29 Nisan 2014 Salı

MANİSA EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU 1 MAYIS ÇAĞRISI



                                                 BASINA VE KAMUOYUNA 
                                                  GEZİDEN 1 MAYISA ALANLARA
   
   Bundan yüzyılı aşkın bir süre önce emekçilerin ateşlediği fitil; 1 Mayıslarda "Başka Bir Yaşam, Başka Bir Türkiye, Başka Bir Dünya Mümkün" diyenlerin yolunu, yolumuzu bugün de aydınlatmaya devam ediyor.
Her 1 Mayıs‘ta, bir yandan geçmişte yaşanan mayısların birinci günlerini yeniden anımsamak ve yeniden anımsatmak görevimiz, bir yandan da gelecek güzel günlerde yaşanacak 1 Mayıslara olan inancı dile getirmek görevimiz var.
1 Mayıs sesimize ses katma, yüreklerimizi yüreklerimizle birleştirme günü.
1 Mayıs emperyalizme ve onun ülkemizdeki taşeronuna daha güçlü karşı durma günü.
1 Mayıs gericiliğe ve ırkçılığa karşı daha fazla dik durma günü.
1 Mayıs dünyadaki kardeşlerimizle birlikte bize dayatılan açlığı, yoksulluğu, sömürüyü, savaşı, gözyaşını ve acıyı yenmek için, kendi yaşamımızı ve geleceğimizi savunmak için, mücadele bayrağını daha da yükseltme günü.
1 Mayıs savaşa karşı barışın, kardeşliğin, bir arada yaşamın, adaletin ve dayanışmanın hüküm sürdüğü, halkların kardeşliğinin sağlandığı bir gelecek yaratmak için mücadelemizi kararlılıkla sürdürme günü.
1 Mayıs "Kahrolsun Emperyalizm, Yaşasın Mücadelemiz" deme günü.
Emekten ve insandan yana tavır alan bizler geçmiş tüm tarih mücadelelerini de sahiplenerek 1 Mayıs 1977 de zalimlerin kana buladığı o güzelim baharı kışa çevirmeye çalışanlara inat yılmadan hesap soracağız. Çünkü bizler biliyoruz ki boşuna çekilmedi bunca acılar.Yaşanan her şey bir yumak gibi sarılarak ardımızdan gelir.Çünkü tarihin son yerinde ancak direnenler söz söyleyecektir.Yaratılan  her  mücadelesinin sıcaklığının büyüttüğü coşkuyla, her zamankinden daha dik ve her zamankinden daha kararlı bir şekilde,  1 Mayıs‘ta  her yerde, dost emek - meslek örgütleri ve demokrasi güçleri ile birlikte yan yana, omuz omuza alanlarda olarak son söz söylenecektir.’Umudun düşmanlarına,akan suyun,meyve çağında ağacın,serpilip yeşeren hayatın düşmanlarına karşı,ölüm vurdu alınlarına; çürüyen diş,dökülen et,bir daha geri gelmemek üzere yıkılıp gidecekler.Ve elbette dolaşacak elini kolunu sallaya sallaya dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle, işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet’ diyebilmek için,1 Mayıs‘ta ellerimizde eşitlik, özgürlük ve adalet isteyen bayraklarımız olacak.
Sömürünün, savaşın, ırkçılığın ve gericiliğin kalesi haline gelen, Taşeron Cumhuriyeti’ne dönüştürülen Türkiye’de, emekten yana bir dünya inşa etmek için 1 Mayıs’ta, işçilerle, yoksullarla, işsizlerle, kadınlarla, gençlerle, dışlanmışlarla, mağdurlarla ve emeğini, alın terini harcayan bütün emekçilerle
Birlik olmak, dayanışmak ve mücadeleyi yükseltmek için, 1 Mayıs’ta başta Taksim 1 Mayıs alanı olmak üzere ülkenin dört bir yanında meydanları bayram yerine çevireceğiz.
Evet, bizler bu ülkenin aydınlık yüzleri gelecek güzel günlerin kurucuları olarak ülkenin geleceğinin konduğu masaya seyirci kalmayacağız.
 İşbirlikçi iktidarın karşısında, emperyalizme, işbirlikçilere, diktatörlere karşı emekçilerin haklarını savunmak için 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız!
Doğamızı, havamızı, derelerimizi, vadilerimizi, kıyılarımızı, ormanlarımızı HES’le, termikle, nükleerle, madencilikle, 2B ile talan eden, elimizden alan, yok eden sermayenin ve iktidarın karşısında çevremize, ormanlarımıza, derelerimize, suyumuza, doğamıza sahip çıkıyoruz diyerek jandarma-polis barikatlarının önünde dikilen köylüler var! Yaşam alanlarını savunma direnişinde Yağmaya, talana izin vermeyeceğiz demek için 1 Mayıs alanına çıkıyoruz.
Güvencesizleştirmeye, sendikasızlaştırmaya, iş cinayetlerine karşı Güvenceli İş isteyen, köle çalışma koşullarına karşı hakları için mücadele eden işçiler, Taşeron Cumhuriyetine Hayır diyerek, Güvencesizliğe karşı mücadele eden tüm emekçiler olarak bu işçi cehennemini dağıtacağız demek için 1 Mayıs alanına çıkıyoruz.     
Kürtajı yasaklamaya çalışarak kadınların yaşamı ve bedeni üzerinde tahakküm kurmaya çalışan, kadını ucuz esnek emek olarak konumlandıran, aile dışında kadına yaşam hakkı tanımayan AKP’nin, erkek egemenliğinin ve gericiliğin karşısında “Yaşamda bizim, karar da” diyen kadınlar var!’ Söz de bizim meydan da bizim’ demek için 1 Mayıs alanına çıkıyoruz.
1 Mayıs’ta hepimiz birer Ali İsmail, Mehmet, Medeni, Ahmet, Ethem, Abdullah, Hasan Ferit ve Berkin olup tüm meydanları birleştiren o sloganı hep birlikte daha güçlü haykıracağız:“Her Yer Taksim Her Yer Direniş!”. diyeceğiz
1 Mayıs 1977’de öldürülenlerin, gezi sürecinde aramızdan aldıkları 8 arkadaşımız, kardeşimiz, yoldaşımızın hesabını sormak için 1 Mayıs’ta alanlarda, sokaklarda olacağız.   
31 Mayıs’ta Haziran direnişini yaratanlar caddeleri doldurup, hayallerimizdeki dünyayı Taksime inşa edip eğe menleri geri püskürttüysek, şimdi de 1 Mayıs işçi sınıfının uluslar arası birlik, mücadele ve dayanışma gününde tüm yasaklamaların karşısında, AKP’nin karşısında yine, yeniden inatla barış diyeceğiz,. Kardeşlik diyeceğiz emek diyeceğiz, özgürlük diyeceğiz, eşitlik diyeceğiz, sömürüsüz bir dünyanın inşası için inadına mücadele diyeceğiz!
Bu daha Başlangıç Mücadeleye Devam!
Halklarımıza bir kez daha sesleniyoruz: Sömürünün olmadığı, zorbalığın, yolsuzluğun, faşizmin olmadığı bir dünyayı kurmak için; Öfkeni, Yüreğini, Umudunu al da gel. Bizler bu coşku ve inançla  Manisa’da da 1 Mayıs’ı kutlayacağız. Tüm emekçileri, dostlarımızı, halkımızı yanımızda olmaya davet ediyoruz. Saat 14.00 de Manisa Lisesinin önünde toplanarak, kortej oluşturup Manolya meydanına akacağız.
Yapacaklarımız var daha, birlikte yazacağımız tarihler var. Yürüyoruz inançla.
Yaşasın emeğin birlik, mücadele, dayanışma günü!
Yaşasın 1 Mayıs
KESK ŞUBELER PLATFORMU YÜRÜTMESİ ADINA DÖNEM SÖZCÜSÜ
Mehmet KAPAR( SES Manisa Şube Mali Sekreteri)  29.04.2019

15 Nisan 2014 Salı

BORDROLARIMIZI YAKTIK.



Değerli basın emekçileri,

Bugün ellerimizde yoksulluğun, sömürünün belgesi olan bordrolarımızla alanlardayız. Ellerimizdeki bu bordrolar yıllardır biriken, her geçen gün ağırlaşan ekonomik ve sosyal sorunlarımızın belgesidir. Duyulmayan sesimiz, yok sayılan taleplerimizdir. 

Bugün bordrolarımızı yoksulluğa, sömürüye meydan okuduğumuzu göstermek, insanca yaşam hakkımız için kazanana dek mücadelemizi büyütmeye kararlı olduğumuzu göstermek için yakıyoruz. Kamu emekçileri, iradesi yok sayılarak iktidarın beklentilerine uygun biçimde yandaş konfederasyon tarafından imzalanan Satış Sözleşmesinin ürünü olan bu bordroları reddetmektedir. AKP ve yandaş sendikası, kamu emekçilerini sadaka ile kandıramayacağını artık anlamalıdır.

Değerli basın emekçileri,

Bilindiği gibi kamu çalışanlarının sendika kanununda yapılan değişikliklerle 2,5 milyon kamu emekçisinin ve 1,9 milyon emeklinin iradesi yandaş konfederasyon yönetimine altın tepsiyle sunulmuştur. Aileleriyle birlikte yaklaşık 15 milyon insanı doğrudan ilgilendiren böylesine önemli bir sürecin kamu emekçilerinin ekonomik, sosyal ve demokratik haklarına yönelik beklentilerine uygun biçimde çoğulcu ve katılımcı biçimde işletilmesi bir yana adeta yandaş konfederasyon başkanıyla kapalı kapılar ardında yangından mal kaçırırcasına sürdürüldüğünün en somut kanıtı 2013 toplu sözleşme görüşmeleri olmuştur. Yasal olarak bir aylık süre olmasına rağmen görüşmelerin yedinci gününde masanın tarafları olan konfederasyonlara bile haber verilmeden Satış Sözleşmesi imzalanmıştır. Kamu emekçilerinin sosyal, demokratik ve özlük haklarına ilişkin hiçbir hususun görüşülmesi sağlanmadan ekonomik açıdan ortaya tam bir sefalet belgesi çıkmıştır. Bu durum mevcut yasanın grev ve gerçek bir toplu sözleşme düzeninden ne kadar uzak olduğunu göstermiş, kamu emekçilerine hak vermek yerine haklarını budamanın aracı olduğunu yıllardır ifade ettiğimiz gibi bir kez daha açığa çıkarmıştır.

AKP iktidarının emekçileri içine sürüklediği mevcut kara tablo, emekçilerin nasıl kandırılmaya çalışıldığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Yıllık resmi enflasyon Mart ayı itibariyle yüzde 7,70'e ulaşmış, halkın gerçek enflasyonu ise yüzde 20’yi aşmış durumdadır. 2014 yılında enflasyonun çift haneli rakamlara ulaşmasına kesin gözüyle bakılırken, maaşlara yapılan 123 TL'lik artış daha üç aylık enflasyon rakamlarıyla birlikte buharlaşmıştır. Kamu emekçilerinin uzun yıllardır yaşadığı yoksullaşma süreci 2014 yılında artarak devam etmektedir.

Değerli basın emekçileri, 

Ülkemiz kritik bir sürecin içinden geçmektedir. 12 yıldır ülkeyi yöneten AKP, bir çok şaibe içeren yerel seçimlerin sonucunu galibiyet olarak yandaş medya aracılığıyla kamuoyuna servis etmekte, ülkeyi içine sürükledikleri karanlığı büyütmede kararlı olduklarını ifade etmektedir. Özgürlüğü, demokrasiyi, barışı ve eşitliği inşa ettikleri karanlığın içine hapsederek ülkenin geleceğini belirlemeye kalkışmaktadır. 

Siyasi iktidar temsilcilerinin babalı oğullu, cümbür cemaat boğazlarına kadar yolsuzluğun içine battığı, talanın ve yağmanın bir virüs gibi hem iktidarı hem de mevcut sistemi içten içe çürüttüğü bu dönemde halkın, emekçilerin giderek yoksullaşması, zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul hale gelmiş olması bu sürecin doğal sonucudur. Boğazına kadar pisliğe batmış bir iktidarın, onun yağma ve talana dayanan ekonomi politikalarının “daima millet, daima hizmet” yalanı ve din sömürüsüyle daha fazla sürdürülebilmesi mümkün değildir. Gövde gösterileri eşliğinde  balkonlardan  ilan ettikleri  sözde zaferleri aslında mağlubiyet yolunda sona biraz daha yakınlaştıklarının göstergesidir. 

11 yıllık neoliberal, dini-muhafazkar, baskıcı ve otoriter düzene karşı oluşan tüm öfke ve itirazların dalga dalga tüm yurda yayıldığı Haziran direnişinde toplumun geniş kesimleri değişim iradesini ortaya koymuştur. AKP, halkın başlattığı değişim rüzgarına karşı ayakta durabilecek yönetim kabiliyetini çoktan yitirmiştir. Bunun en büyük göstergelerinden biri de 30 Mart yerel seçimlerinde AKP'nin sandıkta çevirdiği karanlık işler ve demokrasiye düşürdüğü kara gölgedir. Bugün insanların özgür iradelerini ve demokrasinin en asgari gereği olan oy kullanma, seçme ve seçilme hakkına bile müdahalede bulunanların yandaş sendikalarla birlikte emeğimizi çalmalarına bir kez daha demokratik haklarımızı kullanarak bugün burada bodrolarımızı yakarak karşı çıkıyor, bize toplu sözleşme diye yutturmaya çalıştıkları satış sözleşmesini kabul etmediğimizi ilan ediyoruz.

Değerli basın emekçileri, 

11 yıldır yoksulluğa itilen emekçilerin tüm birikimlerinin bu düzende nasıl çalındığı ve kimlerin kutularından çıktığı ortadadır. Bizler kamu emekçileri olarak, işçilerden, köylülerden, emeklilerden, halktan kaçırılarak ayakkabı kutularında saklanan her kuruşun hesabını sormakta kararlıyız.
Kamu emekçilerinin gasp edilen gerçek bir toplu sözleşme hakkını kullanmaları için,
Herkese güvenceli iş, onurlu bir yaşam, insanca bir ücret için,
Kaynakların sermayeye değil, işsizlik ve yoksullukla mücadeleye ayrılması için,
Demokratik bir çalışma yaşamı için,
Başta 2014 yılı enflasyon kayıplarımız olmak üzere büyümeden dolayı kayba uğrayan tüm ekonomik ve sosyal  haklarımızın en kısa zamanda telafi edilmesi için,
AKP’nin zulüm, sömürü ve talan düzenine karşı eşitlik, özgürlük, barış, adalet ve insanca bir yaşam taleplerimizle işyerlerinde, sokaklarda, hayatın her alanında tüm baskılara ve zorbalıklara rağmen inadına sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Tüm kamu emekçilerini bu mücadelede yer almaya ve geleceklerine sahip çıkmaya çağırıyoruz.
KESK MANİSA ŞUBELER PLATFORMU
DÖNEM SÖZCÜLÜĞÜ ADINA
Zeynel Abidin KAPLAN SES MANİSA ŞUBE SEKRETERİ





7 Nisan 2014 Pazartesi

GEZİ DAVASI BASIN AÇIKLAMASI

“Gezi Davası” Bir Demokrasi Ayıbıdır!


Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların yok edilmesine gösterilen tepki, yaşam değerlerini savunmak için meydanlarda ve kamusal alanlarda demokratik taleplerin ortaya koyulduğu eylemler olarak devam etmiştir. Ancak Başbakan Erdoğan’ın “nefret” söylemi ile birlikte talimatları doğrultusunda artan polis şiddeti ve toplumun demokratik taleplerine karşı iktidarın olumsuz tutumu nedeniyle tüm toplumsal kesimlerin tepkisine dönüşmüştür.

Toplantı ve gösteri hakkını kullanan yurttaşlara karşı şiddet uygulayan hükümet; Gezi sorununu barışçıl yollarla çözebilme arayışındaki yasal kuruluşları “suç örgütü” olarak gösterme gayretine girişmiştir.  Tüm yurtta milyonlarca kişinin katılım sağladığı bu eylemleri bir suçmuş gibi göstermek ve halkı tedirgin ederek demokratik eylemlere katılımını engellemekten başka bir şey değildir. Oysa Manisa da ki bu eylemlerde hiçbir sorun yaşanmazken 183 kişiye soruşturma açılmıştır. Bunun tek bir amacı vardır o da demokratik eylemlere halkın gözünü korkutarak katılımı aza indirgemek ve demokrasiyi yok saymaktır.

“Demokrasi ve özgürlük” taleplerini dile getiren insanlardan “intikam alma” amacıyla somut hiçbir delile dayanmayan iddianameler düzenlenmiş ve dava açılmıştır.Demokratik bir hak olan toplantı ve gösteri hakkı doğal olarak, insanların bir araya gelerek kullandığı bir haktır. Ancak ne yazık ki; tamamen hukuksuz bir şekilde açılan bu dava ile demokratik hakların kullanılması “suç” olarak tanımlanmaktadır. Gezi eylemleri esnasında toplumun taleplerine kulağını tıkayan AKP iktidarı bu davanın açılmasındaki ısrarcılığıyla; bir “suçlu” yaratarak, antidemokratik yönetim anlayışını, “kent, kültür ve çevre değerlerinin” katlini ve 17 Aralık soruşturmaları ile de gündeme gelen bu değerler üzerinden yürütülen “soygun, hırsızlık, yolsuzluk” hukuksuzluklarını örtbas etme gayretindendir.

Güvenlik güçlerinin kullandığı şiddet nedeniyle hayatını kaybeden ve/veya yaralanan yurttaşların faillerinin bulunması yerine delillerin karartılmasına dahi göz yumulurken; suç sayılabilecek herhangi bir eylemin yer almadığı, hukuki gerekçeden yoksun bir iddianame ile yasal kuruluşların temsilcileri hakkında “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçlamasıyla dava açılması hukuk devleti ile bağdaşmaz. Bu dava hukuken yok hükmündedir ve Türkiye için bir demokrasi ayıbı olarak tarihe geçmiştir.
Bu vesileyle Manisa emek ve demokrasi platformu olarak; demokratik haklarını barışçı yollarla kullanan insanların hukuksuz yargılanmasını değil; Gezi sürecinde şiddet emrini veren başta Başbakan  olmak üzere kamu yöneticilerinin ve bu emri uygulayanların yargılanmalarını ve adaletin yerine getirilmesinin gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz. Halkımızı 10 nisan da ki gezi davasında  Manisa adalet sarayına ve  dava  sürecine müdahil olmaya çağırıyoruz.

Manisa Emek ve Demokrasi Platformu
Dönem sözcüsü SES Şube Başkanı Taner DEMİR