SES adına açıklamayı Şube Sekreteri Zeynel Abidin Kaplan yaptı.
Manisa SGK il Müdürlüğü önünde yapılan açıklama sonrası söz konusu rapor bir işçi bareti içerisinde Manisa SGK il müdürlüğü önüne bırakıldı.
Raporda Soma'da yaşanan felaketin bir kaza olmadığı, katliam olduğu vurgusu dikkat çekerken, SES Manisa Şubesi; madende yaşamını yitiren işçi sayısının en az 350 olduğunu,
En az dokuz işçinin sigortasız şekilde
çalıştırıldığı ve bu işçilerin birinin işe başladığı günlerde henüz 18 yaşını
doldurmadığı, bu durumun mevcut iş kanununda suç olduğu bilinmesine rağmen
işverence önemsenmediği, durum tespiti açısından gerekli denetimlerin layıkıyla
yapılmadığı,
İşçilerden en az 31 inin Çok Tehlikeli İşlerde
Çalışanların Yetiştirme Mesleki Eğitimi (İşe İlk Giriş) almadıkları ve bu
işçilerin işe giriş sınav tarihlerinin 14.05.2014 olmasına rağmen madende
çalıştıkları ve 13.05.2014 günü yaşanan felakette bu 31 işçiden en az 14 ünün
yaşamlarını yitirdikleri,
Vurguları öne çıktı.
Raporda,
Sağlık ve Sosyal Hizmet emekçileri dahil bu güne kadar madende görev
yapan herkesin, "bakım verenlerin bakımı" ilkesi gereği travma yönünden
takip edilmesi gerektiği söylendi.
Yine Soma'da söz konusu görevlendirmelerin daha uzun süre devam edeceği göz önüne alınarak ; "-Bu tür durumlarda görevlendirilecek kişilerin “gönüllü-görevlendirilmeli”
ilkesi ile bölgeye gönderilmesine dikkat edilmesi. Yine önümüzdeki süreçte
gerek sağlık gerek sosyal hizmetler açısından uzun süre bölgede görev
yapılacağı dikkate alınarak, gönüllü havuzunun şimdiden oluşturulması ve
gerekli eğitimlerin ivedilikle başlatılması gerekmektedir."
dendi.
Somayı unutma unutturma, Taşeron Çalışma Yasaklansın, Soma'nın hesabı sorulacak vb. sloganlarla sonlandırıldı.
Raporun tam metni:
SOMA MADEN
FELAKETİ İLE İLGİLİ 1. AY SAĞLIK DURUMU GÖZLEM RAPORU
Giriş:
Soma maden
felaketi ülkemizde yaşanan işçi cehenneminin gün yüzüne çıkmasından başka bir
şey değildir. Yaşananlardan anladığımız, yıllarca kamu tarafından işletilen
madenin, rödovans denen bir sistemle, iktidara yakın bir şirkete verilmesi;
çıkarılan tüm kömüre alım garantisi verilerek adeta kaza ve ölümlere davetiye
çıkartılmasıdır
Yaşanan
felaket sadece Manisa Soma’da değil tüm yurtta infial uyandırmış ve yaşanan bu
kıyımın sorumlularına dönük bir öfke gelişmiştir. Yer altında bu vahşi üretim
şekli ve kar hırsı nedeniyle en az 350 insanımız feci şekilde yaşamlarını
yitirmişlerdir.
Bizler bu
yaşananları kesinlikle bir kaza olarak algılamıyoruz. Çünkü kaza öngörülemeyen
durumlar için kullanılan bir terimdir. Oysa burada; kar, daha fazla kar ve daha
fazla kardan başka bir şey yoktur. Adeta biz para kazanalım da ne olursa olsun
denmiştir.
Felaketin
hemen sonrasında hükümetin “Bu bir kazadır ve bu tür kazalar madenciliğin
fıtratında vardır. “ açıklaması hükümetin yaşanan felakette açık bir ortaklığı
olduğunu göstermiştir. Yine felaket sonrası ilçede estirilen olağanüstü hal bu
görüşü güçlendirmiştir.
Felaketin
hemen sonrasında idarecilerin olayı ört pas etme, ölüm sayısını açıklamak
noktasında mümkün olduğunca geciktirici tutum takınmaları ve gerek sendikamızın
gerek Tabip odasının kurulacak kriz merkezinde görev alma taleplerinin
reddedilmesi yine yukarda ileri sürdüğümüz tezimizi destekler bulgular olarak
ifade edilebilir.
Olayın
olduğu gece ilçeye ulaşan (3-4 saat sonra) heyetimiz ilk olarak kriz merkezi
oluşacağı düşüncesiyle kaymakamlığa uğramış, ancak burada Akhisar ve Kırkağaç
kaymakamlarının gelen telefonlara cevap vermekten öte bir işlem yapmadıkları
görülmüştür. Heyetimiz (sendikamız ve Tabip Odası) bir kriz merkezi kurulması
gerektiği talebimizi ilettikten sonra buradan ayrılmış ve hastaneleri gezmeye
başlamıştır.
Hastaneye
ulaştığımızda ise burada hastane bahçesinde kontrolü güç bir madenci yakının
(4-5 bin kişi) beklediği görüldü. Burada bekleyen kitleye sağlıklı bilgi
verilmemesinden kaynaklı bir gerginlik ilk dikkat çeken unsurdu diyebiliriz. Bu
derece gergin bir ortamda sağlık emekçilerinin hastane içerisinde de tedirgin
bekleyişleri tespitlerimiz arasındadır. Oysa bu tür durumlarda sağlıklı bilgi
akışı ve koordinasyon oldukça önemli ve hayatidir.
Hükümetin
sağlık politikaları üzerinden olayın vahametini örtme girişimi yine dikkat
çeken durumlardan biridir bizim açımızdan. Şöyle ki, madende yaşanan felaketten
çok fazla yaralı çıkmayacağının bilinmesine rağmen ihtiyaçtan fazla sağlık
ekibi bölgeye gönderilerek adeta bir algı yönetimi sağlanmaya çalışılmıştır.
Felakette
görev alan sağlık emekçisi arkadaşlarımızda bu tespitlerimizi doğrulayan
ifadelerde bulunmuşlardır. Sağlık emekçilerinin görevlendirmelerinde yaşlı,
kronik hastalığı olan ve bebeği olan sağlık emekçilerinin durumu dikkate
alınmamış ve orada görev yapan sağlık emekçiklerinin her an saldırıya uğrama
riski göz ardı edilmiştir.
16-17
saat süren görevlendirmeler, görev süresi dolmak üzere iken telefonla devam
edin talimatlarının gelmesi… SMS le görev yerlerinin bildirilmesi… Maden
sahasına bırakılan bir sağlık ekibinin oradaki karbon monoksitten kaynaklı
rahatsızlıları sonrası, araç bulamayıp, altı kişi bir araca sıkışmak ve
otostopla ilçeye ulaşmak zorunda kalmaları… Yine bir sağlık çalışanının görev
yerinde unutulması vb. Bu örnekler sağlık emekçilerine verilen değerin
göstergeleri olarak sayılabilir.
Yine bu
süreçte kimi medya kuruluşlarının sendikamız SES’i ve Eğitim Sen’i, dolayısıyla
da KESK’i hedef alan, yalan yanlış haberleri dikkat çekici olmuştur. İlk
olarak facia öncesi Mersin Silifke SES temsilciliğimizin yaptığı (09.05.2014)
hemşirelik haftası etkinliği sanki facia sonrası yapılmış gibi gösterilmesi.
SES Manisa Şube ve Eğitim Sen Manisa Şube Yönetim kurulunda görevli iki kadın
yöneticimizin fotoğrafları, Soma’ya ilişkin mülakat veren iki madenci eşine
benzetilerek sunulması ve arkadaşlarımızın provokatör diye adlandırılması.
Olaydan sonra gerek savcılık kanalıyla gerek direk büroları aranarak bu haberin
yalan haber olduğunu iletmemize rağmen, bu kanalların haberleri yayından
kaldırmaması konusu oldukça dikkat çekici saldırılar olarak görülmüştür. Gerek
sendikamız gerek konfederasyonumuz ve de gerekse KESK’e bağlı Eğitim sen
sendikamız bu güne kadar bu tür oyunları boşa çıkarmasını bilmiş, bu
provokasyonla da baş edecektir.
Bizler gerek bu güne kadar bölgede görev alan sağlık
emekçileri; madenciler ve madenci yakınları ile yaptığımız görüşmelerde ve
elimize ulaşan bilgi/belgelerden;
- Madende en az 350 işçinin yaşamını yitirdiği, bu
sayının sahada yapılacak ayrıntılı bir çalışmayla ispatlanabileceği,
- En az dokuz işçinin sigortasız şekilde
çalıştırıldığı ve bu işçilerin birinin işe başladığı günlerde henüz 18 yaşını
doldurmadığı, bu durumun mevcut iş kanununda suç olduğu bilinmesine rağmen
işverence önemsenmediği, durum tespiti açısından gerekli denetimlerin layıkıyla
yapılmadığı,
-İşçilerden en az 31 inin Çok Tehlikeli İşlerde
Çalışanların Yetiştirme Mesleki Eğitimi (İşe İlk Giriş) almadıkları ve bu
işçilerin işe giriş sınav tarihlerinin 14.05.2014 olmasına rağmen madende
çalıştıkları ve 13.05.2014 günü yaşanan felakette bu 31 işçiden en az 14 ünün
yaşamlarını yitirdikleri,
-Madende taşeron sitemi yok denmesine karşın enaz 6
taşeron şirketinin varlığının tarafımızca tespit edildiğini, taşeron siteminin
yanında dayıbaşı diye adlandırılan ilkel çalışma sistemlerinin de uygulandığı,
-Bölgeye ulaştırılan sağlık ekiplerinin güvenliği
neredeyse hiç dikkate alınmadığı, görevlendirmelerin oldukça özensiz ve
güvenliği olmayan ortamlara yapıldığı,.
-İlçede esnafa dönük dışarıdan gelen kişi ve kurumlara
ilişkin kışkırtıcı propaganda yapıldığı ve bu propagandanın yoğunluklu olarak
iktidar partisi mensuplarınca organize edildiği… Hastane bahçesinde kendilerini
AKP gençlik kollarından diye tanıtan 50-60 kişilik bir grubun, dışarıdan
gelenlere ilişkin provakatif ve saldırgan tavrına şahit olunduğu,.
-Facianın 3. ve 4. gününde ilçe sokaklarında polis
tarafından yoğun şekilde kimlik kontrolü ve GBT yapıldığı, ilçeye ulaşmaya
çalışan kişilere karşı “Neden bu ilçeye geliyorsunuz? Niyetiniz ne?” vb.
sorularla engellendikleri,
-İlçede görev yapan ÇHD’li avukatlar dahil, birçok
kişiye hukuksuz müdahalelerde bulunulduğu,
-Soma’da valilik tarafında bütün eylemlerin yine
hukuksuz bir şekilde yasaklandığı,
-Aradan geçen bir ayda sorunların çözümü için hiçbir
adım atılmadığı halde, işçilerin madene inmesi için birçok baskının devam
ettiği görülmüştür.
Önerilerimiz:
- Çalışma yaşamına ilişkin mevzuatın uygulanıp
uygulanmadığına dönük tespitlerin yapılması için bağımsız bir heyetin
oluşturulması ve çalışmaların şeffaf bir şekilde yürütülmesi sağlanmalıdır.
-Mevcut mevzuatın iyileştirilmesi konusunda açık bir
çalışma acilen yapılmalıdır.
-İşçi ailelerinin ve maden felaketini yaşayan bölgenin
rehabilitasyonu için ciddi sağaltım programlarının planlanması yapılmalıdır.
-Gerek arama kurtarma çalışmasında görev alan
madencilerin; UMKE, 112 ekibinde görev alanların ve tüm bu felaket boyunca
görev yapan sağlık emekçilerinin travma açısından takip edilmesi, “Bakım
verenlerin bakımı” ihtiyacından hareketle bilimsel olarak ele alınması, ihtiyaç
duyan sağlık emekçilerine tıbbi yardım yapılması gerekmektedir.
-Bu tür durumlarda görevlendirilecek kişilerin “gönüllü-görevlendirilmeli”
ilkesi ile bölgeye gönderilmesine dikkat edilmesi. Yine önümüzdeki süreçte
gerek sağlık gerek sosyal hizmetler açısından uzun süre bölgede görev
yapılacağı dikkate alınarak, gönüllü havuzunun şimdiden oluşturulması ve
gerekli eğitimlerin ivedilikle başlatılması gerekmektedir.
Duyarlı kamuoyuna saygıyla duyurulur.
SES MANİSA ŞUBE ADINA
Zeynel Abidin KAPLAN
Şube Sekreteri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder