20 Nisan 2012 Cuma

SAĞLIKDA ÖZELLEŞTİRME CAN ALMAYA DEVAM EDİYOR

BASINA VE KAMUOYINA! “SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM” CAN ALMAYA DEVAM EDİYOR! Bugün burada, “Sağlıkta Dönüşüm”’e bir kurban daha verdiğimiz için toplandık. Bir sağlık emekçisi daha, Dr. Ersin Arslan, 17.Nisan günü Gaziantep’te, hastanede görevi başında iken, bir hasta yakını tarafından katledildi. Hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz. Dr. Ersin ARSLAN da ekip işi olan sağlık hizmetini verirken, biz sağlık emekçilerinin yaptığı gibi oldukça fedakârlık ve emek isteyen bu hizmeti yürütürken, yani hepimizin her gün yaptığı gibi sağlık ve şifa dağıtma çabasındayken " öldürüldü. Bu olayda da bir kez daha görüyoruz ki aslında bugün Türkiye her bakımdan karanlıklar içinde. Bu cinayette ülkemizdeki şiddet sarmalının bir ürünü. Kadın cinayetleri, Pozantı vakası, hapishanelerin gazetecilerle, milletvekilleriyle dolup taşması, iç çatışmalar ve komşu ülkelere müdahale hevesi, muhalif tek bir sese bile tahammül edememe, ağzını açana cop, su, biber gazı bugünkü Türkiye tablosu. Bugün Türkiye’de şiddet meşru! Eğer tüm bu adaletsizliklere ve toplumsal şiddete birleşik bir ‘dur’ diyemezsek, korkarız ki yarın bugünü aratabilir. Gün geçmiyor ki çalıştığımız her yerde bizlere yönelen şiddet sarmalıyla boğuşmayalım. Hastanemizde daha geçen bir hemşire arkadaşımız hasta tarafından darp edilerek burnu kırıldı, bir temizlik personelimiz aldığı darbe sonucunda akciğerinde ödemle hasta yatağında yatıyor. Her darp edilen, bıçaklanan, kurşunlanan, itilen kakılan ve hakarete uğrayan sağlık çalışanı ile bizlerin de bir parçası ölüyor. Ve işte sözün bittiği yerdeyiz. Dr. Ersin Arslan böyle bir Türkiye’de katledildi. Sahi bu sağlık çalışanının ölümü normal mi? Dr. Ersin Arslan bir kamu görevlisiydi. Soruyoruz: Dr. Ersin Arslan neden öldü? Dr. Ersin Arslan devletin hastanesinde, il sağlık müdürlüğü emrinde çalışan bir hekimdi. Dün de hastanede görevi başındaydı. İşi hasta bakmaktı. Soruyoruz ısrarla, Biri bize anlatsın, sahi Dr. Ersin Arslan neden öldü. Bir meslektaşımız, alın teriyle geçinen, mesleki etik kurallarına göre yapmaya çalışan tüm sağlık emekçileri gibi işi insanların hastalıklarını iyileştirmek olan bir insan, hepimiz gibi eşi, anası babası, evi barkı, bir geçmişi ve gelecek hayalleri olan, bir sağlık emekçisine uygulanan bu şiddet, cinayet normal olamaz, sıradanlaşamaz. Bu sebeple şimdilerde bize yönelik artan şiddeti sıradanlaştıran tüm politikaları buradan bir kez daha ŞİDDETLE kınıyoruz! O sebeple Öfkemiz de acımız kadar büyük Peki, neydi o şiddeti olağan gören neden? Memnun etme becerisi noksanlığı! Belli ki sevgili arkadaşımız, hastasının yakınını memnun edememişti. Çünkü bugün ülkemizde görevi yurttaşların bedensel, ruhsal ve sosyal sağlığını korumak olanlar; Çıkardıkları yasalarla verilen sağlık hizmetinin niteliğini iyileştirmek yerine, bizlerin hayatını zorlaştıran düzenlemelerde sınır tanımayarak, “müşteri” pardon hasta memnuniyetine bakıyorlar. Sayın Sağlık Bakanı saldırı sonrası bakın ne diyor: “Sağlık hizmetlerinde sağlanan yüzde 76'lık vatandaş memnuniyetinde, sağlık çalışanlarının alın terinin büyük yeri olduğu unutulmamalıdır.” Yüzde 76’lık memnuniyet! Bir hekim bıçaklanmış, can çekişirken, ölümle pençeleşirken, Sayın Bakan vatandaş memnuniyetinden bahsediyor. Belli ki Dr. Ersin Arslan diğer tüm sağlık çalışanları gibi hastayı tedavi etmeyi, ameliyat etmeyi, iyileştirmeyi biliyor; ama “memnun etmeyi” bilmiyordu. Bilemeyebilir de. Çünkü biz sağlık emekçilerine Tıp fakültesinde, sağlık okullarında hasta tedavi etmek öğretilir. Mademki anketlerle konuşuyoruz; şu anketlerin sonucunu hatırlatalım sizlere: Geçtiğimiz yıl Ankara Tabip Odası hekimlere çıkarılan yeni yasal düzenlemeler sonrasında “Hastalarınıza iyi sağlık hizmeti verdiğinizi düşünüyor musunuz?” diye sordu. Bu soruyu hekimlerin %84’ü “Hayır” diye yanıtladı. Yine geçtiğimiz yıl SES tarafından tüm Türkiye’de sağlık emekçilerine yönelik yapılan anket çalışmasında sağlık emekçilerinin %86’ sı sağlıktaki dönüşümden memnun olmadığını ifade etmişti. Burada bir gariplik var! Hekimler-sağlık emekçileri “İyi sağlık hizmeti veremiyoruz” diyor.İşin mutfağında olanlar bir şeyler ters gidiyor diyor , Ama halk memnun! İşte biz buna pazarlama başarısı diyoruz. Peki o zaman soruyoruz gerçek sorumlulara, VATANDAŞ MEMNUNSA NİYE SALDIRIYOR? Çok enteresan! Türkiye’de hastaların sağlık hizmetinden memnuniyeti arttığı söyleniyor. Ama memnuniyet arttıkça o zaman bu hizmeti üreten bizlere, sağlık emekçilerine saldırılar neden bu kadar hızla artıyor! 2009 ve 2010 yıllarında yani iki yılda hekime saldırı sayısı 65 iken, sadece 2011’de bu sayı 57. hekim dışı sağlık emekçilerine saldırının sayısı bile belli değil. Neden acaba? Hizmetten memnun olan halkımız neden sağlık emekçilerine saldırıyor acaba? Bu; yanıtı bizler için kolay bir soru. Saldırıyorlar; çünkü televizyondan kendilerine reklâmı yapılan “sağlık hizmetlerindeki iyileşmeyi” hayaldi gerçek oldu yalanlarını, hastaneye gittiklerinde göremiyorlar. Evet, anlatılan masallar bitti ve birinin kral çıplak demesi gerekiyor artık. Neydi tekrarlanan masallar. Eskiden kuyruk vardı. Bir doktorun kapısında 100 hasta vardı. Eee değişen ne. Bugün de bir doktor günde 150 hasta bakmak zorunda bırakılabiliyor. İtiraz yok. Bakılacak. Yeter ki hasta memnun olsun. 100. hasta olarak muayene odasına giriyorsunuz. Doktor ne yapsın? Şikâyetlerinizi sormak, sizi muayene etmek, bulgularını bilgisayara yazmak, bilgisayardan tetkiklerinizi istemek için sadece 3 dakikası var. Kapıda 101. hasta bekliyor çünkü homurdanarak. Sağlık Bakanı, “güvenlik tedbirlerini arttıracağız” diyor, olayı “güvenlik sorunu olarak görüyor yani. Oysa eskiden olmayan ve bugün olan o kadar çok şey getirdiler ki. Peki; eskiden olmayan ne var bugün? Katkı payı var, katılım payı var, reçete parası var, telefonla randevu parası var, “istisnai” denen sağlık hizmetlerine devletin hastanesinde devletin hastadan aldığı bıçak parası var, acilde yeşil alan uygulaması var. Yani kuyruklar duruyor; bir de üste para veriyoruz. Halkın zararına olanı halkın yararına gibi göstermek üzere televizyonlarda, gazetelerde kampanyalar yürütülüyor; anketler açıklanıyor. Sağlık Bakanı’nın açıklamasına bakacak olursak, şu anda %24’lük bir memnuniyet açığımız varmış.Tiz oda sağlana…. Değerli Basın Mensupları, Sizlerin aracılığınızla buradan yurttaşlarımıza sesleniyoruz. Sağlıkta dönüşüm bir kandırmacadır. Siz verginizi vererek, çalışmıyor olsanız dahi sosyal devlet prensibi çerçevesinde hastalandığınızda bakılmayı zaten hak ediyorsunuz. Ama onlar “Size sağlık hizmeti veriyoruz” diyerek sizden bir kez daha paranızı talep ediyorlar. Çok hasta bakılmasını istiyorlar. Sağlığa “ekonominin lokomotifi” diyorlar. Doktora çok gitmenizi istiyorlar. Doktorları “bakamayacakları kadar çok” hasta bakmaya zorluyorlar. Sevgili Halkımıza sesleniyoruz: Hasta kuyruklarının ve hastaya yeterli zaman ayrılamamasının sorumlusu doktorlar ve sağlık çalışanları değildir. Beğenmediğiniz hizmetin sorumlusu bizler değiliz. Hastaların cebindeki el de hekimlerin eli değildir. Sağlık çalışanları bugüne dek, dönüşüm programıyla kendilerine verilen görevi fedakârca yapmaya çalışmışlardır. Ama hayır! Olmuyor. Bu program yürümüyor. Sağlık emekçileri bunun farkındadırlar ve yetkilileri uyarmaktadırlar. Bugün bizler hastalarımızın nitelikli sağlık hizmeti almadıklarını yaşayarak tecrübemizle görüyoruz ve yarın durumun daha kötü olacağını açıkça söylüyoruz. Sağlık hizmetini veren kişiler olan bizler “bu sistem yanlış, hastalarımıza iyi bakamıyoruz, buradan şifa çıkmıyor, çıkmayacak” diyorsak, buna herkes kulak vermelidir. Sağlık Çalışanlarına yönelik şiddetteki hızlı tırmanış bize tek bir şey söylemektedir: “Halk aldığı sağlık hizmetinden memnun değildir.” Bizler de aynı şeyi söylüyoruz: “Verdiğimiz sağlık hizmetinden memnun değiliz. Bizler bir hak olan sağlığın kamu eliyle parasız, nitelikli, ulaşılabilir ve eşit olarak verilmesini istiyoruz. Oysa paran kadar sağlık denilen bu sistemle artan cinayet ve şiddetten biz sorumlu değiliz ve bedelini de ödemek istemiyoruz. Sağlıkta şiddeti önlemenin yolu; Günde 6000 başvurunun olduğu acil servislere 3 doktor bırakmak değildir. Poliklinikte bir doktora 150 hastaya bakma talimatı verip hali mecali tükenen, 151. hastaya bakamayan doktora soruşturma açmak değildir. Sağlık emekçilerini aralıksız çalıştırmak değildir. Sağlık çalışanlarını şikâyet etmek için özel hatlar açmak değildir. “Benim yapabileceğim bir şey yok, başlarının çaresine baksınlar” demek değildir. Hekime, sağlık çalışanına yönelik şiddet, bu sağlık politikasının ve onun uygulayıcılarının eseridir. Halkın ve sağlık emekçilerinin yararına olmayan bu sağlık politikalarından derhal vazgeçilmelidir. Şu anda Türkiye’nin doğru sağlık politikası için en acil ihtiyacı, hastaları birer müşteri gibi gören zihniyet değil insan olarak gören, hekim ve sağlık çalışanlarının da gittikçe robotlaştırıp mutsuzlaştıran birer makine gibi veya köle gibi gören değil, insan olduğunu kavramış bir bakış açısıdır. YASTAYIZ! Bizler yıllarca bin bir fedakârlıkla ve mesleki onurumuza yakışır bir şekilde hizmet vermeye uğraşırken bir Dünya bankası ve İMF politikası olan Sağlıktaki Dönüşümü hayata geçirenler unutmasınlar ki bizler Beyazın ve aydınlığın temsilcileriyiz. Sağlık hakkımız, can güvenliğimiz, iş güvencemiz ve insanca yaşayacak bir dünya özlemimizden asla vazgeçmeyeceğiz. Bizlerin emeğini ucuzlatmaya çalışıp, mesleğimizi itibarsızlaştırmaya çalışanların tüm uğraşıları boşa çıkacaktır. Bizler hakkımız olanı ısrarla isteyeceğiz ve mücadelemizi sağlık hizmetinin ağır ve tehlikeli iş kapsamına alınıp, yıpranma payımızla birlikte erken emeklilik hakkımızı alıncaya kadar büyüterek yükselteceğiz. Bugün tüm Türkiye de hizmet üretmeyerek sizlere hizmet vermek için çırpınan sağlık çalışanlarına saldırı ve şiddet uygulanmasını kınıyoruz. Bizleri karşı karşıya getiren bu tüccar yöneticilerden kurtulmak için hizmet vermiyoruz. Şimdi her zamankinden fazla birlikte davranma zamanıdır! O sebeple siz halkımızı da verdiğimiz bu haklı mücadelede Yanımızda olmaya çağırıyoruz. Cuma günü de Sağlık Müdürlüklerinin önünde olacağız ve tüm Türkiye tek bir yürek olarak tüm bu olumsuzlukları ve şiddeti kınayacağız. Sizleri de bir kez daha yanımızda olmaya çağırıyoruz. Sağlıkta ticaret ölüm demektir, yaşasın insanca yaşam mücadelemiz diyor saygılarımı sunuyorum. SES-TTB-SAHHAD Adına SES Bşk.Serpil Deniz

Hiç yorum yok: