BASINA VE KAMUOYUNA
2013
YILI BÜTÇESİ EMEKÇİNİN BÜTÇESİ DEĞİLDİR, DERHAL GERİ ÇEKİLMELİDİR!
Vergi yükü dolaylı vergiler yolu ile emekçilerin sırtında,
servet geliri üzerinden alınan vergi ise 0!
servet geliri üzerinden alınan vergi ise 0!
Asgari ücret açlık sınırının altında!
Eğitim ve sağlık hizmetleri ticarileşti!
Bütçenin vergiler kanalı ile gelirleri artıyor, fakat halka yine
bütçe yok!
Bu gün
mecliste oylanan,
Bu bütçede grevli toplu
sözleşme mücadelesi yürüten kamu emekçileri yine yok.
Bu bütçede 739 TL’ye mahkûm
edilen milyonlarca asgari ücretli yine yok.
Bu bütçede kıdem tazminatı
gasp edilmek istenen işçiler yine yok.
Bu bütçede gübre parası
bulamayan çiftçiler, köylüler yine yok.
Bu bütçede vergi yükü altında
ezilen küçük esnaf yine yok.
Kısacası
Bu Bütçede İnsanca Bir Yaşam Sürdürmek İsteyenler Yine Yok.
Peki, ne
var bu bütçede?
Yine sermayeye teşvik,
rantiyecilere kıyak var.
Asgari ücretten vergi
kesintisi var.
Tüm kamu hizmetlerinin
tamamen paralı hale getirilmesi var.
Eğitime ve sağlığa değil
silahlanmaya ayrılan payın artırılması var.
Artık
yeter!
Kaynakları halkın cebinden toplayan, halka değil, savaşa,
gericiliğe, rant çevrelerine dağıtan bütçeye artık yeter! Ücret hakkımızı,
sosyal güvenlik hakkımızı, kıdem tazminatımızı, bugüne kadar yoğun mücadeleler
ile kazandığımız haklarımızı lağveden bu soygun, her yıl olduğu gibi yine bu
yıl da aynı anlayışla karşımıza çıkartılıyor.
Artık
yeter!
Bu bütçe emekçinin, halkın bütçesi değildir!
Bizler, savaşın, rantın, dinselleştirme projelerinin maliyetlerini ödemeyi reddediyor, dayatılmaya çalışılan bu bütçeyi kabul etmiyoruz.
Bizler, savaşın, rantın, dinselleştirme projelerinin maliyetlerini ödemeyi reddediyor, dayatılmaya çalışılan bu bütçeyi kabul etmiyoruz.
Bakan
Gerçekleri Söylemiyor!
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 2013 yılı bütçe sunuş konuşmasında yine
gerçekleri tahrip etti!
Yoksulluk sınırının altına sürüklenen milyonlarca emekçinin
gözlerine baka baka yaptığı açıklamada ''İktidara geldiğimizden bu yana kamu
çalışanlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik, bundan sonra da
ezdirmeyeceğiz'' diyen Şimşek, adeta emekçilerle dalga geçti.
Gerçek enflasyonu gizleyerek, hayat pahalılığının üzerini örtmek
isteyenler artık gerçekleri açıklasınlar!
Kamu emekçilerinin alım gücü artmamakta, düşmektedir. Kamu emekçileri
yoksullaştırılmaktadır!
10 Yıllık AKP iktidarı döneminde;
1 kg ekmeğin fiyatı 1 TL’den
3,4 TL’ye;
1 kg etin fiyatı 8 TL’den 35 TL’ye;
1 litre çiğ sütün fiyatı 0,18 TL’den 0,90 TL’ye,
1 litre benzinin fiyatı 1,66 TL’den 4,60 TL’ye,
1 metreküp doğalgazın fiyatı 0,39 TL’den 1,06 TL’ye yükselmiştir.
1 kg etin fiyatı 8 TL’den 35 TL’ye;
1 litre çiğ sütün fiyatı 0,18 TL’den 0,90 TL’ye,
1 litre benzinin fiyatı 1,66 TL’den 4,60 TL’ye,
1 metreküp doğalgazın fiyatı 0,39 TL’den 1,06 TL’ye yükselmiştir.
Sadece
bu veriler bile göstermektedir ki, halkın temel tüketim maddelerine yapılan zam
miktarı yüzde 200 ile 500 arasındadır.
“Büyümede dünya ikincisiyiz, kişi başına düşen milli gelir 10 bin doları geçti” diye övünenlere soruyoruz?
Halk yoksullaşmaya devam ederken, büyüyen kim?
“Büyümede dünya ikincisiyiz, kişi başına düşen milli gelir 10 bin doları geçti” diye övünenlere soruyoruz?
Halk yoksullaşmaya devam ederken, büyüyen kim?
Biz
biliyoruz ki, Maliye Bakanı ve partisi AKP, temsil ettikleri sermayeyi
büyütmeye, geniş toplumsal kesimleri yoksullaştırmaya devam ediyor.
AKP
hükümeti bugün kaynakların kimden nasıl toplanacağına karar veriyor, bu
kaynakları kurmaya çalıştığı yeni düzeni güçlendirecek alanlara aktarıyor.
Emekçilerin birikimlerine el koyarak, ağır vergilerle topladığı kaynaklar bugün
emperyalizmin taşeronluğuna, toplumun tüm ezilenlerini baskı altında tutacak
mekanizmalara aktarılıyor, AKP hükümeti korku imparatorluğunu kuruyor.
Emekçilerden toplanan kaynaklar bugün daha fazla istihdam yaratacak, toplumsal
refahı arttıracak yatırımlara değil, bir avuç rantiyeci sermayenin cebine
aktarılıyor. AKP hükümeti sömürü politikalarını dini-muhafazakar örtüyü hayatın
her alanında güçlendirerek hayata geçiriyor. Bunu yaparken toplumsal yaşamın
her alanını dinselleştiriyor, bu düzene biat edecek nesiller yaratmaya
çalışıyor. AKP hükümeti bugün işçilerin, emekçilerin, emeklilerin,
yoksullaştırılan tüm kesimlerin ödediği ağır vergilerle gericiliği, artan
sömürü düzenini finanse ediyor.
Bugün 2013 yılı bütçesi ile AKP hükümeti kendi
siyasal portresini bir kez daha çizmektedir. Ülkemizi Ortadoğu’da
emperyalizmin müdahale aracına dönüştüren AKP’nin savaşçı politikalarının
faturası emekçilere çıkarılıyor. AKP, Ortadoğu’ya yönelik sürdürülen
emperyalist müdahalelerde taşeronluk misyonunu üstlenerek Türkiye’yi iç
savaşların merkez üssü haline getirmiştir. Ortadoğu’da giderek sıkışan süreç,
başta ABD ve NATO’nun Türkiye’den taleplerinin de artmasına neden olmakta;
gizli üslerle başlayan, füzelerle devam eden, giderek daha müdahil olunan
süreçte savaş maliyetleri de sürekli artmaktadır.
Emperyalizmin
iç savaş stratejilerinin bölgede yarattığı etnik ve mezhepsel ayrışmaya paralel
olarak, AKP Türkiye’de de benzer bir karşıtlığı körüklemektedir. Nefreti
körükleyen bir siyasi anlayışla Kürt sorununda izlediği askeri ve siyasi
operasyon çizgisi, içeride de devam eden bir savaşı sürekli kılmaktadır. AKP politikalarının finansmanında en
büyük araçlardan biri olan bütçenin giderek savaş harcamalarına daha fazla
kaynak ayırdığı ortadadır. Türkiye ve bölge halklarının ağır bedeller
ödedikleri savaş ortamında, bir de bütçe
ile savaşın finansmanı halkın cebinden sağlamaktadır. AKP’nin savaş
ekonomisi 9 ayda 2 milyar doları geçmiştir. İzlenen son gelişmelerden ve AKP hükümetinin
içinde bulunduğu siyasi krizle de anlaşıldığı gibi, Ortadoğu’da emperyalist
müdahalelerin taşeronluğunun maliyetlerinin artacağı kaçınılmazdır.
10 yıllık iktidar sürecini geride bırakmış ve
“2023 Hedefi” ile bir 10 yıl daha Türkiye’nin geleceğine ipotek koyma
iddiasında olan AKP hükümeti, 2013 yılı bütçesini de savaşın, yoksulluğun ve
talanın finansmanına dönük hazırlamıştır.
AKP’nin
izlediği ekonomi politikası üretim ve istihdam yaratmayan, rantiyecilik ve
tefecilik üzerine kurulu bir yapı üzerine kurulmuştur. Bugün IMF politikaları
devam ettirilmekte, mali disiplin adı altında sosyal harcamalar kesilmekte,
eğitim ve sağlık gibi kamusal hizmetler ticarileştirilmektedir. Ülkemiz emekçileri
AKP eli ile soyguna uğratılmıştır; sosyal kazanımlarının ve en temel haklarının
gasp edildiği bir sürece itilmiştir.
AKP iktidarı gerçekleri
çarpıtmada ne kadar ustalaşsa da güneş balçıkla sıvanmaz. Bu ülkenin gerçekleri
ortadadır.
Tüm yükün yine halkın sırtına yıkıldığı bu bütçe
emekçilerin ve halkın değil, sermayenin bütçesidir.
AKP
hükümeti tercihini bir kez daha sermaye sınıfından yana kullanmış olup sistemin
krizinin faturasını bir kez daha emekçilerin ve yoksul halk kesimlerine ödetmek
istemektedir. Bizler bu bütçeyi kabul etmiyoruz, 2013 bütçesi derhal geri
çekilmedir!
Emekçiden, halktan yana bir bütçe için;
·
Bütçenin hazırlanmasında demokratik süreçler
işlemeli, sendikalar, demokratik kitle örgütleri bütçe hazırlık süreçlerinde
yer almalıdır.
·
Kamuda reform adı altında gündeme getirilen
yasalar geri çekilmeli, sosyal devleti ve demokratikleşmeyi güçlendiren,
emekçilerin haklarını geliştirici yeni bir reform için, sendikaların ve
demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla çalışmalar başlatılmalıdır.
- Vergi
kaçırmayı özendiren ve ödüllendiren, yüksek gelir gruplarının lehine olan
vergi aflarına son verilmelidir. Gelir dağılımında adaletsizliğe neden
olan vergi gelirleri içindeki dolaylı vergilerin payı azaltılmalıdır.
- Kamu
emekçilerinin maaşlarının vergi dilimi artışından etkilenmemesi
sağlanmalıdır.
- Her
ne ad altında olursa olsun, kamu emekçilerine verilen tüm ek ödemeler
emekli aylığına yansıtılmalıdır.
·
Kamu harcamaları toplumsal yarar doğrultusunda
yükseltilerek bütçe şekillendirilmelidir. Büyüme ve istihdamı arttırmak için
kamunun yatırımcı niteliği hatırlanmalıdır.
·
Eğitime ve sağlığa ayrılan pay ihtiyaçlar
çerçevesinde yeniden belirlenerek artırılmalıdır.
- Sağlıkta
tasarruf ölümdür! “Sağlıkta Dönüşüm Programı” adı altında sürdürülen yıkım
politikaları durdurulmalıdır.
- Kamu hizmetlerinin eşit,
ücretsiz, nitelikli ve herkese ulaşılabilir olması sağlanmalıdır.
- Silahlanma, şiddet ve
savaş politikalarına dayanan bütçe anlayışından vazgeçilmelidir.
- Kamu çalışanlarının
başta ücretleri olmak üzere bütün hakları özgür toplu pazarlık süreciyle
belirlenmeli; siyasi iktidar, KESK ile derhal yeniden toplusözleşme
masasına oturmalıdır. 20.12.2012
KESK
MANİSA ŞUBELER PATFORMU adına,
Dönem
Sözcüsü Serpil DENİZ ŞAHİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder