2 Kasım 2012 Cuma

AÇLIK GREVLERİNE SEYİRCİ KALMAYACAĞIZ.

AÇLIK GREVLERİNE SEYİRCİ KALINMAMALI, KİMSENİN YAŞAMINI KAYBETMESİNE İZİN VERİLMEMELİDİR!


Sadece ve sadece insan olmanın gereği olarak bugün bizler sürüklendiğimiz bu ölüm- çözümsüzlük sarmalına ölümler başlamadan, açlık grevinin sona ermesi isteğini güçlü bir biçimde dile getirmek, insan yaşamına verdiğimiz değer, kutsallığın ve sevginin gerekliliğidir. Ölümler bu ülkeye kin ve nefretten başka bir şey getirmedi ve yeni yaşanacak ölümlerde getirmeyecektir. İnsan yaşamı ve insanca barış ve kardeşçe yaşam her şeyin üstünde ve önündedir. Yaşanabilecek Ölümleri durdurmayı ortak ve yaygın bir sese dönüştürmemiz vicdani bir gerekliliktir.

Bizler bu ülkede açlık grevleriyle kuşatılmış olarak yaşamanın ve nefes almanın ağırlığını biliyoruz; kitlesel açlık grevleri ve ölüm oruçlarının acı ve utanç verici sonuçlarını 19 Aralık ‘hayata dönüş’ adlı katliamlarla tarihe kazınan utançlar olarak önceden de yaşadık.

21. yüzyılda, bu acı ve utançla ilerlemek, hatırlanmak istemiyoruz. Ölümün yanında zalim gibi sessiz durmayı reddediyoruz. Özgürce kucaklaşmak ve barışmak istiyoruz.

Cezaevinde bulunan siyasi tutukluların açlık grevleri ve ölüm orucu, insan yaşamını tehdit eder noktaya gelmiştir. 12 Eylül`de başlatılan ve 50. güne ulaşan açlık grevleri, ülke gündeminin karmaşıklığı içinde gündeme bile gelmemekte, binlerce insan göz göre göre ölümün kucağına itilmektedir.

50 gündür açlık grevinde olan binlerce siyasi tutuklunun içine itildiği durum, sadece belli bir siyasi görüşten olan kişileri değil, hak ve eşitlikten yana olan aydınları, yazarları, sendikacıları, insan hakları savunucularını kısaca yaşanacak olumsuz gelişmelerden kaygı duyan herkesi yakından ilgilendirmektedir.

Türkiye`de 1980`den bu yana cezaevlerinde 144 kişi açlık grevi ve ölüm oruçları nedeniyle yaşamını yitirmiştir. 2000 yılında yaşanan Hayata Dönüş operasyonu öncesinde ve sonrasında yaşananlar hala hafızalardadır. Adalet Bakanlığı, insan yaşamını tehdit eden böylesi bir gelişme karşısında sessiz ve tepkisiz tutumundan vazgeçmeli, hekimlerin ve insan hakları savunucularının cezaevlerini ziyaret etmelerine izin vermelidir.

Çağrımız, direnişçilerin taleplerini yönelttiği yetkililere. Cumhurbaşkanı, başbakan, adalet bakanı, içişleri bakanı... Açlık grevinin durmasının koşullarını yerine getirecek olanlara. Talebimiz bir an önce adım atılmasıdır.

Hiçbir gerekçe, insanların ölüm orucu ile ölüme gönderilmesini haklı gösteremez. En temel hak olan yaşam hakkını tehdit eden böylesi önemli bir gelişme karşısında insanım diyen herkesin tepki göstermesi gerekmektedir.

Yıllardır akan kan ve gözyaşlarına, cezaevlerindeki insanlık dışı koşullara, uzun tutukluluk sürelerine aldırmaksızın ülkeyi yönetenler, gerçek anlamda barış ve huzur ortamının yaratılmasını istiyorlarsa bugün geç olmadan harekete geçmelidirler.

Türkiye’de yaşayan biz emek ve demokrasi güçleri olarak ülkemizin aydınlık yarınları adına siyasilerin çözümsüzlüğü çözüm gibi sunmasını izin veremeyiz. Ülkemizin tarihine kara lekeler olarak geçen açlık grevleri ve ölüm oruçları sonucunda ölümler yaşanmasını siyasi bir körlük olarak görüyoruz.Tüm yetkilileri ve kamuoyunu duyarlı davranmaya çağırıyor, sorunun kimse yaşamını yitirmeden çözülmesini diliyoruz.

REMZİ ŞİRİN

EĞİTİM SEN ŞUBE BAŞKANI

MANİSA KESK YÜRÜTMESİ ADINA

Hiç yorum yok: