2 Eylül 2010 Perşembe

NEYE EVET NEYE HAYIR!

Bir kum saati misali tükenen zaman hızla hayatımızı da tüketiyor. Hayat,hayatlarımız..Benim doğup büyüdüğüm yerde “Hayat” birçok evin, birçok rengin, birçok yaşamların bir yere açıldığı büyük bir bahçeydi.Şimdilerde o bahçenin renklerinin gitgide solması gibi her şey siyah beyaz bir resim sanki.
İnsanlar kaplara bölünerek giderek düşmanlaştırılıyor.
Bir haftaya yakın süredir SES sendikamızın da içinde bulunduğu “12 Eylül Anayasasına’ da AKP Anayasasına da HAYIR ”Platformunda Manolya meydanındaydık.
Gözlemim odur ki insanlarımız ortak ürettiğini, hayatı çekiç ve örs ritmiyle yoğurup yarattığını, emekçi olduğu unutmuş.
Başkalarının çıkarını kendi çıkarı bellemekte…
Kimi çıkacak yasaların daha “ileri” olduğunu düşünüyor, kimi bu ülkenin asıl sahibi edasıyla başka bir fikre tahammül edemeyip daha fazla demokrasi için diyor.
Kime göre “ileri” kime göre “geri” diye düşünüyorum.
Dünya her geçen gün yeniden biçimlendirilmeyi bekleyen küçük çocuğun hamuru gibi yeniden yoğruluyor, kâğıtlar yeniden karılıyor.
Meseleyi toplumların sınıfları ve katmanları açısından baktığımızda bu paketin kimi maddelerinin biz emekçiler çıkarına olmadığı, hatta daha geri özellikler taşıdığını söyleyebiliriz.
Ama patronların çıkarları açısından bakıldığında durum tam tersidir.
Üzerinde durulması gereken önemli maddelerden biride, biz kamu emekçilerinin toplu görüşme hakkını toplu sözleşmeye çeviren 53. Madde.
Sıkça söylendiği gibi grev hakkı olmadıkça bu madde anlamsız, ileri olarak değerlendirilemez. Değiştirilmek istenen maddeye göre toplu sözleşme sonunda anlaşmazlık olursa tarafların Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulması zorunlu. Bu kurulun kimlerden oluşacağı yine hükümete bırakılıyor.
Daha da önemlisi bu kurulun aldığı kararın kesin ve toplu sözleşme hükmünde olması, yani bu kararlara karşılık yargıya başvurmanın tamamen olanaksızlaştırılmasıdır. Kaldı ki bu grev yasağının da mutlaklaştırılmasıdır.
Kamu emekçileri açısından ne ileri bir değişiklik!
Demokratik olmayan otoriter zihniyet bu değişiklikle devam ediyor, hatta yeniden üretiliyor. Bunlara ileri demek emekçilerle alay etmektir. Bizim açımızdan ileri (!) denilen önemli bir değişiklikle 51. Maddede yapılıyor. Bu değişiklikle “aynı zamanda ve aynı iş kolunda biden fazla sendikaya üye olunamaz” hükmü çıkarılıyor.
Biz emekçilerin birden fazla sendikaya üye olabilmesini kabul etmek; iş yerinde emekçileri bölmek, duyarsızlaştırmak ve tepkisizleştirmekten başka bir işe yaramaz.
Bu, hükümetin güdümünde olan sendikaların daha da güçlenmesi anlamına gelecek, aynı iş yerinde örgütlenen sendikaların işverenle değil birbirleriyle mücadele etmesini sonucunu doğuracaktır.
Bu da emeğiyle geçinenlerin haklarına hiçbir şey katmayacağı gibi tam tersi geriletecektir.
Ciddi hiçbir sorunu çözemeyen, hatta yeni sorunları ekleyen, emekten ve emekçiden yana tek adım atmayan bu anayasa paketi ülkemizin üzerine geçirilen bir deli gömleği gibi adeta.
Başbakanın deyimiyle bu anayasa referandumundaki değişikliklerin “hap” yapılarak halka yutturulması düşünülmektedir. Bana göre bu paket darbe karşıtı söylemi ile süslenmiş elma şekeri gibidir.
“Hayır”lı günler…

Serpil DENİZ
SES Manisa Şube Örgütlenme Sekreteri

Hiç yorum yok: