve insanca bir yaşam için yoğun bir mücadele programı yürütmek için bugün Türkiye’nin tüm bölgelerinde çalışma yürüten KESK heyetine tüm emek ve demokrasi mücadelesi yürüten dostların sıcaklığıyla hoş geldiniz diyorum.

 

Sizlerinde bildiği gibi  son günlerde gündem başlıkları arasında sık sık Kamu Personel Sisteminin değiştirilmesi konusu yer tutu gündemde tutulmaya çalışılıyor.Biz kamu emekçilerinin gerek iş güvencesi, gerek örgütlenme özgürlüğü gerekse insanca yaşayacak ücretler açısından kara listelere mahkum eden egemenler ve onların iş birlikçisi iktidarlar sayesinde  çıkarılan yasal düzenlemelerle ‘Kapı kulu askeri’ bir çalışan ve kölelik şartları dayatılmak isteniyor.özellikle 6111 sayılı torba yasa ile daha da sınırlı hale getirilen iş güvencesini tamamen ortadan kaldırmak için hazırlıklar yapıldığı da artık bir sır olmaktan çıkmış durumda.

 

Hükümet herkesin bildiği bu sırrı kamuoyu ile paylaşırken gerçekleri çarpıtma konusunda çıraklıktan ustalığa terfi ettiğini bir kez daha gösteriyor. Bu günlerde gazete manşetlerinden eksik olmayan “Memura müjde,  memurun verimliliği de ölçülecek”,  “Çok çalışan memur çok kazanacak”, “657 sayılı DMK tarihe karışacak”, “Görevini iyi yapmayan memur işten çıkarılabilecek” haberleri de bu ustalığın eseridir.

Bugün kamu personel sisteminin değiştirilmesi ekseninde yapılan tartışmaların aslında yeni olmadığı bilinmektedir.

 

Hatırlanırsa AKP hükümeti 2003 yılında Kamu Yönetimi Kanunu, Yerel Yönetim Reformu ve Kamu Personel Rejimi Kanunu olmak üzere 3 yasadan oluşan Kamu Yönetimi Reform Taslağı'nı TBMM'ye sunmuş ve taslak çoğunluk oylarıyla meclisten geçmişti. Ancak dönemin Cumhurbaşkanı Sezer yasa taslağını veto etmişti.

Veto edildikten sonra hükümet reform paketini bir bütün olarak yeniden gündeme getirmek yerine parça parça hayata geçirmeye başlamıştır. Ardan geçen 10 yıl içinde paket önemli ölçüde tamamlanmıştır. 

 

10 yıl sonrasında bugün karşı karşıya olduğumuz tabloyu özetlemek gerekirse:On yıl içersinde yapılan özelleştirmelerle kamu hizmetleri alanı piyasanın ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmiştir. 

Özelleştirmeler sonucu yoğun işten çıkarmalar yaşanmış, sendikalar güçsüz hale getirilmiştir. TEKEL örneğinde yaşandığı üzere özelleştirilen kamu işletmelerinin çalışanlarına bugünün çağdaş köleliği olan 4/c statüsü dayatılmıştır.

Özelleştirmelerle vergi kaybına uğrayan hükümet sermayeye teşvik yağdırmaya devam ederken kamu hizmeti alanını gittikçe daraltmıştır.

Kamu hizmeti sunanların ve bu hizmetten yararlananların ekonomik, sosyal yaşamını, çalışma koşullarını, sendikal hak ve özgürlüklerini alt üst eden yasal düzenlemeler, fiili uygumlalar ardı sıra hayata geçirilmiştir. 

Biz KESK olarak iş güvencesine dayalı bir istihdam yaratılmasından, çalışanların ortak özgür örgütlenmesinden,  mali, sosyal, özlük ve demokratik haklarımızın everensel normları esas alan özgür toplu pazarlık sistemi ile belirlenmesinden, yasakların olmadığı bir çalışma yaşamından yanayız.

 

Hükümet kamu emekçilerinin ve  emeklilerin refahını, özgürlüğünü artırma konusunda samimi ise ekonomik ve sosyal hakları daraltmak için değil genişletmek için adım atmalıdır.

 

Kamu emekçilerini ve onların hak alma örgütleri sendikaları güçsüzleştiren düzenlemelerden,

 

Torba yasa ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yapılan değişiklikler sonucu olabildiğine sınırlandırılan iş güvencemize göz dikmekten vazgeçmelidir.

 

Tüm çalışanlar için güvenceli iş, güvenceli gelecek talebimize kulaklarını tıkamamalıdır.

 

Kamu Personel Rejiminde düzenlemeler yapılırken, sadece KESK’in değil 3 milyon kamu emekçisinin de sahiplendiği temel ilkeler göz önünde bulundurulmalıdır.

 

Kimse bizden kamu emekçilerinin en temel haklarını tehdit eden girişimler karşısında sesiz, tepkisiz kalmamızı, beklemesin. Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılarak tamamen tasfiye edilmesine karşı verilen mücadeleyi etkisiz hale getirmeyi hedefleyen saldırılarını sürdürenler her zaman olduğu gibi karşılarında KESK’i bulacaktır. 

 

Emeğin özgürleşmesinin önünde engeller yaratanlara fiili meşru mücadelesiyle karşı koyanların, emek ve demokrasi mücadelesinde bedeller ödemiş ve ödemeye devam eden bir geleneğin mirasçıları KESK’liler olarak iş güvencemizi hiç kimse ile hiçbir platformda müzakere etmeyeceğimizin altını bir kez daha çiziyoruz.

 

Bu konuda olduğu gibi geleceğimiz ve alın terimiz için  grev dahil tüm mücadele yöntemlerini kullanmaktan geri durmayarak  buradan kamuoyuna bir kez daha ilan ediyoruz. Ülkemizin gerçek bir vergi adaleti için yıllardır mücadele veren KESK’e Bağlı sendikamız BES, iş güvencesinin kaldırılmasına, uygulanan vergi ve ücret politikalarına karşı  “İnsanca Yaşam, Güvenceli İş Güvenli Gelecek, Vergide ve Ücrette Adalet İstiyoruz’ talebiyle 27 Şubat 2013 Çarşamba günü tüm yurtta bir günlük iş bırakma eylemi yaparak AKP iktidarını daha önce uyardığımız gibi bir kez daha uyaracağız.

 

Kesk in tüm yurtta başlattığı bölge ziyaretleriyle gasp edilmeye çalışılan haklarımız ve talan edilen tüm değerlerimizin kazanılması adına ülkemiz, geleceğimiz ve tüm halkımız için bir taraf olduğumuzu duyurmaya ve kamuoyunu bilgilendirmek için yola çıkan KESK MYK’ sına Manisa Şubeler Platformu olarak tüm üyelerimiz adına başarılar dilemek istiyorum. Kamu emekçileri mücadelesinin ülkemizin demokratik yarınları ve özgür geleceğine ışık tutacağına inancımla sözü KESK heyetine bırakıyorum.

 

 

                                                           Manisa KESK Şubeler Platformu Adına

                                                                                 Serpil DENİZ

                                                                                SES Şb.Bşk.

 

19 Şubat 2013 Salı

AKP’NİN GÖZALTI DÜZENİNE BOYUN EĞMEYECEĞİZ!


 

Gözaltına Alınan Arkadaşlarımız Derhal Serbest Bırakılsın!

 

AKP’nin “ileri demokrasisi” her gün yaşanan gözaltı ve tutuklama furyası ile devam ediyor. Ancak otoriter, faşizan rejimlerde rastlanabilecek, emek ve demokrasi düşmanlığı üzerine inşa edilen,  bu sözde “ileri demokrasiye” muhalif her ses, farklı olan her düşünce baskı ve gözaltı uygulamaları ile susturulmak, sindirilmek isteniyor.

Yarattığı korku imparatorluğunun gölgesinin ulaşmadığı hiçbir alan bırakmamakta kararlı olan AKP, insanca bir yaşam ve demokratik bir ülke isteyen herkesi hedef tahtasına koymuştur.  Bunun için kah hedef sendikal barajlarla örgütlenmelerinin önüne yeni engeller çıkarılan işçiler oluyor, kah “grev yasaklı tek sendika rejimine” karşı insanca bir yaşam mücadelesi veren kamu emekçileri, eşitlik mücadelesini yükselten kadınlar, gerçeğin peşinde koşarak kalemini ve onurunu satmayan basın emekçileri; parasız, bilimsel, demokratik ve anadilinde eğitim isteyen öğrenciler; emek ve demokrasi mücadelesi yürütenlerin savunma görevini üstlenen avukatlar, doğa katliamlarına karşı sesini yükselten çevre hakkı savunucuları.Yani AKP’nin karanlığına teslim olmayacağız diyen herkes bu faşist ablukadan nasibini alıyor. Kısacası siyasi iktidar ABD emperyalistleri arkasına alarak egemenlerle birlikte  dikta düzeni pekiştirmek için dün olduğu gibi bugünde sesini yükselten herkes gözaltına alınmakta, tutuklanmaktadır.

Her geçen gün görüyoruz ki bu baskı ve sindirmeden  Konfederasyonumuza ve bağlı sendikalarımızın da nasibini fazlasıyla almakta. KESK olarak bizler haklılığımızdan ve sadece üyelerimizden aldığımız güçle ne zaman haklarımızı ve insanca yaşayacak bir düzeni tüm halkımız için isteyip, demokrasi ve  özgürlüklerimiz için mücadele etsek, emekçilerin ve geleceğimizin için umut olsak, en çok umuttan korkanlar karşımıza çıkıyor.Adresse hep aynı. Korku imparatorluğunun  mimarı AKP.

Açıkça halkına yalan söylemekten çekinmeyerek ve suç üretmekten uslanmayan AKP Üyelerinin hak ve çıkarlarını korumakla, geliştirmekle görevli her gerçek sendikanın, her gerçek konfederasyonun yapması gereken sendikal faaliyetlerimizi kurdurttuğu sahte sendikalarla engellemeyeceğini anlayınca, özellikle son bir yıldır ardı ardına yapılan operasyonlarda sorgulama konusu haline getirilmiştir. Sendikal örgütlenme faaliyetlerimiz kapsamında gerçekleştirdiğimiz eylem ve etkinliklerimizin “suç” olarak gösterilmesi sonucunda haklarında hukuktan yoksun iddia-nameler hazırlanan toplam 59 yönetici ve üyemiz bugün demir parmaklıklar ardındadır.

Ancak ülkemize” dünyada hapisteki sendikacıların en fazla olduğu ülke” utancını yaşatanlar bununla da yetinmek istememektedir. Her türlü baskıya rağmen sesini yükselten, kamu emekçilerinin vicdanın sesi olmaya devam etme kararlılığından ödün vermeyen, KESK ve bağlı sendikalarını tamamen saf dışı bırakmak için Türkiye’nin dört bir yanında üye ve yöneticilerimize yönelen keyfi gözaltı ve tutuklamaları olanca hızıyla sürdürmektedir.

Son olarak bugün sabah erken saatlerde, 28 ilde gerçekleştirilen operasyonlarda, içlerinde konfederasyonumuza bağlı sendikalarımızın yönetici ve üyelerinin de bulunduğu toplam 167 kişi gözaltına alınmıştır. Aralarında KESK Eğitim- Örgütlenme Sekreterimiz Akman Şimşek ve eşi Mehtap Şimşek’in de bulunduğu, çok sayıda üye ve yöneticimiz daha önce defalarca tanık olduğumuz görüntüler eşliğinde gözaltına alınmıştır. KESK Genel Merkezi ve bazı sendikalarımızın şubeleri yine bildik görüntülere şahit olmuş, didik didik aranmıştır.Bir taraftan yarattığı yandaş medya aracılığıyla da  sendikal faaliyetleri suçmuş gibi algılatıp, KESK i itibarsızlaştırmaya ve etkisizleştirmeye çalışmaktadır. Böylece AKP ilerde  tek adamlığı ve  sürecekleri saltanatta dikensiz gül bahçesi yaratmaya  pek heves etmektedirler.

“Soruşturmanın gizliliği” gerekçe gösterilerek tarafımıza bilgi verilmeyerek hukuksuzlukta da sınır tanımamaktadırlar. KESK olarak bizler biliyoruz ki bu saldırılar  tesadüfü değildir. Kamu emekçilerinin sözleşmeli kölelere dönüştürülmeye çalışıldığı, 657 nin tasfiyesi ve personel rejim yasası gibi mlyonların hayatını etkileyecek emek düşmanı  ciddi saldırıların palandığı bu günlerde tüm emekçilerin mücadele dinamiği olan KESK’in ekmeğimize göz koyanlara karşı sesimizi yükselttiğimiz, ülke genelinde başlattığımız örgütlenme kampanyasının birinci günüde bu operasyonun yapılması bundan  önecekiler gibi kesinlikle tesadüf olamaz.

Her zaman olduğu gibi bu sabah gerçekleştirilen operasyon hakkında da ortalığı spekülasyonları ile bulandırmak isteyenler  yine  görev başındalar. Evet herkes görevinin başında.Bizler verdiğimiz sınıf, emek, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin zor olduğunu biliyoruz ve bildiğimiz içinde KESK’iz ve bu onurlu  saflarımızı çoktan seçtik.Onlarında görevleri eğemenlerin borazanlığını yapmak ve adaletsizliğin, bu katmerli sömürünün, savaşın,insanın insana kulluğunun devamı için kendinden önceki iktidarların yaptığını yapıyorlar. Buradan bir kez daha bir gerçeğin altını kalın çizgilerle çizmeyi borç biliyoruz. Kim ne derse desin, hangi yalana inanmak isterse istesin, gerçekler gün gibi ortadadır. Ve gerçekler devrimcidir.eninde sonunda ortaya çıkarlar. Bu operasyonun tek bir adı vardır. O da örneklerini daha önce defalarca yaşadığımız “Emek ve Demokrasi Güçlerini Sindirme” operasyonudur.

Bizler biliyoruz ki; sömürü ve yağmaya karşı emeğin hakkını, savaşa karşı barışı, emperyalizme karşı bağımsızlığı, ırkçılığa ve şovenizme karşı hakların kardeşliğini kararlılıkla savunduğumuz, baskı ve sömürü düzeni üzerine kurulu bu köhne düzene karşı her koşulda direneceğimizi ifade ettiğimiz için bu tabloyla karşı karşıyayız.

Her zaman söylüyoruz, görmeyen gözlere, duymayan kulaklara, yazmayan kalemlere inat bir daha ifade ediyoruz. Bizler, bu topraklarda gerçek bir demokrasi için mücadele etmenin zor, bedelinin de ağır olduğunu biliyoruz.   Ancak "hak verilmez mücadeleyle alınır" şiarını ilke edinen, baskılara mücadeleyi daha da yükselterek cevap veren, "acıyı bal eyledik" diyen bir gelenekten gelen KESK asla yılmayacaktır.

Bizleri baskı altına almaya çalışan, haklı mücadelemizden döndürmeyi amaçlayan her türlü hukuk dışı ve fiili uygulamaların karşısında geçmişte olduğu gibi, bugün de sesiz kalmayacağımız bilinmelidir. KESK olarak tüm demokratik muhalefete, üye ve yöneticilerimize yönelik yıldırma ve sindirme uygulamalarına son verilmesini, gözaltına alınan arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını istiyoruz..

Bilinmelidir ki, KESK ve dostları emek ve demokrasi mücadelesini yükselterek her türlü hukuk dışı uygulamanın karşısında dün olduğu gibi buğunda mücadeleden geri durmayacaktır.Emek ve demokrasi mücadelesinde kendi rüzgarı yaratarak, umudu var eden KESK ve emekten yana tüm yoldaşlarımızla faşist uygulamalarla egemenliğini 12 eylül yasalarına borçlu olan ve onları aratmayacak uygulamalara imza atan güçlerin korkulu rüyası olmaya devam ederek onları tarih sahnesinde ait oldukları çöplüğe süpüreceğiz

Buradan bir kez daha haykırıyoruz.Gözaltına alınan, tutuklanan üyelerimizin haklarını her zeminde koruyup savunmaya devam edeceğiz. AKP hükümetinin faşizan politikalarına karşı duracak, zulmün ve zorbalığın efendileri önünde asla boyun eğmeyeceğiz.

 

BASKILAR BİZİ YILDIRAMAZ!

YAŞASIN MÜCADELEMİZ!

YAŞASIN KESK!

 

 

 

13 Şubat 2013 Çarşamba

BİR MİLYAR KADIN ŞİDDETE KARŞI DANS EDİYOR


                                           

                        BİR MİLYAR KADIN ŞİDDETE KARŞI DANS EDİYOR

Yeryüzünde bir milyar kadın, taciz, tecavüz, şiddetin her türlüsü ile yüz yüze yaşıyor.  Bir milyar kadın, kendisinin belirlemediği ağır yaşam koşullarının, sömürünün, toplumsal çarpıklığın ağır faturasını ödemek zorunda bırakılıyor.  Bir tarafı geleneklerle, toplumsal cinsiyet rolleriyle boğuşurken, diğer tarafı metalaşmak ile kendisi olmak arasında gidip geliyor.

Savaşın, yıkımın, silahlanmanın ve militarizmin hedef tahtasındadır kadın.   Yedi bin yıllık sınıflı toplum tarihi boyunca kendine ve kimliğine yabancılaştırılmış, birinin yâda birilerinin belirlediği kurallarla yaşamak zorunda bırakılmıştır. Modern toplumun dişlisine sıkışmış ucuz emek, geleneksel ailenin kuluçkasıdır. Tarlada ırgat, evde hizmetçi, sokakta cinsel bir objedir.  Açlığın, yoksulluğun, işsizliğin, sinir bozukluğunun, bastırılmış duyguların, olan, olmayan, ufukta görünen her şeyin sebebi ve suçlusudur kadın.

Dünyanın dört bir tarafında olduğu gibi ülkemizde de maalesef kadın bu şekilde algılanmakta ve kendisine bu kimlikler dayatılmaktadır. Ne haddinedir kadının bu rollere karşı çıkmak, maazallah Saraı Sierra’ya benzer sonları. Oda kocası olmadan ülkemizi ziyarete gelmişti ya, pencereden bakanlarca hak etmişti ölümü. 

Ama şimdi dışarı çıkma, Ufkumuzu ve algımızı değiştirme zamanı. Erkek egemen zihniyetine, şiddete, taciz ve tecavüze karşı sokağa çıkma ve dans etme zamanı.  Kadına reva görülen baskı, zulüm ve kimliksizliğe karşı kadın olmanın onuruyla ayağa kalkma zamanı.

Kadınlar dans ederek "Kadına şiddete hayır" diyecekler. Son yılların en büyük kadın hareketi V-Day 14 Şubat'ta tacize, tecavüze, şiddete, enseste, ölüme "Yeter" demek için dans etmeye davet ediyor. Bir Milyar Kadın Ayağa Kalkıyor hareketi bu zulme dur demek üzere dünya çapında eş zamanlı olarak etkinlik düzenliyor. 14 Şubat 2013 Perşembe günü dünyanın her yerinde, açık veya kapalı alanlarda dans edilerek ve başka etkinlikler yapılarak kadına yönelik baskı ve şiddet protesto edilecek.

Küresel düzeyde gerçekleştirilecek bu eylem bir dans davetidir. Tecavüz ve şiddet kültürünü ortadan kaldırmak üzere kadınlara ve erkeklere yapılan bir çağrıdır. Kadınların sayısal gücünü ve ortak mücadelesini açığa çıkaracak bir dayanışma eylemidir. Kadınlara yönelik şiddeti verili gerçek olarak gören anlayışın reddedilmesidir. Bu eylem yeni bir zamanın ve yeni bir var oluş biçiminin çağrısıdır.

KESK kadın komisyonu olarak bizde kadına karşı şiddete son vermek amacıyla dünya kadınlarının gerçekleştireceği bu eylemi destekliyor ve kadınların özgürlük mücadelesine yeni bir ivme kazandıracağına inanıyoruz.

                                                                        AYÇA RAMAZAN 

                                                                Manisa KESK Kadın Komisyonu Adına

                                                                  SES Manisa Şb. Kadın Sekreteri

 

 

6 Şubat 2013 Çarşamba

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ HAKLARI BİR BİR ELLERİNDEN ALINIYOR


SAĞLIK ÇALIŞANLARININ HAKLARI BİR BİR ELLERİNDEN ALINIYOR

ÖNCE MASAİLERİ ARTTIRILDI.

ŞİMDİ PERFORMANSA  DAYALI EK ÖDEMELERİ TEHLİKEDE!

 


Kamu Hastane Birliklerinde çalışan hekim ve sağlık çalışanlarının performansa dayalı ek ödemeleri tehlikede!

 ‘’ŞU FAKİRİN 9 YILLIK HAYALİ’’ İLK ÖNCE EK ÖDEMELERİ Mİ VURDU?

Kamu Hastane Birliklerinde çalışan hekim ve sağlık çalışanlarının performansa dayalı ek ödemeleri tehlikede!

Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı Uz. Dr. Hasan ÇAĞIL imzası ile 31 Ocak 2013 tarihinde 87 Kamu Hastaneleri Birliğine gönderilen Yeni Ek Ödeme Yönetmeliği hakkındaki yazıda;

“12.5.2006 tarihli ve 26166 sayılı Ek Ödeme Yönetmeliğinin yürürlüğünün 31.12.2012 tarihinde sona erdiği, bu çerçevede ‘sözleşmeli statüde istihdam edilen personel hariç olmak üzere’ kamu hastaneleri birliklerinde görev yapan personele yapılacak ek ödemenin usul ve esaslarının düzenlendiği yeni bir yönetmeliğin hazırlanmış olduğu ancak Maliye Bakanlığı ve Sayıştay Başkanlığının görüşü alınmamış olduğu için henüz Resmi Gazete ’de yayınlanmadığı’ bildirilmekte; ‘yayımlanacak olan yeni Ek Ödeme Yönetmeliğinin 01.01.2013 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe gireceği ancak yeni yönetmelik yürürlüğe girinceye kadar ikinci ve üçüncü basamak sağlık tesislerinde görevli personele yalnızca sabit ek ödemeler ile Döner Sermaye Sabit Ödemesi yapılacağı, bunun dışında performansa dayalı ek ödeme hesaplamalarına yönelik herhangi bir işlem yapılmayacağı’’ belirtilmiştir.

Benzer konuda Türkiye Halk Sağlığı Kurumunun konu ile ilgili yönetmeliği yayımlayabildiği halde Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu (TKHK) gereken düzenlemeyi zamanında yapamamış ve binlerce sağlık çalışanının mağdur olmasına yol açmıştır. Ancak kamu hastaneleri birliklerinde başta genel sekreterler ( “CEO”lar) ve hastane yöneticileri olmak üzere sözleşmeli statüde olan çalışanların ek ödemeleri bu durumdan etkilenmemektedir. Halen sözleşmeli statüde çalışan yöneticilere döner sermayeden yapılacak olan ek ödemenin hastane geliri ve performanstan bağımsız olarak her ay maaşlarının belirli bir katı oranında yapılması garanti altına alınmıştır.

“Şehir Efsanesi” ne Dönen Şehir Hastaneleri!

Hekim ve sağlık çalışanları şirketlerin kira bedellerinin ödenmesi için mi çalışacak?

Başbakanın önce “9 yıllık hayalim” daha sonra “bu fakirin 6 yıldır üzerinde ısrarla durduğu şehir hastaneleri” diye tanıttığı projelerden nasibini belli ki ilk önce sağlık çalışanları alacak. Tüm sağlık hizmetlerinin taşeronun taşeronuna devredileceği yerde hangi ek ödemeden söz edilebilir ki?

Kamuoyuna “5 yıldızlı otel hastaneler” olarak sundukları yasada ihaleyi alacak şirketlere, hazine arazileri bedava verilecek, yapım işleri kira karşılığında olacak ve kira bedeli 25 yıl boyunca döner sermayeden ödenecek.

Acaba Ek Ödeme Yönetmeliğinin halen yayımlanmamış olması sadece TKHK (Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu) yöneticilerinin beceri eksikliği ve tembelliklerinden mi kaynaklanmaktadır? Şu anda TBMM’de görüşülmekte olan ve kısaca kamu-özel ortaklığı olarak bilinen sağlık tesislerinin kiralama yöntemi ile yaptırılması hakkındaki kanun tasarısının henüz yasalaşmamış olması bunda bir etken midir?

Kanun tasarısına göre yaptırılacak olan sağlık tesislerinin 25 yıla yayılan ve her yıl ödenmesi gereken kira bedeli hastanelerin döner sermaye gelirlerinden karşılanacaktır. Yasa, sadece yeni yaptırılacak kam püsleri değil, genel sekreter yetkisi ile birlik içinde yaptırılacak olan sağlık tesislerinin de kiralanması ve buradaki sağlık hizmetinin taşeron eliyle gördürülmesini içermektedir. Acaba bu kira ve hizmet bedellerinin döner sermayeden karşılanmasını düzenleyen Kanun’un yayımlanmasından sonra mı yeni yönetmelik açıklanacaktır.

Hekim ve sağlık çalışanlarının geliri tehdit altında!

Performansa dayalı ek ödeme havuzu çeşitli musluklarla boşatılmaya devam ediliyor. Birlik sözleşmeli yöneticilerinin garanti edilen ek ödemelerinin yanına şimdi de kurulacak sağlık tesislerinin yıllık trilyonları, 25 yılda 50 katrilyonu bulan kira ve sağlık hizmet bedelleri eklenecek.

                                                 SES Manisa Şubesi olarak;

     1. Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının emekliliğe yansıyan ve genel bütçeden karşılanan maaşlarının düşük düzeyde tutulmasına ve çalışanların performansa dayalı ek ödemeye mahkum edilmelerine karşıyız.

     2. Performansa dayalı ücret güvencesizdir. Kamu hastaneler birliğinde bütçelemede gelir/gider dengesizliğinde gelir bütçesi esas alınmaktadır. Genel sekreter şayet gider bütçesi fazla ise sağlık tesislerinin ihtiyaçlarını önceleyerek gider miktarını azaltma yetkisine sahiptir. Yöneticilerin ek ödemeleri ve kira bedellerinin eklendiği gider bütçesinde ilk önce gözden çıkarılacak olanın çalışanların performansa dayalı ek ödemeler olacağı açıktır.

     3. Performansa dayalı ek ödeme; iyi hekimlik değerlerini zedelemekte, çalışanların iş barışını ve huzurunu bozmaktadır. Ayrıca sağlık hizmeti niteliğinin azalmasına neden olarak hasta güvenliğini tehdit etmekte; sağlık çalışanına yönelik şiddeti körüklemektedir.

     4. Hekim ve sağlık çalışanlarına iş ve ücret güvencesi sağlanmalı; performansa dayalı ücretlendirmeden vaz geçilmeli ve şu an itibariyle çalışanlara verildiği ifade edilen ücretler emekliliğe yansıyacak şekilde ve genel bütçeden karşılanmalıdır.

     5. Halen TBMM’de görüşülmekte olan kısaca kamu-özel ortaklığı olarak bilinen kanun tasarısı halkımızın sağlığını uluslararası sermaye gruplarının insafına terk etmektedir. Ayrıca bu tasarı ile sağlık çalışanlarının iş ve ücret güvencesi ortadan kalkmakta, taşeronlaşma her alanı kaplamaktadır. Bu kanun ile hali hazırda çıkartılması geciktirilen Ek Ödeme Yönetmeliğinin içine kira bedellerinin döner sermayeden karşılanması girecek ve bu durumda sağlık çalışanlarının geliri önemli ölçüde azalacaktır.

     6. Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumumun özensiz ve art niyetli davranarak sona ereceği aylar öncesinden bilinmesine karşın yeni Ek Ödeme Yönetmeliğini zamanında yayımlamayarak ek ödemelerimizi geciktirmelerini kınıyoruz.

       7. Sağlık Dönüşüm Programının son parçası olan kamu özel ortaklığı ile kamu sağlık kuruluşlarını tamamen özelleştirilmesine yol açacak olan bu kanun tasarısının TBMM’de kabul edilmemesi için tüm hekimleri ve sağlık çalışanlarını mücadeleye çağırıyoruz.

 

 

                                                               SES

                       SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI

                                                  MANİSA ŞUBESİ

                                                      (Serpil DENİZ Şube Başkanı)