9 Aralık 2010 Perşembe

yangın yeri

YANGIN YERİ
Yazma serüvenimin ilk günleri için nelerden bahsedeyim derken “merhaba” yazımı okuyan iş arkadaşlarımın sorun bombardımanına uğradım.
Hep bildiğim ama bir yazımlık tecrübemle daha iyi anladığım “yazının etkisi” olsa gerek bu bombardımanın sebebi.
Eskiden beri tüm ülkeleri yönetenlerin basın-yayın üzerinde etkin olmaya çalışmaları boşuna değilmiş. Medya ve düşüncenin ancak paylaşıldıkça büyüyen değiştirici bir güç olma gerçeği. Toplumun doğru ve gerçek bilgiye ulaşmasının önemi, yazıya da bir fener misal, sisli ortamlarda aydınlatma misyonu yüklüyor.
İşte bu ortamda ”sağlıkta ki dönüşüm”ü “reform” diye yutturma projesinin gerçek yüzünü anlatmak her zamankinden daha önemli. Bizlerin yıkım dediği bu projenin cilaları yavaş-yavaş dökülüyor. Basından takip ettiğimiz yangınlar hastaneleri, hastaları ve biz sağlık çalışanlarını yakmaya devam ediyor.4 yangının 4üde tesisat hırsızlığından diye manşet atan gazetelerden Bursa’da ki yangının da kalitesiz elektrik malzemesi kullanılmasından çıktığını öğreniyoruz. Daha öncesinden de aynı sebepten çıkan yangında 9 kişi hayatını kaybetmişti. Yoğun bakımda hayatını kaybeden hastalar için Sağlık Bakanı” yoğun bakımda ki hastaların çoğu zaten öleceklerdi.”diyerek çok insani ve sorumluluk sahibi açıklamasını yapmıştı.(!)
Evet; sağlıkta ticaret ölüm demekti. Özelleştirmelere, taşeronlaştırmalara karşı mücadele veren SES’in haklı olması beni bu kez hiç sevindirmiyor.
Giderek parça-parça hizmetlerin taşeronlaştırılmasının getireceği sorunlara öngörüyle karşı çıkarken, bizler dinazor olmakla suçlanmıştık. Çünkü dünya değişiyordu,değişecekti tabi!!.Değişmekle beraber bir taraftan da uysallaşıyor, uysallaştırılıyordu.
O yüzden İMF ve onun neo-liberal politikalarının sonucu olan taşeronlaştırma, özelleştirmeler ve örgütsüzleştirmelere” hayır” derken bizler tutucu, İMF ve onun neo-liberal politikalarına entegre olmayı savunan sendikalar(!) yenilikçi olarak lanse ediliyordu. Giderek haksızlıkları, hırsızlıkları unutturmanın, adaletsizliği yenilir yutulur kılmanın yolları aranırken; hak arama ve mücadele etmenin de bir ütopya gibi görünmesi için uğraşılıyordu. Biz sağlık çalışanları her geçen gün hastalık riskleriyle burun buruna daha çok çalıştırılıp, daha az ücretlere mahkûm ediliyorduk. Anayasal hakkımız olan haftada 40 saatlik çalışma süremiz bile genelgelerle açıkça hukuk çiğnenerek 45 saate çıkarılmaya çalışılıyor. Döner sermaye uygulamalarıyla ticaretleşen-piyasalaşan uygulamalarla adeta makineleştirilip, cezalandırılıyoruz. Bir enfeksiyon kapan arkadaşımız her 10 günde yaptırması gereken kan testlerini ekonomik sebeplerle, kesintiler yüzünden yaptıramazken, birçok sağlık çalışanı da döner kesintisi olacak diye hastayken bile çalışıyor.
Direk bizleri ilgilendiren uygulamalarda dahi fikrimiz alınmıyor, sonuçları da bizlere fatura ediliyor. Birçok sağlık çalışanı artan şiddet ortamında yaralanıyor, darp ediliyor.
“Paran kadar sağlık “denilen bu sistemin dişlisi olmaya zorlanarak; giderek mutsuzlaşıp, tükenmişlik hissiyle sağlıksızlaştırılıyoruz.
Sendikamızın da bir parçası olmaya çalıştığı iş yerlerimizin demokratikleştirilme çabası ise bize bol geleceği söylenen bir elbise gibi adeta.
En çok sevdiğimiz konuda demokrasi… Gelmesine gelsin demokrasi de, yerimiz yok. Hatta bu akşam gelsin ama annem evde yok. Başka bir zaman bekleriz.
Bizler bu sağlıksız ortamda,”paran kadar sağlık “ diyen bu uygulamaları istemiyoruz. İnsanın insan olmaktan kaynaklı, insanca yaşayacağı bir dünyada; sağlığında eşit, ulaşılabilir ve nitelikli olması tüm çabamız. İş yerlerimizde çalışma barışını açıkça bozan işletme mantığının sonucu olan döner sermaye uygulamalarının kaldırılıp, yerine temel ücretlerimizin insanca yaşayacak boyutta düzeltilmesini istiyoruz. İş yerlerimizin bizi dışlayan karar mekanizmaları yerine katılımımızla demokratikleşeceğine inanıyorum. Van kedisinin gözlerinin farklı renklerde olup aynı görmesi gibi, dışlamayan bir bakış açısına ihtiyacımız var.
Artık taşeronlaşan, tüm hastanelerde ki hizmetler; ormanda çıkan yangın misali. Hızla büyüyor. Bilirsiniz yangın sadece ağaçlar için değil ormandaki tüm canlılar için bir yıkımdır. Yangın hızla büyüyor. Görmüyor musunuz?

Hiç yorum yok: