6 Nisan 2012 Cuma

DARBECİLERDEN HESABI EMEKCİLER SORACAK


DARBECİLERDEN HESABI
EMEKÇİLER SORACAK!
Bundan 32 yıl önce, tank sesleriyle uyandırılmamızla başlayan süreç Türkiye‘yi siyasal, sosyal, hukuksal ve bilimsel alanlarda büyük tahribata uğrattı. Hukuk, adalet, bilim, emek ve çalışma hayatı yok edildi. Emekçilerin kazanılmış bütün hakları zorla ellerinden alındı. Halkımız yıllarca unutamayacakları büyük acılar yaşadı büyük acılar yaşadı.
Bugün insan hakları ihlallerinden, Kürt sorunundaki çözümsüzlüğe, sendikal hak ihlallerinden, adalet duygusunun rencide edilmesine, basın yayın araçlarındaki sansürden, üniversitelerin baskı altında tutulmasına, şovenizmin yaygınlaşmasından militarizm övgüsüne… ve neoliberal yıkım politikalarına kadar hayatımızı karartan bütün uygulamaların kökeninde 12 Eylül‘de çizilen toplumu yeniden biçimlendirme projesi var. Bu projenin sonuçları kendisini bugün her alanda yozlaşma, çürüme, çözümsüzlük olarak gösteriyor.
32 yıldır yaşadığımız bugünkü Türkiye tablosu için, 12 Eylül‘de öncelikle kısmi hak ve özgürlüklerin bulunduğu 61 Anayasası ortadan kaldırıldı, sendikalar kapatıldı, emekçilerin örgütleri dağıtıldı, toplu sözleşme ve grev hakkı yasaklanarak azgın sömürü politikaları uygulanmaya başlandı. Halkın büyük çoğunluğu işkenceden geçirildi, tutuklandı devrimciler, sosyalistler, yurtseverler, demokratlar, aydınlar için işkence masaları ve idam sehpaları kuruldu. İnsanlıktan çıkmış caniler Mamak, Metris ve Diyarbakır başta olmak üzere tüm cezaevlerinde insanlık onurunu yok eden ve kişisizlikleştirmeyi dayatan aşağılık işkenceler yaptılar.
Çünkü 12 Eylül askeri darbesi ABD emperyalizminin Ortadoğu çıkarları doğrultusunda gündeme getirildi!
12 Eylül, ekonomik krizin yükünün emekçi halkın üzerine yıkılması için gündeme getirildi; mevcut sömürü düzeninin onarılmasını hedefledi!
12 Eylül Askeri Faşist Cuntası özgür düşünceyi yok ederek, otoriteye bağımlı bir toplumsal yapı yerleştirdi!
Darbeyle birlikte ülkenin ilerici-demokrat-devrimci potansiyeli bastırılırken, bunun yerine ABD patentli Türk-İslam sentezi bir devlet ideolojisi haline getirildi. Darbenin ekonomik programını uygulayan kişi ise darbenin gizli kurmaylarından MESS Eski Başkanı Turgut Özal‘dı. Turgut Özal, 24 Ocak Kararları olarak bilinen ekonomi programını uygulayarak, piyasacılığın temellerini attı. Özal ile birlikte, kapitalist küreselleşmeye eklemlenme doğrultusundaki adımlarla ilk özelleştirmeler hayata geçirilmeye başlandı.
12 Eylül Darbesi ile Türkiye‘de ABD emperyalizmine bağımlılık içerisinde yeni bir sömürü düzeninin kurulmasına ilk adım atıldı.
Bugün, 12 Eylül‘e ilişkin yapılan tartışmalarda neredeyse kimse bundan söz etmiyor. Darbenin bütün kurumlarına ve yasal düzenlemelerine dayanarak ve 12 Eylül‘ün “Türk/İslam Sentezci” gerici-faşist akımları güçlendirerek yaratılan toplumsal iklimin sonucu olarak iktidar olan AKP, bugün darbeyle hesaplaşma iddiaları ile ortaya çıkmaktadır. Darbenin ürünü olanların darbeden hesap sorması elbette beklenemez.
Bugün AKP, sözde darbelerle hesaplaşma adı altında kendi hegemonyasını güçlendirmeye çalışmakta, aynı zamanda kendisinin de tarihi olan gerici-faşist sağ akımların tarihsel sorumluluklarının üzerini örterek tarihi çarpıtmaya çalışmaktadır. 12 Eylül Cuntası, 1 Mayıs 1977 katliamı, Kahramanmaraş katliamı, Sivas olayları, Çorum olayları, Uğur Mumcu cinayeti, Musa Anter‘in öldürülmesi, Kemal Türkler‘in katledilmesi ve benzer nitelikteki yüzlerce karanlık olay tarihin bilinmezleri içinde tutulmaya çalışılmaktadır.
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya ile ilgili oluşturulan iddianame tam da bu bakış açısıyla yazılmıştır. İddianame ile devrimciler bir kez daha sanık sandalyesine oturtulmakta, 12 Eylül zihniyeti aklanmaktadır. O dönemdeki kontr-gerilla ve sivil faşistlerin saldırıları ile gerçekleşen bütün saldırı ve katliamlar için adeta halkın can güvenliği için direnenler sorumlu tutulmaktadır.
Oysa 12 Eylül Darbesi‘nin arkasındaki ABD rolü ve sermayenin yönelimi tartışılmadan darbeyi anlamak da onunla hesaplaşmak da mümkün değildir.
Darbelerle hesaplaşmak, emperyalizmle olan bağımlılıkla hesaplaşmaktır!
Darbelerle hesaplaşmak, emekçilerin haklarına yönelik saldırılarla hesaplaşmaktır!
Darbelerle hesaplaşmak, halkların kültür ve kimliklerini yok sayan tekçi, ırkçı, şoven anlayışla hesaplaşmaktır!
Darbelerle hesaplaşmak, zorunlu din dersleriyle, toplumun gericiliğin kuşatması altına alınmasıyla hesaplaşmaktır!
Darbelerle hesaplaşmak, işsizlikle, güvencesiz çalışma ve sendikal haklara saldırılarla hesaplaşmaktır!
Darbelerle hesaplaşmak, onun ürünü olan AKP iktidarı ile hesaplaşmaktır!
Darbelerle hesaplaşmak, bugünkü kapitalist sömürü ve baskı düzeni ile hesaplaşmaktır!
Dün, 12 Eylül‘ün kapattığı emekçilerin güvencesi olan sendikalar bugün AKP tarafından yasalarla ‘fiilen kapatılmaya‘ çalışılmakta; her gün yapılan operasyonlarla tıpkı 12 Eylül‘deki gibi Türkiye bir açık hava hapishanesine dönüştürülmekte; 12 Eylül‘de kitaplar yakılırken bugün basılmamış kitaplar suç sayılırken darbelerle hesaplaşmaktan söz etmek büyük bir kandırmacıdır.
BU OYUNU BİZ EMEKÇİLER BOZACAĞIZ!
Eşit, özgür, kardeşçe ve bağımsız bir Türkiye kurma mücadelesinde sömürü düzeni ile hesaplaşarak darbelerle ve darbecilerle de gerçek bir hesaplaşmayı emekçiler mutlaka yapacaktır.
Biz Sağlık ve Sosyal Hizmet emekçileri 12 Eylül‘ün toplumsal düzeniyle ve bu düzenin bugünkü sürdürücüleri ile mücadeleye kararlılıkla devam edeceğiz.
YAŞASIN SES
YAŞASIN KESK
SES MANİSA ŞUBE YÖNETİM KURULU ADINA
SERPİL DENİZ (ŞUBE BAŞKANI)

Hiç yorum yok: