Değerli Basın Emekçileri,
Emeğimize Sahip Çıkmak, Zulüm ve
Yolsuzluk Düzenini Sıfırlamak İçin Alanlardayız!
Türkiye bizzat AKP tarafından yangın yerine çevrilmiş
durumda. AKP uzunca bir süredir yaşadığı toplumsal meşruiyet sorununu toplumu
sürekli gererek, halkın arasına düşmanlık tohumları ekerek aşmaya çalışmak gibi
büyük bir yanılgıya düşmüş durumdadır. Sokaklar demokrasi isteyenlere yönelik
gaz, tazyikli su ve plastik mermi kullanılarak her türlü şiddetin uygulandığı
yerlere çevrilmektedir. Kürsüler halkın arasına düşmanlık tohumları ekilmesi ve
halka yönelik saldırganlık talimatlarının verilmesi için kullanılırken muhalif
partilerin binalarına, seçim bürolarına yönelik saldırılar ve linç girişimleri
tetiklenmektedir. Gezi direnişi sürecinde eşitlik, özgürlük, barış ve adalet
taleplerini hep birlikte sahiplenen halkın mücadelesinden rahatsız olan AKP'nin
uyguladığı faşizan politikalar sonucunda kaybettiğimiz canları Berkin'in
şahsında bir kez daha anıyoruz. Siyasal iktidarın ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı
söylem ve pratiği ile bizzat yarattığı provokatif ortamda hayatını kaybeden
Burak Can Karamanoğlu’nun başta ailesi olmak üzere tüm yakınlarına bir kez daha
başsağlığı diliyoruz. AKP'nin bizzat Başbakan tarafından yapılan tüm
provokasyonlarına rağmen halkın bir arada kardeşçe yaşamasına yönelik yıllardır
sürdürdüğümüz yaklaşımımızı devam ettireceğimizin bilinmesini, yüreği
eşitlikten-özgürlükten ve adaletten yana atan herkesin bu yaklaşımla hareket
etmesinin gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Değerli basın
emekçileri 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile ayakkabı kutularından
saçılan milyon dolarlar, tarafların internete karşılıklı servis ettikleri
rüşvet pazarlıkları, yolsuzluk ve rüşvet çarkının tam ortasında yer alanların
tahliye edilmesi gibi gelişmeler sadece birikimlerimizi çalanları değil,
geleceğimize ipotek koymak isteyenleri de gözler önüne sermiştir. İşçiye,
asgari ücretliye, kamu emekçisine gelince “ekonomik dengeleri, istikrarı
bozamayız” diyerek maaşlarına-ücretlerine yıllık %3-%4 sefalet zammı
dayatanların vergilerimizi, birikimlerimizi kimlere peşkeş çektiği bu süreçte
yaşanan gelişmelerle bir kez daha ifşa olmuştur. Halkın Böylesi bir ortamda
yasmaya, yürütmeye, adalete, milli eğitime, sağlığa güveni sıfırlanmıştır.
Özellikle son 12 yıldır “reform, dönüşüm” cilası ile süslenen yasalarla, Kanun
Hükmünde Kararnamelerle güvencesizliği, taşeronlaşmayı, esnek çalışmayı temel
alan bir istihdam özel ve kamu sektöründe alabildiğine yaygınlaştırılmıştır.
Dünyanın hiçbir yerinde örneği olmayan “grevsiz Toplu Sözleşme” ile 2,5 milyon
kamu emekçisinin, 1,9 milyon emeklinin iradesi yandaş konfederasyon yönetimine
altın tepsiyle sunulmuştur. AKP iktidarı emekçileri içine sürüklendiği mevcut
kara tablo emekçilerin nasıl kandırıldığını açık bir şekilde ortaya
koymaktadır. Yıllık resmi enflasyon Şubat ayı itibariyle %7,89’u gösterirken,
halkın gerçek enflasyonu yüzde 20’yi aşmış durumdadır. 2014 yılında enflasyonun
çift haneli rakamlara ulaşmasına kesin gözü ile bakılırken, kamu emekçileri ve
emeklilerin ücretlerinde ortalama yüzde 6 artışa denk gelen 123 TL’si daha
cebine girmeden buharlaşmıştır. Bugüne kadar emeği ve alın teri ile geçinmeye
çalışan milyonlarca emekçinin sorunlarına kulaklarını tıkayanlar, patronların
her başı sıkıştığında onları teşvik paketleri ile beslemiş, yandaş holdinglerin
vergi borçlarını silmiş, bir taraftan çocukları üzerinden servetlerine servet
katarken, halkın büyük bölümünü sefalete itmekten çekinmemiştir. Siyasi iktidar
temsilcilerinin babalı oğullu, cümbür cemaat boğazlarına kadar yolsuzlukların
içine battığı, yolsuzluğun, talanın ve yağmanın bir virüs gibi hem iktidarı hem
de mevcut sistemi içten içe kemirdiği bir dönemde halkın, emekçilerin giderek
yoksullaşması, zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul hale gelmiş olması
tesadüf değildir. Boğazına kadar pisliğe batmış bir iktidarın, onun yağma ve
talana dayanan ekonomik politikalarının “daima millet, daima hizmet” yalanı ve
din sömürüsü ile daha fazla sürdürülebilmesi mümkün değildir. Değerli Basın
Emekçileri, AKP iktidarı, emekçileri içine sürüklediği bu kara tabloyla
yetinmiyor. Hukukun, adaletin, demokrasinin, düşünce ve ifade özgürlüğünün,
sendikal hak ve özgürlüklerin katledilmesinde 12 yıldır işbirliği yaptığı
cemaatle bugün yaşadığı dalaşı bile emekçilerin haklarına yeni saldırılar için
fırsata dönüştürmeye çalışıyor. HSYK yasasından İnternet yasasına ve Milli Eğitim
Temel Yasasında yapılan değişikliklerden yeni hak gasplarına yol açan torba
yasalara kadar sadece son iki hafta içerisinde Meclis'ten geçirilen tüm
saldırıların asıl hedefi emekçilerdir, yoksullardır. Üyelerinin hak ve
çıkarlarını korumak ve geliştirmekle görevli hiçbir sendikanın-konfederasyonun
yaşanan bu zulüm ve yolsuzluk karşısında sessiz, tepkisiz kalması beklenemez.
Her ne kadar bazı yandaş konfederasyonlar boğazına kadar pisliğe batmış olan
iktidarın başındaki kişiye “dik dur eğilme” diyerek sonuna kadar sahip çıksa
da, biz KESK olarak halktan, kamu emekçilerinden, işçilerden, köylülerden,
emeklilerden kaçırılarak ayakkabı kutularında saklanan her kuruşun hesabını
sormaya kararlıyız. Rüşvete, yağmaya, yolsuzluğa karşı çıkmadan, insanca, hakça
bir düzen için mücadele etmeden, mevcut sömürü düzeninin ve her yerden akan
pisliklerin kaynağını kurutmak mümkün değildir. Yolsuzluk ve rüşvet
operasyonuyla ilgili olarak bütün gerçekler açığa çıkarılmalı, halkın parasını
çalanlardan ve arkasındaki güçlerden hesap sorulmalıdır. Her zaman kamu
emekçilerine karşı sorumluluğunun gereğini yerine getiren KESK tüm baskılara
rağmen mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir. Çünkü biz lafa değil, icraata
bakarız. Kamu emekçilerini, emeklilerini AKP-yandaş konfederasyon mutabakatıyla
sefalete itenlerin icraatları ortadadır. “Onlar çalarken bizim yoksullaşmamız,
onların çocukları çalarken bizim çocuklarımızın ölmesi” üzerine kurulu bu
düzene karşı emek ve demokrasi mücadelemizden asla taviz vermeyeceğiz. Zulüm ve
yolsuzluk düzenine boyun eğmeyeceğiz.
KESK MANİSA
DÖNEM SÖZCÜSÜ
Taner DEMİR
SES ŞUBE BAŞKANI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder