10 Haziran 2009 Çarşamba

TİCARİ SAĞLIK İŞLETMELERİNDE TAM GÜN KÖLE OLMAYACAĞIZ.



BASINA VE KAMUOYUNA

AKP hükümeti; 7 yıldır sağlık piyasasına, ucuz işgücü sağlamak için ve eşitsizlikleri, adaletsizliği artırıcı, kamusal sağlık hizmetlerini tasfiye edici nitelikte düzenlemeler yapıyor.

Bunu yaparken tek ve kamusal bir sağlık kurumunda, vergilerle finansmanı sağlanan, hasta ile sağlık hakkı arasına, hekimle hastası arasına hiçbir gerekçe ile maddi ilişkiyi sokmayan, TAM GÜN önermemizin içeriğini değiştiriyor ve yine adına TAM GÜN diyerek kendi piyasacı modelini yutturmaya çalışıyor.

Ama halkın en temel hakkı olan sağlık hakkının “piyasa malı” yapılmasına ÜRETEN namuslu kamu çalışanlarının itirazı var. SES var.

Hekim emeğini ucuzlatma yasasına TAM GÜN, kamu hastanelerini parça parça paketlenip satma yasasına HASTANE BİRLİKLERİ diyerek söz oyunlarıyla ayakta tutmaya çalıştıkları Sağlıkta Dönüşüm Bursa’da hastane yangını, Zekai Tahir Burak’ta enfeksiyondan ölen bebelerle halkın gözünden çoktan düştü. Ve buradan bir kez daha haykırıyoruz. Sağlıkta dönüşüm daha çok insanımızın canına kıymadan tarihin çöplüğüne gönderilmelidir.

Kamuoyunda “Tamgün yasası” olarak tartışılan yasa tasarısı aslında bir torba yasa niteliğindedir. Tamgün tanımına uygun düzenlemeler değil, onlarca piyasacı düzenleme getirmektedir.

Bu tasarı sadece adıyla değil, kendine dayanak olarak sunduğu gerekçeleriyle bile çelişmektedir. Kamuda hekimlerin daha verimli olması, hasta güvenliğinin sağlanması için getirildiği söylenen ayrı bir mekânda ek işte çalışma yasağı, nedense özelde çalışan hekimler için ön görülmemektedir. Ayrıca aynı tasarı içinde “mesai saatleri dışında gelir getirici çalışmaları...” söz edilebilmektedir. Ne hikmetse “gelir getirici” çalışma söz konusu olunca, verimlilik, hasta güvenliği gibi kavramlar unutulmakta, tasarının gerekçesi de, asıl niyeti gizlemek için yazılmış bahanelere dönüşmektedir.

Bu sözde tam gün yasasının asıl niyeti, kurulmaya çalışılan sağlık piyasasında hekim işgücünün ucuzlatılması, sağlık emekçilerinin emeğinin değersizleştirilmesidir.
Bu tasarı, tüm hekimlerin çalışma koşullarına, sadece özel hastane zincirlerinin çıkarlarına uygun olarak sınırlamalar getirmekte, hekimleri, kamu çalışanları, SGK anlaşmalı özel hastane çalışanları ve diğerleri diye 3 ayrı sınıfa ayırmaktadır. Böylece çalışmak için bu gruplardan birini seçmek zorunda kalan hekimlerin, kamusal kaynakların aktarımı ile sermaye birikimi tamamlanan özel hastane patronları karşısında, mesleki bağımsızlığını koruyamaz duruma düşürülmeleri, emeklerinin ucuzlatılması hedeflenmektedir. Hekimlerin klinik bağımsızlığı, bu mesleğin etik sınırlar içerisinde sürdürülmesi için olmazsa olmaz şarttır. Bu tasarı yasalaşırsa, sağlık ortamı “sadece para ile motive olan” birkaç gözü dönmüş tıp tüccarının kâr hırsına terk edilmiş olacaktır.

Bu piyasacı dönüşüm sonunda artacak olan kötü sağlık uygulamalarının suçlusu şimdiden sağlık çalışanları ve hekimler olarak ilan edilmekte, bu olumsuzlukların bedelini ödemek de hekimlere yüklenmektedir. Bu torba tasarı ile hekimlere zorunlu mali sorumluluk getirilmekte, Malpraktis sigortası zorunlu kılınmaktadır. Bu düzenleme ile kamunun bir görevi daha sonlandırılıyor ve tıbbi kötü uygulamadan korunmaya piyasacı düzenleme getiriliyor ve tıbbi hatalar sadece hekim hatası gibi algılatılıyor. Bu alanda da yeni bir sektör yaratılmak isteniyor. Tıbbi eğitim süreci, devamlılığı, personel durumu, çalışma ortamı ve koşulları, alt yapı sorunları yok sayılmak isteniyor.

Bazı sendikalar ise bu tasarıyı birkaç ay önce “müjde; döner sermayeler artacak” diye duyurmuşlardı. Temel ücretin yükseltilmesi yerine, döner sermaye paylarında artış yapılacak kandırmasının avukatlığına soyunanlar şimdiden batmaya başlayan döner sermayeler tümden batınca sağlık çalışanlarına nasıl hesap verecektir.
Bu torba tasarının getirdiği hak kayıpları saymakla bitecek gibi değildir. İyonize radyasyon ile çalışanların bugün haftalık çalışma süresi 25 saattir, yani günlük 5 saattir. Sağlık bakanlığı genelge yayınlayarak bu zamanı 40–45 saate çıkarma girişiminde bulunmuş ancak sendikamızın çabaları ve açtığı dava sonucunda yine 25 saate dönülmüştü.

Bugün yargı kararlarına uymayarak, yargı yolunu da kapatabilmek için haftalık 37.5 saat çalışmayı yasaya koymak istiyorlar. Bunu yaparken uluslararası standartlardan söz ediyorlar ancak radyasyonla çalışılan ortamların çok büyük bir kısmının uluslar arası standartlara uymadığını kendileri de biliyorlar. Ruhsatsız birimler, yetersiz radyasyon güvenliği önlemleri, Avrupa standartlarının çok üstünde hasta sayısı gibi nedenlerle onlarca risk ile karşı karşıya olan sağlık çalışanlarının riskleri uzanan mesai saatleriyle daha da artacaktır. Çünkü radyasyon vitamin değildir.

Sağlık Bakanı da tüm bunlar yokmuş gibi, sanki ortada kamu hastanesi kalacakmış gibi ‘tamgün yasası getirerek hekimlerin ayağını özel sektörden çekeceklerini’ söylüyor. Yani hekimler, adı kamu olan A hastanesinin B taşeronuna verilmiş kliniğinde tamgün çalışacak.

Bu hastanelerde sözleşmeli çalıştırma da esas alınacağından adı kamu ama içi özelleştirilmiş hastanelerde, işgüvencesiz ve performans üzerinden ücret alacakları tam gün köle olacaklar. Hedeflenen tamamen budur. Tabi bu durum tüm sağlık emekçilerini çok yakından ilgilendirecektir, hekimler böyle bir sistemde çalıştığında, tüm sağlık emekçilerini daha da ağır çalışma ortamı bekleyecektir.
Bu tasarı esnek çalıştırmayı da içinde barındırmaktadır. Belirli vakalar için veya ihtiyaç halinde kamu sağlık kurumları arasında günlük-saatlik görevlendirmeler yer almaktadır. Aynı şekilde askeri hastanelerde de ihtiyaç halinde sivil hastanelerdeki hekimler görevlendirilebilecektir.

Yasada çokça yer alan ve döner sermayeden fazla para almanın yolu olarak gösterilen “…mesai saatleri dışında gelir getirici çalışmalarından doğan katkı…”, “ …katkı sağladıkları vaka ve iş dolayısıyla…” ifadeleri ise sağlığın ticarileştirilmesinin, mesai ve mekan kavramının kalmayacağının da en açık göstergesidir.


Sendikamız kamusal bir sağlık sisteminde hekimlerin ve tüm sağlık emekçilerinin, insanca yaşamalarını sağlayacak bir ücretle “tam gün” esasına göre çalışmayı savunmaktadır:

Ücretlerin temel ücret üzerinden iyileştirildiği, iş güvencesinin sağlandığı, sağlık alanındaki her türlü özelleştirmeye son verildiği, hastanelerin ve diğer sağlık kurumlarının gerekli tıbbi donanımlarının sağlandığı, hizmet ve teşvik anlamında özel-kamu bağının olmadığı, gerçek anlamda kamusal bir sağlık sisteminin uygulandığı ortamda; evet tek işyerinde tam zamanlı çalışma olmalıdır.

Dönüşümcülere bir kez daha sesleniyoruz. Siz tamgüncü değil piyasacısınız.

Sizin piyasacılığınıza, halkın sağlık hakkını teslim etmeyeceğiz.

Çalışanlar piyasacı anlayışın “kar ortaklığının” suç ortağı olmayacaktır.


Zeynel A. KAPLAN
ŞUBE BAŞKANI



Hiç yorum yok: