30 Mayıs 2009 Cumartesi

28 Mayıs 2009 Perşembe

KESK BASKILARA BOĞUN EĞMEZ. MÜCADELEYE DEVAM...KESK MANİSA ŞUBELER PLATFORMU‏





TTB,DİSK VE TMMOB Bir açılama yayınlayarak KESK'e yapılan baskıları kınadı. Açıklama için linke tıklayınız.

http://www.ttb.org.tr/index.php/haberler/179-ttb/1586-kesk

27 Mayıs 2009 Çarşamba

SES AKHİSAR TEMSİLCİLİĞİ DAYANIŞMA YEMEĞİ YAPTI




Gecenin açış konuşmasını yapan SES Akhisar temsilci başkanı Ali Saraç;" Sevgili dostlarımız bu gün burada SES Akhisar Temsilciliğinin dayanışma yemeğinde yine bir aradayız. Bu tür birliktelikler Sendikamız açısından oldukça önemlidir. Çünkü bizlerin bir arada olması sendikamızın hala ayakta dimdik ve güçlü olduğunun göstergesidir. Sendikal mücadelemiz 1990'lı yıllarda ülkemizde kamu çalışanları için sendika kuramaz diyenlerin çoğunlukta olduğu ve bunların bazılarının sonradan sendika başkanları olacaklarını düşünemediğiz yıllarda başladı. O dönemde Sağlık alanında ilk sağlık-Sen, ardından Tüm Sağlık-Sen, ve Genel sağlık-İş birde sosyal hizmetler olmak üzere 4 sendika kuruldu.o yıllarda parti genel merkezlerinde sendika kurmak modası yoktu. Bu 4 sendika 1996 yılında birleşerek SES adını aldılar. Umutsuzun umudu, güçsüzün gücü, olma yolunda ilerlediler.Sonrası malum o hükümet bir sendika, bu hükümet bir sendika kurunca sendika sayısı çoğaldı ama umudu çoğaltan tek SES oldu.Bizler bugüne ilişkin sorumluluğumuzun farkında olarak bu salonda bir araya geldik. Çocuklarımıza önemli bir gelecek bırakmak için emeğine sahip çıkan, eşitlik isteyen parasız eğitim ve sağlık isteyen bizler mücadelemize sonuna kadar devam edeceğiz" dedi.

22 Mayıs 2009 Cuma

ASM LERE YAPILAN GEÇİCİ GÖREVLENDİRMELERDE YAŞANAN EK ÖDEME HAKSIZLIĞI GİDERİLSİN.

Toplum Sağlığı Merkezi Çalışanları, İl Müdürlüğü ve hastanelerde çalışan emsallerine göre, oldukça düşük miktarlarda döner sermaye almak durumunda bırakılarak mağdur edilmektedir. Bununla ilgili SES olarak Şubat ayında bir dizi eylem ve etkinlik hayata geçirmiş, basın açıklamaları yapmıştık.

Bizim yaptığımız eylemlere, açık çağrı yaparak çağırmamıza rağmen, ne Türk Sağlık Sen nede Sağlık Sen yönetiminden katılım olmadı.

Sadece Türk Sağlık Sen eylemlerimizden sonra basına bildirim vererek yazılı açıklama yapmakla yetindi. Sağlık Sen bunu dahi yapmayarak "Hizmet sendikacılığı"nı sürdürdü.

Bu iki sendikanın yetki kavgası verirken neler yaptıklarını ve nasıl davrandıklarını her gün işyerlerinde yaşadık gördük. Bundan sonrada göreceğiz.

Bizler SES olarak Toplum Sağlığı Merkezlerinde çalışan sağlık emekçilerinin döner sermaye oranlarında yaşanan adaletsizliğin giderilmesi için bu güne kadar olduğu gibi bundan sonrada gücümüz oranında mücadele etmeye devam edeceğiz.

Tüm bu yaşanan haksızlıkların üzerine birde Aile Sağlığı Merkezlerine geçici görevlendirme ile giden sağlık çalışanları TSM de kalan emsallerinden 100 ila 150 TL arasında düşük ek ödeme alarak ikinci def mağdur ediliyorlar. SES olarak bu haksızlığa karşıda imza kampanyası yaparak mücadele başlatıyoruz.

Ekte bulunan imza metinleri TSM de çalışan arkadaşlarımızca doldurulup ilgili kuruma verilmesi, yapacağımız görüşmelerde ve basın açıklamalarında bize güç verecektir.
Tüm sağlık çalışanlarının katılım ve katkılarını bekliyoruz.

Kurtuluş Yok tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz.


YÖNETİM KURULU





TOPLUM SAĞLIĞI MERKEZİ SORUMLU HEKİMLİĞİNE


Halen merkeziniz bünyesinde Ebe/Hemşire/Sağlık Memuru olarak çalışmaktayım. İlimizde Aile hekimliği uygulaması başladığından bu yana defalarca Aile Sağlığı merkezlerinde birer aylık sürelerle geçici olarak görevlendirildim.

Geçici olarak görevlendirildiğim aylarda TSM de kalan emsallerimden 100 ila 150 lira arasında değişen miktarlarda eksik ek ödeme almak durumunda kaldım.
Hem isteğim dışında görevlendiriliyor hem de ek ödeme miktarımda düşüş yaşamaktan dolayı mağdur ediliyorum.

Söz konusu görevlendirme olan aylarda ek ödeme farkının telafi edilmesi veya görevlendirmelerin sonlandırılması hususlarında;

Gereğinin yapılmasını arz ederim.

21 Mayıs 2009 Perşembe

AİLE HEKİMLİĞİ DEĞERLENDİRME

TİCARETHANE DEĞİL:HASTAHANE,MÜŞTERİ DEĞİL:HASTA,KÖLE DEĞİL:SAĞLIK EMEKÇİSİ

TİCARETHANE DEĞİL: HASTAHANE, MÜŞTERİ DEĞİL: HASTA, KÖLE DEĞİL:SAĞLIK EMEKÇİSİ



Tüm dünya ve ülkemiz büyük krizle çalkalanıyor. Kocaman yangın yerine dönen dünya, küresel kapitalizmin insanlığı sadece ekonomik değil, aynı zamanda ahlaki,sosyal bir çöküşe sürüklediğine de tanıklık ediyor.

Son 30 yılımıza damgasını vuran serbest piyasa, özelleştirme, sınırsız rekabet, devletin ekonomiden el çekmesi, kamunun tasviyesi vb gibi kavramlar krizle birlikte yerle bir oldular.

Dünya emekçileri açısından yoksulluk ve işsizlik tehditi katlanarak büyüyor.

Yeni Dünya Düzeninin tüm cilası döküldüğü bir ortamda mevcut iktidar kendinden önceki iktidarların yolundan giderek gözünü hastanelerimize dikti.

İMF ve dünya bankası direktifleriyle sağlığın tamamen piyasalaştırılması AKP iktidarı döneminde daha da hızlandı.

1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren SSGSS yasası ile birlikte sağlıkta yıkım yasaları çıkarılmaya başlandı.

SSK hastanelerinin Sağlık bakanlığına devri, aile hekimliği uygulaması, performansa dayalı döner sermaye uygulamaları ile bugün ki yasal hazırlıkların zemini bir bir yaratıldı.

Bugün, hastanelerde, merkezi bütçeden maaş alanlar hariç, tüm diğer ücretler ve hastane harcamaları döner sermaye bütçesinden karşılanır durumda. Hastaneler kısmen işletmeye dönüştürüldü…

Bir anayasal hak olan ve kamu tarafından yürütülmesi gereken sağlık; Sağlık Bakanlığı için “ağır bir yük olduğu” diye tarif edilmekte. Aynı bakanlık, hastanelerin profesyonel işletmeciler tarafından işletilmesi ile tarif ettiği soruna çözüm üretme iddiasında.(!)

Hazırlanan yasa tasarısında bir veya birkaç ilçedeki hastaneler birleştirilerek birlikler oluşturulacaktır.

Oluşturulacak birlik içinde yer alan hastaneler 7 kişiden oluşacak Yönetim Kurulu tarafından yönetilecek, İŞLETİLECEKTİR.

Birlik Yönetim Kurulu tıbbı uzmanlık hizmeti satın alması, personel planlaması, birlik bünyesindeki personel hareketlerinin sağlanması, birliğin her türlü araç , gereç, malzeme, taşınır ve taşınmazlar ile birlikte satılması, kiralanması,kiraya verilmesi işletmesi ve işlettirilmesi konularında yetkili olacak.

Hastane birliklerinin gelirleri; birlik karları, sağlık hizmetleri olan muayene işlem, laboratuar tetkik, ameliyat v.b. satılması, üretilen kan, ilaç, serum v.b. satılması, kiralanması, işletilmesi, bağış ve yardımlar ile gerektiğinde devletçe yapılacak yardımlardan oluşacak. Dolayısı ile her birlik gelirini kendisi kazanacak.

Gider kalemleri ise; çalışanlara yapılacak her türlü ödeme, tıbbi uzmanlık hizmetleri, avukatlık hizmeti, tıbbi cerrahi alet, malzeme, cihaz, laboratuar, görüntüleme hizmeti satın alınması, birlik bürokratlarına verilecek maaşlar, taşerona verilecek ücretleri kapsamaktadır.

HASTANE İŞLETMELERİNDE SÖZLEŞMELİ SAĞLIK ÇALIŞANI

Çıkarılmak istenen bu yasayla biz sağlık çalışanlarının iş güvenliği sürekli tehdit altında olacak. Birlikte çalışan personelin tüm ödemeleri birlik(işletme) bütçesinden karşılanacak ve sözleşmeli çalışma esas alınac ak.

Birliğin en üst karar organı olan Birlik Yönetim Kurulu, birliğin en üst yöneticisi de Genel Sekreter olacak. Sözleşmeler, Genel sekreterlik ile yapılacak.

Birliğe bağlı hastanelerde çalışacak azami personel sayısı (norm kadro)her yıl bakanlıkça belirlenecek ve üzerinde personel çalıştırılması halinde yapılacak harcamalardan atamaya yetkili kişi şahsen sorumlu tutulacak.

Ek ödeme yapılabilir denilmekle birlikte(zorunluluk ifade edilmemiş)personele yapılacak ek ödeme toplamı, personelin katkısı ile elde edilen aylık birlik gayrisafi hasılatın %40nı geçmeyecek.

Hastaneler; hizmet alt yapısı, organizasyonu, kalite, hasta memnuniyeti v.b. konularında değerlendirilmeye tabi tutulacak.

100 üzerinden yapılacak puanlamayla A,B,C,D ve E sınıflarına ayrılacak. D ve E sınıfına düşenler birlik dışına çıkarılacak. Birlik dışına çıkarılan D ve E sınıfı hastaneler eksikliklerini verilen sürede tamamlamaz ise yönetim kurulu üyeleri ile bu işler için görevlendirilen personelin sözleşmesi iptal edilecek. Tekrar C sınıfı veya üzerine çıkınca yani karlı duruma geçirilinceye kadar Sağlık Bakanlığı tarafından yönetilecek.

UYARIYORUZ:

Bu yasa çıkarsa; iller, bölgeler, insanlar arasında eşitsizlikler derinleşecektir. Sağlık emekçilerinin çalışma koşulları daha kötüleşecek, farklı ücret uygulamaları ile esneklik, kuralsızlık,ve güvencesizlik temel çalışma biçimi olacaktır.

Hastaneler daha pahalı hizmet verecek, katkı patı ve cepten ödemeler artacaktır.

Ticarileştirmede, ihtiyaç olan değil, bedelini ödeyebilecek olana hizmet sunma temel alındığından mağduriyetler çok fazla artacak.

SORUYORUZ;

Hastaneler kendi gelirlerini kendileri sağlayacak, bu gelirlerde vatandaşın cebinden çıkacaksa vatandaş olarak neden vergi ödemekte, üstüne de Genel Sağlık Sigortası pirimi ödemeye zorlanmaktadır.

Bu amaç için kurulan Sağlık Bakanlığı sağlık hizmetini tüm ülkede eşit şekilde yürütemeyecekse başka ne iş yapmayı planlamaktadır?

Hastaneler A,B,C,D,E olarak sınıflandırıldığına göre vatandaş parasına uygun hastaneye mi gidecek?

Bu durum, sağlık hizmetine ulaşımda vatandaşı sınıfladığı gibi hastanedeki personelin ücretin de farklı olmayacak mı?
Sağlık alanında da ki tüm çalışanların iş güvenceli tek statüde ve insanca yaşayacak temel ücrete sahip olması gerekirken, çalışanların tüm haklarını birlik yönetim kurulunun iki dudağı arasında olduğu bir sistem kabul edilebilir mi?

NE İSTİYORUZ?

Sendikamız, 1978–1980 yılları arasında uygulandığı biçimi ile gerçek anlamda kamusal bir sistemde tam gün süreli çalışmayı savunuyor.

Ücretlerimizin temel ücret üzerinden iyileştirildiği, iş ve ücret güvencesinin sağlandığı, hizmet alımlarının olmadığı, teknik donanımlarının sağlandığı kamu hastanelerinde tam gün çalışmayı talep ediyoruz.

Sağlık alanındaki tüm çalışanların, sağlık hizmetleri sınıfında kadrolu olarak yer aldığı bir istihdam modelinde tamgün çalışmayı istiyoruz. Hizmet ve teşvik anlamında özel-kamu bağının olmadığı bir sistemde tam gün çalışma anlam kazanacaktır.

ÇÖZÜM:

Sendikamız SES “Sağlıkta Dönüşüm Programı”na karşı çetin bir mücadele yürütüyor.Bu mücadele sayesindedir ki henüz bu süreç tamamlanmadı. Dünyada ve ülkemizde yaşanan krizle birlikte bu programın uygulanma şansı da kalmamıştır.

Dünyanın yeniden kamu sağlık hizmetlerine dönüş yaptığı bir dönemde hala sağlık hizmetlerini özelleştirme, piyasalaştırma sevdasında olan hükümete ve onun Sağlık Bakanına gereken yanıtı vermeliyiz.Krizle yoksullaşan, işsiz kalan milyonların sağlık hakkına onlarla beraber sahip çıkmalı, bu yanlış yoldan tez vakitte dönülmesi için hükümeti uyarmalı, baskı unsuru olmalıyız.

Bu ülkede herkese eşit, ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir bir sağlık sisteminin mümkün olduğunu, krizle birlikte bunun aynı zamanda hayati bir zorunluluk halini aldığını biliyoruz. Bunun için kararlı bir şekilde mücadeleye devam edeceğiz.
Bizleri performansla, farklı statüde istihdamla, farklı sendikalarla ve farklı tuzaklarla bölmeye çalışanlara verilecek en iyi yanıtımız: Bir olmak, birlik olmak, etle tırnak olmak ve hem toplumun sağlık hakkına hem de biz sağlık emekçilerinin geleceğine iş ve ücret güvencemize sahip çıkmak, güvencesiz çalıştırılanların güvenceye kavuşması için birlikte mücadele etmek olmalıdır.

ÇÖZÜM MÜCADELEDE. ÇÖZÜM SES’TE…

YÖNETİM KURULU ADINA
SERPİL DENİZ
ŞUBE ÖRGÜTLENME

18 Mayıs 2009 Pazartesi

TEMSİLCİ EĞİTİMLERİ YAPILDI

Şubemiz yönetici ve işyeri temsilcerinin katıldığı iki günlük eğitim 16-17 Mayıs 2009 tarihlerinde Aydın Kuşadası Surtel Otelde gerçekleştirildi.
Eğitime Şube Yöneticileri ve işyeri temsilcilerinden 42 kişi katılıdı.
Eğitimin ilk gününde Gaye YILMAZ ve Erkan AYDOĞANOĞLU Sendikalar tarihi, sendika siyaset ilişkileri, kriz ve emekçiler, üretim ilişkileri ve piyasa ekonomisi, özelleştirmeler vb gibi konularda eğitimler gerçekleştirdiler.
İkinci gün ise SES MYK üyesi Şükran DOĞAN tarafından Tam Gün Yasa Tasarısı, Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı, SES'in ilkeleri, İş yeri Temsilcelinin görevleri vb başlıklarda sunumlar yapıldı ve tartışmalar sürdürüldü.
Katılımcıların yapılan eğitimlerden faydalandıklarını ve memnun kaldıklarını ifade ettikleri gözlendi.












12 Mayıs 2009 Salı

12 MAYIS DÜNYA HEMŞİRELER GÜNÜ






12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü nedeniyle basın açıklaması Celal Bayar Üniversitesi önünde yapıldı. Açıklamayı SES Celal Bayar Üniversite Hastanesi İşyeri Temsilcisi Sema ÖZDİYAR okudu. Açıklamada sağlıkta yaşanan yıkımdan ve parçalı istihtamdan bahsedilirken özetle:
"Yöneticiler, idareciler hemşirelik haftasında bize eğlence seçenekleri sunacaklarına sorunlarımıza çözüm üretsinler.
-Biz meslek olarak tanımlanmak istiyoruz
- Görev ve yetki tarifimizin yapılması istiyoruz
-Branşlaşmak istiyoruz
-İnsanca çalışma koşulları, insanca ücret istiyoruz
-Kadrolu ve işgüvenceli çalışma istiyoruz
-Demokratik yönetim istiyoruz
-Herkese eşit ücretsiz sağlık hizmeti vermek istiyoruz

Tüm bu sorunların çözümü kendi örgütlülüğümüzü güçlendirmekten geçiyor.
Yaşasın örgütlü mücadelemiz
Yaşasın SES"denildi.

8 Mayıs 2009 Cuma

TİCARİ İŞLETMELERDE TAM GÜN KÖLELİĞE HAYIR!

TBMM’de yeni bir yasa tasarısı bulunmakta. Geçen yıl gündeme gelen, yerel seçimler nedeniyle meclise getirilmeyen ve kamuoyuna “tamgün yasası” olarak ifade edilen tasarı aslında “torba yasa tasarısı” niteliğinde. Birçok konuda düzenlemeyi bir arada yapmayı hedefleyen tasarı ile yapılmak istenenler iyi anlatılamadığında sağlık emekçilerini toplumla karşı karşıya getirmeye de aday görünüyor.
Yasa tasarısının adı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”. Tasarı taslağını, TBMM Plan Bütçe Komisyonunda bulunan ve yasalaşması hedeflenen “hastane işletmeleri, hastane birlikleri yasa tasarısıyla” birlikte değerlendirdiğimizde “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın bir halkası olduğunu daha açık görmekteyiz.
Hükümet yasa çıkarmanın ince taktiklerini iyi öğrenmiş. Sağlık emekçilerine ve topluma madalyonun bir yüzünü gösteriyor, puzzle’ın parçalarını tartıştırıyor. Oysa parçalar birleştirildiğinde veya madalyonun diğer yüzüne bakıldığında ortaya çıkan tablo bambaşka olmaktadır. Bu tabloda, sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesinin tamamlanması bulunmaktadır. Bu tabloda, tüm sağlık hizmetlerinin tamamen paralı hale getirilmesi bulunmaktadır. Bu tabloda, iş güvencesi olan sağlık emekçilerinin iş güvencelerinin ortadan kaldırılması bulunmaktadır. Bu tabloda, tüm sağlık emekçilerinin ücret güvencelerinin yok edilerek piyasanın, sermayenin köleleri haline getirilmesi bulunmaktadır.
Biz bunları, parçaları yana getirdiğimizde oluşan resmin bütününden anlıyoruz. Aynı programı IMF, Dünya Bankası eli ile uygulayan ülkelerin yaşadıklarından anlıyoruz. Krizi yaşadığımız bugünlerde işten atılanların, sağlık güvencesi olmayanların içine düştükleri durumdan anlıyoruz.
YASA TASARISI NELERİ İÇERİYOR?
Sağlık Bakanlığı Kurumları ve Esenlendirme Tesislerine verilecek döner sermaye oranlarının yükseltilmesini,
YÖK Kanununda değişiklik yapılarak öğretim elemanlarının üniversitelerde devamlı statüde görev yapmasını,
Öğretim elemanlarının diğer kamu kurumlarında geçici olarak görevlendirilmelerini,
Devlet üniversiteleri ve vakıf üniversitelerinde döner sermaye işletmeleri kurulmasını, yükseköğretim sağlık kurumlarında çalışan personele performansa göre döner sermaye ödenmesini, döner sermaye tavan oranlarının yükseltilmesini ve öğretim üyelerinin hastalardan ilave ücret almamasını,
Tabiplerin sağlık kurum ve kuruluşlarından yalnız birinde mesleklerini icra etmelerini,
Radyoloji ünitelerinde günlük 5 saat olan çalışma süresinin 7,5 saate çıkarılmasını,
Acil veya branş nöbetleri karşılığında nöbet izni kullanamayanların nöbet ücretlerinin ödenmesini ve nöbet ücretlerinin kısmen iyileştirilmesini, kesintisiz 12 saatten az olmayan icap nöbetlerinde de normal nöbetin %50’si oranında ödeme yapılmasını,
Makam veya yüksek hakemlik tazminatı öngörülen kadrolara uzman tabip, tabip, diş tabibi ve eczacıların da atanmasını,
Tabip, uzman tabip ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlara tıbbi kötü uygulama nedeniyle kişilere verebilecekleri zararları karşılamak üzere mesleki mali sorumluluk sigortası yaptırılmasını,
Yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğünde çalışan personele de ek ödeme yapılabileceğini,
5510 sayılı SS ve GSS yasasında öğretim üyeleri için alınacak ilave ücretin tavan belirlemesinin ortadan kaldırılmasını
yasanın 6. ve 7. maddelerinin yasanın yayımı tarihinden, diğer maddelerinin 6 ay sonra yürürlüğe girmesini düzenliyor.
.
TASARIDA BİZLERİ BEKLEYEN TEHLİKELER
1-Döner sermaye tavanının yükseltilmesi ile sağlık çalışanlarının ek ödeme gelirlerinde artış sağlanacakmış gibi bir yanılsama yaratılmakta, döner sermaye adaletsizliği daha da arttırılmaktadır. Halen üniversite hastanelerinde hekim dışı personelin döner sermayesi tavandan ödenmezken bunu müjde olarak ifade etmek iktidar yandaşlığından başka bir şey değildir. Çünkü GSS yasası ile birlikte tüm hastaneler Sosyal Güvenlik Kurulu’na hizmet satmaktadır, kriz sonucu artan işsizlik ve sosyal güvencesizlik sonucu SGK’nın gelirleri azalacak

2 ve 3. maddede öğretim üyelerinin kadrosunun bulunduğu hastane dışında çalışmasına engel getirilmekte ama bir yandan da başka kamu kurum ve kuruluşları ile meslek kuruluşlarında geçici görevlendirilmelerinin önü açılmaktadır ve dolayısıyla döner sermaye gelirleri de düşecektir aynı zamanda görevlendirmeler

4-Performansa dayalı döner sermaye uygulanmasının sağlık ortamında yarattığı tahribat, çalışanlarda yarattığı olumsuz davranışlar bilinmesine rağmen uygulama üniversitelere de yaygınlaştırılıyor. Bilim yuvası olması gereken yerler de bilimdışı yöntemlere maruz bırakılıyor. Tüm hastaneler ticarethanelere dönüştürülürken çalışanlarda çok tehlikeli bir şekilde “kar ortaklığına”, “suç ortaklığına” çağrılıyor. Yine bu maddede ücreti döner sermayeden karşılanmak üzere geçici eleman alınabileceği hükmüne yer verilmiş ki, bu durum iş güvencesiz ve düşük ücretle çalıştırmayı yasallaştırmanın başka bir adımıdır cezalandırmanın aracı olarak da kullanılabilecektir

5-Tüm tabiplere tek bir sağlık kuruluşunda çalışmayı getiren tasarı maddesi tartışmaya oldukça açık. Yasa tasarısında sadece tabipler olarak ifade edilse de, bu ifade askeri hekimler hariç tüm sağlık çalışanları için geçerlidir. Sağlık Bakanlığı, mevcut durumun sorumlusu çalışanlarmış gibi istismarları anlatarak yasa tasarısına toplumsal ve siyasal gerekçe oluşturmaya çalışmaktadır. Oysa kendileri 7 yıldır iktidardalar ve her türlü istismarın bizzat sorumlusu durumundadırlar. Sağlıkta özelleştirmenin hızlandırılması, özel sektörün türlü yollarla teşvik edilmesi ve kamu hastanelerinin içine girmesi bizzat kendilerinin eseridir. Kamu hastaneleri birçok biriminin taşeronlaştırılması yoluyla özelleştirilmektedir. Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı ile ameliyathanelerin, tüm klinik ve polikliniklerin özel şirketlere verilmesi hedeflenmiş durumdadır. Adı kamu olan ama içi özelleştirilmiş hastanelerde tamgün çalışma demek, özelle hekimlerin bağının kesileceğini söylemek tam bir kandırmacadır ve kamuoyuna şirinlik muskası dağıtmaktır

6- Radyoloji çalışanlarının çalışma koşullarında ve çalışma ortamlarında gerçek anlamda iyileştirme yapılmadan günlük 5 saatlik mesailerinin 7,5 saate çıkarılmasının “müjdelik” yanı var mıdır? Çalışma ortamı, günlük şutlama sayıları ortadayken, çalışma saatlerinin yükseltilmesi ve bunun olumlanması için radyasyonu vitamin sanmak gerekmektedir. Bu durum radyumla çalışanlar için kansere ve ölüme davetiye çıkarmaktır. Sendikamızın yakın geçmişte bu konudaki girişimlere verdiği yanıt, kazandığı dava belli ki yok sayılmaya çalışılmaktadır.

7-Nöbet ücretlerinin kısmen yükseltilmesi bugüne kadar üç kuruşa tutturulan nöbetler düşünüldüğünde olumluluktur. Hastanelerde artan iş yükü, fazla çalıştırmanın ve gelecekteki olası hastane birliklerinde az insanla çok iş yaptırmanın önlemleri olarak da değerlendirilebilir
8-Görev tazminatı ödenecek kesim hekimler, diş hekimleri ve eczacılarla sınırlandırılıyor. Sağlık hizmetinin ekip hizmeti olduğu yadsınarak diğer çalışanlar bu haktan yoksun bırakılıyor.
9-Hekimlere getirilen zorunlu mali sigorta (Malpraktis) dayatması, sağlık hizmetlerinin piyasaya bırakılması sürecinde önemli kilometre taşı olarak karşımıza çıkıyor. Tipik Amerikan modelinin Türkiye’ye uyarlanması olan bu yaklaşım sağlık hizmeti sunumunda kamunun bir görevini daha sonlandırarak tıbbi kötü uygulamalarda piyasacı bir düzenlemeyi getirerek, adeta piyasada yeni bir sektör yaratmayı hedefliyor. Hataları kamusal sorumluluklardan soyutlayarak bireyselleştiriyor. Kamusal yaklaşımın temel ödevi olan sağlık emekçilerinin eğitim sürecini ve sürekliliğini, hizmet içi eğitimi, çalışma ortamını, çalışma koşullarını yok sayıyor
10-Tasarı yasalaşırsa hemen yürürlüğe girecek maddenin biri radyoloji çalışanlarının çalışma sürelerini 7,5 saate çıkarmayı içeren madde. Diğeri de bunu gölgede bırakmak amacıyla olsa gerek nöbet ücretlerini kısmen arttıran madde. Çok övünülen döner sermaye tavanının yükseltilmesi ise 6 ay sonraya bırakılıyor. Neden Acaba?
Tüm bunlara baktığımızda, yasa tasarısı için “MÜJDE” diyebilir miyiz?
Yasa tasarısından küçük alıntılar bile yasayı hazırlayanların hastaneleri herhangi bir mal üreten fabrikadan, çalışanları da gece-gündüz çalışacak kölelerden farksız ele almadığını gösteriyor
Örnekleri ise yasadan alıntılarsak Nöbet hizmetleri hariç olmak üzere, mesai saatleri dışında gelir getirici çalışmalarından doğan katkılarına karşılık olarak ilgili personele yukarıdaki fıkralardaki oranların yüzde 50'sini geçmeyecek şekilde ayrıca ek ödeme yapılır...”
“…Belirli bir vaka ve iş için görevlendirilenlere, üniversitedeki döner sermaye işletmesinden yapılan ödemenin yanı sıra, katkı sağladıkları vaka ve iş dolayısıyla görevlendirildiği sağlık kuruluşundaki döner sermaye işletmesinden toplamda tavan oranlarını geçmemek üzere ek ödeme yapılır…”
“…bu fıkra hükümleri, ürettikleri mal ve hizmetlerle bağlantılı olarak yükseköğretim kurumlarının döner sermaye işletmesindeki hesaplarından ilgili personele pay dağıtılması bakımından da uygulanır
Kamu hastanelerinin tamamen ticari işletmelere dönüştürülmesini hedefleyen yasa tasarısı TBMM alt komisyonunda bulunmaktadır ve hükümet kısa sürede yasalaştırmak istediğini ifade etmektedir.
Tasarı yasalaşırsa; kamu hastanelerinin adı dışında hiçbir kamusal özelliği kalmayacak, böylece sağlıkta özelleştirme sürecinin sonuna doğru gelinecektir. Birlik altında toplanacak hastanelerde yönetim ağırlıkta maliyecilerden oluşturulurken, hastanelerin tüm harcamaları kendi gelirinden karşılanacak, gider kalemleri içerisinde ilk kalem çalışanların ücretleri olacaktır. Hastaneler Sağlık Bakanlığı bütçesinden kaynak almayacak, tam tersine kârının bir kısmını Bakanlığa aktaracaktır. Sözleşmeli çalışmanın esas alındığı sistemde çalışanların ücretleri bireysel sözleşmelerle belirlenecek, hastane gelirinden karşılanacağı için gelirin azaldığı durumlarda ücretler için hiçbir güvence de olmayacaktır. Aynı il veya yakın illerdeki hastanelerin birleştirilmesi oluşturulacak Birlik içinde çalışan sağlık emekçileri, birliğe bağlı hastanelerde görevlendirilebilecektir
TAM GÜN KÖLELİĞE MAHKUM DEĞİLİZ
Sendikamız SES “Sağlıkta Dönüşüm Programı”na karşı çetin bir mücadele yürütüyor. Bu mücadele sayesindedir ki henüz bu süreç tamamlanmadı. Dünyada ve ülkemizde yaşanan krizle birlikte bu programın uygulanma şansı da kalmamıştır. Dünyanın yeniden kamu sağlık hizmetlerine dönüş yaptığı bir dönemde hala sağlık hizmetlerini özelleştirme, piyasalaştırma sevdasında olan hükümete ve onun Sağlık Bakanına gereken yanıtı vermeliyiz
Sendikamız, 1978–1980 yılları arasında uygulandığı biçimi ile gerçek anlamda kamusal bir sistemde tam gün süreli çalışmayı savunuyor. Ücretlerimizin temel ücret üzerinden iyileştirildiği, iş ve ücret güvencesinin sağlandığı, hizmet alımlarının olmadığı, teknik donanımlarının sağlandığı kamu hastanelerinde tam gün çalışmayı talep ediyoruz. Sağlık alanındaki tüm çalışanların, sağlık hizmetleri sınıfında kadrolu olarak yer aldığı bir istihdam modelinde tamgün çalışmayı istiyoruz. Hizmet ve teşvik anlamında özel-kamu bağının olmadığı bir sistemde tam gün çalışma anlam kazanacaktır
Krizle yoksullaşan, işsiz kalan milyonların sağlık hakkına onlarla beraber sahip çıkmalı, bu yanlış yoldan tez vakitte dönülmesi için hükümeti uyarmalı, baskı unsuru olmalıyız.
Bu ülkede herkese eşit, ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir bir sağlık sisteminin mümkün olduğunu, krizle birlikte bunun aynı zamanda hayati bir zorunluluk halini aldığını biliyoruz. Bunun için kararlı bir şekilde mücadeleye devam edeceğiz.
Bizleri performansla, farklı statüde istihdamla, farklı sendikalarla ve farklı tuzaklarla bölmeye çalışanlara verilecek en iyi yanıtımız: Bir olmak, birlik olmak, etle tırnak olmak ve hem toplumun sağlık hakkına hem de biz sağlık emekçilerinin geleceğine iş ve ücret güvencemize sahip çıkmak, güvencesiz çalıştırılanların güvenceye kavuşması için birlikte mücadele etmek olmalıdır. SES MANİSA ŞUBESİ
ÖRGÜTLENME SEKRETERİ SERPİL DENİZ

6 Mayıs 2009 Çarşamba

YETKİLİ GÜDÜMLÜ ETKİSİZ

Bu aralar kamu işyerleri yangın yeri. Bir karışıklık, telaş, dedikodu, heyecan ne ararsanız var. Hemde macera filmlerini aratmayacak dozda. Neden mi; Kamu sendikalarının yetki dönemi de ondan.



Her türlü oyun, alavere, dalavereyi barındırıyor içinde bu dönem. “Yetkili olmaya bir iki üyemiz kaldı. Allahını seversen hiç olmazsa bir aylığına üye ol. “diyenimi ararsın. “Bizim sendikaya üye olursan rahat edersin.” Deyipte hükümete yakınlığını hatırlatanı mı?



Hal böyle olunca çalışanlarda aynı heyecan içinde bir o sendikaya bir bu sendikaya üye olup duruyor. Hatta aynı gün iki sendikaya üye olan bile var. Sabah birine, öğleden sonra birine. Hangi sendikaya üye olduğu sorulduğunda en son hangisine üye olduğunu hatırlamayan bile…



Yaşananlar komiklik ile trajikomiklik arasında gidip gelirken yeni yeni notlar düşüyor çalışanların manevra konusundaki ustalığına ve sendika olgusunun nasıl tüketildiğine.



“Yetkili olunca ne oluyor ki…”



Kamu sendikaları arasında hangi işkolunda yetki kimdedir mayıs ayında belli oluyor.



İşveren ve sendika temsilcileri oturuyorlar ve hangi sendikanın yetkili olduğuna sayısal açıdan karar veriyorlar.



Sonra o yetkili sendikalarla hükümet oturup toplu görüşme yapıyor ve daha önceden IMF ile yaptığı anlaşmalar gereği açıkladığı zam oranlarını bu yetkili sendikalara kabul ettirmeye çalışıyor.



KESK gibi kabul etmeyenleri “Zaten onların niyeti başka.” Diyerek ötekileştirdikten sonra geriye kalıyor sendika aidatının beş liradan on liraya çıkması ki o kadarda olur diyor ve mutabakata varıyorlar.



Yani sendikaların yetkili olması, sendikalara üye olarak yetkili olmalarını sağlayanlara bir şey getirmiyor ama yalvar yakar üye yapanlarda bir takım makam mevki zıplatması gibi değişiklikler ortaya çıkarıyor haliyle.



Hoş sendikalara, bizim işyerinden “Ahmetin sendikası” yetkili olsun, müdür falan olursa işimizi görür diye yaklaşan kamu çalışanlarının sendikal alandan beklentileri düşünüldüğünde bu sonuç şaşırtıcı olmasa gerek.



Etkisizlik…



Yukarda yazdığım şekli ile yetki döneminden hangi sendikanın daha çok üye kaydettiğini tahmin etmek güç olmasa gerek. Bu durumda “yetkili” ve “güdümlü” sendikalar onlara verilen rolü oynuyor ve başarılılar. Buraya kadar sorun yok.



Gelelim KESK’e…



Sendikal alanda başarılı olmak zorunda olan, çalışanlara umudu, ciddiyeti, sendika olgusunun bu olmadığını kısacası KESK’i anlatmak zorunda olan KESK’e…



Şimdi, “Ne yapalım güdümlü sendikalar işin suyunu çıkarıyor, yapacak bir şey yok, üye sayımızı koruyalım, demokratik alana ilişkin çalışmalar yaparak devam edelim yolumuza.” diyerek bu yazıyı bitireceğimi düşünebilirsiniz… hayır öyle demeyeceğim.



Çalışma yaşamında bunca olumsuzluk varken, her gün eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik haklarımızdan kaybederken, ücretlerimiz düşüp, çalışma saatlerimiz artarken, yoğun çalışma ile bir birimizle konuşamaz hale gelmişken dönüp arkamızı “ne yapalım biz elimizden geleni yapıyoruz ama olmuyor” diyemeyiz.



Sendika olma iddiasındaysak, bu iddiamızı kitleselleştirmek zorundayız. Her şeye rağmen…



Var olan potansiyelimizi doğru kullanıyor muyuz?



Üye sayımız hiçde azımsanmayacak sayıda ama biz üyelerimizin önemli kısmını gitmesek de, görmesek de, konuşmasak da, derdi nedir diye sormasak da o üye bizim üyemizdir diye düşünüyoruz.



İşyerleri sendikal politikaların belirlendiği yerler olmaktan uzaklaşıyor. Sığındığımız gerekçeler sığ. “Toplantıya çağırıyoruz gelmiyor.” kolaycılığı ile durumu idare ediyoruz.



Oysa toplantıya çağırdığımız kişinin “o saatte ne işi var, çocuğunu kreştenmi alacak, evde yemek yapması gerekiyor mu, aile içi bir sorunu var mı?” ilgilenmiyoruz.



Bir kısa mesajla çağırıyoruz: “… gün ve saatte sendikada toplantı vardır. Katılım önemlidir.” Bitti. Sonra gelmediler diye kızıyor ve küsüyoruz.



Kaç sendikada çocuk oyun odası var?



Mesai saatleri içinde toplantı yapmak daha mantıklı geliyor ama o toplantılarda da üyeleri dinlemiyor, sadece biz konuşuyoruz. Sitem ediyoruz, ilgisizsiniz diyoruz, küsüyoruz.



Senin bir sorunun varmı? Demiyoruz. Küsüyoruz, küstürüyoruz.



Sendika içi demokrasi mekanizmaları doğru işliyor mu?



Hayır, doğru işlemiyor. Katılımcılık esastır diyoruz ama katılmak isteyeni de sorguluyoruz, yetersiz buluyoruz, “bizden” değilse dikkate almıyoruz. Her hangi bir yönetim mekanizmasına gelecek olan başarılı olsun ya da olmasın “bizden olsun” istiyoruz.

Yönetim kademelerine aday gösterilecek kişilerin yeterliliğinden önce aidiyetini sorguluyoruz ve “bizden olsun” gerisi hallolur, yetişir, diyerek kendimizi kandırıyoruz. Bunun sonucunda refleks gösteremeyen, inisiyatif koyamayan, üretemeyen yöneticilerle aşılması güç yollarda kalıyoruz, kalıyoruz, kalıyoruz.



Sendikal grupların ihtiyaçları zaman zaman sendikanın önüne çıkıyor mu?



Evet çıkıyor. Üye sayısı demokratik talepleri dillendirebileceğimiz sayıda olduğu sürece kaygılanmıyoruz. Oysa işkolunda etkili olmanın en önemli koşulu kitlesel olmaktır. Unutuyoruz.



Kimi konularda üyelerimizi aşan, üst perdeden açıklamalar yapıyoruz. Kitleye dayanmayan, grupsal ihtiyaçlardan kaynaklanan bu açıklamalar işyerlerine ulaşmıyor, ulaştığında da sıkıntı yaratıyor.



ÇÖZÜM ELLERİMİZDE, ÇÖZÜM SENDİKAL DEMOKRASİDE…



Her şeye rağmen, tüm olumsuzluklara karşın var olan potansiyelimiz, güçlü yanlarımız ve umut vaat eden bir yapımız var. İşyerlerinde hala “iki milyon kamu emekçisinin sesiyiz, umuduyuz.”



Kamu sendikacılığı denince akla biz geliyoruz. O halde bu potansiyeli iyi kullanmalı ve umudu dik tutmalıyız.



Nasıl?



—Yüzümüz işyerlerine dönük olmalı.



—Konuşmadan önce dinlemeliyiz, basit-insani sorunları ciddiye almalı ve çözüm aramalıyız.



—Kendimize ve üyelerimize güvenmeli, sendikal demokrasiyi iyi işletmeliyiz.



Sağlıcakla…





Zeynel A. KAPLAN

SES Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası

Manisa Şube Başkanı