28 Kasım 2009 Cumartesi

25 KASIM GREV KONUŞMASI...

25 KASIM HAYATIN DURDUĞU GÜN.

4 Kasım 2009 Çarşamba

AKP NİN BALONLARI BİR BİR PATLIYOR...



AKP’nin balonları patlıyor, masalları bir bir açığa çıkıyor.
Gündeme geldiği günden itibaren sonunun bugün yaşananlar olacağını ısrarla, inatla söylememize rağmen AKP, çeşitli yargı kararlarının da etrafından dolanarak SSGSS yasasını yürürlüğe soktu.
Bir yılı geride bırakırken, AKP’nin vaatlerinden geriye eser kalmadı.

25 KASIMDA GREVDEYİZ...




SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI KOMİSYONU

ŞUBE / TEMSİLCİLİKLERE

6 Olağan Genel Kurulumuzda ve MTK’larda alınan kararlar doğrultusunda sağlık çalışanlarının sağlığı konusuna ilişkin olarak Genel Merkezimizce içinde Prof. Dr. Onur HAMZAOĞLU, Yrd. Doç. Özlem ÖZKAN ve Dr. Celal EMİROĞLU’nun da yer aldığı merkezi bir komisyon oluşturulmuş ve çalışmalara başlamıştır. Komisyon öncelikli olarak bu çalışmanın amacı ve hedeflerini tanımlayarak çalışma yöntemine bir planlama yapmıştır. İlk yapılacak çalışmaların özellikle sağlık çalışanlarının sağlığı konusunda bir farkındalık yaratarak işyeri risk haritasının oluşturulup, meslek tanımları ve risklerinin belirlenmesi ve çalışma ortamlarında sağlık, güvenlik ve meslek hastalıkları ile ilgili koruyucu önlemler alınması konularının talep haline getirilmesi için çalışmalar planlanmıştır. Bunun için ilk olarak işyerlerinde yaşanan iş kazalarına ilişkin kaza tespit formları hazırlanmıştır. Hazırlanan formlar öncelikle hastanelere dağıtılarak çalışanların bilgilendirilmesi ve düzenli olarak (haftalık) kontrol yapılması önemlidir. Üç aylık bir çalışma sonrası yaşanan kazalar değerlendirilerek işyerlerinde birim birim yaşanan kazalar üzerinden risk haritası oluşturulması üzerinde çalışılacaktır.
Yapılacak olan çalışmalarda gerekli titizliğin gösterilmesi ve yollamış olduğumuz formların işyerlerinde tüm birimlere en yaygın şekilde dağıtımının yapılması konusunda gereğini bilgilerinize sunar, çalışmalarınızda başarılar dileriz.




M. Sıddık AKIN Kemal YILMAZ
Genel Örgütlenme Sekreteri Genel Sekreter


Ekler:
1- İş kazası İhbar Formu
2- Sağlık Çalışanlarının Sağlığı Komisyonun Amaç ve Hedefleri









SAĞLIK EMEKÇİLERİNİN İŞ KAZASI İHBAR FORMU
Sağlık Kurumunun Adı ve Adresi:.....................
Kaza Geçirenim Çalıştığı Birim:

Adı ve Soyadı:
Cinsiyeti: ( ) Erkek ( ) Kadın
Doğum Tarihi: (Gün/ay/yıl)
İletişim Adresi:
Tel: E posta:
Mesleği:
İşi:
İstihdam biçimi:
( ) Devlet Memuru (4A) ( ) Devlet Memuru (4B)
( ) Devlet Memuru (4C) ( ) İşçi
Sendika üyesi misiniz?
( ) Evet (ise, sendika adı:............................................)
( ) Hayır (ise, nedenini açıklayınız


II. İş Kazası:
( ) Kesici- delici-batıcı cisim batması
( ) Cismin adı:
( ) İşe gidiş gelişte trafik kazası (çocuk emzirmek için gidilen sürelerde dahil)
( ) Hasta yakınları tarafından sözlü saldırı, şiddet, kötü muamele, tehdit vb
( ) Meslektaşlarınız tarafından sözlü saldırı, şiddet, kötü muamele, tehdit vb
( ) Diğer sağlık çalışanları tarafından sözlü saldırı, şiddet, kötü muamele, tehdit vb
( ) Kimyasal ya da sıvı maddelerin sıçraması ve bunun sonucu oluşan yaralanma
( ) Kimyasal madde:
( ) İş yeri kaynaklı yanık
( ) İşyerinde kayma, düşme ve buna bağlı oluşan yumuşak doku travması, kırık, çıkık vb.
( ) Kullanılan maddelere bağlı zehirlenme
( ) Kullanılan madde:
( ) İşin yoğunluğuna bağlı hatalı mesleki uygulamalar

Kaza Tarihi

Kazanın Saati
Kazanın Gerçekleştiği Yer
Vücuttaki Yeri
Kazanın Neden(ler)i
…. /…./2009









Kazanın sonuçları:



Formu Dolduran Sendika İşyeri Temsilcisinin Adı ve Soyadı:
İmzası

Bildirim Tarihi:
Açıklamaları:






SES
Sağlık Çalışanlarının Sağlığı Komisyonu


Amaç:
Memur sözleşmeli ve taşeron personel ayrımı yapılmaksızın sağlık çalışanlarının sağlıklı yaşama ve çalışma hakkının sağlanmasına yönelik insani normların oluşturulması ve geliştirilmeli yönünde çalışmalar yapmak.

Gerekçe:
Sağlık çalışanlarının sağlığı, pek çok açıdan önem taşıyan başlıkları barındıran bir alan olmasına rağmen bu alan çalışanlar tarafından tam olarak bilinmemektedir.
Çalışma ortamında pek çok riske maruz kalan sağlık çalışanlarının gerekli desteği alabilmeleri için sorunlarının bilimsel bir şekilde ele alınması ve düzeltilmesi yönünde örgütlü bir faaliyet sürdürülmesi gerekmektedir.
Sağlık çalışanlarının meslek riskleri belirlenmeli ve çalışma ortamlarında sağlık, güvenlik ve meslek hastalıkları ile ilgili gerekli koruyucu önlemler alınmalıdır.
Hedefler:
1. Sağlık meslek guruplarının tanımlanması ve görev sınırlarının belirlenmesi.
2. Sağlık çalışanlarının mesleksel risklerinin tanımlanması:
A. Biyolojik etmenler
a) Enfeksiyon riskleri (solunum, sindirim ve cilt yoluyla bulaşan)
b) Enfekte atıklar
B. Kimyasal Riskler
a) Toksik maddeler
b) Gazlar
c) Kemoterapötik-antineolastik ajanlar
d) Diğer (antiseptikler, benzen, ksilen, etilenoksit, formaldehit, solventler (çözücü), gluteralaldehit, freonlar, fenoller, asitler, boyalar, amonyak, yanıcı ve patlayıcı maddeler, karsinojenler, teratojenler, kriyojenik (dondurucu) maddeler, formalin, heksaklorofen, civa, ozon, temizlik maddeleri, tuvalet temizleyicileri, pestisitler, vb.)
e) Kimyasal atıklar
C. Fiziksel etmenler
a) Radyasyon riski (iyonizan ve noniyonizan radyasyon, radyoaktif hastalar, radyonüklitler, radyoaktif atıklar)
b) Gürültü
c) Termal konfor (sıcak, soğuk, buhar, nem, havalandırma yetersizliği)
d) Toz
D. Ergonomik riskler:
a) Uzun süre ayakta kalma
b) Aydınlatma yetersizliği
c) Büro ve bilgisayar çalışmaları
d) Uygun olmayan her türlü çalışma ortamı
E. Şiddete maruziyet (hasta/yakını saldırıları)
F. Tükenmişlik ve psikososyal sorunlar:
a) İş stresi
b) Uzun süre çalışma (36 saate kadar)
c) Vardiyalı çalışma
d) Uykusuzluk
e) Hastaların kötü sonlarının etkisi
G. Kaza Riski: Taşıma, ıslak zemin, kayma, düşme, itme, çekme, kesici-batıcı aletler vb.
H. Elektrik ile ilgili tehlikeler;
a) Yangın
b) Elektrik çarpması
İ. Diğer: Fare, böcek
3. Sağlık çalışanlarının meslek risklerinin işyerinde saptanması:
A. Klinikler
B. Acil servis
C. Laboratuarlar
D. Nükleer tıp
E. Patoloji
F. Radyoloji
G. Ameliyathaneler
H. Ağız-diş sağlığı ünitesi
İ. Eczane
J. Temizlik hizmetleri
K. Çamaşırhane
L. Mutfak hizmetleri
M. Büro-sekreterlik
N. Bakım-onarım ve teknik servis
4. Sağlık çalışanlarının sağlıkları konusunda eğitilmesi:
A. Meslek risklerini bilme hakkının gözetilmesi
B. Risk faktörlerinin tanımı
C. Korunma önlemleri
5. Sağlık çalışanlarının sağlığı çalışmalarının yürütülmesinde gerekli idari ve yönetsel becerilerin kazanılması
A. İşyerlerinde ‘Mesleki Hastalıklardan ve Kazalardan Korunma Planı’ hazırlanması
B. ‘İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimi’ kurulması
C. ‘Sağlık, Güvenlik ve Meslek Hastalıkları Kurulları’ oluşturulması
6. Sağlık çalışanlarının meslek risklerinin izlenmesi
A. İşe giriş muayenesi (yeni görevlendirilenler için ‘işe giriş durum tespiti’, diğer çalışanlar için ‘mevcut durum belirlenmesi’)
B. Aralıklı kontrol muayeneleri ve biyolojik izlem
C. Ek tamamlayıcı muayeneler (uzman muayenesi, laboratuar tetkikler, görüntüleme)
7. Meslek riskleri ile ilgili verileri toplama çalışmalarının yürütülmesi
A. İş kazası bildirimleri
B. Meslek hastalığı bildirimleri
8. Taşeronlaşan hizmetlerin izlenmesi:
Sosyal güvenlik (iş güvencesi, eksik sigorta)
Sendikal örgütlenme hakkı
Özlük haklar (yetersiz ücret, hafta sonu çalışma vb.)
9. ‘Sağlıklı Emek’ talebiyle güç birliği oluşturması:
‘İşyeri sağlık komiteleri’
‘İşyeri sağlık raporları’
10. Sağlık çalışanlarının çalışma ilişkileri ve sosyoekonomik yaşam içinde tükenen sağlığı hakkında bilgi, tutum ve davranış değişikliği kazanmalarının sağlanması.

30 Ekim 2009 Cuma

YUSUF D. Yİ YOKSULLUK ÖLDÜRDÜ...



Manisa da domuz gribi şüphesiyle öldüğü sanılan Yusuf D. nin ölüm sebebinin domuz gribi değil akciğer hastalığı olduğu açıklandı. Şubemizin yaptığı araştırma ölüm sebebinin "yoksulluk" olduğunu ortaya koydu.İstanbul'da okuyan ve Yeşil kartının vizesinin dolması yüzünden sağlık hizmetine ulaşamayan bu nedenle de hasta olduğu halde İstanbul'dan Manisa Salihli'ye gelmek zorunda kalan ve muhtemelen yolculuğun verdiği yorgunlukla daha da ağırlaşan genç burada yaşamını yitrmiştir. Başvurduğu hastenelerde "yeşil kart vizesi dolmuş ve yoksul" olarak algılanan Yusuf D. yi paralı sağlık sistemi öldürmüştür.Hükümeti sağlığa ulaşmada çok büyük engel olan katkı paylarından vazgeçmeye, gençlerin ölümüne engel olmaya çağırıyoruz.

22 Ekim 2009 Perşembe

EYLÜL 2009 MALİ RAPOR


SES MANİSA ŞUBESİ 6. DÖNEM 5. ŞUBE TEMSİLCİLER KURULU (ŞTK) FAALİYET RAPORU

SES MANİSA ŞUBESİ 6. DÖNEM 5.. ŞUBE TEMSİLCİLER KURULU (ŞTK) FAALİYET RAPORUGİRİŞ:

“Hiçbir şey kendiliğinden olmaz, hatta aptallık bile.”
Stanislaw Jerzy Lec

Şube Temsilciler Kurulumuz adına toplu görüşme denen bir orta oyunun aymazca oynandığı ve bunun karşısında kendine sendika diyen oluşumların nasıl sessizlik içerisinde birbirlerini suçladığı bir dönemin ardından toplanmaktadır.

Yine bu dönem KESK’in onurlu bir duruş sergileyerek Toplu Görüşme aldatmacasının ortağı olmayacağız dediği ve “TİS Yoksa Grev Var.” sloganıyla alanlara inmeyi tercih ettiği bir dönemdi de aynı zamanda.

Felsefede karşıtların birliği diye ifade edilen bu durum diyalektiğin yasasıdır. Ölümün içinde yaşam, iyin karşısında kötü vardır. Yaşamın her anını olduğu gibi geçmiş dört aylık süreci değerlendirirken de, önümüzdeki dört aylık süreci planlarken de bu diyalektik yasa yolumuza ışık olacaktır.

Bu anlamda yaşamımızda yer bulan her gelişmede, iyi yada kötü, payımızın olduğunu bilmeliyiz. Çabalarımız arttıkça örgütlülüğümüzün büyüdüğünü, söylediğimiz sözün daha anlamlı olduğunu yaşadık gördük.

Geçmiş dört aylık süreci değerlendirip önümüzdeki dört aylık süreci planladığımız ŞTK toplantımızda birazda kendimizi sorgulayacağız diyebiliriz.

Geçmiş dönem değerlendirmesinde öne çıkan başlıklar, torba yasa diye tabir edilen tam gün yasa tasarısı, Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı konusunda neler yaptığımız ve son durumun ne olduğu.

Toplu Görüşme süreci ve Krizin yaşamımızdaki yansımaları, dolayısıylada mücadelemizin toplumsallaştırılması için nelerin yapıldığı.

Toplum Sağlığı ve Aile Sağlığı Merkezleri Çalışanlarının sorunları, 112 sorunları, Lisans Tamamlama hakkı için verdiğimiz haklı mücadelenin tüccar bir yaklaşımla ele alınması konusundaki tepkilerimiz ve değerlendirmelerimiz.

Demokrasi ve insan hakları sorunları, 1 Eylül, 12 Eylül vb günlerde yaptığımız etkinliklerin değerlendirilmesi.

Temmuz-Ağustos döneminde uygulanan kızamıkçık aşısı konusunda ortaya çıkan küretajlar ve bu durumun nasıl değerlendirildiği.

Örgütlenmeye dönük çabalarımız ve bu çabalar sonucunda üye sayımızın ne durumda olduğu üye sayımızın artması için nelerin yapıldığı şeklinde özetlenebilir.

Önümüzdeki sürecin planlanlanması kısmında da;

Toplu Görüşme döneminde söylediğimiz, “TİS Yoksa Grev Var.” sözünün yaşam bulması için, 25 Kasımda hayatı durdurmak için neler yapabileceğimiz. Dört aylık örgütlenme kampanyasının görüşülmesi vb konularda olacak.
Yukarda özetlemeye çalıştığımız konularda ve sizlerden gelen öneriler doğrultusunda konuşmak ve kararlar almak için tüm ŞTK delegelerimizi 15 Ekim 2009 Perşembe günü saat 18.00 da Manisa Eğitim Sen bürosunda yapacağımız toplantıya katılmaya çağırıyoruz. Planlanan tüm işler, eylem ve etkinlikler şube yönetim kurulunca dayanışma içerisinde olunarak ortaklaşa yapıldığından faaliyet raporunda sekreterlik ayrımı yapılmayacaktır. Tüm eylem etkinlikler tarih sırasına göre aşağıdaki gibidir. Bilgilerinize sunar çalışmalarınızda başarılar dileriz. YÖNETİM KURULU

10 Haziran 2009 günü Devlet Hastanesi bahçesinde “Ticari Sağlık İşletmelerinde Tam Gün Köle Olmayacağız.” Başlıklı basın açıklaması Tabip Odası ve SAHHAD ile birlikte yapılmıştır.
16 Haziran 2009 günü Devlet Hastanesi Eğitim Salonunda “Kamu Hastaneleri Pilot Yasası” ile ilgili eğitim çalışması yapılmış, eğitim çalışmasını Yönetim Kurulu üyesi Figen PEHLİVAN sunmuştur.
17 Haziran 2009 günü 6. Dönem 4. Şube Temsilciler Kurulu Salihlide toplanmıştır.
20-21 Haziran 2009 günü Ankara’da toplanan Merkez Temsilciler Kurulu Toplantısına Şube Başkanımız katılmıştır.
20 Haziran 2009 günü Ankara’da yapılan KESK e dönük saldırılar ve toplusözleşme talepleri konulu mitinge 12 kişi ile katılım sağlanmıştır.

26 Haziran 2009 günü Turgutlu ilçesi Toplum Sağlığı Merkezinde çalışan Ebe ve Hemşirelerin devlet Hastanesinde enjeksiyon nöbetine yazılması ile ilgili İl Sağlık Müdürlüğünde görüşme yapılmış. Yapılan görevlendirmenin hukuksuzluğu aktarılmıştır. Çalışanların ve sendikamızın girişimleri sonucunda söz konusu görevlendirme iptal edilmiştir.

2 Temmuz 2009 günü Sivas katliamını unutmayıp unutturmayacağımız bildirmek üzere KESK şubeler platformu olarak saat 19.30 da Hacıbektaş Vakfı önünde basın açıklaması yapıldı ve ardından vakfın düzenlemiş olduğu anma gecesine katılım sağlandı.

15 Temmuz 2009 günü Hükümetin maaş artışları için önerdiği rakamı protesto etmek amacıyla KESK Şubeler Platformu ile Manolya Meydanında bordro yakma eylemi yapıldı.

29 Temmuz 2009 günü “Kriz ve Krizin Sağlığa etkileri.” konusunda basın bildiri yapıldı.

1 Ağustos 2009 günü sendikamızın kuruluş yıl dönümü sebebiyle basın bildirisi yayınlandı.

7 Ağustos 2009 günü “TİS Yoksa GREV Var.” şiarıyla 13 Ağustos günü yola çıkacak olan KESK yürüyüş kolu ve toplu görüşme süreci hakkında KESK şubeler platformu olarak basın açıklaması yapıldı.

13 Ağustos 2009 günü Aile hekimliği ve yaşanan sıkıntılara ilişkin şube binasında basın açıklaması yapıldı.

14 Ağustos 2009 günü KESK yürüyüş koluna Gebze’de yapılan saldırıyı protesto için KESK şubeler platformu olarak Manolya Meydanında basın açıklaması yapıldı.

19 Ağustos 2009 günü Toplu Görüşmelerle(TG) ilgili KESK şubeler platformu olarak “TİS Yoksa GREV Var.” sloganıyla 17.30 da AKP il binasına yürünüp AKP önüne siyah çelenk bırakıldı.

20 Ağustos 2009 günü Manolya meydanında Toplu Görüşme süreci ile ilgili KESK Şubeler Platformu ile birlikte halkı bilgilendirme amaçlı bildiri dağıtımı yapıldı.

22 Ağustos 2009 günü Manolya meydanında Toplu Görüşme süreci ile ilgili KESK Şubeler Platformu ile birlikte saat 19.00-20.00 saatleri arasında oturma eylemi yapıldı.

25 Ağustos 2009 günü Toplu Görüşme süreci ile ilgili KESK Şubeler Platformu ile birlikte saat 11.00-12.00 arası bir saat iş bırakma ve basın açıklaması Moris Şinasi Çocuk Hastalıkları Hastanesi önünde basın açıklaması yapıldı.

28 Ağustos 2009 günü Ruh Sağlığındaki yaşlı hastaların Ağrı’ya bir özel rehabilitasyon merkezine sevk edilmesi konusunda başhekim yardımcısıyla görüşme yapıldı.

29 Ağustos 2009 günü Ankara’da toplanan “İş Güvencesi Komisyonu” toplantısına Denetleme Kurulu üyesi Ahmet Borazan katıldı.

1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla KESK Şubeler Platformu, Emek ve Demokrasi güçleri ile Uluparkdan Manolya meydanına yürünüp ardından basın açıklaması ve temsili barış güvercinleri uçurulmuştur.

9 Eylül 2009 günü “12 Eylül Faşizminin İzlerinin Kaldırılması”talebi ile Manisa Kenan Evren Sanayi Sitesi önünde yapılan saat 17.30 yapılan basın açıklaması KESK Şubeler Platformu, Emek ve Demokrasi güçleri ile birlikte yapılmıştır. Açıklamada Kenan Evren isminin sanayi sitesinden çıkarılması ve 12 Eylül karanlığını hatırlatacak her türlü ismin okul, meydan ve caddelerden silinmesi talebi dile getirildi.

11 Eylül 2009 günü 12 eylül darbesi ve anti demokratik uygulamaları ile ilgili siyasi parti, kitle örgütleriyle birlikte basın açıklaması yapıldı. Aynı gün Manolya Meydanında “12 Eylül Fotoğraf Sergisi” gerçekleştirildi.

12 Eylül 2009 günü aynı program çerçevesinde Kültür Sitesi Lale Salonunda “12 Eylül” Konulu Panel düzenlendi.

16 Eylül 2009 günü Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde işyeri toplantısı yapıldı.

17 Eylül 2009 günü CBÜTF Hastanesi işyeri temsilciliğinin yaptığı çalışmalarda kararlaştırılan “Fazla mesailerin kaldırılması” ile ilgili dilekçeler toplanıp başhekimliğe sunuldu.

19 Eylül 2009 günü İzmir’de yapılan SES Ege Bölge Toplantısına 6 Şube Yönetim Kurulu Üyesi ve Denetleme Kurulu Başkanıyla katılım sağlandı .

26 Eylül 2009 günü İzmir’de KESK Ege bölge toplantısına Figen PEHLİVAN katıldı.

1 Ekim 2009 günü SSGSS nin uygulamasının 1. yıl dönümü dolayısıyla KESK Şubeler Platformu olarak SGK önünde basın açıklaması yapıldı.

5 Ekim 2009 günü IMF-DB heyetinin ülkemizi ziyareti sebebiyle IMF/DB defol şiarıyla “Emek ve Demokrasi Güçleri” ile birlikte Manolya meydanında bildiri dağıtıldı.

6 Ekim 2009 günü İMF-DB na karşı “Emek ve Demokrasi Güçleri” ile birlikte 17.30 da Uluparkta buluşup Manolya Meydanına yüründü burada basın açıklaması yapıldı.

Faaliyet raporuna konu olan dönemde şubenin rutin işleyişi, yönetim kurulu toplantıları ve üyelere hukuki yardımlar yapıldı. Acil laboratuar ve röntgen birimi olmayan hastanelerde bulunan üyelerimizin dava açmaları sağlandı. Kazanılan davalar takip edilerek yanlış yorum yapan hastaneler konusunda görüşmeler sürdürüldü konuyla ilgili yazışmalar sürmektedir.

Üyelerimizden gelen şikayetler çerçevesinde il içi atmalar ve geçici görevlendirmeler takip edildi.

ASM Laboratuarlarına isteği dışında görevlendirilen Ebelerle ilgili genel merkeze bilgi verildi ve İl Sağlık Müdürlüğüne yazı yazıldı.

TSM lerde yapılan geçici görevlendirmeler takip edilerek üyelerimizin haksızlığa uğramaması için girişimlerde bulunuldu.

- Yönetim

- Yönetim

9 Ekim 2009 Cuma

2000 TL LİK HAR(A)ÇLARA HAYIR...

DAVA AÇICAZ SENDİKALARININ DİKKATİNE...
GERÇEKTEN SENDİKACILIK YAPAN SES VAR...

3 Eylül 2009 Perşembe

http://manisases.org/

http://www.manisases.org/

adresi kopyalayıp adres satırınıza yapıştırarak yeni sitemize girebilirsiniz.

21 Ağustos 2009 Cuma

İNSANCA YAŞAM İÇİN TOPLU SÖZLEŞME-TOPLU SÖZLEŞME İÇİN KESK




TİS TALEPLERİMİZ

TOPLU SÖZLEŞME ve GREV HAKKIMIZI ENGELLEME TUTUMU BIRAKILSIN, YAPILAN SÖZLEŞMELERE YÖNELİK SAYIŞTAY BASKISI KALDIRILSIN!
IMF İLE İLİŞKİLER KESİLSİN!
TEMEL ÜCRET 1500 TL OLSUN, TÜM KAMU EMEKÇİLERİNE YILDA 2 KEZ NET ÜCRET TUTARINDA İKRAMİYE ÖDENSİN!
KAMU PERSONEL REFORMU ve PERFORMANS PROGRAMI DEĞİL, HERKESE GÜVENCELİ İŞ, KADROLU İSTİHDAM, İNSANCA ÜCRET SAĞLANSIN!
4/B ve 4/C’liler, 4924 sayılı kanuna tabi olanlar ve 657 sayılı kanunun 86. maddesine tabi olarak çalışTIRILANLAR KADROYA ALINSIN, KAMUDA PERSONEL AÇIĞI KAPATILSIN!
İŞTEN ATILMALAR DURDURULSUN, İŞSİZLERİN DOĞALGAZ, SU VE ELEKTRİK GİDERLERİ DEVLET TARAFINDAN KARŞILANSIN!
AÇLIK SINIRI ALTINDA YAŞAYAN YURTTAŞLARIMIZA “YURTTAŞLIK ÜCRETİ” ÖDENSİN!
VERGİDE ADALET SAĞLANSIN, EMEKÇİLERİN GELİR VERGİSİ 10 PUAN DÜŞÜRÜLSÜN!
KADINA YÖNELİK AYRIMCILIK KALDIRILSIN EBEVEYN İZNİ ve KREŞ HAKKININ GEREĞİ YAPILSIN!
ÖZELLEŞTİRME, TAŞERONLAŞTIRMA UYGULAMALARINA SON VERİLSİN!
EĞİTİM VE SAĞLIK BAŞTA OLMAK ÜZERE KAMUSAL HİZMETLER HER DÜZEYDE NİTELİKLİ, ULAŞILABİLİR VE PARASIZ OLSUN!
BASKI, SÜRGÜN, TUTUKLAMALAR VE GÖREVE SON VERMELER DURDURULSUN!
KAMU EMEKÇİLERİNE SİYASET YAPMA YASAĞI KALDIRILSIN!
EVRENSEL DEĞERLERLE UYUMLU, ÇALIŞMA YAŞAMINI DEMOKRATİKLEŞTİRECEK, TOPLUMSAL BARIŞI SAĞLAYACAK, ÖZGÜRLÜKÇÜ, DEMOKRATİK BİR ANAYASA HAZIRLANSIN!

13 Ağustos 2009 Perşembe

http://manisases.org

ŞUBEMİZ WEB SAYFASI YAYINA GİRDİ:


http://manisases.org/

10 Ağustos 2009 Pazartesi

23 Haziran 2009 Salı

MERKEZ TEMSİLCİLER KURULU ANKARA'DA TOPLANDI.


20-21 Haziran günlerinde toplanan MTK ya 108 MTK delegesinden 85 delege katıldı. Merkez Temsilciler kuruluna şubemiz adına şube başkanımız katıldı.

ŞUBE TEMSİLCİLER KURULUMUZ 17 HAZİRAN ÇARŞAMBA GÜNÜ SALİHLİ'DE TOPLANDI.

Şubemiz ŞTK sı Salihli İlçesinde Yönetim Kurulu dahil 27 kişinin katılımı ile toplandı. Toplantıya Salihli, Kula, Selendi, Sarıgöl, Turgutlu, Saruhanlı, Merkez temsilcilikleri katılırken, Akhisar, Alaşehir mazeretli Soma Mazeretsiz olarak katılmadı. Geçmiş dört aylık sürecin değerlendirildiği ve önümüzdeki dört ayın planlamasının yapıldığı toplantıda KESK'e yönelik baskılar kınandı. SES mücadelesinin ve dört aylık eylem ve etkinliklerinin konu edildiği kısa görsel sunumun ardından gündem maddeleri konuşuldu.

16 Haziran 2009 Salı

TAM GÜN EĞİTİMİ DEVLET HASTANESİ EĞİTİM SALONUNDA YAPILDI.


Şubemiz Eğitim Sekreterliği Eğitim ve bilgilendirme faaliyetleri çerçevesinde 16.06.2009 Salı günü Manisa Devlet Hastanesi Eğitim Salonunda Yapıldı. Tam Gün Yasa Tasarısı ve Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı ağırlıklı olarak Eğitim Sekreteri Figen PEHLİVAN tarafından sunuldu.15 kişinin katıldığı toplantıda karşılıklı soru cevap şeklinde sürdü.

10 Haziran 2009 Çarşamba

TİCARİ SAĞLIK İŞLETMELERİNDE TAM GÜN KÖLE OLMAYACAĞIZ.



BASINA VE KAMUOYUNA

AKP hükümeti; 7 yıldır sağlık piyasasına, ucuz işgücü sağlamak için ve eşitsizlikleri, adaletsizliği artırıcı, kamusal sağlık hizmetlerini tasfiye edici nitelikte düzenlemeler yapıyor.

Bunu yaparken tek ve kamusal bir sağlık kurumunda, vergilerle finansmanı sağlanan, hasta ile sağlık hakkı arasına, hekimle hastası arasına hiçbir gerekçe ile maddi ilişkiyi sokmayan, TAM GÜN önermemizin içeriğini değiştiriyor ve yine adına TAM GÜN diyerek kendi piyasacı modelini yutturmaya çalışıyor.

Ama halkın en temel hakkı olan sağlık hakkının “piyasa malı” yapılmasına ÜRETEN namuslu kamu çalışanlarının itirazı var. SES var.

Hekim emeğini ucuzlatma yasasına TAM GÜN, kamu hastanelerini parça parça paketlenip satma yasasına HASTANE BİRLİKLERİ diyerek söz oyunlarıyla ayakta tutmaya çalıştıkları Sağlıkta Dönüşüm Bursa’da hastane yangını, Zekai Tahir Burak’ta enfeksiyondan ölen bebelerle halkın gözünden çoktan düştü. Ve buradan bir kez daha haykırıyoruz. Sağlıkta dönüşüm daha çok insanımızın canına kıymadan tarihin çöplüğüne gönderilmelidir.

Kamuoyunda “Tamgün yasası” olarak tartışılan yasa tasarısı aslında bir torba yasa niteliğindedir. Tamgün tanımına uygun düzenlemeler değil, onlarca piyasacı düzenleme getirmektedir.

Bu tasarı sadece adıyla değil, kendine dayanak olarak sunduğu gerekçeleriyle bile çelişmektedir. Kamuda hekimlerin daha verimli olması, hasta güvenliğinin sağlanması için getirildiği söylenen ayrı bir mekânda ek işte çalışma yasağı, nedense özelde çalışan hekimler için ön görülmemektedir. Ayrıca aynı tasarı içinde “mesai saatleri dışında gelir getirici çalışmaları...” söz edilebilmektedir. Ne hikmetse “gelir getirici” çalışma söz konusu olunca, verimlilik, hasta güvenliği gibi kavramlar unutulmakta, tasarının gerekçesi de, asıl niyeti gizlemek için yazılmış bahanelere dönüşmektedir.

Bu sözde tam gün yasasının asıl niyeti, kurulmaya çalışılan sağlık piyasasında hekim işgücünün ucuzlatılması, sağlık emekçilerinin emeğinin değersizleştirilmesidir.
Bu tasarı, tüm hekimlerin çalışma koşullarına, sadece özel hastane zincirlerinin çıkarlarına uygun olarak sınırlamalar getirmekte, hekimleri, kamu çalışanları, SGK anlaşmalı özel hastane çalışanları ve diğerleri diye 3 ayrı sınıfa ayırmaktadır. Böylece çalışmak için bu gruplardan birini seçmek zorunda kalan hekimlerin, kamusal kaynakların aktarımı ile sermaye birikimi tamamlanan özel hastane patronları karşısında, mesleki bağımsızlığını koruyamaz duruma düşürülmeleri, emeklerinin ucuzlatılması hedeflenmektedir. Hekimlerin klinik bağımsızlığı, bu mesleğin etik sınırlar içerisinde sürdürülmesi için olmazsa olmaz şarttır. Bu tasarı yasalaşırsa, sağlık ortamı “sadece para ile motive olan” birkaç gözü dönmüş tıp tüccarının kâr hırsına terk edilmiş olacaktır.

Bu piyasacı dönüşüm sonunda artacak olan kötü sağlık uygulamalarının suçlusu şimdiden sağlık çalışanları ve hekimler olarak ilan edilmekte, bu olumsuzlukların bedelini ödemek de hekimlere yüklenmektedir. Bu torba tasarı ile hekimlere zorunlu mali sorumluluk getirilmekte, Malpraktis sigortası zorunlu kılınmaktadır. Bu düzenleme ile kamunun bir görevi daha sonlandırılıyor ve tıbbi kötü uygulamadan korunmaya piyasacı düzenleme getiriliyor ve tıbbi hatalar sadece hekim hatası gibi algılatılıyor. Bu alanda da yeni bir sektör yaratılmak isteniyor. Tıbbi eğitim süreci, devamlılığı, personel durumu, çalışma ortamı ve koşulları, alt yapı sorunları yok sayılmak isteniyor.

Bazı sendikalar ise bu tasarıyı birkaç ay önce “müjde; döner sermayeler artacak” diye duyurmuşlardı. Temel ücretin yükseltilmesi yerine, döner sermaye paylarında artış yapılacak kandırmasının avukatlığına soyunanlar şimdiden batmaya başlayan döner sermayeler tümden batınca sağlık çalışanlarına nasıl hesap verecektir.
Bu torba tasarının getirdiği hak kayıpları saymakla bitecek gibi değildir. İyonize radyasyon ile çalışanların bugün haftalık çalışma süresi 25 saattir, yani günlük 5 saattir. Sağlık bakanlığı genelge yayınlayarak bu zamanı 40–45 saate çıkarma girişiminde bulunmuş ancak sendikamızın çabaları ve açtığı dava sonucunda yine 25 saate dönülmüştü.

Bugün yargı kararlarına uymayarak, yargı yolunu da kapatabilmek için haftalık 37.5 saat çalışmayı yasaya koymak istiyorlar. Bunu yaparken uluslararası standartlardan söz ediyorlar ancak radyasyonla çalışılan ortamların çok büyük bir kısmının uluslar arası standartlara uymadığını kendileri de biliyorlar. Ruhsatsız birimler, yetersiz radyasyon güvenliği önlemleri, Avrupa standartlarının çok üstünde hasta sayısı gibi nedenlerle onlarca risk ile karşı karşıya olan sağlık çalışanlarının riskleri uzanan mesai saatleriyle daha da artacaktır. Çünkü radyasyon vitamin değildir.

Sağlık Bakanı da tüm bunlar yokmuş gibi, sanki ortada kamu hastanesi kalacakmış gibi ‘tamgün yasası getirerek hekimlerin ayağını özel sektörden çekeceklerini’ söylüyor. Yani hekimler, adı kamu olan A hastanesinin B taşeronuna verilmiş kliniğinde tamgün çalışacak.

Bu hastanelerde sözleşmeli çalıştırma da esas alınacağından adı kamu ama içi özelleştirilmiş hastanelerde, işgüvencesiz ve performans üzerinden ücret alacakları tam gün köle olacaklar. Hedeflenen tamamen budur. Tabi bu durum tüm sağlık emekçilerini çok yakından ilgilendirecektir, hekimler böyle bir sistemde çalıştığında, tüm sağlık emekçilerini daha da ağır çalışma ortamı bekleyecektir.
Bu tasarı esnek çalıştırmayı da içinde barındırmaktadır. Belirli vakalar için veya ihtiyaç halinde kamu sağlık kurumları arasında günlük-saatlik görevlendirmeler yer almaktadır. Aynı şekilde askeri hastanelerde de ihtiyaç halinde sivil hastanelerdeki hekimler görevlendirilebilecektir.

Yasada çokça yer alan ve döner sermayeden fazla para almanın yolu olarak gösterilen “…mesai saatleri dışında gelir getirici çalışmalarından doğan katkı…”, “ …katkı sağladıkları vaka ve iş dolayısıyla…” ifadeleri ise sağlığın ticarileştirilmesinin, mesai ve mekan kavramının kalmayacağının da en açık göstergesidir.


Sendikamız kamusal bir sağlık sisteminde hekimlerin ve tüm sağlık emekçilerinin, insanca yaşamalarını sağlayacak bir ücretle “tam gün” esasına göre çalışmayı savunmaktadır:

Ücretlerin temel ücret üzerinden iyileştirildiği, iş güvencesinin sağlandığı, sağlık alanındaki her türlü özelleştirmeye son verildiği, hastanelerin ve diğer sağlık kurumlarının gerekli tıbbi donanımlarının sağlandığı, hizmet ve teşvik anlamında özel-kamu bağının olmadığı, gerçek anlamda kamusal bir sağlık sisteminin uygulandığı ortamda; evet tek işyerinde tam zamanlı çalışma olmalıdır.

Dönüşümcülere bir kez daha sesleniyoruz. Siz tamgüncü değil piyasacısınız.

Sizin piyasacılığınıza, halkın sağlık hakkını teslim etmeyeceğiz.

Çalışanlar piyasacı anlayışın “kar ortaklığının” suç ortağı olmayacaktır.


Zeynel A. KAPLAN
ŞUBE BAŞKANI



5 Haziran 2009 Cuma

6. DÖNEM 4. ŞUBE TEMSİLCİLER KURULU FAALİYET RAPORU



SES MANİSA ŞUBESİ 6. DÖNEM 4. ŞUBE TEMSİLCİLER KURULU (ŞTK) FAALİYET RAPORU

GİRİŞ:
Şube Temsilciler Kurulumuzun toplandığı bu günlerde sendikamız ve konfederasyonumuz oldukça zor fakat bir o kadar aktif bir süreci beraberinde yaşıyor.

Konfederasyonumuz KESK ve bağlı sendikalar yoğun baskı altında. Asla kabul etmeyeceğimiz mesnetsiz iddialar ile yıpratılmaya ve sindirilmeye çalışılıyor.

KESK genel merkezi basılıyor ve MYK üyemizin odası onlarca jandarma ve polis tarafından beş saate yakın aranıyor. Bu arada da basın yayın kuruluşları sürekli altyazı geçerek, son dakika diyerek olayı haber konusu ediyorlar. Bizler 12 metre kare bir odanın aramasının beş saat süremeyeceğini biliyoruz.

KESK genel merkezinde yapılan aramalarda bir savcı dahi bulunmuyor. Oysa aranan yer 250 bin üyesi olan bir konfederasyonun genel merkezidir. Arayanlar ne aradıklarını dahi bilmez bir halde her buldukları belgeye el koyuyorlar, adına da “çok sayıda örgütsel doküman” diyorlar. Basın yayın bu haliyle haber konusu yapıyor, kadın hakları ve sendikal konularda yapılmış yazılarımızı “çok sayıda örgütsel doküman” diye nitelemeye. Bizler kurumlar arası yazışmalara neden “çok sayıda örgütsel doküman” dendiğini de çok iyi biliyoruz.

KESK üyeleri sabahın erken saatlerinde evleri basılarak, okulları ve özel dolapları aranarak ve daha bir sürü hukuksuzlukla gözaltına alındılar. Basın yayın kuruluşlarında resimleri basıldı, nereli oldukları, eşlerinin ne iş yaptıkları, kaç çocukları olduğuna kadar habere konu edildi. Bizler bu hukuksuzluklarında, basın yayın kuruluşlarının davranışlarına sebep olan rahatsızlıklarında sebebini biliyoruz.

Sebebini bildiğimiz bu davranışlara gereken cevabı da layıkıyla verdik/ vereceğiz. Tüm ülkede olduğu gibi Manisa’da da gereken eylemleri zamanında ve kitlesel yaptık. Coşkulu ve başımız dik çıktık meydanlara.

Yine sebebini bildiğimiz davranışlara, hukuksuzluklara nasıl birlikte göğüs gereceğimizi, önümüzdeki döneme ilişkin ne kararlar alacağımızı, haklılığımızı konuşacağız. Haklı olmamanın yetmediğini, hak alabilmek için güçlüde olmak gerektiğini bilerek daha güçlü olmanın yöntemlerine hep birlikte karar vereceğiz.

Bu konularda konuşmak ve kararlar almak için tüm ŞTK delegelerimizi 17 Haziran 2009 Çarşamba günü saat 19.00 da Salihli Eğitim Sen temsilcilik bürosunda yapacağımız toplantıya katılmaya çağırıyoruz.

Planlanan tüm işler, eylem ve etkinlikler şube yönetim kurulunca dayanışma içerisinde olunarak ortaklaşa yapıldığından faaliyet raporunda sekreterlik ayrımı yapılmayacaktır.

Tüm eylem etkinlikler tarih sırasına göre aşağıdaki gibidir.

Bilgilerinize sunar çalışmalarınızda başarılar dileriz.

YÖNETİM KURULU


18 ŞUBAT- 2HAZİRAN 2009 ARASI ŞUBE FAALİYET RAPORU:

Konfederasyonumuz KESK’in Krize karşı yürüttüğü mücadele programı çevresinde öncelikle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe denk gelecek şekilde düşünülen ancak ertelenmek durumunda kalınan “Krize, işsizliğe, yoksulluğa karşı emek ve demokrasi mitingi ” 14 Mart Cumartesi günü yapılmasına karar verilmiştir. Bu kararlaşma sonrası KESK Manisa Şubeler Platformu olara tüm çalışmalar ortaklaşa planlanmış ve organizasyonunda görev alınmıştır.

Buna göre:
-28 Şubat Cumartesi günü saat 12.00 Manolya meydanında KESK Şubeler Platformu olarak, 14 Mart Mitingine çağrı yapılması ve kamuoyuna açıklanması amacıyla basın açıklaması yapılmış ve Alaybey pazarında bildiri dağıtımı yapılmıştır.
-3 Mart Salı günü Merkez Efendi Devlet Hastanesinde haftalık olağan toplantı yapılmış, servisler gezilerek üyelere 14 Mart mitingi anlatılmıştır.
-3 Mart Salı günü saat 17.00 de Eğitim sende toplanılmış ve Salı pazarına kadar yürünerek bildiri dağıtılmış, Salı pazarı esnafına ve vatandaşa bildiriler verilerek eyleme çağrı yapılmıştır. Aynı gün KESK Dönem sözcüsü Eğitim Sen Şube Başkanı Fatih YOĞURTÇUOĞLU Etv de platform adlı programa katılarak eylem çağrısı yapmıştır.
-6 Mart Cuma günü miting tertip komitesi olarak siyasi partiler ziyaret edilerek mitinge destek çağrısı yapıldı.
-7 Mart Cumartesi günü Laleli semt pazarında stant açılıp tüm gün bildiri dağıtıldı.
-7 Mart Cuma günü Belediye Şehir Tiyatrosunun “Düğün yada Davul” adlı oyununa kontenjan ayrılarak 60 kadın emekçiyle tiyatroya gidildi.
-8 Mart Cumartesi günü saat: 15.00 Hollywood sinemasında basın açıklaması yapılarak “sonbahar” filminin KESK li kadın emekçilere gösterimi yapıldı. -8 Mart Pazar günü Horozköy semt pazarında mitinge çağrı bildirileri dağıtılarak miting çağrısı yapıldı.
-9 Mart Pazartesi günü merkezdeki işyerleri ziyaret edilerek karanfillerle kadınların emekçi kadınlar günü kutlandı.
-10 Mart Salı günü Merkez Efendi Devlet Hastanesinde haftalık olağan toplantı yapılmıştır. -10 Mart Salı günü yerel gazeteler, radyolar dolaşılarak miting hakkında bilgi verildi, davette bulunuldu.
-10 Mart Salı günü Merkeze bağlık Muradiye, Üçpınar, Yeniköy belediyeleri dolaşılarak kahvelere afiş asıldı, bildiriler dağıtıldı.
-11 Mart Çarşamba günü Saruhanlı ilçesi ve bağlı kasabaları dolaşılarak kahvelere afiş asıldı, bildiriler dağıtıldı.
-11 Mart Çarşamba günü iki ekip halinde Manisa Merkezde bulunan (uncubozköy semti hariç) bütün sokaklar miting afişleri ile donatıldı.
-12 Mart Perşembe günü Perşembe pazarında stant kurularak mitinge çağrı bildirileri dağıtıldı.
-13 Mart Cuma Manolya meydanında stant kurularak mitinge çağrı bildirileri dağıtıldı. Aynı gün tüm gün merkez mahalleler ve merkeze bağlı köyler ses aracı ile dolaşılarak miting çağrısı yapıldı.
-13 Mart Cuma akşamı altı ekiple Manisa merkezdeki tüm kahvehaneler dolaşılarak miting bildirileri dağıtılarak çağrıda bulunuldu.
-14 Mart Cumartesi günü Manisa Öğretmenevi önünde toplanan 3500 kişilik kitle ile Cumhuriyet Meydanına kadar yüründü. Mitinge KESK Genel Başkanı Sami EVREN ve iki KESK MYK üyesi katıldı.
-17 Mart Salı günü Merkez Efendi Devlet Hastanesinde haftalık olağan toplantı yapılmış, üyelerle görüşülmüştür.
-27 Mart Perşembe günü “Önce Sağlığını Seç” seçimler ve nasıl bir sağlık sistemi istediğimize dair taleplerimizi açıklayan basın açıklaması yapıldı.
-31 Mart Salı günü İl Sağlık Müdürü ve Türk Sağlık Sen, Sağlık Sen sendika başkanlarının ve yönetim kurulu üyelerinin katıldığı bir kahvaltılı toplantı şubemizde yapılmıştır. Sonraki ay Türk Sağlık sende yapılması planlanan toplantı Türk Sağlık sen tarafından iptal edilmiş ve yapılamamıştır.
-5 Nisan Pazar günü ABD başkanı Obama’ nın Türkiye’yi ziyaretiyle ilgili TKP ve EMEP tarafından Manolya meydanında yapılan basın açıklamasına katılındı.
-9 Nisan Perşembe günü seçimler ve bunun sonucu sağlık sisteminde yaşanacaklarla ilgili basın açıklaması yapıldı aynı gün İl Sağlık Müdürü ile işyerlerinin sorunlarıyla ilgili toplantı yapıldı.
-10 nisan Cuma günü Alaşehir , Sarıgöl , Ahmetli ilçelerine gidilip üye ve çalışanlarla görüşüldü.
-17 Nisan Cuma Soma, Kırkağaç ilçelerine gidilip üye ve çalışanlarla görüşüldü. -18 nisan Cumartesi SAHHAD ile birlikte Avrupa Hasta Hakları Günü ve SAHHAD ‘ın kuruluş yıldönümü dolayısıyla basın açıklaması yapıldı.
-18-19 Nisan günlerinde Ankara’da toplanan KESK danışma kuruluna şube başkanımız katılmıştır.
-22 Nisan Çarşamba günü SES, Manisa Tabip Odası ve SAHHAD ortak “Sağlık Hakkı ve Hasta Hakları” konulu panel düzenlendi. Moderatörlüğünü Şube Başkanımızın yaptığı ve 60 kişinin katıldığı panelde Dr.Zeki GÜL, SAHHAD Kurucu Üyesi Avukat Ali ASLAN ve Hasta Hakları İl Koordinatörü Dr Sema KUŞÇU’nun konuşmacı olarak bulundular. -24 Nisan Cuma günü Ebeler Haftasi ile ilgili basın açıklaması Şubemiz Basın Yayın Sekreteri Gülay ÖZKAN tarafından okundu.
-25 Nisan Cumartesi günü KESK Manisa Şubeler Platformu olarak Manolya Meydanında 1 mayıs Birlik, Mücadele, Dayanışma günü ve alanların yasaklanmasına karşı basın açıklaması Şube Başkanımız tarafından yapıldı.
-27 Nisan Salı günü Parasız Yemek Hakkının kazanılmasından sonra hastanelerce kesilen yemek paralarının geri istenmesi için dilekçe örnekleri hazırlanarak işyerlerine gönderildi.
-1 Mayıs Cuma günü 30 kişi ile İzmir’de yapılan 1 Mayıs mitingine katılım sağlandı.
-6 Mayıs Çarşamba günü CBÜTF hastanesinde kurulan işyeri çalışma grubu ilk toplantısını yaptı.
-8 Mayıs Cuma günü “Ticari İşletmelerde Tam Gün Köleliğe Hayır.” Başlıklı basın açıklaması Şube Örgütlenme Sekreterimiz serpil DENİZ tarafından yapıldı.
-11–12 Mayıs günü tüm işyerlerine karanfilli bildiriler dağıtıldı. Hemşireliğin sorunlarıyla ilgili görüşmeler yapıldı.
-12 Mayıs Salı günü Celal Bayar Üniversitesi hastane bahçesinde basın açıklaması yapıldı.
-16–17 Mayıs da Merkezi eğimi programı çerçevesinde Kuşadası Surtel Otelde 40 kişinin katıldığı yatılı temsilci eğitimi yapıldı.
-18 mayıs da “Türkan SAYLAN’ı kaybettik acımız büyük.” Konulu basın açıklaması şube binamızda yapıldı. -Bu süreçte yetki ve mutabakat metinleri imzalanmasıyla ilgili işyerleri bilgilendirilip kurumlarda görüşmeler yapıldı.
-19 Mayıs Salı günü Kamu Hastane Birlikleri ile ilgili şubemizin görüşlerini aktaran basın açıklaması Şube Örgütlenme Sekreterimiz serpil DENİZ tarafından yapıldı.
-20 Mayıs günü Toplum Sağlığı merkezlerinde geçici görevlendirmelerde gönderilen yer sebebiyle döner sermayelerde bir düşüklük yaşanmaktaydı. Bu olumsuzluklara karşı dilekçe kampanyası başlatıldı.
-22 Mayıs akşamı Akhisar temsilciliğimiz 90 kişinin katıldığı birlik ve dayanışma yemeği gerçekleştirdi.
- 27 Mayıs günü Ruh sağlığı hastanesinde yaklaşık 35 çalışanın katıldığı “Kamu Hastane Birliklerinin” işlendiği eğitim programı gerçekleştirildi.
-28 Mayıs da KESK e yapılan baskın ve göz altılara karşı KESK bileşenleriyle 12.30 da Manolya meydanında basın açıklaması yapıldı.
-29 Mayıs günü KESK in merkezi olarak yürüttüğü doğum izinlerinin yükseltilmesi, kreş hakkı konusundaki imza kampanyası işyerlerinde gerçekleştirildi.
-29 Mayıs Cumartesi günü kadın sekreterleriyle yapılan basın açıklamasıyla imzalar gönderildi.
-29 Mayıs günü Turgutlu ilçesinde gözaltına alınıp bırakılan Eğitimsen üyesi arkadaşımızı destek amaçlı Turgutlu’da yapılan basın açıklamasına gidildi. -29 Mayıs da Ruh sağlığı hastanesinde mesai saatleri ile ilgili yaşan sorun sebebiyle üyelerle toplantı yapılıp baş hemşirelikle görüşüldü.
-30 Mayıs günü KESK e yapılan baskıları protesto için yaklaşık 150 emekçinin katıldığı meşaleli eylem yapıldı. 20.00 da sendikalarında toplanan emekçiler Manolya Meydanın gidip orada basın açıklaması yaptıktan sonra 30dk. Oturma eylemi yapıldı.
-1 Haziran Pazartesi günü Turgutlu ilçesinde göz altına alınan Eğitim sen üyesi arkadaşımızın serbest bırakılması nedeniyle Turgutlu’da dayanışma amaçlı yapılan basın açıklamasına katılım sağlandı.

30 Mayıs 2009 Cumartesi

28 Mayıs 2009 Perşembe

KESK BASKILARA BOĞUN EĞMEZ. MÜCADELEYE DEVAM...KESK MANİSA ŞUBELER PLATFORMU‏





TTB,DİSK VE TMMOB Bir açılama yayınlayarak KESK'e yapılan baskıları kınadı. Açıklama için linke tıklayınız.

http://www.ttb.org.tr/index.php/haberler/179-ttb/1586-kesk

27 Mayıs 2009 Çarşamba

SES AKHİSAR TEMSİLCİLİĞİ DAYANIŞMA YEMEĞİ YAPTI




Gecenin açış konuşmasını yapan SES Akhisar temsilci başkanı Ali Saraç;" Sevgili dostlarımız bu gün burada SES Akhisar Temsilciliğinin dayanışma yemeğinde yine bir aradayız. Bu tür birliktelikler Sendikamız açısından oldukça önemlidir. Çünkü bizlerin bir arada olması sendikamızın hala ayakta dimdik ve güçlü olduğunun göstergesidir. Sendikal mücadelemiz 1990'lı yıllarda ülkemizde kamu çalışanları için sendika kuramaz diyenlerin çoğunlukta olduğu ve bunların bazılarının sonradan sendika başkanları olacaklarını düşünemediğiz yıllarda başladı. O dönemde Sağlık alanında ilk sağlık-Sen, ardından Tüm Sağlık-Sen, ve Genel sağlık-İş birde sosyal hizmetler olmak üzere 4 sendika kuruldu.o yıllarda parti genel merkezlerinde sendika kurmak modası yoktu. Bu 4 sendika 1996 yılında birleşerek SES adını aldılar. Umutsuzun umudu, güçsüzün gücü, olma yolunda ilerlediler.Sonrası malum o hükümet bir sendika, bu hükümet bir sendika kurunca sendika sayısı çoğaldı ama umudu çoğaltan tek SES oldu.Bizler bugüne ilişkin sorumluluğumuzun farkında olarak bu salonda bir araya geldik. Çocuklarımıza önemli bir gelecek bırakmak için emeğine sahip çıkan, eşitlik isteyen parasız eğitim ve sağlık isteyen bizler mücadelemize sonuna kadar devam edeceğiz" dedi.

22 Mayıs 2009 Cuma

ASM LERE YAPILAN GEÇİCİ GÖREVLENDİRMELERDE YAŞANAN EK ÖDEME HAKSIZLIĞI GİDERİLSİN.

Toplum Sağlığı Merkezi Çalışanları, İl Müdürlüğü ve hastanelerde çalışan emsallerine göre, oldukça düşük miktarlarda döner sermaye almak durumunda bırakılarak mağdur edilmektedir. Bununla ilgili SES olarak Şubat ayında bir dizi eylem ve etkinlik hayata geçirmiş, basın açıklamaları yapmıştık.

Bizim yaptığımız eylemlere, açık çağrı yaparak çağırmamıza rağmen, ne Türk Sağlık Sen nede Sağlık Sen yönetiminden katılım olmadı.

Sadece Türk Sağlık Sen eylemlerimizden sonra basına bildirim vererek yazılı açıklama yapmakla yetindi. Sağlık Sen bunu dahi yapmayarak "Hizmet sendikacılığı"nı sürdürdü.

Bu iki sendikanın yetki kavgası verirken neler yaptıklarını ve nasıl davrandıklarını her gün işyerlerinde yaşadık gördük. Bundan sonrada göreceğiz.

Bizler SES olarak Toplum Sağlığı Merkezlerinde çalışan sağlık emekçilerinin döner sermaye oranlarında yaşanan adaletsizliğin giderilmesi için bu güne kadar olduğu gibi bundan sonrada gücümüz oranında mücadele etmeye devam edeceğiz.

Tüm bu yaşanan haksızlıkların üzerine birde Aile Sağlığı Merkezlerine geçici görevlendirme ile giden sağlık çalışanları TSM de kalan emsallerinden 100 ila 150 TL arasında düşük ek ödeme alarak ikinci def mağdur ediliyorlar. SES olarak bu haksızlığa karşıda imza kampanyası yaparak mücadele başlatıyoruz.

Ekte bulunan imza metinleri TSM de çalışan arkadaşlarımızca doldurulup ilgili kuruma verilmesi, yapacağımız görüşmelerde ve basın açıklamalarında bize güç verecektir.
Tüm sağlık çalışanlarının katılım ve katkılarını bekliyoruz.

Kurtuluş Yok tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz.


YÖNETİM KURULU





TOPLUM SAĞLIĞI MERKEZİ SORUMLU HEKİMLİĞİNE


Halen merkeziniz bünyesinde Ebe/Hemşire/Sağlık Memuru olarak çalışmaktayım. İlimizde Aile hekimliği uygulaması başladığından bu yana defalarca Aile Sağlığı merkezlerinde birer aylık sürelerle geçici olarak görevlendirildim.

Geçici olarak görevlendirildiğim aylarda TSM de kalan emsallerimden 100 ila 150 lira arasında değişen miktarlarda eksik ek ödeme almak durumunda kaldım.
Hem isteğim dışında görevlendiriliyor hem de ek ödeme miktarımda düşüş yaşamaktan dolayı mağdur ediliyorum.

Söz konusu görevlendirme olan aylarda ek ödeme farkının telafi edilmesi veya görevlendirmelerin sonlandırılması hususlarında;

Gereğinin yapılmasını arz ederim.

21 Mayıs 2009 Perşembe

AİLE HEKİMLİĞİ DEĞERLENDİRME

TİCARETHANE DEĞİL:HASTAHANE,MÜŞTERİ DEĞİL:HASTA,KÖLE DEĞİL:SAĞLIK EMEKÇİSİ

TİCARETHANE DEĞİL: HASTAHANE, MÜŞTERİ DEĞİL: HASTA, KÖLE DEĞİL:SAĞLIK EMEKÇİSİ



Tüm dünya ve ülkemiz büyük krizle çalkalanıyor. Kocaman yangın yerine dönen dünya, küresel kapitalizmin insanlığı sadece ekonomik değil, aynı zamanda ahlaki,sosyal bir çöküşe sürüklediğine de tanıklık ediyor.

Son 30 yılımıza damgasını vuran serbest piyasa, özelleştirme, sınırsız rekabet, devletin ekonomiden el çekmesi, kamunun tasviyesi vb gibi kavramlar krizle birlikte yerle bir oldular.

Dünya emekçileri açısından yoksulluk ve işsizlik tehditi katlanarak büyüyor.

Yeni Dünya Düzeninin tüm cilası döküldüğü bir ortamda mevcut iktidar kendinden önceki iktidarların yolundan giderek gözünü hastanelerimize dikti.

İMF ve dünya bankası direktifleriyle sağlığın tamamen piyasalaştırılması AKP iktidarı döneminde daha da hızlandı.

1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren SSGSS yasası ile birlikte sağlıkta yıkım yasaları çıkarılmaya başlandı.

SSK hastanelerinin Sağlık bakanlığına devri, aile hekimliği uygulaması, performansa dayalı döner sermaye uygulamaları ile bugün ki yasal hazırlıkların zemini bir bir yaratıldı.

Bugün, hastanelerde, merkezi bütçeden maaş alanlar hariç, tüm diğer ücretler ve hastane harcamaları döner sermaye bütçesinden karşılanır durumda. Hastaneler kısmen işletmeye dönüştürüldü…

Bir anayasal hak olan ve kamu tarafından yürütülmesi gereken sağlık; Sağlık Bakanlığı için “ağır bir yük olduğu” diye tarif edilmekte. Aynı bakanlık, hastanelerin profesyonel işletmeciler tarafından işletilmesi ile tarif ettiği soruna çözüm üretme iddiasında.(!)

Hazırlanan yasa tasarısında bir veya birkaç ilçedeki hastaneler birleştirilerek birlikler oluşturulacaktır.

Oluşturulacak birlik içinde yer alan hastaneler 7 kişiden oluşacak Yönetim Kurulu tarafından yönetilecek, İŞLETİLECEKTİR.

Birlik Yönetim Kurulu tıbbı uzmanlık hizmeti satın alması, personel planlaması, birlik bünyesindeki personel hareketlerinin sağlanması, birliğin her türlü araç , gereç, malzeme, taşınır ve taşınmazlar ile birlikte satılması, kiralanması,kiraya verilmesi işletmesi ve işlettirilmesi konularında yetkili olacak.

Hastane birliklerinin gelirleri; birlik karları, sağlık hizmetleri olan muayene işlem, laboratuar tetkik, ameliyat v.b. satılması, üretilen kan, ilaç, serum v.b. satılması, kiralanması, işletilmesi, bağış ve yardımlar ile gerektiğinde devletçe yapılacak yardımlardan oluşacak. Dolayısı ile her birlik gelirini kendisi kazanacak.

Gider kalemleri ise; çalışanlara yapılacak her türlü ödeme, tıbbi uzmanlık hizmetleri, avukatlık hizmeti, tıbbi cerrahi alet, malzeme, cihaz, laboratuar, görüntüleme hizmeti satın alınması, birlik bürokratlarına verilecek maaşlar, taşerona verilecek ücretleri kapsamaktadır.

HASTANE İŞLETMELERİNDE SÖZLEŞMELİ SAĞLIK ÇALIŞANI

Çıkarılmak istenen bu yasayla biz sağlık çalışanlarının iş güvenliği sürekli tehdit altında olacak. Birlikte çalışan personelin tüm ödemeleri birlik(işletme) bütçesinden karşılanacak ve sözleşmeli çalışma esas alınac ak.

Birliğin en üst karar organı olan Birlik Yönetim Kurulu, birliğin en üst yöneticisi de Genel Sekreter olacak. Sözleşmeler, Genel sekreterlik ile yapılacak.

Birliğe bağlı hastanelerde çalışacak azami personel sayısı (norm kadro)her yıl bakanlıkça belirlenecek ve üzerinde personel çalıştırılması halinde yapılacak harcamalardan atamaya yetkili kişi şahsen sorumlu tutulacak.

Ek ödeme yapılabilir denilmekle birlikte(zorunluluk ifade edilmemiş)personele yapılacak ek ödeme toplamı, personelin katkısı ile elde edilen aylık birlik gayrisafi hasılatın %40nı geçmeyecek.

Hastaneler; hizmet alt yapısı, organizasyonu, kalite, hasta memnuniyeti v.b. konularında değerlendirilmeye tabi tutulacak.

100 üzerinden yapılacak puanlamayla A,B,C,D ve E sınıflarına ayrılacak. D ve E sınıfına düşenler birlik dışına çıkarılacak. Birlik dışına çıkarılan D ve E sınıfı hastaneler eksikliklerini verilen sürede tamamlamaz ise yönetim kurulu üyeleri ile bu işler için görevlendirilen personelin sözleşmesi iptal edilecek. Tekrar C sınıfı veya üzerine çıkınca yani karlı duruma geçirilinceye kadar Sağlık Bakanlığı tarafından yönetilecek.

UYARIYORUZ:

Bu yasa çıkarsa; iller, bölgeler, insanlar arasında eşitsizlikler derinleşecektir. Sağlık emekçilerinin çalışma koşulları daha kötüleşecek, farklı ücret uygulamaları ile esneklik, kuralsızlık,ve güvencesizlik temel çalışma biçimi olacaktır.

Hastaneler daha pahalı hizmet verecek, katkı patı ve cepten ödemeler artacaktır.

Ticarileştirmede, ihtiyaç olan değil, bedelini ödeyebilecek olana hizmet sunma temel alındığından mağduriyetler çok fazla artacak.

SORUYORUZ;

Hastaneler kendi gelirlerini kendileri sağlayacak, bu gelirlerde vatandaşın cebinden çıkacaksa vatandaş olarak neden vergi ödemekte, üstüne de Genel Sağlık Sigortası pirimi ödemeye zorlanmaktadır.

Bu amaç için kurulan Sağlık Bakanlığı sağlık hizmetini tüm ülkede eşit şekilde yürütemeyecekse başka ne iş yapmayı planlamaktadır?

Hastaneler A,B,C,D,E olarak sınıflandırıldığına göre vatandaş parasına uygun hastaneye mi gidecek?

Bu durum, sağlık hizmetine ulaşımda vatandaşı sınıfladığı gibi hastanedeki personelin ücretin de farklı olmayacak mı?
Sağlık alanında da ki tüm çalışanların iş güvenceli tek statüde ve insanca yaşayacak temel ücrete sahip olması gerekirken, çalışanların tüm haklarını birlik yönetim kurulunun iki dudağı arasında olduğu bir sistem kabul edilebilir mi?

NE İSTİYORUZ?

Sendikamız, 1978–1980 yılları arasında uygulandığı biçimi ile gerçek anlamda kamusal bir sistemde tam gün süreli çalışmayı savunuyor.

Ücretlerimizin temel ücret üzerinden iyileştirildiği, iş ve ücret güvencesinin sağlandığı, hizmet alımlarının olmadığı, teknik donanımlarının sağlandığı kamu hastanelerinde tam gün çalışmayı talep ediyoruz.

Sağlık alanındaki tüm çalışanların, sağlık hizmetleri sınıfında kadrolu olarak yer aldığı bir istihdam modelinde tamgün çalışmayı istiyoruz. Hizmet ve teşvik anlamında özel-kamu bağının olmadığı bir sistemde tam gün çalışma anlam kazanacaktır.

ÇÖZÜM:

Sendikamız SES “Sağlıkta Dönüşüm Programı”na karşı çetin bir mücadele yürütüyor.Bu mücadele sayesindedir ki henüz bu süreç tamamlanmadı. Dünyada ve ülkemizde yaşanan krizle birlikte bu programın uygulanma şansı da kalmamıştır.

Dünyanın yeniden kamu sağlık hizmetlerine dönüş yaptığı bir dönemde hala sağlık hizmetlerini özelleştirme, piyasalaştırma sevdasında olan hükümete ve onun Sağlık Bakanına gereken yanıtı vermeliyiz.Krizle yoksullaşan, işsiz kalan milyonların sağlık hakkına onlarla beraber sahip çıkmalı, bu yanlış yoldan tez vakitte dönülmesi için hükümeti uyarmalı, baskı unsuru olmalıyız.

Bu ülkede herkese eşit, ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir bir sağlık sisteminin mümkün olduğunu, krizle birlikte bunun aynı zamanda hayati bir zorunluluk halini aldığını biliyoruz. Bunun için kararlı bir şekilde mücadeleye devam edeceğiz.
Bizleri performansla, farklı statüde istihdamla, farklı sendikalarla ve farklı tuzaklarla bölmeye çalışanlara verilecek en iyi yanıtımız: Bir olmak, birlik olmak, etle tırnak olmak ve hem toplumun sağlık hakkına hem de biz sağlık emekçilerinin geleceğine iş ve ücret güvencemize sahip çıkmak, güvencesiz çalıştırılanların güvenceye kavuşması için birlikte mücadele etmek olmalıdır.

ÇÖZÜM MÜCADELEDE. ÇÖZÜM SES’TE…

YÖNETİM KURULU ADINA
SERPİL DENİZ
ŞUBE ÖRGÜTLENME

18 Mayıs 2009 Pazartesi

TEMSİLCİ EĞİTİMLERİ YAPILDI

Şubemiz yönetici ve işyeri temsilcerinin katıldığı iki günlük eğitim 16-17 Mayıs 2009 tarihlerinde Aydın Kuşadası Surtel Otelde gerçekleştirildi.
Eğitime Şube Yöneticileri ve işyeri temsilcilerinden 42 kişi katılıdı.
Eğitimin ilk gününde Gaye YILMAZ ve Erkan AYDOĞANOĞLU Sendikalar tarihi, sendika siyaset ilişkileri, kriz ve emekçiler, üretim ilişkileri ve piyasa ekonomisi, özelleştirmeler vb gibi konularda eğitimler gerçekleştirdiler.
İkinci gün ise SES MYK üyesi Şükran DOĞAN tarafından Tam Gün Yasa Tasarısı, Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı, SES'in ilkeleri, İş yeri Temsilcelinin görevleri vb başlıklarda sunumlar yapıldı ve tartışmalar sürdürüldü.
Katılımcıların yapılan eğitimlerden faydalandıklarını ve memnun kaldıklarını ifade ettikleri gözlendi.












12 Mayıs 2009 Salı

12 MAYIS DÜNYA HEMŞİRELER GÜNÜ






12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü nedeniyle basın açıklaması Celal Bayar Üniversitesi önünde yapıldı. Açıklamayı SES Celal Bayar Üniversite Hastanesi İşyeri Temsilcisi Sema ÖZDİYAR okudu. Açıklamada sağlıkta yaşanan yıkımdan ve parçalı istihtamdan bahsedilirken özetle:
"Yöneticiler, idareciler hemşirelik haftasında bize eğlence seçenekleri sunacaklarına sorunlarımıza çözüm üretsinler.
-Biz meslek olarak tanımlanmak istiyoruz
- Görev ve yetki tarifimizin yapılması istiyoruz
-Branşlaşmak istiyoruz
-İnsanca çalışma koşulları, insanca ücret istiyoruz
-Kadrolu ve işgüvenceli çalışma istiyoruz
-Demokratik yönetim istiyoruz
-Herkese eşit ücretsiz sağlık hizmeti vermek istiyoruz

Tüm bu sorunların çözümü kendi örgütlülüğümüzü güçlendirmekten geçiyor.
Yaşasın örgütlü mücadelemiz
Yaşasın SES"denildi.

8 Mayıs 2009 Cuma

TİCARİ İŞLETMELERDE TAM GÜN KÖLELİĞE HAYIR!

TBMM’de yeni bir yasa tasarısı bulunmakta. Geçen yıl gündeme gelen, yerel seçimler nedeniyle meclise getirilmeyen ve kamuoyuna “tamgün yasası” olarak ifade edilen tasarı aslında “torba yasa tasarısı” niteliğinde. Birçok konuda düzenlemeyi bir arada yapmayı hedefleyen tasarı ile yapılmak istenenler iyi anlatılamadığında sağlık emekçilerini toplumla karşı karşıya getirmeye de aday görünüyor.
Yasa tasarısının adı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”. Tasarı taslağını, TBMM Plan Bütçe Komisyonunda bulunan ve yasalaşması hedeflenen “hastane işletmeleri, hastane birlikleri yasa tasarısıyla” birlikte değerlendirdiğimizde “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın bir halkası olduğunu daha açık görmekteyiz.
Hükümet yasa çıkarmanın ince taktiklerini iyi öğrenmiş. Sağlık emekçilerine ve topluma madalyonun bir yüzünü gösteriyor, puzzle’ın parçalarını tartıştırıyor. Oysa parçalar birleştirildiğinde veya madalyonun diğer yüzüne bakıldığında ortaya çıkan tablo bambaşka olmaktadır. Bu tabloda, sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesinin tamamlanması bulunmaktadır. Bu tabloda, tüm sağlık hizmetlerinin tamamen paralı hale getirilmesi bulunmaktadır. Bu tabloda, iş güvencesi olan sağlık emekçilerinin iş güvencelerinin ortadan kaldırılması bulunmaktadır. Bu tabloda, tüm sağlık emekçilerinin ücret güvencelerinin yok edilerek piyasanın, sermayenin köleleri haline getirilmesi bulunmaktadır.
Biz bunları, parçaları yana getirdiğimizde oluşan resmin bütününden anlıyoruz. Aynı programı IMF, Dünya Bankası eli ile uygulayan ülkelerin yaşadıklarından anlıyoruz. Krizi yaşadığımız bugünlerde işten atılanların, sağlık güvencesi olmayanların içine düştükleri durumdan anlıyoruz.
YASA TASARISI NELERİ İÇERİYOR?
Sağlık Bakanlığı Kurumları ve Esenlendirme Tesislerine verilecek döner sermaye oranlarının yükseltilmesini,
YÖK Kanununda değişiklik yapılarak öğretim elemanlarının üniversitelerde devamlı statüde görev yapmasını,
Öğretim elemanlarının diğer kamu kurumlarında geçici olarak görevlendirilmelerini,
Devlet üniversiteleri ve vakıf üniversitelerinde döner sermaye işletmeleri kurulmasını, yükseköğretim sağlık kurumlarında çalışan personele performansa göre döner sermaye ödenmesini, döner sermaye tavan oranlarının yükseltilmesini ve öğretim üyelerinin hastalardan ilave ücret almamasını,
Tabiplerin sağlık kurum ve kuruluşlarından yalnız birinde mesleklerini icra etmelerini,
Radyoloji ünitelerinde günlük 5 saat olan çalışma süresinin 7,5 saate çıkarılmasını,
Acil veya branş nöbetleri karşılığında nöbet izni kullanamayanların nöbet ücretlerinin ödenmesini ve nöbet ücretlerinin kısmen iyileştirilmesini, kesintisiz 12 saatten az olmayan icap nöbetlerinde de normal nöbetin %50’si oranında ödeme yapılmasını,
Makam veya yüksek hakemlik tazminatı öngörülen kadrolara uzman tabip, tabip, diş tabibi ve eczacıların da atanmasını,
Tabip, uzman tabip ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlara tıbbi kötü uygulama nedeniyle kişilere verebilecekleri zararları karşılamak üzere mesleki mali sorumluluk sigortası yaptırılmasını,
Yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğünde çalışan personele de ek ödeme yapılabileceğini,
5510 sayılı SS ve GSS yasasında öğretim üyeleri için alınacak ilave ücretin tavan belirlemesinin ortadan kaldırılmasını
yasanın 6. ve 7. maddelerinin yasanın yayımı tarihinden, diğer maddelerinin 6 ay sonra yürürlüğe girmesini düzenliyor.
.
TASARIDA BİZLERİ BEKLEYEN TEHLİKELER
1-Döner sermaye tavanının yükseltilmesi ile sağlık çalışanlarının ek ödeme gelirlerinde artış sağlanacakmış gibi bir yanılsama yaratılmakta, döner sermaye adaletsizliği daha da arttırılmaktadır. Halen üniversite hastanelerinde hekim dışı personelin döner sermayesi tavandan ödenmezken bunu müjde olarak ifade etmek iktidar yandaşlığından başka bir şey değildir. Çünkü GSS yasası ile birlikte tüm hastaneler Sosyal Güvenlik Kurulu’na hizmet satmaktadır, kriz sonucu artan işsizlik ve sosyal güvencesizlik sonucu SGK’nın gelirleri azalacak

2 ve 3. maddede öğretim üyelerinin kadrosunun bulunduğu hastane dışında çalışmasına engel getirilmekte ama bir yandan da başka kamu kurum ve kuruluşları ile meslek kuruluşlarında geçici görevlendirilmelerinin önü açılmaktadır ve dolayısıyla döner sermaye gelirleri de düşecektir aynı zamanda görevlendirmeler

4-Performansa dayalı döner sermaye uygulanmasının sağlık ortamında yarattığı tahribat, çalışanlarda yarattığı olumsuz davranışlar bilinmesine rağmen uygulama üniversitelere de yaygınlaştırılıyor. Bilim yuvası olması gereken yerler de bilimdışı yöntemlere maruz bırakılıyor. Tüm hastaneler ticarethanelere dönüştürülürken çalışanlarda çok tehlikeli bir şekilde “kar ortaklığına”, “suç ortaklığına” çağrılıyor. Yine bu maddede ücreti döner sermayeden karşılanmak üzere geçici eleman alınabileceği hükmüne yer verilmiş ki, bu durum iş güvencesiz ve düşük ücretle çalıştırmayı yasallaştırmanın başka bir adımıdır cezalandırmanın aracı olarak da kullanılabilecektir

5-Tüm tabiplere tek bir sağlık kuruluşunda çalışmayı getiren tasarı maddesi tartışmaya oldukça açık. Yasa tasarısında sadece tabipler olarak ifade edilse de, bu ifade askeri hekimler hariç tüm sağlık çalışanları için geçerlidir. Sağlık Bakanlığı, mevcut durumun sorumlusu çalışanlarmış gibi istismarları anlatarak yasa tasarısına toplumsal ve siyasal gerekçe oluşturmaya çalışmaktadır. Oysa kendileri 7 yıldır iktidardalar ve her türlü istismarın bizzat sorumlusu durumundadırlar. Sağlıkta özelleştirmenin hızlandırılması, özel sektörün türlü yollarla teşvik edilmesi ve kamu hastanelerinin içine girmesi bizzat kendilerinin eseridir. Kamu hastaneleri birçok biriminin taşeronlaştırılması yoluyla özelleştirilmektedir. Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı ile ameliyathanelerin, tüm klinik ve polikliniklerin özel şirketlere verilmesi hedeflenmiş durumdadır. Adı kamu olan ama içi özelleştirilmiş hastanelerde tamgün çalışma demek, özelle hekimlerin bağının kesileceğini söylemek tam bir kandırmacadır ve kamuoyuna şirinlik muskası dağıtmaktır

6- Radyoloji çalışanlarının çalışma koşullarında ve çalışma ortamlarında gerçek anlamda iyileştirme yapılmadan günlük 5 saatlik mesailerinin 7,5 saate çıkarılmasının “müjdelik” yanı var mıdır? Çalışma ortamı, günlük şutlama sayıları ortadayken, çalışma saatlerinin yükseltilmesi ve bunun olumlanması için radyasyonu vitamin sanmak gerekmektedir. Bu durum radyumla çalışanlar için kansere ve ölüme davetiye çıkarmaktır. Sendikamızın yakın geçmişte bu konudaki girişimlere verdiği yanıt, kazandığı dava belli ki yok sayılmaya çalışılmaktadır.

7-Nöbet ücretlerinin kısmen yükseltilmesi bugüne kadar üç kuruşa tutturulan nöbetler düşünüldüğünde olumluluktur. Hastanelerde artan iş yükü, fazla çalıştırmanın ve gelecekteki olası hastane birliklerinde az insanla çok iş yaptırmanın önlemleri olarak da değerlendirilebilir
8-Görev tazminatı ödenecek kesim hekimler, diş hekimleri ve eczacılarla sınırlandırılıyor. Sağlık hizmetinin ekip hizmeti olduğu yadsınarak diğer çalışanlar bu haktan yoksun bırakılıyor.
9-Hekimlere getirilen zorunlu mali sigorta (Malpraktis) dayatması, sağlık hizmetlerinin piyasaya bırakılması sürecinde önemli kilometre taşı olarak karşımıza çıkıyor. Tipik Amerikan modelinin Türkiye’ye uyarlanması olan bu yaklaşım sağlık hizmeti sunumunda kamunun bir görevini daha sonlandırarak tıbbi kötü uygulamalarda piyasacı bir düzenlemeyi getirerek, adeta piyasada yeni bir sektör yaratmayı hedefliyor. Hataları kamusal sorumluluklardan soyutlayarak bireyselleştiriyor. Kamusal yaklaşımın temel ödevi olan sağlık emekçilerinin eğitim sürecini ve sürekliliğini, hizmet içi eğitimi, çalışma ortamını, çalışma koşullarını yok sayıyor
10-Tasarı yasalaşırsa hemen yürürlüğe girecek maddenin biri radyoloji çalışanlarının çalışma sürelerini 7,5 saate çıkarmayı içeren madde. Diğeri de bunu gölgede bırakmak amacıyla olsa gerek nöbet ücretlerini kısmen arttıran madde. Çok övünülen döner sermaye tavanının yükseltilmesi ise 6 ay sonraya bırakılıyor. Neden Acaba?
Tüm bunlara baktığımızda, yasa tasarısı için “MÜJDE” diyebilir miyiz?
Yasa tasarısından küçük alıntılar bile yasayı hazırlayanların hastaneleri herhangi bir mal üreten fabrikadan, çalışanları da gece-gündüz çalışacak kölelerden farksız ele almadığını gösteriyor
Örnekleri ise yasadan alıntılarsak Nöbet hizmetleri hariç olmak üzere, mesai saatleri dışında gelir getirici çalışmalarından doğan katkılarına karşılık olarak ilgili personele yukarıdaki fıkralardaki oranların yüzde 50'sini geçmeyecek şekilde ayrıca ek ödeme yapılır...”
“…Belirli bir vaka ve iş için görevlendirilenlere, üniversitedeki döner sermaye işletmesinden yapılan ödemenin yanı sıra, katkı sağladıkları vaka ve iş dolayısıyla görevlendirildiği sağlık kuruluşundaki döner sermaye işletmesinden toplamda tavan oranlarını geçmemek üzere ek ödeme yapılır…”
“…bu fıkra hükümleri, ürettikleri mal ve hizmetlerle bağlantılı olarak yükseköğretim kurumlarının döner sermaye işletmesindeki hesaplarından ilgili personele pay dağıtılması bakımından da uygulanır
Kamu hastanelerinin tamamen ticari işletmelere dönüştürülmesini hedefleyen yasa tasarısı TBMM alt komisyonunda bulunmaktadır ve hükümet kısa sürede yasalaştırmak istediğini ifade etmektedir.
Tasarı yasalaşırsa; kamu hastanelerinin adı dışında hiçbir kamusal özelliği kalmayacak, böylece sağlıkta özelleştirme sürecinin sonuna doğru gelinecektir. Birlik altında toplanacak hastanelerde yönetim ağırlıkta maliyecilerden oluşturulurken, hastanelerin tüm harcamaları kendi gelirinden karşılanacak, gider kalemleri içerisinde ilk kalem çalışanların ücretleri olacaktır. Hastaneler Sağlık Bakanlığı bütçesinden kaynak almayacak, tam tersine kârının bir kısmını Bakanlığa aktaracaktır. Sözleşmeli çalışmanın esas alındığı sistemde çalışanların ücretleri bireysel sözleşmelerle belirlenecek, hastane gelirinden karşılanacağı için gelirin azaldığı durumlarda ücretler için hiçbir güvence de olmayacaktır. Aynı il veya yakın illerdeki hastanelerin birleştirilmesi oluşturulacak Birlik içinde çalışan sağlık emekçileri, birliğe bağlı hastanelerde görevlendirilebilecektir
TAM GÜN KÖLELİĞE MAHKUM DEĞİLİZ
Sendikamız SES “Sağlıkta Dönüşüm Programı”na karşı çetin bir mücadele yürütüyor. Bu mücadele sayesindedir ki henüz bu süreç tamamlanmadı. Dünyada ve ülkemizde yaşanan krizle birlikte bu programın uygulanma şansı da kalmamıştır. Dünyanın yeniden kamu sağlık hizmetlerine dönüş yaptığı bir dönemde hala sağlık hizmetlerini özelleştirme, piyasalaştırma sevdasında olan hükümete ve onun Sağlık Bakanına gereken yanıtı vermeliyiz
Sendikamız, 1978–1980 yılları arasında uygulandığı biçimi ile gerçek anlamda kamusal bir sistemde tam gün süreli çalışmayı savunuyor. Ücretlerimizin temel ücret üzerinden iyileştirildiği, iş ve ücret güvencesinin sağlandığı, hizmet alımlarının olmadığı, teknik donanımlarının sağlandığı kamu hastanelerinde tam gün çalışmayı talep ediyoruz. Sağlık alanındaki tüm çalışanların, sağlık hizmetleri sınıfında kadrolu olarak yer aldığı bir istihdam modelinde tamgün çalışmayı istiyoruz. Hizmet ve teşvik anlamında özel-kamu bağının olmadığı bir sistemde tam gün çalışma anlam kazanacaktır
Krizle yoksullaşan, işsiz kalan milyonların sağlık hakkına onlarla beraber sahip çıkmalı, bu yanlış yoldan tez vakitte dönülmesi için hükümeti uyarmalı, baskı unsuru olmalıyız.
Bu ülkede herkese eşit, ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir bir sağlık sisteminin mümkün olduğunu, krizle birlikte bunun aynı zamanda hayati bir zorunluluk halini aldığını biliyoruz. Bunun için kararlı bir şekilde mücadeleye devam edeceğiz.
Bizleri performansla, farklı statüde istihdamla, farklı sendikalarla ve farklı tuzaklarla bölmeye çalışanlara verilecek en iyi yanıtımız: Bir olmak, birlik olmak, etle tırnak olmak ve hem toplumun sağlık hakkına hem de biz sağlık emekçilerinin geleceğine iş ve ücret güvencemize sahip çıkmak, güvencesiz çalıştırılanların güvenceye kavuşması için birlikte mücadele etmek olmalıdır. SES MANİSA ŞUBESİ
ÖRGÜTLENME SEKRETERİ SERPİL DENİZ

6 Mayıs 2009 Çarşamba

YETKİLİ GÜDÜMLÜ ETKİSİZ

Bu aralar kamu işyerleri yangın yeri. Bir karışıklık, telaş, dedikodu, heyecan ne ararsanız var. Hemde macera filmlerini aratmayacak dozda. Neden mi; Kamu sendikalarının yetki dönemi de ondan.



Her türlü oyun, alavere, dalavereyi barındırıyor içinde bu dönem. “Yetkili olmaya bir iki üyemiz kaldı. Allahını seversen hiç olmazsa bir aylığına üye ol. “diyenimi ararsın. “Bizim sendikaya üye olursan rahat edersin.” Deyipte hükümete yakınlığını hatırlatanı mı?



Hal böyle olunca çalışanlarda aynı heyecan içinde bir o sendikaya bir bu sendikaya üye olup duruyor. Hatta aynı gün iki sendikaya üye olan bile var. Sabah birine, öğleden sonra birine. Hangi sendikaya üye olduğu sorulduğunda en son hangisine üye olduğunu hatırlamayan bile…



Yaşananlar komiklik ile trajikomiklik arasında gidip gelirken yeni yeni notlar düşüyor çalışanların manevra konusundaki ustalığına ve sendika olgusunun nasıl tüketildiğine.



“Yetkili olunca ne oluyor ki…”



Kamu sendikaları arasında hangi işkolunda yetki kimdedir mayıs ayında belli oluyor.



İşveren ve sendika temsilcileri oturuyorlar ve hangi sendikanın yetkili olduğuna sayısal açıdan karar veriyorlar.



Sonra o yetkili sendikalarla hükümet oturup toplu görüşme yapıyor ve daha önceden IMF ile yaptığı anlaşmalar gereği açıkladığı zam oranlarını bu yetkili sendikalara kabul ettirmeye çalışıyor.



KESK gibi kabul etmeyenleri “Zaten onların niyeti başka.” Diyerek ötekileştirdikten sonra geriye kalıyor sendika aidatının beş liradan on liraya çıkması ki o kadarda olur diyor ve mutabakata varıyorlar.



Yani sendikaların yetkili olması, sendikalara üye olarak yetkili olmalarını sağlayanlara bir şey getirmiyor ama yalvar yakar üye yapanlarda bir takım makam mevki zıplatması gibi değişiklikler ortaya çıkarıyor haliyle.



Hoş sendikalara, bizim işyerinden “Ahmetin sendikası” yetkili olsun, müdür falan olursa işimizi görür diye yaklaşan kamu çalışanlarının sendikal alandan beklentileri düşünüldüğünde bu sonuç şaşırtıcı olmasa gerek.



Etkisizlik…



Yukarda yazdığım şekli ile yetki döneminden hangi sendikanın daha çok üye kaydettiğini tahmin etmek güç olmasa gerek. Bu durumda “yetkili” ve “güdümlü” sendikalar onlara verilen rolü oynuyor ve başarılılar. Buraya kadar sorun yok.



Gelelim KESK’e…



Sendikal alanda başarılı olmak zorunda olan, çalışanlara umudu, ciddiyeti, sendika olgusunun bu olmadığını kısacası KESK’i anlatmak zorunda olan KESK’e…



Şimdi, “Ne yapalım güdümlü sendikalar işin suyunu çıkarıyor, yapacak bir şey yok, üye sayımızı koruyalım, demokratik alana ilişkin çalışmalar yaparak devam edelim yolumuza.” diyerek bu yazıyı bitireceğimi düşünebilirsiniz… hayır öyle demeyeceğim.



Çalışma yaşamında bunca olumsuzluk varken, her gün eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik haklarımızdan kaybederken, ücretlerimiz düşüp, çalışma saatlerimiz artarken, yoğun çalışma ile bir birimizle konuşamaz hale gelmişken dönüp arkamızı “ne yapalım biz elimizden geleni yapıyoruz ama olmuyor” diyemeyiz.



Sendika olma iddiasındaysak, bu iddiamızı kitleselleştirmek zorundayız. Her şeye rağmen…



Var olan potansiyelimizi doğru kullanıyor muyuz?



Üye sayımız hiçde azımsanmayacak sayıda ama biz üyelerimizin önemli kısmını gitmesek de, görmesek de, konuşmasak da, derdi nedir diye sormasak da o üye bizim üyemizdir diye düşünüyoruz.



İşyerleri sendikal politikaların belirlendiği yerler olmaktan uzaklaşıyor. Sığındığımız gerekçeler sığ. “Toplantıya çağırıyoruz gelmiyor.” kolaycılığı ile durumu idare ediyoruz.



Oysa toplantıya çağırdığımız kişinin “o saatte ne işi var, çocuğunu kreştenmi alacak, evde yemek yapması gerekiyor mu, aile içi bir sorunu var mı?” ilgilenmiyoruz.



Bir kısa mesajla çağırıyoruz: “… gün ve saatte sendikada toplantı vardır. Katılım önemlidir.” Bitti. Sonra gelmediler diye kızıyor ve küsüyoruz.



Kaç sendikada çocuk oyun odası var?



Mesai saatleri içinde toplantı yapmak daha mantıklı geliyor ama o toplantılarda da üyeleri dinlemiyor, sadece biz konuşuyoruz. Sitem ediyoruz, ilgisizsiniz diyoruz, küsüyoruz.



Senin bir sorunun varmı? Demiyoruz. Küsüyoruz, küstürüyoruz.



Sendika içi demokrasi mekanizmaları doğru işliyor mu?



Hayır, doğru işlemiyor. Katılımcılık esastır diyoruz ama katılmak isteyeni de sorguluyoruz, yetersiz buluyoruz, “bizden” değilse dikkate almıyoruz. Her hangi bir yönetim mekanizmasına gelecek olan başarılı olsun ya da olmasın “bizden olsun” istiyoruz.

Yönetim kademelerine aday gösterilecek kişilerin yeterliliğinden önce aidiyetini sorguluyoruz ve “bizden olsun” gerisi hallolur, yetişir, diyerek kendimizi kandırıyoruz. Bunun sonucunda refleks gösteremeyen, inisiyatif koyamayan, üretemeyen yöneticilerle aşılması güç yollarda kalıyoruz, kalıyoruz, kalıyoruz.



Sendikal grupların ihtiyaçları zaman zaman sendikanın önüne çıkıyor mu?



Evet çıkıyor. Üye sayısı demokratik talepleri dillendirebileceğimiz sayıda olduğu sürece kaygılanmıyoruz. Oysa işkolunda etkili olmanın en önemli koşulu kitlesel olmaktır. Unutuyoruz.



Kimi konularda üyelerimizi aşan, üst perdeden açıklamalar yapıyoruz. Kitleye dayanmayan, grupsal ihtiyaçlardan kaynaklanan bu açıklamalar işyerlerine ulaşmıyor, ulaştığında da sıkıntı yaratıyor.



ÇÖZÜM ELLERİMİZDE, ÇÖZÜM SENDİKAL DEMOKRASİDE…



Her şeye rağmen, tüm olumsuzluklara karşın var olan potansiyelimiz, güçlü yanlarımız ve umut vaat eden bir yapımız var. İşyerlerinde hala “iki milyon kamu emekçisinin sesiyiz, umuduyuz.”



Kamu sendikacılığı denince akla biz geliyoruz. O halde bu potansiyeli iyi kullanmalı ve umudu dik tutmalıyız.



Nasıl?



—Yüzümüz işyerlerine dönük olmalı.



—Konuşmadan önce dinlemeliyiz, basit-insani sorunları ciddiye almalı ve çözüm aramalıyız.



—Kendimize ve üyelerimize güvenmeli, sendikal demokrasiyi iyi işletmeliyiz.



Sağlıcakla…





Zeynel A. KAPLAN

SES Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası

Manisa Şube Başkanı